Sitemiz enpolitik yazarı Ahmet Rauf Akay, dün Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu'nun Elazığ'da yaptığı konuşmayı değerlendirerek, konuşmalarındaki başlıklara dikkat çekti.
İnternet gazetemiz enpolitik köşe yazarı Ahmet Rauf Akay, verdiği mesajlarla Türkiye gündemine oturan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu'nun Elazığ konuşmasını kaleme alarak inceledi.
'Davutoğlu Ne Diyor, Nereye Gidiyor?' başlığı ile yola çıkan Akay, yazısından şunları kaydetti:
'Davutoğlu'nun toplumun nabzını tutma toplantıları devam ediyor. Dün Elazığ'da önemli mesajlar verdi. Yapılan ve ısrarla sürdürülen yanlışları anlattı. Üç yıl sustuğunu, bundan sonra susmayacağını ve AK parti tabanının da susmaması gerektiğini ifade etti.
Konuşmasına 23 Haziran yenilgisinin analizi ile başlayan Davutoğlu AK partinin uzun zamandır savrulmalar yaşadığını, yargı, devlet mimarisi ve ekonomide yaşanan sıkıntılardan örnekler vererek anlattı.
23 Haziran hezimetini anlatırken 'hem aylarca beka sorunundan bahsedip, hem de beka sorununun bir numaralı sorumlusu İmralı ile kurulan ilişkinin' yanlışlığına dikkat çekti. Bu aynı zamanda Sn. Davutoğlu'nun -beka sorununun- kaynağı ile ilgili düşüncelerini yansıtıyordu.
Devleti bir binaya benzeten Davutoğlu; 'içinde çocuklarınız olduğunu düşünün, bir sarsıntı olduğunda aklınıza ilk çocuklarınız gelir. Dikkatinizi devlet işlerine verebilmek için, yönetim mekanizmasının içine çocuklarınızı, yakınlarınızı sokmayacaksınız, dedi. Bu, damat Berat'ın hükümette bulunmasına gösterilen ince bir tepkiydi. Devleti düşünmek yerine -yakınları- düşünme üzerine kurulan bir yönetim mantığının yanlışlığına işaretti.
Davutoğlu, son yıllarda yargı kararlarında ortaya çıkan tezatlara işaret ederek yargıya duyulan güvensizliği FETÖ davaları üzerinden anlattı. Bu yapının alt kademesinde görev yapan herhangi bir kişinin yakınlarına, akrabalarına kadar hesap sorulurken, darbenin tam ortasında bulunanların yakınlarının mükafatlandırıldığını bunun da yargıya olan güveni sarstığını söyledi. Davutoğlu'nun bu sözleri uzun süre alkışlandı. Bu aslında FETÖ davalarında yapılan hukuk ihlallerinin AK parti tabanında meydana getirdiği rahatsızlığın da bir ifadesiydi. Dindarlık saikiyle bu yapıya gidenlerle, baştan beri nihai hedefini bilerek katılanların ayırt edilmemesi Davutoğlu'na göre büyük bir vicdan açığına neden olmuştu.
Davutoğlu, konuşmasında özet olarak demokrasiye, kuvvetler ayrılığına, hukuk devletine,yargı bağımsızlığının gerekliliğine işaret etti. 12 Eylül'ün kurguladığı parlamenter sistemin arızaları olduğunu ama mevcut partili CB sisteminin de Türkiye'nin demokrasi kültürüne ve siyasal birikimine uygun olmadığını söyledi. Ekonominin nasıl düzeleceğini bu gibi durumlarda halka güven vermenin ne kadar önemli olduğunu anlattı.
Yeni bir siyasi hareket başlamak zordur, öncelikle seçmen sosyolojisinin buna müsait olması gerekir. Doğru bir lider ve kadronun doğru bir zamanla buluşması başarının en önemli şartıdır. AK parti bugün geriye giden bir parti. Toplumu korkular üzerinden konsolide etmeye çalışıyor. Son yıllardaki uygulamaları ne muhafazakarlıkla, ne İslamcılıkla bağdaştırmak mümkün değil. İslamcı siyaset projesi büyük yara aldı. AK partinin hataları toplum nezdinde giderek İslam'a fatura ediliyor.
Sn. Davutoğlu'nun en büyük zorluğu İslamcı siyasete duyulan tepkinin yükseldiği bir dönemde sahaya inmesi. Belki de bunun için ya yeni hal, ya izmihlal diyerek AK parti siyasetleri ile arasına mesafe koymaya çalışıyor. Ancak partisiyle bağları gevşeyen en büyük seçmen tabanın burada olduğunu da görüyor. Yeni bir siyaset ifadesiyle AK parti dışında kalanlara ve İslamcı siyasete tepki duyanlara sesleniyor. Eleştirilerini dışarıdan biri olarak değil, içeriden biri olarak yaparak da bu büyük kitleyle münasebetini korumaya çalışıyor.
Bu tip hareketlerde asıl nabız sokakta tutulur. Halkın ilgisi zaten tarafını seçmiş olan salon ahalisinden ziyade her görüşünün bulunduğu sokakta ölçülür. Davutoğlu da bu gerçeği bildiği için öğle namazı çıkışı Elazığ sokaklarında yürümeyi -her görüşün- bulunduğu zeminle karşı karşıya gelmeyi tercih etti. Camide de cami çıkışında da büyük ilgi gördü. 350 metrelik mesafeyi yoğun ilgiden dolayı 1 saatte yürüyebildi. Onun geldiğini duyanlar uzun zaman cami önünde beklediler.Yoğun ilgi sokak/cadde yürüyüşünün yarıda bırakılmasına neden oldu. Bu ilgi muhafaza edilip aidiyete dönüştürülebilirse yeni bir siyasi harekete fazlasıyla yeter.
Davutoğlu'nun kürsü hakimiyeti ve seçtiği kelimeler son derece başarılı. Duygulardan çok akıl ve mantığa hitap ediyor ama yeri geldiğinde toplumun hissiyatını da ihmal etmiyor. Elazığ'daki konuşma AK partiyi yönetenlere son çağrı gibiydi. Kendi lisanınca gelin bu nobranlıktan, bu kibirden, bu tek adam düzeninden, bu adaletsizliklerden, bu yanlışlardan vazgeçin dedi. AK parti yönetimi bu çağrıya kulak verir mi, bilemem, ancak şunu söyleyebilirim, Davutoğlu, Elazığ'da eski başbakan gibi değil müstakbel bir partinin genel başkanı gibi karşılandı.'