Gazeteci yazar Müyesser Yıldız, Ömer Özbay'ın kaleme aldığı 'R. Tayyip Erdoğan Bir Liderin Doğuşu' adlı kitapta Bülent Arınç'ın ve Erdoğan'ın değerlendirmelerini paylaşarak, bugün Davutoğlu'na karşı takınılan 'sinirli' ruh halini analiz etti.
İşte Yıldız'ın ' Erdoğan neden çok sinirli, Davutoğlu neyin hazırlığında' başlıklı yazısının tamamı:
'Erdoğan'ın Konya mitinginden 1 gün sonra Ahmet Davutoğlu ve arkadaşlarının AKP'den ihracı için düğmeye basılmasının Davutoğlu cephesinde nasıl yorumlandığını anlatmadan önce, Hüseyin Besli ile Ömer Özbay'ın kaleme aldığı ?R. Tayyip Erdoğan Bir Liderin Doğuşu?isimli kitaptan bazı bölümler aktaralım.
Erdoğan'ın, Refah Partisi İstanbul İl Başkanlığı olduğu 1990'lı yıllar... RP ile ilgili şu değerlendirmeler var:
?Tayyip Erdoğan'ın Genel Merkezi endişeye sevk eden uygulamalarından biri ve belki de en önemlisi, İstanbul İl Yönetiminde parti içi demokrasiyi sağlamış olmasıydı. Bu uygulamanın diğer il teşkilatları tarafından örnek alınması ve yaygınlık kazanması ihtimali Genel Merkezin yönetim anlayışına ve Hoca'nın tartışılmaz otoritesine yöneltilmiş bir tehdit olarak algılanıyordu. Çünkü partinin merkez liderleri, politik liderlikten çok 'Nomenklatura' bir hüviyete sahipti; Kapalı, buyurgan ve seçkinciydi. Mutlak itaat dışında başka bir ilişki biçimine iyi gözle bakmadığı gibi, buna yeltenenleri de en ağır biçimde itham etmekten kaçınmazdı.?
?Milli Görüş hareketinin üst yönetimi, talimatlara kesin itaat isteyen, farklı düşüncelere tahammülü olmayan, sorgulanmayı içine sindiremeyen kimselerden oluşsa da bu yapının içinde R. Tayyip Erdoğan ve başında bulunduğu İstanbul teşkilatı gibi, merkezin 'jakoben' tutumunu tasvip etmeyen, daha özgürlükçü, dışarıya açık, istişareye önem veren bir damar hep olagelmişti. Bu damar çoğunlukla boğulmuş ve engellenmiş olsa da bazen 1978 kongresinde olduğu gibi çatışmayı göze alan çıkışlar yapabilmiş, şimdi de ana gövdeyle çatışmadan biraz da dış dünyadaki gelişmelerin ivmesiyle partinin yönetiminde söz sahibi olacak ve söylemini belirleyecek duruma gelmiştir. Erbakan'ın konuşmasında fark edilen üslup değişikliği, bu sürecin etkilerini yansıtmaktadır. Konuşma metnini R. Tayyip Erdoğan'a yakınlığıyla bilinen bir ekibin hazırlamış olması, sözünü ettiğimiz sürecin teyidi gibidir.?
?Erbakan Hoca yönetime aldığı 'Ak saçlılarla' birlikte olmaktan, 'Küçük ve güzel' partisini tek başına yönetmekten mutluydu ve bu mutluluğu hiçbir surette tehlikeye atmak istemiyordu. Özellikle yenilik isteyen gençlerden çekiniyordu.?
Kitapta Bülent Arınç'ın şu görüşleri de yer alıyor:
?Hoca otoriter bir insandı, liderliği ise tartışılmaz... Sözünün üstüne kimse söz söyleyemezdi. Toplantılarda Hoca, 'Herkes fikrini söylesin' dediği zaman üç türlü görüş bildirme şekli vardı. Birincisi, Hoca'nın o konuda ne düşündüğünü bilir veya tahmin eder, ona göre konuşur, aferin alırdı. İkincisi, Hoca'dan sonra ancak konuşur ve onun dediklerini tekrarlar, üçüncüsü ise hiç konuşmazdı. Dördüncü bir şık daha vardı, ama riskliydi. Benim gibi, Tayyip Bey gibi eleştirel yaklaşanların görüş bildirme tarzıydı ve tabii hiç hoş karşılanmazdı.?
Arınç, kapatılan RP'nin yerine kurulan Fazilet Partisi'nde başlayan kongre süreciyle ilgili olarak da, şunları söylüyor:
?Kongre takvimi yaklaşıyordu. Gücümüzün her gün biraz daha arttığını görünce, karşı taraf işi sıkı tutmaya başladı. Müfettişleriyle yetinmeyip bir de 'İzleme grubu' kurdular. Delegeleri Hoca'ya getirip, görüştürüyorlardı.?
Kitapta, Erdoğan'ın desteğiyle Fazilet Partisi Genel Başkanlığına aday olan Abdullah Gül'ün, ?Genel Başkan adaylığına karar verme süreci, dışarıdan göründüğü kadar kolay geçmedi. Partiyi bölmek ve durduk yere fitne çıkarmakla ve hatta davaya ihanet etmekle suçlanacaktık. Her şeyden önce bu tür saçma sapan suçlamaları göze almak zorundaydık. Tarihimiz, bu tür yapılanmalarda meydana gelen ayrışmalardan sonra birbirini kardeş bilen insanların sonradan birbirlerini nasıl boğazlayıp, yok ettiklerinin örnekleriyle doluydu? şeklindeki sözlerine de yer veriliyor.
Kitap faslını, AKP'nin kurulduğu 14 Ağustos 2001'de Erdoğan'ın Bilkent Otel'de yaptığı konuşmanın şu bölümleriyle bitirelim:
?Bugün önemli bir gün. Bugün Türk siyaset tarihine 'lider oligarşisinin çöktüğü gün' olarak, 'tekelci bir anlayışa dayanan liderlik yerine kollektif aklın temsilcisi olan bir liderlik anlayışının yerleştiği gün' olarak geçecek. Bugün Türk siyaset tarihine parti içi demokrasi geleneğine yalnızca bir temenni olarak değil, aynı zamanda da bir 'zihniyet değişikliği' ve 'zorlayıcı tüzük kuralları' biçiminde egemen olduğu gün olarak geçecek. Bugün Türk siyaset tarihine her yönüyle şeffaf, seçmenin sorgulamasına ve denetimine açık, yepyeni bir siyasal örgütlenme modelinin kurulduğu gün olarak geçecek. Kurmuş olduğumuz bu yeni siyasi partide asla bir 'lider diktatoryası' oluşmayacaktır.?
KONYA MİTİNGİNDEN 1 GÜN SONRA
Davutoğlu ve arkadaşlarının Ak Parti'den ihracı konusuna gelirsek;
Erdoğan iki gün önce Davutoğlu'nun memleketi Konya'daydı. Önce Mevlana Meydanındaki toplu açılış töreninde, parti içi muhalifleri hedef alarak, özetle şunları söyledi:
'Ülkemize ve ülkemizin nezdinden bize diş geçiremeyenler şimdi tüm güçleriyle birliğimize, beraberliğimize saldırıyorlar. Yaptıkları iş bu. AK Parti'den ne kopartırsak kardır anlayışıyla, birileri sürekli şişiriliyor, pohpohlanıyor. Halbuki biz bu oyunları geçmişte çok gördük. Vesayetle mücadelemiz sırasında da benzer teşebbüslere maruz kalmıştık. Aynı şekilde 17/25 Aralık sürecinin ardından büyük gürültülerle birileri sahaya sürülmeye çalışılmıştır. İktidarlarımız boyunca birçok siyaset mühendisliği oyunuyla karşı karşıya kaldık. Hamdolsun bu siyaset mühendisliği oyunlarının hiçbiri tutmadı. Millete söyleyecek sözü olmayanların içeride ve dışarıda belli mahfillerin desteğiyle gidebilecekleri tek yer, bir sonraki seçimde sandığın en dibi olacaktır. Siyaset, kapalı kapılar ardında kriz bekleyerek, hiçbir somut temeli olmayan imalar, ithamlar veya tehditlerle yapılacak bir iş değildir. Eğer, siyaset yapacaksanız çıkacaksınız milletin huzuruna, bu ülkenin ve milletin geleceği için ne düşündüğünüzü, ne hayal ettiğinizi, bunları nasıl yapacağınızı anlatacaksınız. Millete söyleyecek sözünüz yoksa, sadece kendi nefsiniz için konuşuyor, kendi nefsiniz için koşturuyorsunuz demektir. Kendi kalbinize ve milletin yüreğine değil de başkalarının ağzına bakılarak yapılan işin adı siyaset değil, nefsaniyettir. Gurur, kibir, bunlarla yol yürüyenler bir yere varamazlar. Zira, Rabb'im gururla hareket edenlere en büyük tokadı her zaman atar.?
Ardından teşkilat mensuplarıyla bir araya geldiği yemekte, ?Kağıt üzerinde üyemiz gözüküp de gönlünü ve yolunu bizden ayırmış olanlar varsa, onları ayıklamaktan çekinmemeliyiz? diyerek, ihraç işleminin işaretini verdi.
1 gün sonra da AKP MYK toplantısında düğmeye basıldı ve oy birliğiyle Ahmet Davutoğlu, Ayhan Sefer Üstün, Abdullah Başçı ile Selçuk Özdağ'ın kesin ihraç istemiyle Merkez Disiplin Kurulu'na sevki kararlaştırıldı.
Hürriyet'ten Abdülkadir Selvi, kararda ?Erdoğan'ın Davutoğlu'na rağmen Konya'da gördüğü ilginin etkili olduğunu? belirtip, ?Erdoğan'ın Konya'dan memnun ayrıldığını? yazmış.
DAVUTOĞLU CEPHESİ: KONYA'DA BÜYÜK ŞOK YAŞADI
Ancak Davutoğlu cephesi aynı görüşte değil. İsmini vermek istemeyen bir eski milletvekili, bu noktaya nasıl gelindiği konusunda şunları söyledi:
?Önceleri, görmezden gelme kararı alınmıştı. Bunun tutmadığını, hareketin büyüdüğünü gördüler. Davutoğlu'nun Sakarya konuşmasındaki coşku, Tv-5'teki programını 4 milyon insanın izlemesi, en nihayetinde Erdoğan'ın Konya'da yaşadığı hüsran sonucu, yok farz etmeden, yok etme noktasına geçtiler. Konya'da büyük şok yaşadılar. 2 saat meydana çıkamadılar. O arada TÜRGEV'den falan adam toplamaya çalıştılar. Halı altlarından kaymış, haberleri yok. 50'ye yakın eski milletvekili ve il başkanı Davutoğlu ile beraber. İşin boyutunu küçük göstermek için böyle bir adım attılar.?
DAVUTOĞLU TATİLE ÇIKMIŞ
AKP kulislerinde, Erdoğan'ın çok sinirli olduğunun konuşulduğunu, disiplin işlemi ile ilgili kararın henüz Davutoğlu ve diğer 3 isme ulaşmadığını, kendilerine tebligat yapıldığı takdirde, ?Sokrates gibi savunma? yapma niyetinde olduklarını belirtelim.
Bu arada Davutoğlu'nun ilk defa ailesiyle tatile çıktığı, ancak disipline sevk kararından sonra tatilini yarıda kesme kararı aldığı, arkadaşlarıyla durum değerlendirmesi yaptıktan sonra da yol haritasını belirleyeceği bildiriliyor.'