Mercimek Ahmet?in kaleme aldığı 'Kabusname' adlı yapıt, Ziyâr oğullarından Emir Unsurü?l-Maâlî Keykâvus b. İskender Kâbûs b. Veşmgir?in, oğlu Gilânşah?a yol göstermek amacıyla 1082?de yazdığı bir nasihatnamedir. ??
Kabusname, II. Murat?ın buyruğuyla Türkçeye çevrilen Mercimek Ahmet?in kaleme aldığı Ziyâr oğullarından Emir Unsurü?l-Maâlî Keykâvus b. İskender Kâbûs b. Veşmgir?in, oğlu Gilânşah?a yol göstermek amacıyla 1082?de yazdığı bir nasihatnamedir.
Genel anlamda bir ahlak kitabı olan Kaabusname, kapsadığı konular bakımından çok yönlü bir yapıt olup, temelde bir öğütler kitabı; siyasetle ilgili bilgiler verildiği için bir siyasetname; çeşitli sanatları ve bunlarla uğraşanların halini, meslekleri ve fütüvvetin ilkelerini bildirdiği için bir fütüvvetname; toplumsal yaşayışla ilgili kimi kuralları, çağının bilimsel ve düşünsel görüşlerini yansıttığı için de dini-tasavvufi bir özellik taşımaktadır.
Kabusnamenin yazarı kendisi de padişah ve şehzade olduğundan dolayı, hükümdarlık yapısına vakıf ve ortama da aşina bir kimse olması hasebiyle, bu konuda vurguladığı nükteler üzerinde düşünmeye ve sonuç çıkarmaya değerdir...
İçerisinde bazı padihşalara tavsiyelerin yer aldığı Kabusname'de: 'Milletin mal ve özel hayatına el uzatmamak, kendi ihtişamını ve itibarını saygın görünüm, az konuşma ve az gülme' gibi temaların olması gibi hakikatlere yer veriliyor...
Bu bağlamda, Sultan Mahmut?un hikayesi ve onun adaletsizliğe uğrayan kişiyle konuşması - her ne kadar onun gibi despot bir padişahtan beklenmiyor ise de - ibret verici, zarafet ve hüner dolu bir konuşmaya dayanmaktadır.
İşte o konuşma:
'Eğer padişah olursan, Allah korkusu olan takva sahibi bir hükümdar ol. Elini ve gözünü milletin özelinden uzak tut. Kararlarında aklın yolunu seç; her işi yapmadan önce akla danış, çünkü hükümdarların vezirler veziri akıldır ve onu ani kararlardan korur. Bir işi yapmadan ve o işe girmeden evvel, önce o işin içinden nasıl çıkabileceğine bak. Sonunu göremediğin işe başından girişme. Bir işe başladığında, sabırlı ol, sabırla götüreceğin işi ancak sabırla idame et. Adaletsizliği tercih etme, bütün işler ve söylemlere adalet gözü ile bak ve adalet kulağı ile dinle ta ki tüm işlerde hak ve haksızlığı görebilesin. Adalet ve akıl gözü kapalı olan bir padişahın önüne hak ve batıl yolu açılamaz.
Her zaman doğruyu söyle, az gülen ve az konuşan ol ta ki halk sana karşı saygısız olmasın. Nitekim hep söylenmiştir: En kötü durum vatandaşın padişaha karşı küstahlığıdır, çevresindekilerin itaatsizliği ve ihtiyaç sahiplerine gerekli yardımı ulaşmamasıdır. İzzet ve itibar sahibi ol ki ordu ve halka karşı küçük ve rezil durumuna düşmeyesin. Aman onlara karşı kendini küçük düşürme ve rezil olma. Yüce Allah?ın kullarına şefkatli ol; Merhemetsizlere ise acıma ve şefkat gösterme lakin siyaseti gözet, özellikle vezirlerine siyasi davran. İyi kalpli olduğunu vezirine belli etme, aniden onun düşünce ve görüşüne muhtaç kalma ve onun birileriyle ilgili söylediklerini dinle ama hemen kabul etme ve de ki ?? önce bakmam lazım, öyle olması gerekiyorsa emrederim?? sonra konu ile ilgili gerekli araştırma ve teftişin yapılmasını emret. O işle ilgili vezir kendi çıkarını mı yoksa senin yararını mı düşünmüş, bunları açığa çıkardıktan sonra yanıt ver ta ki seni kendi görüşüne muhtaç ve hakir görmesin
Vezirlik makamı verdiğin kimselerin güç ve yetkisini belirle ki senin ve memleketin işleri tam olarak ona bağlı kalmasın. Onun akraba ve yakınlarına iyilikler yap, onlardan yardım ve iyiliği esirgeme ancak onun yakınlarına ve akrabalarına iş ve sorumluluk verme. Bir anda kuyruğu (ciğeri) kediye emanet edemezsin. Bunun sebebi vezirin akrabaları ve yakınlarıyla ilgili hakkaniyetle hesap yapamaması, senin malın ve çıkarın için onları incitmemesidir. Ayrıca vezirin yakınları halka, yüzlerce haksızlık ve adaletsizlik yapabilirler. Halbuki akraba olmayanlar onun yüzde birini yapmaz. Vezir kendi akrabalarını affeder ve görmezlikten gelir ancak yakın olmayanlardan hesap sorar.
Hırsız olana acıma ve merhamet etme, birisinin kanını döktüyse bağışlama zira onu affedersen sen de ahirette onun kanına suç ortağı olursun. Buna karşılık senin hizmetinde olanlara rahmet ve şefkat ile davran. Onları kötülüklerden koru çünkü yüksek mevkilerdekiler çoban misalidir; alttaki koyunları gözetir ve korurlar. Eğer çobanlar sürülerini sakınmaz ve gözetmezlerse, onları yırtıcı ve vahşi canlılardan koruyamazlar. Birisine bir görev verdiğinde dikkatli ol iyice bak, İleri geri konuşan veya işe zarar verebilecek kimseye değil, işi ehline ver. Bilmeyen bir kimse ??Ben bu işi bilmiyorum?? demez. Kendi çıkarı doğrultusunda yapacağı işlere fesat karışır. Bundan dolayı işi bilene ver ki baş ağrısından kurtulasın? Sonra eğer bir hizmetkarın için bir lütufta bulunup onu yüceltmek istiyorsan hak etmediği ve çabasının bulunmadığı bir görevi verme aksi taktirde kendi bilgisizliğini onaylamış olursun. Padişahlığın döneminde verdiğin talimatın ve emrin küçük düşürülmesine izin verme zira küçük düşürülmeye sebep olursun. Padişah, hükümranlık döneminde halkına karşı doğruluktan ve emir vermekten çekinmez zira aralarındaki fark şudur: Padişah buyurur halk da itaat eder.
Ey evlat, duyduğuma göre senin atalarından Sultan Mahmut Rahmetullah döneminde Abulferec Bosti adında bir mal müdürü vardı. Kendisi Nesa ve Bavard?den sorumluydu. Bir adamı Nesa şehrinde tutuklatıp ve ondan bir maddi talebi olur. Onun bütün mal mülk ve gelirine el koyup adamı hapse attırır. . Adamcağız bir zaman sonra bir hileyle hapisten kaçıp Gazne?ye gider ve o müdürün zulümlerinden şikayetçi olur. Sultan bu kişiye bir devlet mektubu verilmesini emreder. O da mektubu alıp Nesa ya gider. Mektubu adı geçen müdüre sunar. Mal müdürü bu kişinin bir daha Gazne?ye gidebileceğini düşünemez ve yazının gereğini yapmama gafletine düşer. . Zulüm gören adam bir kez daha Gazne?ye gider. Sultanın yol üzerinde durup bahçe çıkışında yalnızken karşılar ve yeniden şikayetini ileterek isyan edip Nesa?nın mal müdüründen hakkının alınmasını talep eder. Sultan, yeniden bir mektup verilmesini emreder. Adam der ki; ??Bir kez geldim zulüm gördüğümü söyledim mektup verilmesini emrettiniz. Mektubu götürüp verdim, ancak mektup işe yaramadı??. Padişahın canı başka nedenlerden sıkılmış olacak ki o sıkıntılı haliyle yanıt verir: Ben ancak mektup verebilirdim, eğer mektup da işe yaramadıysa o zaman sana yazıklar olsun! . Mazlum adam der ki.?? Ey Padişahım, eğer senin gönderdiğin mektup işe yaramadıysa bana niye yazıklar olsun ki???
Sultan cevap verir, ??Ey koca adam hatayı yapan benim, sana değil bana yazıklar olması lazım??. Derhal iki saray görevlisini padişahlık fermanıyla Şahnagan bölgesine yola çıkarır ve o adamın mal mülk ve topraklarını iade ederler. Mal müdürünü asarlar ve sultanın mektubunu boynuna asarak çağrıcı ile duyururlar: Bu; Padişahın emrine itaat etmeyen kimsenin sonudur. Ondan sonra kimsenin padişahın emrine itaatsizlik etme şansı olamaz, emir yayılır ve o bir fermanla insanlar rahata kavuşur ve kendisini huzurda hisseder.
Bir diğer husus, hiçbir zaman orduyu halka hakim kılma yoksa ülke refaha kavuşmaz. Ordunun yararını düşündüğün kadar haklınında yararını düşün. Padişah güneş gibi olduğunu, güneşinde birisinin üzerine düşüp diğerine düşmemesi kabul edilemezdir. Bu gibi zulümlere yüreğinde yer verme zira adalatli hükümdarın hakimiyeti uzun sürdüğü gibi, adaletsiz hükümdar erken çökmeye mahkumdur. Akil adamların söylediğine göre: ?? Adil Padişahlar alem de mutluluğun ve refahın, zalimlerse yıkıntı, galeyan ve çöküntünün kaynağıdır.
Şimdi yeniden birinci meseleye cömertlik konusuna gelelim. Sana altın veya sikke dağıt diyemem. Bari sefil ve cimri huylu olma. Eğer ki huyundan vazgeçemiyorsan bari mal ve zenginliğini belli etme ki halk cömertlik yapmadığından sana düşman olmasın. Halk o anda sana bir kötülük yapmıyorsa da, düşmanlık oluştuğunda canlarını sana feda etmezler ve düşmanlarınla dostluk ederler.
Padişahlık şarabının seni şarhoş etmesine izin verme ve uzak durmaya gayret göster. Altı tavır ve seciyede kusur gösterme: Vakar, İnsaf, İhsan Koruma, Metanet ve Doğruluk. Eğer padişah bu altı özellikten birinden uzaklaşır ve padişahlık sarhoşluğu ile kendinden geçip güc zehirlenmesi yaşarsa, onun uyanışı ancak padişahlığını kaybetmekle mümkündür.
O zaman halkının ve ordunun hal ve ahvalinden gafil olma ve memleketin durumundan da habersiz kalma, özellikle vezirin durumundan. Vezirinin senden habersiz su dahi içmemesi lazım zira canını ve malını ona emanet etmişsin. Eğer vezirden gafil olursan kendi canından ve malından gafil ve bihaber olmuş olursun, onun halinden değil! Dünyada seninle mevkidaş olan padişahlar ile dostluğun varsa yarı dostluk değil, tam dost almalısın ve eğer düşman olursan aleni düşman olmalısın. Kendi tarzına göre aleni bir şekilde düşmanlık yapamıyorsan o zaman gizli düşmanlık yapma. Duyduğuma göre İskender düşmanı ile savaşa hazırlanıyordu. . Ona dediler ??Ey İskender! Bu düşmanımız gafil ve lakayt biridir. Onu gece yarısı ansızın bastırabilirsin??. İskender yanıt verdi : ??Zaferi bir hırsız gibi elden eden kimse hükümran olamaz .??