Türkiye'de her üç kişiden birinde gizli şeker var

Türkiye

Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Hasan Aydın, diyabet (şeker) hastalığının başlangıcı kabul edilen pre-diyabetin (gizli şeker) önlenebilir olduğunu söyleyerek, 'Türkiye'de gizli şekerin görülme sıklığı yüzde 36 ve her 3 kişiden 1'i h

Pre-diyabet, diyabet öncesi ilk safha olarak kabul ediliyor. Kilolu ve obez kişilerde ortaya çıkma olasılığı yüksek olan hastalıkta en sık görülen insülin direnci sorunu çözümlenemezse Tip 2 diyabet hastası olma riski artıyor. Araştırmalara göre, çoğu gizli şeker hastalarına 10 yıl sonra Tip 2 diyabet tanısı konuyor. Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Hasan Aydın, gizli şekerin ne olduğunu, belirtilerini ve alınması gereken önlemleri açıkladı.

DİYABETE DÖNÜŞME RİSKİ YÜKSEK

Gizli şeker hastalığının toplumda sık görüldüğünü ve önlem almak gerektiğini vurgulayan Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Hasan Aydın, gizli şeker hastalarının damar sağlığı yüksek risk grubunda yer aldığını ve pre-diyabetin diyabete dönüşme riskinin çok yüksek olduğunu aktardı.

TÜRKİYE?DE GÖRÜLME SIKLIĞI YÜZDE 36

Hastaların yüzde 20?sinde organ hasarı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Aydın, 'İnsülin direnci dediğimiz bozuklukla başlayan önce tokluk sonra açlık kan şekerinin yüksekliğiyle seyredip diyabete neden olan bir hastalık tablosudur. Diyabetin yol açtığı tüm hastalık risklerini taşır. Diyabet tanısı koyduğumuz hastaların yüzde 20'sinde organ hasarı ortaya çıkıyor. Hastalar görmede bozukluk, kalp krizi riski, böbrek yetmezliği gibi sorunlarla karşımıza geliyor. Bunlar pre-diyabet döneminde ortaya çıkıyor. Diyabet, her 7 kişiden 1'inde olmak üzere çok sık görülen bir hastalık. Bunun öncülü olan pre-diyabet ise her 3 kişiden 1'inde görülüyor. Türkiye?de görülme sıklığı yüzde 36'dır' diye konuştu.

PRE-DİYABET DÖNEMİNDE DİYABET ÖNLENEBİLİR

Kilo vermenin ve egzersizin hastalığı önlemede önemli bir faktör olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Aydın, 'Pre-diyabet önlenebilir. Çünkü bu hastalık diyabetin başladığı yerdir. Diyabet, pankreasta insülin salgısının bozulduğu yerde başlıyor. Buna neden olan en önemli faktör vücuttaki yağın fazla olmasıdır. Buna bağlı gelişen toksinlerdir. Dolayısıyla kilo vermek, sağlıklı beslenmek, egzersiz bu bozuklukların giderilmesini sağlayacaktır. Böylece, uzun dönemde diyabete olan gidişatı geriliyor. Bu konuda yapılan çalışmalarda bize, insanların yaşam tarzını değiştirerek, kilo verip, egzersiz yaparak bu bozuklukların yüzde 58 oranında geriletildiğini gösteriyor. İlaç tedavisiyle de yüzde 27 oranında düzelme sağlandığını biliyoruz' ifadelerini kullandı.

ÇOCUKLARDA DA SIK GÖRÜLÜYOR

Pre-diyabetin bir belirtisi olmadığını hatırlatan Prof. Dr. Hasan Aydın, 'Dünyadaki obezite çocukluk çağına indiği için pre-diyabetti de çocukluk çağında sık görülen bir hastalık olarak biliyoruz. Pre-diyabetin bir belirtisi yok. Belirtiler diyabete dönüştüğünde ortaya çıkıyor. Ağız kuruluğu, çok su içme, idrara sık çıkma gibi şikayetler ancak o evreden sonra görülüyor. Sessiz bir evre gibi gözükse de yol açtığı sorunlar açısında önemlidir' dedi.

HASTALIK RİSKİNİ NE ARTIRIYOR?

Yılda bir kez mutlaka kan şekeri ölçümü yapılmasını öneren Prof. Dr. Aydın, 'Aileden gelen genetik bir zemin oluyor, hipertansiyon, gebelikte şeker hastası olanlar, kötü beslenme, hareketsiz yaşam, kilo fazlalığı gibi faktörler birbirinden bağımsız olarak hastalık riskini ortaya çıkarıyor. Böyle şikayetleri olan kişilerin düzenli şeker takibinden geçmeleri lazım. Yılda bir kez mutlaka kan şekerlerini ölçtürsünler' diye konuştu.

HASTALIKTAN KORUNMAK MÜMKÜN

Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Aydın, hastalıktan korunmak için alınması gereken önlemleri ise şöyle sıraladı:

'Hastalıktan korunmak için vücut ağırlığının yüzde 10'unu kaybetmek gerekli. Bunun için iyi beslenmek ve kilo kontrolü şart. Haftada minimum 150 dakika olacak şekilde egzersiz yapmalıyız. Bunlar aerobik egzersizlerden oluşmalıdır. Şekeri ve unu hayatımızdan tamamen çıkarmalı ve öğün düzeni olmalı. Yani hiçbir öğünü atlanmamalı. 3 öğün mutlaka tüketilmelidir. Özellikle ailesinde diyabet öyküsü olan kişilerin bu konuda daha dikkatli olmaları gerekiyor. Yaşam tarzı değişiklikleri yaparak hayat boyu sürdürmeliler.'