Hukukçu yazar Taha Akyol, Karar'da yer alan köşesinde bugün, toplumların demokratik evrimini ve Türkiye Cumhuriyeti'nin 'Cumhuriyet'ini yazdı...
Türkiye Cumhuriyetinin demokratik evrim sürecini başarmak zorunda olduğunu kaydeden 'Atatürk Cumhuriyeti' kavramını açıklayarak, dinin rejimle olan ilişkisini anlattı.
İşte Akyol'un Karar'da yayınlanan 'İslam ve Rejim' başlıklı bugünkü yazısı:
'Cumhuriyet kavramı, ?iyi yönetim?in nasıl olacağını düşünerek zenginleşir. Günümüzdeki diktatörlükler bir kenara, Batılı cumhuriyetler de bugünkü demokratik düzeylerine zaman içinde evrimleşerek geldiler.
Türkiye Cumhuriyeti de bu evrimi başarmak zorundadır.
Yakın ya da uzak tarihin bir dönemini idealize ederek tabulaştırmak, bu evrimleşmeyi engeller.
İslam tarihine de cumhuriyet tarihine de tabulaştırılmadan insani tecrübeler olarak bakmalıyız.
?ATATÜRK CUMHURİYETİ?
?Atatürk cumhuriyeti? kavramı kültürel bir kavramdır; hukuki bir tanım değildir. Atatürk zamanındaki gibi kuvvetler birliğine, yetkilerin tek elde toplanmasına, muhalefetsiz tek partiye, tek fikirli basına dönüş hayal bile edilemez. Tarihi anlatırken de bu uygulamaları idealize etmeden, sadece evrimin artık aşılmış bir aşaması olarak görmek gerekir.
İşte, Fransa, Birinci Cihan Harbine kadar devam eden radikal ve kavgacı ?Üçüncü Cumhuriyet?ten, büyük ızdırapların dersleriyle kuvvetler ayrılığına, fikir ve ifade özgürlüğüne dayanan başarılı ?Beşinci Cumhuriyet?e ulaşmıştı.
Türkiye açısından Cumhuriyeti numaralandırmayı doğru bulmam fakat hukuk devleti yönünde evrimimizin çok geciktiği bellidir.
Bu yönde düşünürken referanslarımız modern anayasa hukuku olmalıdır.
?HAKKIYLA MÜSLÜMAN?
Dün, beni eleştiren bir okur yorumu şöyleydi:
?Bırakın bu üzüm kurusu ile maymun kandırma işlerini. Müslümanların önce Müslüman olmaya ihtiyacı var. Hakkıyla Müslüman olabilseler, siyaset de yaparlar, cihat da yaparlar, özgür de olurlar, ekonomileri de yolunda gider. Bak yüz yıldır cihat yapmıyoruz ama gittikçe marabalılaştık. Siyaset yapmayan özgür olmaz, siyaset yapmayanın ekonomisi olmaz... Cihat yapamayanın yurdu olmaz... Bırakın üzüm kurusu ile maymun kandırma işlerini.?
Fakat ?hakkıyla Müslüman olmak? iyi bir yönetim kurulmasını sağlayabilecekse, Hz. Ali Efendimizden ve Hz. Ayşe validemizden daha ?hakkıyla Müslüman? olunabilir mi?
Elbette ?hakkıyla Müslüman? olan sahabe, niye siyasi ihtilaf yüzünden Sıffin?de birbirini öldürdü?
Çünkü siyaset beşerî alandır, itikadî alan değil.
İslam bir rejim, bir hükümet şekli öngörseydi, vefat edeceğini bilen ve söyleyen Peygamber Efendimiz kendisinden sonra yöneticilerin nasıl seçileceğine dair bir şey söylemez miydi?
Peygamberimiz vefat ettiğinde, Hz. Ebu Bekir, ?ne yapacağımızı keşke Peygamber?e sorsaydık? demişti.
HUKUK DEVLETİ
Müslüman zihnini fazlaca siyasete çeken bu mesele 1970?lerde Pakistan?da da tartışılmıştı. ?Siyasal İslam?ın öncü düşünürlerinden Mevdudi ?İslam devleti?ni vurguluyordu. Buna karşılık Fazlur Rahman, İslam?ın ancak ilmi araştırmalarla, fıkıhtaki şekiller altında kalmış olan ahlakın ihyasıyla yükselebileceğini savunuyor, şöyle diyordu:
?İslam devleti dediğinizde haşa Allah gelip Müslümanları yönetmeyecek, yine kusurlu insanlar yönetecek!?
Tıpkı Hz. Osman?ın hilafetinin ikinci yarısında başlayan sorunlarda ve siyasi kavgalarda görüldüğü gibi...
Dahası, İslam?ı siyasallaştırmak dün olduğu gibi bugün de Müslüman enerjisini israf ediyor, kutuplaşmaları körüklüyor. Çağımızda yönetim ahlakının kurumlaşmış örnekleri olan ?Sayıştay?ın yetkileri, denetim ve denge, şeffaflık, yolsuzlukla mücadele, dikey ve yatay denetim? gibi konular hangi İslamcı hareketin gündeminde var?
Cumhuriyet tarihini hiç bu kavramlar açısından inceledik mi?
CUMHURİYET?İN EVRİMİ
Bu konuda Prof. Ömer Dinçer?in ?Kamu Yönetimi Âdâbı, Geleneğin İzinde Modern Siyasetname? adlı kitabını tavsiye ederim. Siyaset ve idare tecrübesi de olan Prof. Dinçer?den sadece bir örnek aktaracağım:
?Geleneksel dönemlerde insan birey olarak değil, bir aileye, bir aşirete, bir ülkeye veya dine mensup olarak vardır. Sahip olduğu değer bu aidiyeti içinde değer kazanır.
Geleneksel devlet yapısı içinde insan ?eşref-i mahlukat? olarak tanımlansa da birey olarak haklara sahip değildir?
Modern devlette ise her bir birey kanun karşısında eşittir??
Tarihteki hiçbir hukuk sisteminde ve fıkıhta bu yoktur.
Çağımızda bütün hürriyetler gibi din ve vicdan hürriyeti de siyasetin demokratik görevidir.
Bu gelişme sebebiyledir ki, modern anayasal devletin özü ?birey hak ve hürriyetleri?dir.
Bunu başaran toplumlar güçlü ve refahlıdır.
Müslümanlar için de başka çıkış yolu yoktur; olmadığı dört asırdır görülüyor zaten.
Türkiye Cumhuriyeti de modern hukuk devleti ve demokrasi yönündeki evrimiyle payidar olacaktır.'