'Akraba kayırmayıcılığının yaşandığı bugünlerde sâdece Ömerler değil, Altuncanlar da lâzım'

Tarihçi yazar Kerime Yıldız, ngazete'de yer alan köşesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Malazgirt konuşmasını yazdı. Yıldız, Erdoğan'ın Altuncan Hatun'u anmamasından dolayı üzüntüsünü dile getirdi.

ngazete'de yer alan köşesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Malazgirt konuşmasını yazan tarihçi yazar Kerime Yıldız, Erdoğan'ın Altuncan Hatun'u anmamasından  üzüntüsünü duyduğunu dile getirdi.

Anadolu'nun kapılarının 26 Ağustos 1071?den yaklaşık 15 yıl kadar önce bir kadın yani Altuncan Hatun tarafından aralandığını aktaran Yıldız, ' Akraba kayırmayıcılığıyla başımızın dertte olduğu bugünlerde bize, sâdece Ömerler değil, Altuncanlar da lâzım' dedi. 

Yıldız'ın 'Sayın Cumhurbaşkanım, Keşki Malazgirt?de Altuncan Hâtun?u da Anlatsaydınız' başlıklı yazısı şöyle: 

'Sayın Cumhurbaşkanım,

Elbette nerede ne konuşacağınızı söylemek bizim haddimiz değil ama Malazgirt Zaferi vesîlesiyle yaptığınız konuşmayı dinleyince biraz üzüldüm. Kısa bir süre evvel, ?Bize Ömerler lâzım.? demenizden cesâret alarak bu yazıyı yazıyorum.

Herkes, Türklere Anadolu kapılarını Sultan Alparslan?ın açtığını söyler. Oysa o kapı, 26 Ağustos 1071?den yaklaşık 15 yıl kadar önce bir kadın tarafından aralandı.

Büyük Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey, 1058?de kardeşinin isyanını bastırmak için Bağdat?dan ayrıldı. Maalesef isyanı bastıramadı ve bir hayli yaşlanmış olan Çağrı Bey'in oğullarından ve Bağdad'daki vezirinden yardım istedi. Ancak, Selçuklu askerleri giderse Fâtimîler'in işgâlinden çekinen Halife ve vezir Amidülmülk, Tuğrul Bey'in üvey oğlu Anuşirvan?ın sultan olmasını istediler. Anuşirvan da aynı fikirdeydi.

Dede Korkut'un dediği misâl, Ayşe Fatma soyundan olan Altuncan Hâtun, üçlü muhâlefete rağmen atına atladı ve haberi alıp akın akın Bağdat'ın her tarafından yetişen Selçuklu askerlerinin başına geçerek Hemedan'a doğru yola çıktı. Oğlunu ise devlete baş kaldırdığı için zincire vurdu. Tuğrul Bey, eşinin ve yeğenlerinin yardımıyla gâlip geldi. Bizzat annesi tarafından teslim edilen üvey oğlunu ise affetti.

Altuncan Hatun'un hiç tereddüd etmeden aldığı bu karar, devleti büyük bir fitneden kurtardı ve zafere doğru giden yolu açtı.

Altuncan Hâtun?un kalbi, ölüm döşeğinde bile devlet için çarpıyordu. Tuğrul Bey?e, kendisinden sonra halîfenin kızıyla evlenmesini; böylece devletin daha güçleneceğini vasiyet etti.

Eğer Altuncan Hâtun akraba kayırmaktan yana olsaydı oğlunu tahta geçirirdi. Oğlu kazanır ama devlet kaybederdi. Nitekim Terkenler Hürremler, böyle yaptılar. Oğulları güçlendi ama devlet zayıfladı.

Kutlu zafer gününde, 'fenâfiddevle' olmuş bu Müslüman Türk kadınını, rahmetle minnetle anmalıydık. Altuncan Hâtun adı, fitness salonlarına isim konularak yaşatılmaz. (Meram Belediyesi Altuncan Hâtun Yaşam Merkezi)

Akraba kayırmayıcılığıyla başımızın dertte olduğu bugünlerde bize, sâdece Ömerler değil, Altuncanlar da lâzım.'