Enpolitik yazarı ve iletişim Dr.Göktan Ay?ın, Çukurova Üniversitesi Öğr. Üyesi Prof. Dr. İbrahim ORTAŞ ile ?Üniversiteye Giriş ve Evrensel Eğitimi? yaptığı röportajı yayımlıyoruz.
AY: Hocam, son üniversiteye giriş verilerini nasıl buldunuz?
ORTAŞ: ÖSYM tarafından gerçekleştirilen 2019 sınavına ilişkin YKS ve AYT sayısal verileri yayınlandı. https://dokuman.osym.gov.tr/pdfdokuman/2019/YKS/sayisalbilgiler18072019.pdf.
Sonuçlar bir önceki yıldan çok da farklı değil. Hatta sayısal verilerden hareketle biraz daha gerilediğimiz görülüyor. Son 20 küsur yıldır benim izlediğim ve not aldığım ÖSYM verilerinin en kötüsü diyebileceğimiz bir yıldayız. Bu yıl öğrencilerimizin başarısının geçen yıla göre daha da gerilediğini aşağıdaki Çizelgeden de görebiliriz.
Temel yeterlilik testi sonuçları fen ve matematik sonuçlarının ötesinde Tarih 1?de 10 soruda 2 doğru cevap, Coğrafya 1?de 6 soruda 2.1 soru ve Din kültüründe 6 soruda 1 doğru cevap. Bu sonuçlar ülkemizin öğrencilerine çok önemsediği tarih, coğrafya ve din kültürünü de öğretemediğini ortaya çıkmaktadır.
Temel fen bilimlerinde Matematikte 40 soruda 5.6, Fen?de 20?de 2.2 ve ikinci basamak sınavı AYT?de ise Matematik 40?ta 4.7, Fizik 14?te 1, Biyoloji 13?te 1.2 ve en kötüsü Kimya 13?te 0.9 doğru cevap vermiş öğrencilerimiz.
Yıllık 1.2 milyon insanın nüfusa katıldığı ülkemizin geleceği için bu sonuçlar tam bir felaket. ÖSYM verileri birkaç açıdan analiz edildiğinde ülkemizin bugünkü durumu ve gelecekte karşılaşacağı sorunları tahmin etmek zor değil. Temel bilimleri kavramamış, tarihi bilgisi olmayan, coğrafyadan bihaber, dahası bu kadar zorunlu ve seçmeli din dersine rağmen dini de bilmeyen bir lise mezunun bu ülkeye ne katacağı hepimizin önünde ciddi bir sorun oluşturuyor.
Çizelge 1 ve Grafikteki verilere bakıldığında öğrencilerimizin büyük çoğunluğu hemen her alanda birkaç soru çözebildiğini göstermektedir. Fen ve matematikte çan eğirişi ekseninde gördüğümüz kadarı ile 40 sorudan 2-5 soru aralığında doğru cevap çıkıyor ki bu gerçekten sağlıklı bir üniversite eğitimi için çok yetersiz. Hata üniversite eğitimi için kabul edilemez seviyede sayılır.
AY: Sizce, sınava başvuran 2 milyon 375 bin 217 adaydan kaç kişi, üniversite okuyacak akademik bilgiye sahip sayılır?
ORTAŞ: ÖSYM?nin yayınladığı veriler hangi puan aralığında kaç öğrencimizin bulunduğunu gösteriyor. Bu sonuçlar daha da ürkütücü. Çünkü bu verilere göre çok sınırlı sayıda öğrenci soruların %75-80?ini yanıtlayabiliyor. Temel Yeterlilik Testi (TYT) sonucuna göre öğrencilerimizin içinde sayısal alanda 400 üzeri puan alan 29.332 öğrenci bulunuyor. Sayısal alanda 27.768 ve sözel alanda 1.699 öğrenimiz bu seviyede bulunuyor. Toplamda tüm öğrencilerin sayısalda % 1 ve sözelde ise öğrencilerin ancak %0.1 kadar ancak 400 puan ve üzerinde başarı gösterebiliyor.
2019 YKS Yerleştirme Sonuçlarına göre https://dokuman.osym.gov.tr/pdfdokuman/2019/YKS/sayisalbilgiler06082019.pdf
Toplam 824.694 kontenjandan 753.461 öğrenci lisans ve ön lisans programlarına kayıt yapmaya hak kazanmıştır. Çoğunluğu 4 yıllık okullarda okuyacak öğrencilerin puanları 200 düzeyinde. Bu da Matematikte ve Türkçe de 4-8 soruya karşılık geliyor gibi gözüküyor. Bu durumdaki öğrencilerin üniversite eğitimi gibi mevcut bilgiyi kavrama ve bilgiden bilgi üretme, analiz ve sentez etme işlevini yapacağı soru işareti.
Çizelgedeki sonuçlara göre ülkemizde ancak ilk 30 bininci sıralamadaki öğrenciler üniversiteyi ancak okuyabilir. Mevut hali ile her yıl 600 bine yakın öğrenci üniversitelere yerleştirilmektedir. Öğrencilerin cevapladığı doğru soru sayısı ve aldığı puanlara göre bunların büyük çoğunluğu üniversiteyi okuyacak akademik bilgi ve beceri konusunda yetersiz. Çok ağır bir ifade ancak ne yapalım ki gerçek bu!
AY: Hocam, öğrenciler neden başarısız?
ORTAŞ: Son yıllarda yapılan bütün ölçme değerlendirme sınav sonuçları ve gözlemler öğrencilerimizin öncelikle okuduklarını anlama ve yorum yapmada yetersiz olduğu belirtiliyor. Bu durum PISA ve diğer sınavlarda da yansımasını göstermektedir. Çizelge 1?de 2018 yılında sınav sistemi yeniden değişti ve ağırlıklı olarak bilgiye dayalı sınav siteminden okuduğunu anlamaya yönelik sisteme geçildi. 2018 ve 2019 sınav sonuçlarının daha da düşmesi öğrencilerimizin soyut düşünme, yorum yama ve sorgulamada ve bilgiyi kullanmada çok yetersiz olduğunu göstermektedir. Bu durum ülkemiz insanın bir bütün olarak yaşam ve akademik başarısı yanında yaşadığı birçok derin sorunla doğrudan ilişkili olsa gerekir. Maalesef yüksek öğretimde ve lisansüstü eğitim alan öğrencilerimizde de çoğunlukla okuduğunu anlama ve okuduğundan yorum yapama beceri-yeteneğinden yoksun olunduğu açıkça görülüyor. Daha öncede belirtiğimiz gibi sorun öğrencilerde değil, aileden başlayarak okulda uygulanan öğretme ve eğitim modeli-yönetimi ile doğrudan ilişkilidir.
AY: Bu bilgi düzeyine sahip öğrenciler ile üniversite eğitimi yapılabilir mi?
ORTAŞ: Sık sık yazıyoruz, öğrencilerin iyi niyetini sorgulamadan çoğunluğunun algıları ve akademik bilgisi üniversiteyi okuyacak düzeyin çok altında. Söyleyebileceğim ve kendi derslerimde de gördüğüm bu düzeydeki bilgiye sahip öğrenciler ile üniversite eğitimi yapılamayacağıdır.
Yunan filozofu Platon'un ?geometri bilmeyen üniversiteye giremez? ifadesinin diğer bir karşılığı ?matematiksel olanı kavramamış olan giremez? sayılır. Platon?un öğrencileri ile matematik, doğa bilimleri ve yöntem biçimleri konuştuğu Akademi?nin girişine yazdırdığı yazının anlamı ?mathesis? sözcüğü ?öğrenmeyi? bilmeyen, soyut düşünemeyen, analitik çözüm üretemeyenin üniversite eğitimini yapamayacağıdır. Geçmiş yıllarda ÖSYM sınavlarında hiç fizik sorusu yapmadan fizik bölümünde okuyan öğrencilerin haberlerini okuduğumda inanamamıştım.
AY: Peki, üniversiteler düşük puanlı öğrencileri nasıl eğitebilir?
ORTAŞ: Sizce, bu sonuçlara göre kaç öğrenci üniversite öğretimini gerçekleştirebilir? Milli Eğitim Bakanlığını bilemiyorum ancak 202 üniversite + 5 meslek yüksekokulu 73 vakıf üniversitesi ve YÖK bu sonuçlar hakkında ne düşünüyor, merak konusudur. Ülkemizde her gün yeni üniversiteler açılıyor. Altyapı ve akademik kadrolar bakımından ve üniversite iklimi yetersiz olan bu üniversitelere düşük puanlarla alınacak bu gençler 4 yıl sonra hangi bilgi ile ülkenin hangi sorununu çözebilecek ve hangi üretim sürecine katılabilecek? Başta yetkililerin bu sorulara bakarak bir şey yapması gerekir. Görebildiğim kadarı ile Milli Eğitimin, YÖK ve üniversitelerin bu konuda herhangi bir planlanmış projesinin ve hedefinin olduğunu da sanmıyorum.
AY: Şunu mu diyorsunuz?: ?Bu eğitim kalitesi, daha büyük işsizler ordusu yaratacak!?
ORTAŞ: Ülkemizin geleceği olan geçlerin eğitime olan talepleri çok yüksek, çünkü eğitimi ve üniversite eğitimini geleceğin iş ve ekmek kapısı olarak görüyor. Ancak ülkemizin mevcut sanayi ve iş üretim potansiyeli maalesef yetersiz ve ülkenin bu konulara ilişkin bir planlaması ve uzun erimli hedefi de maalesef yok.
ÖSYM sınav sonuçları öğrencilerin büyük çoğunluğunun üniversiteyi okuyacak düzeyde olmadığını gösteriyor. Ne kadar bilgi aktarımı yapılsa da öğrencilerin konuları anlama ve sorun çözme becerileri çok yetersiz. Ayrıca üniversitelerin yetersiz akademik kadroları da bu sorunun üstesinde gelmekten maalesef çok uzak.
Alınan bu sonuçlar yapılan PISA, orta öğretim sınavları ve lisansüstü ALES ve KPSS sınav sonuçları ile de paralellik göstermektedir. Dünya Ekonomik Forumu?nun 2018 eğitim verilerine göre Türkiye Matematik ve Fen eğitimi kalitesinde 137 ülke arasında 104.cü sırada bulunuyor. Ayrıca sınav sonuçları öğrencilerimin genel kültür ve entelektüel düzeyinin de çok gerilerde olduğunu gösteriyor.
Ülkenin işsizlik durumu özellikle de genç ve yüksek öğretimlilerin oranı en yüksek durumda olduğu gerçeği ile ileride daha çok sorunla karışılacağız. Yapay zekâ, Endüstri 4.0 çağının gereği olarak niteliksiz işsizliğin artık aranmayacağı günümüz dünyasında yarınların ciddi sosyal sorunlara gebe olduğunu gösteriyor. Sosyal bilimcilerin ve siyasilerin bu tehlikeyi görmeleri gerekir.
AY: Bu konu, ülkemizin geleceği için çok ciddi. Bu sonuçlarla 2023 hedeflerini tutturmak, dünyada ekonomik olarak 10. sıraya yükselmek, üniversitelerin dünyada ilk 500 sırasına girmesi mümkün gözükmüyor mu?
ORTAŞ: Evet, ülkenin yeni bir eğitim paradigmasına ihtiyaç olduğu ortada. Bir bütün olarak ülkenin temel sorunları anlaşılmadan akşamdan sabaha yapılan değişimlerle bir yere varılamaz. Sorunu anlamadan, evrensel eğitim başarıları incelenmeden, insanın öğrenme becerilerinin nasıl kazanıldığı bilinmeden sorun çözülemez. Öğrencilerin özgür yetiştirilmediği, soru sormadığı, yaşamı sorgulamadığı, temel bilgiden yoksun olduğu, dahası herkesin çalışarak bir yere geleceği güvencesi yani liyakat sağlanmadan eğitimde başarılı olamayız. Maalesef iyi planlanmamış eğitim sistemimiz, sağlam dayanağı hedefi olmadan kurduğumuz binalar üzerimize çöktü. Bilemiyorum enkazdan nasıl çıkarız.
Bugün ülkemizde üniversite sayısı 307. Her sene eğitim reformu yapıyoruz. Bütün liseleri Anadolu lisesine dönüştürdük, on binlerce sınıf öğretmeninin branş öğretmeni yaptık. Her şehre ?üniversite? açtırdık. Son 10 küsur yılda 6 Milli Eğitim bakanı değiştirdik, Ancak orta öğretim sınav başarımız artmamış, aksine daha da gerilemiş.
AY: Eğitim başarısızlığının faturası gençlere mi kesilmeli?
ORTAŞ: Ortada yılardır uygulanan bir sistem var ve sonuç itibarı ile ortada artık taşınamayan bir başarılılık var. Ülkenin en büyük enerji kaynağı gençliğin enerjisinden yaralatılamıyor. Demek ki uyguladığımız yöntem ve yaptığımız hesap-kitap tutmamış, biz yetişkinlerin yanlış öğrettiğimiz yerde gençler de hesap kitap yapamıyor. Bu başarısızlığın sorumluluğu çok konuşulmuyor. Öyle görülüyor ki reform şart. Yeni bir paradigma değişimine ve anlayış değişimine olan ihtiyaç kaçınılmaz çünkü üniversitelerin yaratıcı ve üretken kadroları da liseden yetersiz gelen üniversite öğrencilerinden oluştuğu için koordineli olarak başarısızlık en üst yapıya kadar giderek zayıflıyor.
AY: Kısaca; ?Bilimsel eğitim reformu, aydınlanma reformları şart? diyebilir miyiz?
ORTAŞ: Öyle anlaşılıyor ki, gençlerden önce yetişkinlerden, yani bizlerden başlamak üzere yeni bir anlayış değişimine gitmek gerekiyor. Söz konusu olan ülkemizin gelecekteki kaçınılmaz önemi ise, kişi ve makama bakılmaksızın liyakate dayalı yapılanmanın Milli Eğitim, YÖK ve Üniversitelerden oluşması artık kaçınılmaz. En başta da yetersizliklerinin ötesinde öğretmenliği, akademisyenliği ve yöneticiliği hak etmeyen meslektaşlarımızdan başlamak gerekiyor. Türkiye?nin insan potansiyelini liyakat ekseninde harekete geçirmek gerekiyor. Mevcudun içinde yaratıcı olanın, çalışanın önünü açacak reformlar ve/ya modelleri işletmek kesinlikle şart gözüküyor. Ya değişimi gerçekleştireceğiz, ya da dünyanın acımasız çarkının dişlileri arasında ezileceğiz.
Eğer bilgi-görgü, liyakate ve hak edilmiş dayalı değişim sağlanmasa korkarım yarın bir bütün olarak ülkemiz çağını bir kez daha kaçırmış olur. Yapay zekâ ve Endüstri 4.0?ın başlangıç döneminde Türkiye?nin bu fırsatları kaçırmaması gerekir. Türkiye?nin halen bu değişimi yapacak ve yeniden hak ettiği yere gelecek potansiyelinin var olduğuna inanmaktayım.
AY:Teşekkürler?