Veysi Dündar, bugünkü köşe yazısında Ak Parti'nin neden kaybettiğine ilişkin sorular sorup, sorunu iç eleştiri mekanizmasının işlemeyişi ve ekonomik gidişat olarak değerlendirdi.
Ak Parti'nin yanlış politik tercihler ile ekonomiyi de sekteye uğrattığının altını çizen Dündar,
'İnsanların karnını doyurmak, soğuktan korumak, barınma sağlamak gibi üç temel ihtiyacını karşılamak, hatta bunu neredeyse onlar çalışmadan dahi yapabilmelerini sağlamak AKP için aralıksız bir model olarak uygulanageldi.
AKP?nin Davutoğlu gibi cesaretli, Mustafa Yeneroğlu gibi utangaç, Selçuk Özdağ gibi tutarlı içerden eleştiricilerinin söylediklerinin hiçbirinde bu sosyal politikaya eleştiri bulamazsınız. Burada AKP?nin içeriden eleştirenlerin de gözardı ettiği bir kendi kendini yok eden, totolojik bir ekonomik modelin iflasından söz etmeliyiz.' dedi.
İşte Dündar'ın 'AKP Seçimleri Neden Kaybediyor?' başlıklı yazısının tamamı:
'Eğer zaman makinesi icad edilmiş olsa ve 6 Mayıs saat 16.00 civarına geri dönme imkanı bulunsa, muhtemel ki, YSK yeniden seçim kararı almazdı. 31 Mart?ın marjinal oy farkına uygulanan 60 kat büyütmeli 23 Haziran lensini gören iktidar cenahı vebadan kaçar gibi kaçardı yeniden seçimden.
Ancak zaman makinası daha icat olmadı. Dolayısıyla geriye dönüş yok. AKP 13 bin farkı 60 kat büyütüp 800 küsur bine teşmil eden bu yeniden seçim travması ile yüzleşecek.
İki gündür tam 115 günlük maratonun özetini içeren kolaj yazılar yayınladım. Vakti olan yazıların linklerine tıklayarak detayları da incelemiştir. Oysaki bir de büyük resme bakmak gerek. Nasıl oldu da bu 115 gün AKP arabasını göz göre göre şarampole sürdü.
uçurumu gördüğü ve kaza geliyorum dediği halde bu süreci geri çevir(e)medi.
Önce metodda anlaşalım o vakit. Tarihte zorunluluklara inanmak zorundayız. Eğer bir şey oldu ise o olmak zorundadır. Dolayısıyla bu seçim yenileme sürecinin AKP?nin tesadüfi veya manipülatif bir yönü olmadığını kabul etmek durumundayız. Seçimleri yenileten irade bunu bilinç ve istekle yaptı.
Elindeki 17 yıllık şaşmaz veri seti tüm seçimlerin kazanıldığını söylerken kaybedilmiş seçime inanmak için neden yoktu. Bu yüzden seçimi tekrar test etmekte beis görmedi.
Burada meşhur Newyork Elektrik Kesintisi sırasında bisikletle elektrik direğine toslayan çocuğun hikayesini anımsamak lazım. Çocuk tam elektrik direğine çarptığı anda bütün Newyork?un elektriği kesilir ve saatlerce süren müthiş kesinti başlar. Çocuk bir süre kendinden geçer ve uyandığında kesintinin sebebinin kendisi olduğunu zannetmektedir. Çocuğun yanılgısı müthiş zamanlama örtüşmesi kaynaklıdır.
AKP de tıpkı bisikletli çocuk gibi seçimi kaybettiği anda bilincini yitirdi ve elektriğin aslında ülke genelinde kesik olduğunu, seçimleri bütün büyük ilçelerde zaten kaybetmiş olduğunu ayırt edemedi, etmedi.
Bu grafik Türk insanının son 4 yılda tüm varlıklarının üçte ikisini kaybettiğini göstermektedir. Türk vatandaşının elindeki varlıkları kabul edilebilir bir para cinsine dönüştürdüğünde karşılık gelen meblağ sadece 3 yılda tam 3 kat erimiştir.
AKP seçimleri kaybettiği için sıkıntı yaşamıyor.
AKP ekonomiyi kaybettiği için seçimleri kaybediyor. Bence Türkiye?de gelmiş geçmiş en kötü lafı etmiş olan Demirel?in ?tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur? sözü yüzünden değil bahsettiğim, o en berbat sözü olan ?Bize Plan değil Pilav lazım? sözü yüzünden işler bu hale gelmiştir.
AKP plansızlık konusunda Demirel ekolünde devamının faturasını ödemektedir.
Demirel?i pek beğenmese de popülizmde ve (ülkeyi çürüten) sağcılıkta özellikle Demirel?in gençlik yıllarının sadık bir takipçisi olan AKP ve onun liderinin tencere kaynatmakta mahareti sonsuzdur.
Lakin tencereyi kaynatıp karnı doyurmanın, tercihlerin vegan mı vejeteryan mı alt kırılımına tahvil olduğu bir çağda kıymeti yoktur.
İnsanların karnını doyurmak, soğuktan korumak, barınma sağlamak gibi üç temel ihtiyacını karşılamak, hatta bunu neredeyse onlar çalışmadan dahi yapabilmelerini sağlamak AKP için aralıksız bir model olarak uygulanageldi.
AKP?nin Davutoğlu gibi cesaretli, Mustafa Yeneroğlu gibi utangaç, Selçuk Özdağ gibi tutarlı içerden eleştiricilerinin söylediklerinin hiçbirinde bu sosyal politikaya eleştiri bulamazsınız. Burada AKP?nin içeriden eleştirenlerin de gözardı ettiği bir kendi kendini yok eden, totolojik bir ekonomik modelin iflasından söz etmeliyiz.
Tam 17 yıl ülkeyi yönetip gelir eşitliği sağlama konusunda hiçbir ilerleme kaydedemeyen bir parti zenginliği tabana yaymamanın bedelini ödemektedir. Fakirliği sürdürülebilir kılmak yine de kabul edilebilirdi. Ancak orta sınıf dediğimiz kitlenin tüm varlıkları sadece 3 yıl içinde üçte bire düşüyorsa bunun bir karşılığı olmalıdır.
AKP modelinin bir şekilde gelir eşitliğine yatırım yapmaya ihtiyacı vardı.
Bunun yerine bu konuda taleple gelenleri baskılama yolunu tercih etti.
Gezi Parkı ile başlayan süreç diye ifade edilen toplumsal muhalefet AKP?nin toplumsal rantı sadece belirli bir kesim elinde toplayan inşaat ekonomisine İstanbul?un talanına karşı bir duruştan başkası değildi. AKP bugün Gezi?yi yargılıyor.
Benzer şekilde PKK terör liderinin görüşlerinden istifade etmeye kalkarken tamamıyle legal bir siyasi partinin liderinin uzun yıllardır hapiste olması gerçeği ile yüzleşmiyor.
İşin daha da trajik yanı, kendisine hiçbir zaman meşru zeminde muhalefet göstermemiş cemaat yapılanması ise ibadet ve ticaret süreçlerinde müttefik görülmüş, ancak bunların güç paylaşım noktasındaki ihanetleri de ne kadar yanlış dostlara sahip olunduğunu göstermiştir.
AKP?nin yanlış politik tercihlerini ve bu tercihleri hayata geçiren ekonomi politikasını sorgulayıp dönüştürmemesi kaçınılmaz sonu hazırlamıştır.
Zaten başka hiçbir gerekçe de sadece 1 yıl içinde oylarda meydana gelen bu kabil dönüşümü açıklamaz.
AKP neticede başarısız olmuştur.
Neticedeki başarısızlık neticede seçimde de başarısızlık getirmiştir.
Tarihte geriye doğru değerlendirme olmaz.
Hep son karne geçerlidir.'