Ocak medya köşe yazarı Veysi Dündar, Ak Parti'nin 'vicadı' olarak anılan, parti içi muhalefetin güçlü ismi Mustafa Yeneroğlu'nun istifaya zorlanmasını yazarak, Ak Parti'nin bütün hesabını seçim üzerine yapmakla kendi varlığını sonlandırdığını yazdı.
' Yeneroğlu?nun Kırmızı Kartı, VAR?dan Döner' yazısında Dündar, 'Bana Davutoğlu?nun ?size bir şans veriyorum? dediğinde onu disiplin kuruluna sürenlerin ve bu aşamada verilen istifaya karşı eski futbolcunun ?Yugo Faulunu? anımsattı birden' dedi.
Ak Parti'nin gitgide bir parti devletine dönüştüğünü kaydeden, Dündar, şöyle anlattı:
'Anlaşılan o ki Sn.Yeneroğlu da tıpkı her makul partilinin yapması gerektiği gibi istişareye ve partiyi ana damarı olan demokrasiye davet etmesinin karşılığını parti disiplinine aykırı davranma suçlaması ile aldı.
AKP kurulduğu zamandan beri tüm seçimleri kazandığı, kazanamadıklarını ise iptal edebildiği için bir yanılsamaya düştü. Siyasi partilerin girdikleri seçimi kazanmaları için başarılı olmaları gerekir oysa AKP başarısız da olsa seçimleri kazanabileceğini gördü veya bu vehme kapıldı.
Zaman zaman ?halk bize oy vermek zorunda değil? kabilinden özeleştiri tadında yaklaşımlar görsek de, bunlar pratikle örtüşmedi. Kayyum sisteminden tutun da, değişik versiyonlu ittifak modellerine kadar yapılanlar, oy bölgelerini ve seçim sistemini zorlayan düzenlemeler hep aynı amaca hizmet etti.
AKP seçimleri halkın rızası ile değil, halka rağmen de olsa kazanabileceğini düşündü. Bunun giderek daha da belirginleşen yan etkisi ise AKP?nin kısaltmasında yer alan P harfinin manasının giderek bulanıklaşması oldu.
Sadece bir siyasi partiden ibaret olan yapı, yürütmeden müteşekkil olması gereken salahiyetini önce yasama sonra yargıyı kapsar hale getirdi.
Buna bir de klasik deyimle 4. Kuvvet denilen basını da dahil edince aslında AKP?nin P?si giderek alttaki ayağını üstteki yuvarlağa kaybetti. P, D?ye evrildi.
Parti Devletleşti Devlet Partileşti.
Devletleşen Partiler hangi çağda olursa olsun, aynı akibeti yaşarlar.
Bu akibet partiyi ayrıştıran en önemli özellik olan ve Eisenhower?in şu sözleri ile tespit ettiği hale yakınsar:
?Siyasi partiler haklı ve etik bir amacı temellerinde taşıma kararlılığını göstermezlerse parti olmazlar, gücü elde etmek için kurulmuş bir komploya dönüşürler?
Sadece haklı olmak yetmez etik de gerekmektedir. Ve haksız bir gaye için yürütülen etik mücadele de en az diğeri kadar tehlikeli bir suya girmektir.
Mustafa Yeneroğlu?ndan helallik isteyenler arasında yer almaktan beis duymamam tam da Amerikalıların ?Ike? dediği bu mühim devlet adamının siyasetten anladığı ile örtüşen açıklamalar ile istifa kararını açıklamasındadır.
Gerçekten de Yeneroğlu bu zamana kadar cümlelerine koymadığı özneyi nihayet yerli yerine oturtup AKP ile vedalaştığında aslında bir Parti?den istifa etmenin iç rahatlığı ve huzuru içindeydi. AKP?yi bir parti değil devletin kurum ve kuruluşlarının onun ezel ebed varlığının bir neticesi olarak görenler için mümkün olmayan bir harekettir bu.
Bana Davutoğlu?nun ?size bir şans veriyorum? dediğinde onu disiplin kuruluna sürenlerin ve bu aşamada verilen istifaya karşı eski futbolcunun ?Yugo Faulunu? anımsattı birden.
Anlaşılan o ki Sn.Yeneroğlu da tıpkı her makul partilinin yapması gerektiği gibi istişareye ve partiyi ana damarı olan demokrasiye davet etmesinin karşılığını parti disiplinine aykırı davranma suçlaması ile aldı.
Akıl almaz gelse de, AKP, ismindeki P harfinin sadece taraf olmak anlamına gelen içeriği ile ilgileniyor. Oysa taraf olmak partidaş olmak için yeterli olsaydı, ne demokrasiye, ne siyaset bilimine, ne sosyolojiye, ne de düşünce tarihine ihtiyaç duyardık.
Taraf olmanın karşıtını bertaraf olmak olarak belirleyince aslında yapacak fazla da bir şey kalmamaktadır.
Oysa siyasi partiler zaten halkın önüne eşit koşullarda girmeleri gereken yarış nedeniyle var olurlar.
Yarışı eşitsiz hale getirdiğinizde, yarış bittikten sonra sıralamayı değiştirdiğinizde, yarışa katılımı kısıtladığınızda, hatta yarışı toptan ilga etme niyetinizi ifşa ettiğinizde aslında parti vasfınızla da veda edersiniz.
Mustafa Yeneroğlu bu nedenle partisinden istifa etmiştir ama bir partiden istifa etmemiştir. Zaten bir başka parti ile kurduğu ve artık acaip denilecek tuhaf bir ittifak ile iktidarını sürdüren AKP?yi siyasi parti olarak görmek giderek zorlaşmaktadır.
AKP?yi siyasi parti vasfına getirecek yegane olasılık kaybedilecek seçimlerdir.
AKP sadece seçim kazanarak var olmuş, varlığını seçim kazanmaya odaklamıştır.
Bu bir siyasi parti için aslında kendi içinde en ağır mağlubiyettir.
Mustafa Yeneroğlu, özgürlükçü, katılımcı, çoğulcu bir demokrasi özlemini dile getirdiği AKP?ye 4 yıl önce Erdoğan?ın çağrısı ile katılmıştı. Yeneroğlu?nun bu beklentilerine karşılık kendisine kapıyı gösteren de yine aynı isim oldu.
Belli ki kavramları AKP için yeniden tanımlamazsanız AKP?de barınamıyorsunuz. Bunu bu kez de Mustafa Yeneroğlu deneyimledi.
Yeneroğlu elinde Avrupa şablonu ile gelmişti.
Bu şablonla ayrımcılığı eski kıtanın Türk ve Müslüman konuklarından uzak tutmanın uzmanlığına sahipti. Sadece birkaç yılda elindeki şablonu ?ülkeye göre kesip biçenlere? önce hayret sonra itiraz etmeyi öğrendi.
Mustafa Yeneroğlu AKP?den istifa etmedi o çifte standart kalesine sağlam bir vole çaktı.
Ona kırmızı kartı attığı gole katlanamayanlar çıkardı.
?Bu işin VAR?ı ise hakkaniyetli karara çoktan VARDI.?