Milli davalar peşinde koşan nesillerin yüreğinde çarptı her bir hecesi, Anadolu sevdasının, vatan sevdasının kalemi oldu Yavuz Bülent Bakiler, şiirleri ile düşünceleri ile...
İşte usta kalem, Yavuz Bülent Bakiler ile enpolitik olarak gerçekleştirdiğimiz o keyifli röportajın detayları:
Türkçeye ömrünü vermiş bir şâirle sohbet edecek olmanın gerginliği ile Göztepe?nin yolunu tuttum. ?Aman bir hatâ yapmayayım? diye düşünürken bismillah, ilk hatâyı yaptım. Ulaştığımı haber vermek için telefon ettim. Karşımda genç bir ses:
?Buyurun?
?Yavuz Bülent Bey?le görüşmek istiyorum. Sohbet etmek için buluşacaktık da...?
?O kişi, tam olarak benim.?
Elim ayağım dolandı. Serdengeçi misâli, ?Evde yok!? deyip suratıma kapatsaydı ne yapardım? Sesinin genç oluşuna aldandığımı söyledim.
Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu?nun özel kalemi Sinan Bey?in pastahâne-lokanta karışımı mekânında buluştuk.
Farklı bir sohbet olsun istedim. ?Beş para etmez? bir sohbet oldu. Sebebini, okuyunca anlayacaksınız.
ENPOLİTİK: Hocam, siz annenize şiir yazdınız. Kızınıza şiir yazdınız. Peki babanıza niçin şiir yazmadınız?
BAKİLER: Babam, çok ciddi bir adamdı. İlişkimiz resmiydi. Babamın niye bu kadar sert olduğunu sonradan öğrendim. Eğer yumuşak davranırsa haddimi aşarmışım. Karşısında rakı içermişim. Bundan korkuyormuş.
ENPOLİTİK: Okuduğum kadarıyla üzerinizde çok tesiri var?
BAKİLER: Evet var ama öyle karşısına alıp anlatmazdı. Dergiler okuturdu. Babamın ne kadar bilgili bir insan olduğunu, öldükten sonra başkalarından öğrendim.
ENPOLİTİK: Sizinle gururlanır mıydı?
Bilmem. Söylemedi ki. Siyâsete girdiğimde her konuşma yaptığım yere gelirdi. Babamın olduğu yere bakarak konuşamazdım. Konuşma sonrası partililer, taşkın hareketler yaparlardı. Babam görecek diye istemezdim. Herkes alkışlar; babam, tek kelime iltifat etmezdi.
ENPOLİTİK: Peki oğlunuzla ilişkiniz nasıl? Ona şiir yazdınız mı?
BAKİLER: Yazdım. Bir keresinde babamın koluna girmek istemiştim. Elime vurarak kızdı. İçimde yaradır. Bu yüzden oğlumla dışarı çıkınca koluma girmesini isterim. Ara sıra da öper beni.
(Bunları söylerken gözleri nemlendi. ?Hayatta en çok babamı sevdim? şiirini okuyordu sanki.)
ENPOLİTİK: Dîvân şiirinde anne motifinin fazla işlenmemesi hakkında ne dersiniz?
BAKİLER: Büyük ayıp!
ENPOLİTİK: Sizin ilginç bir avukatlık hayatınız var. Müvekkilinizi savunmayı nasıl bıraktığınızı anlatır mısınız?
BAKİLER: Benim beş para etmez bir avukatlığım var. Müvekkilimin kusurlu olduğunu anlayınca dâvânın reddini taleb ettim. Hâkim, ?Git, bir 15 gün düşün!? dedi.
?Hayır sayın hâkim, bu dâvâ redde mahkûmdur.? dedim.
ENPOLİTİK: Haksızlığı savunmanız için çok para teklif edenler oldu mu?
BAKİLER: Oldu. Kabul etmedim. Benim kabul etmediğim parayı kabul eden bir avukat, o parayı karısının ameliyatına harcadı.
Malatya?dan bir kadın gelip oğlunu savunmamı istemişti. Çok yüksek bir rakam söyledi. ?Lüzûm yok. Bin liranı alırım.? dedim. Yarısını verdi; kalanı, sonra verecek. Dâvâyı kazandım. Malatya?ya gidince göndermedi. Buna çok bozuldum.
İşte böyle, beş para etmez bir avukatlığım var.
ENPOLİTİK: Sâdece avukatlığınız mı böyle?
BAKİLER: Bir de beş para etmez ev sâhipliğim var.
ENPOLİTİK: Nasıl?
BAKİLER: Ankara?da bir evim var. Kirası 500 lira. Kirâcıyı sevdim. 450?ye verdim. Hattâ avukatlıktan biraz bir şeyler kazanırsam 375?e indirmeyi düşündüm. Kirâcı çağırdığı tâmirciye verdiği beş lirayı kirâdan kesince çok bozuldum. Hanım, ?iyi oldu sana!? dedi.
ENPOLİTİK: Anladığım kadarıyla siyâsî kariyeriniz de böyle.
Evet, üç kere milletvekilliğini kıl payı kaçırdım.
ENPOLİTİK: Eşinizle nasıl tanıştınız?
Ankara?daki çevrem, evlenmek istediğimi biliyordu. Tavsiye ettiler. Tanıştık, evlendik.
ENPOLİTİK: Onun şiirle arası nasıl?
BAKİLER: Eşim, hiçbir kitabımı okumadı. Yüksek tahsilli bir hanımdır. Çok bilgilidir. Türkçeye hâkimdir. Ama okumadı.
ENPOLİTİK: Niçin?
Bilmiyorum, okumadı.
ENPOLİTİK: Hiç âşık oldunuz mu?
BAKİLER: Fakültede okurken oldum. Bir kıza âşık oldum ama söyleyemedim.
ENPOLİTİK: Çok hisli, çok romantik bir şâirsiniz. Yakışıklısınız da. Size âşık olan olmadı mı?
Fakültede bir kız da bana âşık oldu. O söyledi. Daha doğrusu söylettim. ?Ben de şiir yazıyorum.? diye şiirlerini gösterdi. Nasıl şiirler ama! Aşk acısı çektiği belli. Kim olduğunu sordum. Söylemedi. Memlekete giderken tren garında söyleyecekmiş. Bırakmadım. Ortak arkadaşlarımızdan hepsini saydım. ?Değil? dedi. Bir ben kalmıştım. ?Ben miyim?? deyince ağlamaya başladı. Niyeti ciddiydi. Fakat benim karşılık vermem imkânsızdı. Teselli ettim.
ENPOLİTİK: Bundan sonra arkadaş kalabildiniz mi?
BAKİLER: Benimle aynı okulda okumaya dayanamayacağını söyleyerek okul değiştirdi. Yıllar sonra bir gün aradı. Tandoğan Meydanı?nda beklediğini söyledi. Gittim. Bu sefer, umudunu kesti. Olamayacağını anladı. Yoluna gitti.
ENPOLİTİK: Çok hayranınız olmuştur.
BAKİLER: Oldu. Bir gün Azerbaycan?dan mektup geldi. İçinde üç genç kızın fotoğrafı ve ayrı ayrı üç mektup. Her açtığımda şöyle yazıyor:
?Men sene âşığam.?
ENPOLİTİK: Ne yaptınız?
BAKİLER: Hiç. Hoşuma gitti o kadar. Bir kitabın arasına koydum. Zâten eşim buldu.
ENPOLİTİK: Ne yaptı?
BAKİLER: Hoşlanmadı.
ENPOLİTİK: Edebiyat Vakfı sohbetlerinde Ârif Nihat Asya?nın fetih şiirinizi düzeltmesini dinlemiştim. Bir daha anlatır mısınız?
BAKİLER: Yeni İstanbul gazetesinde çalışırken, Ârif Nihat Bey, gazetede köşe yazıları yazıyordu. Şiirlerimi okumuş. Bir gün, gazeteye geldi. Gâlip Erdem de gazetede. Benimle konuşmak istediğini söyledi. Üçümüz odasına çıktık.
'Galip! Bu çocuk Fetih şiirleri yazıyor. Azizim, Fethi o kadar mükemmel anlatmış ki hayran olmamak mümkün değil. Oku Yavuz Bülent, şu Fâtih şiirini!' dedi. Teşekkür edip okudum:
Gözlerini yumsa bir an
Bir sigara yaksa sonra karşısında duman duman
Bir kaç yudum kahve içse fincanında ayan beyan
Bizansı görür fal gibi..
Ârif Nihat Bey, itiraz etti:
'Ama oğlum, Fâtih Sultan Mehmed, katiyyen kahve ve sigara içmezdi. Sen, ona nasıl kahve ve sigara içirirsin?'
?Olsun hocam. Ben de sigara ve kahve içmiyorum. Ama zaman zaman bir sigara tüttürdüğüm, bir kahve içtiğim oluyor.'
'Ama Fâtih, hiç sigara tüttürmedi; hiç kahve içmedi.'
'Hocam, meselâ Fâtih Sultan Mehmed, Topkapı Sarayı?nın bahçesinde otururken denize baktığı zaman bir sigara tüttürmedi mi?'
'Tüttürmediii!'
'Hocam, Fâtih Sultan Mehmed'e bir büyükelçi geldiği zaman, o büyükelçiye yemek verildiğinde ve yemekten sonra bir de kahve sunulduğunda Fâtih Sultan Mehmed'e de bir fincan kahve getirilmedi mi?'
'Getirilmediii!'
'Ne biliyorsunuz hocam? Böyle yanı başındaymışsınız gibi konuşuyorsunuz.'
'Oğlum, sigara ve kahve Fâtih Sultan Mehmed'in İstanbul'u fethinden yüzyıl sonra Türkiye'ye geldi. Sen nasıl böyle bir sultana sigara ve kahve içirirsin münâsebetsiz adam? Çıkar onları!'
Çıkardım. Sonra yeniçerileri ata bindirmeme de kızdı. 'Git, Enver Benan Şapolyo'ya selâm söyle. Sana anlatsın, yeniçeri ata biner mi binmez mi?' dedi.
Enver Benan Şapolyo?ya Kızılay?da rastladım. Şiiri okudum. ?Ârif Nihat çok haklı. Yeniçerileri, topyekün indireceksin.' dedi. ?Sivaslı Recep? kısmını da çıkarttı. Sivas?ın sınırlarımız içinde olmadığını söyledi. Anladım ki destan şiiri yazmak kolay değil.
ENPOLİTİK: Siz cesurca Atatürk eleştirisi yapıyorsunuz?
BAKİLER: Atatürk, İstiklâl Harbi?nin komutanıydı ama sonrasında tenkid edilecek çok şey var. Cumhuriyeti ilân etti ama Cumhuriyetle yönetmedi. Tek partili Cumhuriyet olmaz. 2. bir partiye ve muhâlefete tahammülü yoktu. Serbest Fırka Samsun belediyesini alınca kabullenemedi. Müdâhale etti.
ENPOLİTİK: Ya dinî yönü?
BAKİLER: İslâm?a karşıydı. Laikliği, din ve devlet işlerini ayırmak için değil, İslâm?a karşı olduğu için getirdi. Bunları söyleyince Atatürk düşmanı diye saldırıyorlar. Düşmanlık, başka bir şey. Bu tenkit etmektir.
Ben Yakup Kadri ile evinde görüştüm. Anlattıklarını yazarsam tekzib edeceğini söyledi. Hâlâ korkuyordu. Vefâtından sona yazdım.
ENPOLİTİK: Atatürk?ten korkmayanlar, itiraz edenler olmadı mı?
BAKİLER: Oldu. Meselâ Zeki Velidi, 1. Târih Kongresi?nde öne sürülen teze karşı çıktı. M. Ö. 4000?lerde Orta Asya?da iç deniz olmadığı gibi oradaki kavimler hakkında bilgi de olmadığını söyledi. Atatürk, Aral Gölü?nün tuzlu olduğunu delil olarak gösterince, ?Ben, o gölde çok yıkandım. Tuzlu değildi.? dedi. Bunun üzerine Atatürk, ?Topla bavulunu git!? diye kovdu. Böyle büyük bir târihçi, yurt dışına gitti.
ENPOLİTİK: Atsız, Zeki Velidi?nin talebesiydi. Atatürkçü olması mümkün mü?
BAKİLER: Hayır. Dalkavuklar Gecesi, her şeyi anlatıyor.
Atatürk?ü Koruma Kânunu çıkacağı zaman Ârif Nihat Asya?nın yanına giderek destek vermemelerini istedi. Devlet millet düşmanlarının, bu kânuna sığınarak saldıracağını iddia etti. Haklı da çıktı.
ENPOLİTİK: Atsız hakkında ne düşünüyorsunuz? İnançlı mıydı?
BAKİLER: Elbette. Çok değerli bir adamdı.
ENPOLİTİK: Necip Fâzıl ile tanıştınız mı?
-Çocukluğumdan beri Necip Fâzıl?ı okudum. En büyük hayâllerimden biri, onunla tanışmaktı. Serdengeçti vâsıtasıyla tanıyınca fersah fersah kaçtım. Para harcamayı çok severdi. Kendine hayrandı.
ENPOLİTİK: Nurettin Topçu?
BAKİLER: Ahlâklı, dürüst bir adamdı.
ENPOLİTİK: Sizi Edebiyat Vakfı?nda tanımıştım. Ahmet Kabaklı?yı da analım.
Onun yeri başka. Hele ?Temellerin Duruşması? yok mu? Başlı başına bir hizmet.
ENPOLİTİK: Hocam, liselerde târih derslerinin tercihli olmasına ne diyorsunuz?
Büyük gaflet!
ENPOLİTİK: Fakat târihçilerden ses çıkmıyor. Niçin susuyorlar?
Korkuyorlar. İlber Ortaylı?ya, ?Tek partili Cumhuriyet olur mu?? diye sordum. ?Olmaz.? dedi. ?Ama bizde var.? deyince, ?Orayı karıştırma!? dedi. Geçmişe susanlar, şimdiye de susuyorlar. Tenkide kapalı bir toplumuz. Tenkit etmek, hakâret etmek değildir.
ENPOLİTİK: Çocuklarınız, sizin izinizden gidiyorlar mı? Kitaplarla araları nasıl?
Maalesef hayır. Kütüphânemdeki kitapları okumadılar. ?Babacığım, bu kitapların dili ağır geliyor.? dediler. Ben de kitapları bağışladım.
ENPOLİTİK: Niçin okumuyoruz?
BAKİLER: Bütün suç Kuran?da. Kuran, ?Oku!? emriyle başlasa okurduk, câhil kalmazdık.
ENPOLİTİK: Hocam, önümüzdeki hafta Büyükada?ya gideceğinizi duydum. Orada hayat nasıl?
Çok güzel ama Araplarla Türkler bozuyor. Arap kadınlarının kıyâfetleri, yerleri süpürüyor. Her yer, at pisliği. İmamlara kızıyorum. ?Câmiye sokmayın bunları!? diyorum. Belki bin yıl sonra bu kadınların kıyâfeti, üç beş santim kısalır.
Bizimkiler ise yediklerinin çöpünü bırakıyorlar. Onlara da kızıyorum. ?Şurada çöp kutusu var. Niye atmıyorsunuz?? diyorum. Kadınlar çemkiriyor: ?Çöpçünün işi ne!?
ENPOLİTİK: Hocam Allah gecinden versin, Karabağ? dan getirdiğiniz oprağı saklıyor musunuz?
BAKİLER: Evet duruyor. Bir kısmını annemle babamın mezarına döktüm. Kalanı, benim üzerime dökecekler.
ENPOLİTİK: Karabağ?a ilk gidişinizde ne hissettiniz?
Benim için program düzenlemişlerdi. Çok duygulanmıştım. Herkesin içinde hüngür hüngür ağladım.
ENPOLİTİK: Bu ?beş para etmez sohbet? için teşekkür ederim hocam. Belki bir gün Ada?ya gelirim, devam ederiz.
BAKİLER: Gelin, beklerim.
YAVUZ BÜLENT BAKİLER KİMDİR?
Sivas'ta doğdu. İlk ve orta öğrenimini burada tamamladı. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu. Bir ara Ankara Televizyonu ve Ankara Radyosu'nda çalıştı. Kültür Bakanlığı müsteşar yardımcısı olarak görevlendirildi.
Tercüman ve Türkiye gazetelerinde uzun süre köşe yazıları yazdı. 24 Mart 2013 tarihinde Türkiye gazetesindeki görevinden kendi isteğiyle ayrıldı.
Hisar dergisi şairleri arasında yer aldı. Geleneksel şiirimizin öz ve şekil özelliklerini kendi şiir potasında eriterek kişiliğine kavuştu.
Şiirlerinde, Anadolu'ya, Anadolu insanına eğilmiş, onların sorunlarını yapıcı bir tavırla dile getirmiştir. Sade ve rahat bir dili, aydınlık bir üslubu vardır. Milli ve manevi değerlere bağlı kalmıştır. Bu tarafı ile, Arif Nihat Asya'nın milli havası, mistik şiirine yakın görünmektedir.
Yavuz Bülent Bâkiler'in Eserleri
Şiir:
Yalnızlık, (1962)Duvak, (1971)Seninle, (1986)Harman, (2000)Bir Gün Baksam Ki GelmişsinSen Sen SenGezi :
Üsküp'ten Kosova'yaTürkistan Türkistanİnceleme:
Şiirimizde Ana (1976)Sivas'a Şiir (1973)Âşık Veysel (1986)ElçibeyMehmet Akif'te Çağdaş Türkiye İdeali (1990)Sözün Doğrusu 1-2 (2002)Sevgi MektuplarıGidenlerin ArdındanArif Nihat Asya İhtişamıAnı:
UnutamadıklarımGönlümdekiler ve ÖtekilerHatırladıklarımHaber: enpolitik/KY