Tarih: 26.11.2019 17:26

Kitap Oku: 'Kürt Sorunu mu? Devletleşme Sorunu mu? SONUÇ: 'Çözümler...'

Facebook Twitter Linked-in

Hukukçu Dr. İrfan Sönmez'in adından çokça söz ettiren son kitabı 'Kürt Sorunu mu? Devletleşme Sorunu mu?' ile okuyucularının karşısına bir kez daha çıkıyor.  Enpolitik olarak, tarihe not düşen ve önemli bir kaynak oluşturan bu kitabı, siz değerli okuyucularımızla okuma etkinliği teması ile her gün kısım kısım paylaştık. Yoğun ilgi ve takiple okunan kitabın bugün son okuma parçasını paylaşıyoruz... (Kitabı Bilge Oğuz Kitapevi (0212 527 33 65) veya Kitap Yurdu online kitap satış internet sitesinden edinebilirsiniz.)

'Kürt sorunu nedir' sorusu ile başlayan ve çok sayıda alt başlıkla cevaplar aranan kitapta 5'inci ve son bölümü 'Çözüm' ile konuya açıklık getirilerek çözüm önerileri sunuluyor. İşte okumanın Çözümlerin sıralandığı son kısmı...


ULUS DEVLET TAHKİM EDİLMELİ

Bu hataları tek tek saymıştınız...


Saymıştım,hataları,yanlışları göstermek tekrar edilmemeleri içindir.Mesela,ulus devleti zayıflatmaya yönelik teşebbüslerden söz etmiştim, bunun anlamı ulus devleti güçlendirin demektir.Ulus'un yıkılması kabileleşmenin,etnikleşmenin yolunun açılmasıdır.Ulus devlete karşı olanlar,kendilerine ulus ve devlet olma yolunu kapattığı için karşıdırlar. Ulus devletin yerine ikame etmeye çalıştıkları da ulussuz bir devlet değil, kendi ulus devletleridir.PKK, Kürt ulusçuluğu yapıyor,Barzani'nin KDP'si Kürt ulusçuluğu yapıyor. Kuzey Irak'ta bağımsızlık referandumu ile ulussuz bir devlet kurulmuyor,ulus devlet kuruluyor. Demirtaş HDP 2.Olağanüstü Kongresinde; 'Tekçi kimlikler üzerine kurulmuş  ulus devletlerden bize hayır yoktur',diyor. Aynı Demirtaş, Cuma Çiçek'e' ulus inşa ediyoruz',diyor. Karşı oldukları ulus devlet değil,Türk ulus devleti. Türkiye ismine burada Kürtler de var diye karşı olanlar, Kürdistan ismine Kuzey Irak'ta Türkmenler de var diyerek muhalefet etmiyor.Dilimize yasak konuldu diyerek tarihi gerçekleri çarpıtanlar,psikolojik  hakimiyet kurdukları bölgelerde Türkçe konuşulmasına müsaade etmiyor. Örgüt, güneydoğu'da Türkçe konuşan esnaftan alış veriş yapılmamasını istiyor,Avrupa'da PKK'nın kontrolünde olan bir çok dernekte Türkçe konuşmak yasak. Siyasetçilerin politika üretirken bunları görmesi lazım.Bunu anlamadan yapılacak her politika meseleyi biraz daha içinden çıkılmaz hale getirir.

EMPATİ YAPMAK


-Anlamak dediniz de, karşı tarafı, bu noktaya getiren saikleri de anlamak lazım değil mi?

Anlamak dediğimiz zaman meselenin bütün boyutları içine girer. Bunun içinde karşı taraf da vardır. Moda tabirle empati yapmak,kendimizi başkalarının yerine koymak, ayrışmanın arkasındaki psikolojiyi,temel dürtüleri kavramaya yarar.Çünkü anlama benden ve senden öte bir dil üretir,benden ve senden  daha büyük bir evren yaratır. Ancak bu tek taraflı olmamalıdır. Bölge insanı da aynı empatiyi yapmalı,milletçe içine düştüğümüz durumu muhasebe etmelidir. İki taraf birbirini anlarsa, anlamadan bir sonuç çıkarılabilir.Bir tarafın yükümlülüklerini yerine getirip öbür tarafın buna yanaşmaması mevcut durumu değiştirmez. Batı'da, terör ve ona tepkisiz kalanlara karşı belli bir öfke var. Toplum gittikçe birbirine yancılaşıyor. Niçin sorusunu herkes kendine sormalıdır.


-Batı'da teröre karşı tepkilerden bahsettiniz,terör bölgeleri nedense hep sessiz kaldı, bölgede bir tepki oluşturmayı da çözüm önerilerinizin içine katabilir miyiz?

Tabi katabilirsiniz.Örgütler,etnik hareketler tabanlarını korudukça var olabilirler. Bütün teröristleri yok etseniz bile toplumsal tabanı yerinde kaldıkça,yok edilen ilk fırsatta tekrar dirilecektir.Terörden en büyük zararı terörün yaygın olduğu yerlerdeki insanlar gördü. Evlatlarını,huzurlarını,maddi manevi varlıklarını kaybettiler. Bir çok aile sakat kaldı.Eşini,çocuğunu kaybederek malul hale geldi. Anlamak bahsine bunu da dahil edebilirsiniz.Etnik milliyetçilik, biraz da evlat acısıdır,ölenlerin,gidenlerin bıraktığı üzüntüdür.Ölen her insan bu ülkenin çocuğu ve hepimizin kaybıdır. Teröristler bizim çalınan çocuklarımızdır. Onları geri getirmek,kazanmaya çalışmak mücadelenin başka bir  boyutudur. Bunun için de önce bölgenin ses vermesi lazım. ETA'nın silah bırakma nedenlerinden biri Bask halkının ETA'ya kırmızı kart göstermesiydi. Bölge halkı da evlatlarına sahip çıkmalı,terör örgütüne artık yeter diyebilmelidir. Bölgede ayrılıkçılığa muhalefet edenlerin örgütlenmesi,seslerinin duyurulması da ayrı bir tedbir olarak düşünülebilir.


ÇÖZÜMÜ HALKA VEYA KANAAT ÖNDERLERİNE SORMAK

-Çözüm sürecinde PKK muhatap alındı, eleştiriler oldu, şimdi de kanaat önderlerinin,halkın muhatap alınacağı söyleniyor. Bunu hatadan dönmek olarak görebilir miyiz?

Politikaların doğruluğu yanlışlığı sonuçlarına göre ölçülür.İyi sonuçlar veren politikalar doğrudur. Siyasetçiler hata da yaparlar,önemli olan hata yapmamaları değildir,politikalarını oluştururken  gerekli dikkat ve özeni göstermeleridir.Vahiy gelmiş gibi bir sabah bir politikaya, başka bir sabah başka ve tam tersi bir politikaya uyandık. Bu,  politika oluşturma mekanizmalarında sorun olduğu anlamına gelir. Çözüm sürecinde kimse siyasi iktidarın ne yapmak istediğini ve nerede duracağını anlamadı. Çerçeve belirsiz olduğu için  hiç konuşulmaması gereken şeyler konuşuldu. Umutla başlayan yolculuk her gün büyüyen tereddütlerle son buldu. Halkla konuşulmasına gelince bugünkü şartlarda bunun çok doğru bir yöntem olduğu kanaatinde değilim. Bölge halkı yaklaşık kırk yıldır tek taraflı bir propaganda bombardımanı altında. Toplum, farklı politikalar arasında seçim yapabilme yeteneğini büyük ölçüde yitirdi.Kafalardaki sis bulutları hala dağılmış değil.İnsanlar gibi toplumlar da zaman zaman sağ duyularını kaybedebilirler.Nitekim bölgede yapılan araştırmalarda HDP seçmeni ile  diğer partilerin seçmenleri arasında sorunun çözümü konusunda  büyük mesafe olmadığı görülmektedir.Söz gelimi HDP seçmeninin yüzde 94.7'si devlet okullarında ana dilde eğitim isterken  bu oran AKP seçmeninde yüzde 63,6, diğerlerinde 64,9'dur.(diğerleri HÜDA-PAR ve HDP dışında kalan diğer sivil toplum kuruluşlarıdır)Anayasada Kürt kimliğinin tanınmalıdır talebine destek,HDP seçmeninde yüzde 94,6,AKP seçmeninde 62,1,diğerlerinde 61,9'dur.Yerel yönetimlerin özerk olmasına destek verenler HDP seçmeninde yüzde 87,5,AKP seçmeninde 35,5,Diğerlerinde 47,7'dir.  Bütün bu rakamlar farklı siyasetlere bölgede yarışma imkanı sağlamadan halka gitmenin yahut  kanaat önderlerine sormanın doğru sonuçlar vermeyeceğini göstermektedir.Duygularının,acılarının,dağa çıkan çocuklarının veya içinde bulunduğu korku ortamının rehini olan bir toplumun bütün bunları aşarak sağlıklı kararlara varması kolay değildir. Kamu düzeni sağlandıktan,bu duygusal yoğunluk ortadan kalktıktan sonra, ayrışma ve devletleşme amacına hizmet etmeyen düzenlemeler için halkın görüşü alınabilir.Ancak milletin birliği, vatanın bütünlüğü,devletinin tekliği, tıpkı temel hak ve hürriyetler gibi  tartışma konusu edilemez,kimsenin de onayına sunulamaz.

DIŞ BOYUT


-Terör ve ayrılıkçılık herhalde sadece içte alınan önlemlerle etkisizleştirilmez. Meselenin bir de dış boyutu var. Sorun gittikçe uluslararası bir boyut kazanıyor. 


-Hiç bir terör ve ayrılıkçı hareket dış destek olmadan yaşayamaz. Bugün eğer bu ölçüde bir terör saldırısı ve etnik ayrılıkçılık ile karşı karşıya kalmışsak  bunun nedenlerinden biri dış dinamiklerdir. PKK,Öcalan yakalanıncaya kadar Suriye'de faaliyet yürüttü.Ondan önce El-Fetih kamplarında eğitim gördü. Gerilla savaşını,öldürmeyi,yakmayı, yıkmayı oradan öğrendi.Barzani'nin  KDP'si 1975 yılına kadar İran tarafından desteklendi. Barzani, başı her sıkıştığında İran'a kaçtı. Şah, Irak'la olan Şattülarap nehrinin kullanımı ile ilgili uyuşmazlığını teröre destek vererek çözmeye çalıştı. 1975 yılında taraflar  anlaşınca İran Barzani'ye  desteğini  kesti. Dış destekten mahrum kalan Barzani yalnız kalınca Saddam tarafından ağır bir yenilgiye uğratıldı. İsrail, yetmişli yıllardan itibaren Barzani'ye hem para hem de askeri eğitici yardımında bulundu. Talabani, uzun süre Suriye'de kaldı,siyasi ve askeri himaye gördü.Mısır ve Arabistan Kürtçe yayınlar yapan radyolar vasıtasıyla ayrılıkçı fikirleri besleyen yayınlar yaptılar. Ermenistan, kurduğu Kürt enstitüsü ve radyo ile -önce Kürdistan,sonra Ermenistan- stratejisi istikametinde faaliyet yürüttü. Fransa'da  kurulan Kürt Enstitüsü bütün bir Avrupa'da paneller,konferanslar düzenleyerek meseleyi uluslararasılaştırmaya çalıştı. Almanya'da kurulan Uluslararası Kürt İnsan Hakları Derneği ile İngiltere'de faaliyet gösteren Kürt İnsan Hakları Projesi, Türkiye'nin terörle mücadelesini insan hakları zemininde tartışmaya açarak blokajlar oluşturmaya  çalıştı.İngiltere, milli mücadele döneminde de Binbaşı Noel vasıtasıyla Kürt aşiretlerini milli mücadeleye karşı ayaklandırmaya çalışmış,başarılı olamamıştı. Danimarka  uzun süre PKK'nın televizyonu Roj TV'ye ev sahipliği yaptı. Bugün Avrupa'da faaliyet gösteren ve çoğu terör örgütünün kontrolünde olan 500'ün üzerinde dernek var.Bu dernekler yaklaşık 600-700 bin kişilik Kürt diasporasına hitap ediyor ve her yıl  örgüte büyük miktarlarda kaynak sağlıyor.Rusya 1850'lerden beri sıcak denizlere inebilmek için Kürt-Türk karşıtlığı üretecek akademik çalışmalar yapıyor.İran'da 1945 yılında kurulan ve sadece 11 ay yaşayan Mahabat Kürt Cumhuriyeti Rusya'nın himaye ve desteği ile kuruldu. Mustafa Barzani, 11 yıl Rusya'da kalıp,ideolojik eğitim aldı.Abdürrezak Bedirhan,Şeyh Taha ve Molla Selim gibi isimler Ruslarla iş birliği yaptı. Mola Selim başarılı olamayınca Bitlis'teki Rus elçiliğine sığınmış,daha sonra oradan alınıp idam edilmişti.Seyit Abdülkadir, Şeyh Sait isyanından önce İngilizlerle irtibat kurmuştu.1980'de Ermenistan Yazarlar Birliği Öcalan'ı Büyük Ermenistan fikrine katkılarından dolayı onur üyeliğine seçti.1987 ile 1990 yıllarında Ermeniler ile PKK arasında karşılıklı iş birliği antlaşmaları imzalandı.Fransa Cumhurbaşkanı'nın eşi bayan Miterand bir dönem PKK'nın Avrupa'daki sözcüsüydü.   Sakine Cansız ve arkadaşları 2012'de  Paris'te öldürüldüğünde Fransa Cumhurbaşkanı Hollande,  ölenlerden -PKK'nın dağ kadrosundan-  Fidan Doğan'ı tanıdığını söyledi. Kimse bir Cumhurbaşkanının bir teröristi hangi saikle tanıdığını sorgulamadı. Yunanistan uzun süre Türkiye'den kaçan teröristlere kucak açarak onları Lavrion kampında ağırladı.Belçika mahkemesi, PKK üye ve yöneticilerinin  faaliyetlerinin terör kapsamında değerlendirilemeyeceğine   karar verdi, PYD'nin Brüksel'de kongre yapmasına,PKK'nın  propaganda çadırı açmasına izin verdi. 


-Bütün bunlar ne demek?


Bütün bunlar, Küresel ve bazı bölgesel  güçlerin bölgeye ilişkin politikaları ile  PKK'nın' Bağımsız Birleşik Kürdistan' hedefi arasında bir paralellik olduğunu, bölgedeki haritaların yeniden çizilmesinde PKK'nın kullanılan araçlardan biri olduğunu gösteriyor.


Yani aslında PKK  sadece PKK demek değil,arkasında bir sürü  güç var.


Buna vekalet savaşı diyorlar.Bütün bu örnekler Kürt sorunu denen şeyin aslında Kürtlerden çok Türklerle hesabı olanların sorunu olduğunu gösteriyor.Bu bir Kürtlük davası ise Ermeni'nin,Rus'un,İngiliz'in,İsrail'in,Yunan'ın içinde ne işi var? Yunan Batı Anadolu'yu almak,Ege adalarını ve Kıbrıs'ı işgal etmek için Türkiye'nin zayıflamasını istiyor. Rus,sıcak denizlere inmek,enerji kaynaklarının kontrolünü ABD'ye kaptırmamak için Türkiye'yi zayıflatarak bölgeye vaziyet etmek istiyor. Ermenistan, Doğu Anadolu'yu Büyük Ermenistan'ın bir parçası olarak gördüğü ve Türkleri bölgeden kovmadan hedefine ulaşamayacağını bildiği için her türlü bölücülük ve teröre destek oluyor. İsrail,etrafındaki güçlü devletlerin ufalanmasını,kendisini tehdit edebilecek bir gücün kalmamasını, bölücülüğe destek vererek gerçekleştirmeye çalışıyor.Arap ülkeleri içlerinden birinin güçlenmesini hazmedemedikleri için birbirlerine çelme takmak için  terörü kullanıyor.PKK bir piyon,Allah var, görevini de hakkıyla ifa ediyor.Bir Kürt devleti, Kürtlerin kaşı gözü için değil,bölgenin kontrolünü daha kolay hale getireceği için isteniyor.Ortadoğu ne kadar parçalanır, ne kadar çok çelişki ve ihtilafı içinde barındırırsa   denetimi o kadar kolay olur.


-Anlattıklarınızın tamamı gerçek, herkes etnik milliyetçilik üzerinden kendi hesabını yapıyor,bu durumda bu dış destekler nasıl engellenecek? Kim kendi çıkarlarından vaz geçerek Kürtler üzerinden elini,ayağını çeker?


Bunun bir çok şekli var.En başta terörün gerçek yüzünü göstererek işe başlanabilir. Bugün devletler her ne  kadar çıkar hesabı yapıyorlarsa da toplumlar hala insan hakları konusunda çok hassas. Nitekim, PKK da Avrupa'da kurduğu dernekler vasıtasıyla daha çok -insan hakları ihlalleri üzerinden- uluslararası toplumu etkilemeye çalışıyor. AİHM'e giden davalara bu dernek ve platformlar üzerinden gerekli materyaller sağlanıyor.Bu konuda yayınlanmış bir çok rapor,araştırma ve kitap var.Peki siz PKK'nın cinayetlerini anlatmak için kaç yayın yaptınız? Kaç kitap yayınladınız? Bebekleri,sivilleri,kadınları öldüren,çocukları kaçırarak eline silah tutuşturan,uyuşturucu ticareti yapan bu örgütü teşhir ederek  uluslararası toplumu yanınıza çekmek için ne yaptınız? Hiç bir şey! Siz kendinizi anlatmazsanız, başkalarının size giydirmek istediği imaja mahkum olursunuz.Bugün Batı'daki Türkiye imajı daha çok PKK ile Ermeni Diasporasının oluşturduğu Türkiye imajıdır.Uluslararası toplum onların merceğinden Türkiye'ye bakıyor.

-Demek ki ciddi bir enformasyon kampanyasına ihtiyaç var? 


Hem de  çok ciddi.Siz kendinizi savunmazsanız başkaları sizi savunmaz. Hele karşıt bir bilinç altı varsa.Bunun için yurt dışında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarını,akademisyenleri,hatta Türk dostu yabancı parlamenterleri harekete geçirmek kafi.Objektif yayınları desteklemek,teşvik etmek, diplomatik temsilciliklerimizin yapacağı bilgilendirme amaçlı toplantılar bu bakış açısını büyük oranda değiştirecektir.Burada çarpıcı bir örnek vermek istiyorum. PKK ve Ermenilerin sözcüsü gibi hareket eden bir ABD'li senatör, Amerika'da yaşayan bir  Türk  derneği tarafından Türkiye'ye davet edilir. Önce görüşme isteklerini bile ret eder. Dernek yöneticileri taleplerini inatla sürdürünce bir şartla davetlerini kabul edebileceğini söyler,o şart  Leyla Zana ile Türkiye'de görüştürülmesidir. Dernek yöneticileri kabul ederler. Senatörü önce İstanbul'a getirir,gezdirirler. Senatör  kendisini Kürt  mahallerine götürmelerini, oraları görmek istediğini söyler.Gençler şaşırırlar,İstanbul'da ve Türkiye'de  etnik aidiyetlere göre ayrılmış mahalleler  olmadığını, her mahallede her etnik kökenden insanın karışık ve bir arada yaşadığını söylerler. Senatör şaşırır,çünkü kendisine Türklerle Kürtlerin bir birine düşman olduğu,bir arada yaşayamadıkları,Kürtlerin mahallelerinden dışarı çıkamadığı söylenmiştir.Kafasındaki yargılar alt üst olur. Güneydoğu'ya götürürler orada da etnik mahalleler olmadığını görür.Senatör artık Leyla Zana ile görüşmeye gerek kalmadığını söyler,çünkü görmek istediğini görmüş,propaganda ile gerçek arasındaki farkı yerinde tespit etmiştir.Herkesi Türkiye'ye getirmek mümkün değil,ama yayın yoluyla buradaki gerçekleri onların ayağına götürmek mümkündür.Dünya Kürt meselesini daha çok Minorsky,Nikitin, Davit McDowal,Wadie Jwaideh ve Martin van Bruinessen gibi yazarlardan okuyor.Bu yazarların hiç biri objektif değil,olaya TC cellat,Kürtler kurban zaviyesinden bakıyorlar. Hiç biri Osmanlı arşivlerini inceleme gereği görmemiş. Halbuki, Kürtlük Osmanlı ve İran arşivleri incelenmeden anlaşılamaz.McDowal, tıpkı İsmail Beşikçi gibi GAP'ın bölgenin kalkınması için değil,kalan servetinin sömürülmesi için inşa edildiğini söylüyor. Yatırım yapılmadığı zaman bölge bilinçli olarak ihmal edildi,fakir bırakıldı deniliyor, tarihin en büyük yatırımı yapıldığı zaman da sömürmek için yapıldı deniliyor.Meseleye bu perspektiften bakan bir yazarın tarafsızlığından,objektifliğinden söz edilebilir mi? Minorsky ile Nikitin Ruslar tarafından bölgeye konsolos olarak gönderilmiş kişiler. Görevleri Kürt-Türk ayrışmasına hizmet edecek araştırmalar yapmak. Hareket noktaları  gerçeği bulmak değil,Rusya'nın menfaatlerine hizmet edecek sonuçlar üretmek. Kürdoloji neredeyse bu iki ismin araştırmaları üzerine kurulmuş. Her araştırmacı önce bu iki ismi okuyarak bir ön yargı oluşturuyor, sonra da bu yargı üzerine çalışmasını şekillendiriyor. Başlangıç yanlış olunca ortaya çıkan sonuçlar da yanlış oluyor.


-Konsolos dediniz de dikkatimi çekti,19.yüzyılın sonu ile 20. yüzyılın başlarında neredeyse Doğu ve Güneydoğu'nun her şehrinde Rusya, İngiltere veya ABD'nin bir misyonu var? Bitlis'te,Erzurum'da,Van'da,Diyarbakır'da,Mamuratül Aziz'de(Elazığ/Harput),Sivas'ta,Trabzon'da... Doğu'da bu kadar konsolosluk ne işe yarar?


Önemli bir konuya temas ettiniz, ne yazık ki bu konuda da doğru dürüst akademik bir çalışma yok. Yabancı okulların faaliyetleri ile ilgili bir iki çalışma yapılmış,ancak konsoloslukların faaliyetleri ihmal edilmiştir. Bu konsolosluklar   Hıristiyanlara (Ermenilere) sahip çıkma adı altında yıkıcı faaliyetlerde bulunmuş,her türlü farklılığı istismar etmişlerdir. Aynı faaliyetleri Balkanlar'da da yapmışlar,Balkanlar'ın kaybedilmesinde büyük rol oynamışlardır.Ermenileri tebayı sadıkadan, tebayı asiye çeviren de bu konsoloslukların faaliyetleridir.Okullarda milli bilinç aşılayarak,konsolosluklarda hamilik taahhüdünde bulunarak isyana teşvik etmişlerdir. Molla Selim'in isyandan sonra Bitlis'te Rus konsolosluğuna,Maraş'ta katliam yapan Ermeni komitacıların Amerikan Kolejine sığınması bu örneklerden sadece iki tanesidir. Ermenilerin örgütlenmesi ile yabancı okulların Osmanlı topraklarında yaygınlaşmasının aynı zamana denk gelmesi tesadüf değildir.Keza,Kürt sorununun ilk tohumları da bu dönem atılmıştır.O günün şartlarında seyahat imkanlarının kısıtlılığı dikkate alınırsa, bu konsoloslukların asıl görevinin Osmanlı topraklarında seyahat veya ikamet eden vatandaşları olmadığı, asıl amaçlarının ajan faaliyeti olduğu anlaşılır.Karşılaştığımız devasa sorun iç dinamikler kadar dış saiklerin büyüterek önümüze koyduğu bir sorundur.Dün böyleydi,bugün farklı değildir.

ULUSLARARASI TOPLUMU İKNA


-Bütün bu anlatımlar bölücülükle mücadelenin en önemli ayaklarından birinin uluslararası toplumu ikna olduğunu gösteriyor? 

Küreselleşme ile birlikte dünya küçüldü.Ülkeler kapalı devre çalışan,denetlenemez aygıtlar olmaktan çıktılar.Burada meydana gelen her hangi bir olay eş zamanlı olarak dünyanın her tarafından takip edilebilmektedir.Eğer olayları doğru bir perspektiften aktarmaz, karşı propagandayı etkisiz hale getirmezseniz uluslararası toplumun baskısı altında ezilir,meşru müdafaa hakkınızı bile kullanamazsınız.Türkiye dışarıda kendini savunamayan ülke görünümündedir. Burada verilen hamaset dozu yüksek demeçlerin Batı'da hiç bir karşılığı yoktur.Uluslararası kamuoyunu yanımıza çekmek içeride verilen mücadeleyi kolaylaştırır.Aksi takdirde uluslararası toplumun müdahalesi bile söz konusu olabilir.


-Bu tespitinize katkı olması için bir örnek vermek istiyorum. Myanmar'da Arakan Müslümanlarına yönelik jenosidi biliyorsunuz. Cumhurbaşkanı Erdoğan katliamların durdurulması için Myanmar Devlet Başkanı Suu Kyi'yi aradığında, -kendi vatandaşlarınızı bombalıyorsunuz- gibi akıl dışı bir tepki ile karşılaşmıştı. Bu,terörle mücadelenin dışarıdan nasıl göründüğünü veya nasıl aktarıldığını göstermiyor mu?


Kendi göbeğinizi kendiniz keseceksiniz.Bu ve buna benzer bir çok örnek var.Bu, sadece bugünün meselesi değil,geçmişte yaşanan olaylar da etnik bölücülüğün amaçlarına göre çarpıtılıyor.Şeyh Sait,Ağrı ve Dersim isyanları ile yazılanlara bakıldığında bu bütün çıplaklığı ile görülür. Devletin meşru müdafaa hakkı,vatandaşın can ve mal güvenliğini sağlama görevi görmezden gelinmiştir.Birleşmiş Milletler Şartı'nın 51.maddesi, üye devletlere meşru müdafaa hakkı tanımakta ve bunun doğal bir hak olduğunu ifade etmektedir.Uluslararası Hukukta kuvvet kullanımına cevaz veren şartlar hem PKK terörü açısından hem de geçmişte yaşanan isyan ve ayaklanmalar bakımından oluşmuştur.Hal böyleyken  çarpık tarih yazını ile isyancılar masum kurbanlar,devlet kan dökücü bir vampir olarak takdim edilmektedir.Devlet suç işleyene ödül vermez, ceza verir.Bu basit gerçek kabul edilmediği takdirde, devletin bütün iş ve eylemleri gayri meşru hale gelir.Eli kolu bağlanır,varlığını devam ettirecek güç ve kudreti  bulamaz.Suçla ceza arasında zaman zaman denge  kurulamadığı,aşırıya gidildiği doğrudur. Ancak bu devletin kendini savunma hakkını ortadan kaldırmayacağı gibi,yapılan her şeyi gayri meşru hale  de getirmez.


-Şunu diyebilir miyiz,dış destek olmadığı müddetçe etnik bir kalkışmanın meşru yönetimlere karşı hiç bir başarı şansı yoktur.


 Yoktur. Son yıllarda bölünen, parçalanan devletlerin hepsi  dış müdahaleler sonucu bütünlüklerini kaybettiler. Güney Sudan'ın Sudan'dan ayrılması ancak uluslararası güçlerin destek ve dayatması ile mümkün olabilmiştir.Ayrılıkçı hareket silahlı mücadeleyi kazanamamıştır.En yakınımızdaki iki örnek Irak ile Suriye'dir.Irak'ta baba Barzani ile oğlu Mesut Barzani defalarca Irak kuvvetlerine yenildiler.Baba Barzani 11 yıl Rusya'da kaldı,Irak'a dönemedi. Oğul Barzani  iki defa Saddam'a kesin olarak mağlup oldu,kıpırdayamaz hale geldi. Ancak Körfez Savaşı ve ABD müdahalesinden sonra özerklik elde edebildi.Suriye'ye dış müdahale olmasaydı,PYD kantonları da olmayacaktı. Olabilir hale getiren PYD'nin mücadelesi veya savaş kazanması değil,ABD ve Rusya'nın bölgeye müdahalesi,Türkiye'nin akıl almaz Suriye politikasıdır.Sudan,Irak ve Suriye'deki ayrılıkçı hareketlerin üçü de dış müdahale veya destekle hedeflerine ulaştılar. Bu üç örnek terör ve ayrılıkçılıkla mücadele ederken -dış boyutun- ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.

SONUÇ


- Sorunun anlaşılması,amaçları,hedefleri,araçları hakkında çok şey söylediniz. Son bir soru bu kabus bitecek mi, ümitvar olalım mı?

Umudunu kaybeden her şeyini kaybeder, Türkiye, devleti ve milleti ile bu gaileyi atlatacak güç ve imkanlara sahiptir.Önemli olan kullanılan araçların doğru seçilmesi ve gerekli iradenin gösterilmesidir.Kürtler, Türk milletinin bileşenlerinden biridir. Tarih boyunca Türkler, Kürtleri kendilerinden sayarak onları hep Türk olarak kodlamışlardır. Bu belirleme, inkar veya asimilasyon değil,kendi gibi görme,kendi gibi sayma kısacası kendinden ayıramamadır.


Türk terimi hiç bir zaman etnik bir kimliğe tekabül etmemiştir. Türk, bir klanın,mezhebin,meşrebin veya etninin adı değil, bütün bunları kapsayan ve bütün bunlar tarafından oluşturulan ortak kültüre mensubiyetin adıdır. 

Kürtlerin etnik kökenleri ilgili tarih son sözünü söylemiş değildir.Başka bir soy kökünden gelmeleri ne kadar mümkün ise Türk olma ihtimalleri  ondan daha çok mümkündür. Çünkü, tarihte en zor paylaşılan şey vatandır. Türklerle Kürtler en az on asır aynı vatan coğrafyasını paylaşmışlar, aynı sosyolojik süreçlerden geçmişlerdir. Değerleri, kültürel kodları aynıdır.Dil farklılığı etnik farklılığın bir karinesi değildir. Dünyada dili aynı olup farklı milliyetten,dili farklı olup aynı milliyetten olan sayısız topluluk vardır.


 Milliyetçilik bir devlet kurma ideolojisidir. Kürt sorunu, ne demokrasi,ne geri kalmışlık, ne mağduriyet sorunudur. Kürt sorunu; devlet talebine meşruiyet kazandırmak için bazen gerçeklere, bazen yalanlara dayanarak, ama olayları hep çarpıtarak  üretilmiş bir sorundur. Çünkü eğer bir sorun yoksa devlet talep etmenin bir haklılığı da olmayacaktır.Bu yönüyle KÜRT SORUNU BİR İNŞADIR. Hedefi devlet,vasıtası etnik milliyetçiliktir. Sorunu büyüten,canlı tutan,yaşatan,hayat veren milliyetçiliktir.Milliyetçiliğin ateşi düşürülmeden sorunun tehdit olmaktan çıkarılması mümkün değildir. Geçmişte ve halen yapılan hatalar, verilen tavizler,amaçsız politikalar milliyetçilik tarafından istismar edilerek karşımıza devasa bir problem olarak çıkarılmıştır. 


Hiç bir örgüt, ülkeyi yönetenler büyük yanlışlar yapmadıkları müddetçe  tek başına  devleti yenemez. Bu problemin kanser halini almasında etnik milliyetçiliğin gayret ve çabalarının ne kadar etkisi varsa politik hataların da o kadar etkisi vardır.


 Etnik milliyetçilik en büyük sıçramalarını siyasetçilerin hataları yüzünden yapmıştır. Son sıçrama çözüm süreci ile akıl almaz Suriye politikasıdır. Merkezi yönetimin zaafa uğratılması halinde bir ülkenin ne hale geleceği Irak ve Libya'da görülmesine rağmen,Suriye'yi parçalayacak bir politikada ısrar edilmiş,Kanton devletlerinin önü açılmıştır.  Çözüm sürecinde örgüt hiç bir taahhüdünü yerine getirmediği halde   masadan kalkılmayarak, hendek terörüne çanak tutulmuştur. 


Terörle mücadelede asker görevini yapmıştır. Bir çok defa terör örgütünü  yenilgiye uğratmıştır.Lakin diğer  kurumların görevini hakkıyla yaptıklarını söylemek zordur.  Kırk yıldır devam eden mücadele boyunca örgütü  kuran tek bir lider etkisiz hale getirilememiştir.


 Etnik milliyetçiliğin talepleri masum,demokratik çerçeveyi genişletme maksadına matuf talepler değildir. Ana dilde eğitim,özerklik, öz savunma gücü,bölgeselleşme,yetki devri,Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'ndan çekincelerin kaldırılması ve ulus devletten vaz geçilmesi gibi talepler devletleşme yolunu açmaya matuf taleplerdir.Zaten etnik milliyetçiliğin -sorun- olarak  gördüğü şeyler devlet olmanın önündeki engellerdir.Bunları kaldırın demek, bırakın devlet olalım demektir. 


Günümüz dünyasında hiç bir sorun çözümsüz değildir. Sadece bazı sorunların çözümü kolay, bazılarının müşküldür. Devletleşme sorunu, çözülemez bir sorun değildir, doğru vasıtalar ve doğru politikalarla çözümü mümkündür. 


Mücadelenin iki boyutlu ele alınması ve planlanması başarı için şarttır. Bir;terörle mücadele,iki, bölücülük,etnik milliyetçilik, kısacası onun ideolojik cephesi ile mücadeledir. Her mücadelenin vasıtaları farklıdır ve  aynı araçlarla yapılamaz.  Türkiye uzun yıllar terörle mücadele etmiş ancak onun fikri,ideolojik cephesini ihmal etmiştir.Oysa teröre hayat veren onun fikri cephesidir.Elinde silah olana çiçek atılmaz,silahın karşılığı silahtır.Lakin, fikir de silahla değil, daha güçlü bir fikirle yok edilebilir.Ölümsüz fikir veya ideoloji yoktur,fikirler de  ölümlüdür.Onları doğuran nedenler ortadan kalkınca   hayatiyetlerini yitirirler.


 Terör mücadelesinde  düşmanların azaltılması için  hedefin küçültülmesi şarttır. Genellemeci yaklaşımlar  etnik milliyetçiliğin hem tabanını büyütecek, hem de  varlığını  meşrulaştıracaktır. Bunun için öncelik lider kadrolar ve finans kaynakları olmalıdır. 


Sosyolojik tabanı olan hareketlere karşı kullanılacak dil  de çok önemlidir,kararlı ama kışkırtmayan bir dil seçilmeli,teröristi terörist olmayandan ayırmalıdır.Özensiz bir dil sempatizanı militan yapmaya hizmet eder.


Bugün Türkiye'de herkesin ayrı bir Kürt sorunu ve herkesin ayrı bir çözümü vardır. Kırk yıldır süren teröre rağmen daha hala ortak bir politika oluşturulamamıştır. Birinin çözümü diğerinin problemi olmakta, aradaki mesafe ortak bir noktada buluşmayı ve milli bir politika oluşturmayı zorlaştırmaktadır.İradesini birleştirememiş  topluluklar böylesine kökleri derin bir sorunun üstesinden gelemezler. Tehdit milletin tamamına dönüktür, tedbirin de milletin tamamı tarafından paylaşılması  lazımdır. Bu bağlamda,  yönetenlerle yönetilenler arasında bir mutabakat oluşturmak da ayrı bir gerekliliktir. Zira, arkasına halkın iradesini alamamış bir politika sürdürülemez.


 Türkiye'nin dinamikleri bu problemin üstesinden gelecek güçtedir. Bütün mesele, o dinamikleri harekete geçirmek ve kararlılıkla uygulamaktadır. Bu kan ve göz yaşı banyosundan çıkmak için bölge insanına da büyük görevler düşmektedir. İspanya'nın Bask bölgesinde ETA terörünün bitmesinde Bask halkının tepkileri büyük rol oynamıştır. Halk, artık yeter, diyince ETA, halkı kaybetmekle silahlı eylemleri sürdürmek arasında tercih yapmak zorunda kalmış ve silah bırakmıştır. Terör ve bölücülüğün asıl mağduru bölge halkıdır. Dolayısıyla en güçlü tepkinin de oradan gelmesi gereklidir. 


Bir ülkenin parçalanması her şeyden önce sosyo-psikolojik bir durumdur. Önce zihinlerde parçalanmışlık duygusu oluşturulur, ardından  haritalara işlenir. Alıştırma safhası medya üzerinden yürütülür, toplum her sonuca hazır hale getirildikten sonra sınırlar çizilir. Yayın politikasını terörle mücadele stratejisine uygun hale getirmeyen ülkeler çeşitli blokajlarla karşı karşıya kalırlar.Medyanın milli politikalara uygun bir hizaya çekilmesi de  mücadelenin bir başka rüknüdür.


 Türkiye tarihinin bu en zorlu sorununu aşacak kudrete sahiptir. Farklılıkları hoş gören, içleyen, özümseyen kültürümüz bunun en büyük teminatıdır.Ayrılmak kazanmak değil kaybetmektir.Erbil'e,Süleymaniye'ye bağlanmak,İstanbul'u,İzmir'i,Antalya'yı,Manisa'yı, Muğla'yı kısacası bütün Türkiye'yi kaybetmektir. Bu ülkenin Kürtleri,  hayat üslubu bakımından Kuzey Irak bölgesindeki insanlardan ziyade Türklere  benzemektedirler. Nitekim, bölgeye gidenlerin çoğu hayal ile gerçek arasındaki farkı görüp düşüncelerini gözden geçirmek zorunda kalmaktadır.


Etnik bir devlet BOP'un  hedefidir. Amaç, İslam dünyasını ABD ve İsrail'in çıkarlarına göre yeniden tanzim etmektir. Bu oyunun parçası olmak  ABD ve İsrail'in menfaatlerine hizmet etmektir. Kürtlük emperyalizmin maskesidir.


Kırk yıldır süren teröre rağmen kimlikler arasında çatışmaya neden olacak derecede mesafe oluşturulamamıştır.Bu, iki toplum arasındaki bağların ne kadar güçlü ve derin olduğunun göstergesidir.


Mücadelenin hukuk içinde yürütülmesi halkın devlete olan güvenini tazeleyecektir. Geçmişte yapılan  hatalar  etnik milliyetçiliğin en büyük gıdası olmuş, militan devşirmek ve terörü meşrulaştırmak için kullanılmıştır.Hukuk ve demokrasi terör ve bölücülükle mücadelenin en etkin iki aracıdır.


Toplumla devleti bütünleştiren,ben duygusunu biz duygusuna çeviren en önemli araç adalettir. Bilhassa yargının hukuku çiğnenmiş herkese güven vermesi gerekir.Adalet dağıtan bir devlet aynı zamanda geçmişte yapılan yanlışların biriktirdiği öfkeyi de dağıtmış olur.Gadre uğradığı için terör örgütüne koşanların yolu,adaletle kesilir.


İspanya'da özerklik verilen bölgeler İspanya'dan kopmak istemektedir. Irak'ta Bölgesel Yönetim her yetkiye sahip olmasına rağmen Bağımsızlık Referandumuna  gitmiştir. Her iki örnek özerkliğin bağımsızlığa giden yolda bir ara istasyon olduğunu doğrulamaktadır. Bu bakımdan bölge merkezli açılımlardan kaçınılmalıdır.


Tavizlerin bölücülüğü tatmin etmek yerine iştahını kabarttığı görülmüştür. İki toplumlu anayasa Kıbrıs'ta denenmiş netice vermemiş,iki isimli devlet  Çekoslovakya'da  (Çek-o-Slovakya-Çek ve Slovakya)  denenmiş tarafları tatmin eden bir sonuç alınamamıştır.


Etnik milliyetçilik Türkiye,İran,Irak ve Suriye'ye yönelik bir tehdittir. Ancak emperyalizm önce bu dört ülke arasındaki ilişkileri bozmuştur. Arkasına küresel güçleri alan bu hain saldırıya karşı birlikte defans yapmak şarttır.Bu bakımdan Suriye ve Irak politikasında  acilen paradigma değişikliğine gidilmelidir.


NATO'nun Kosova'ya müdahalesi ile barış ve istikrarı tehdit eden,vatandaşına orantısız güç kullanan ülkelere karşı  -İnsani Müdahale Doktrini- devreye sokulmuştur. Türkiye terörle mücadelesinde, böyle bir müdahaleye çanak tutacak tuzaklara karşı dikkatli olmalıdır. Uluslararası hukuku dikkate almayan bir mücadelenin, benzer  müdahalelerle  karşı karşıya kalması  mümkündür.


Türkiye bu küresel saldırıyı püskürtecektir. Bunu gerçekleştirecek  güç ve imkanlara sahiptir.Bunun için kapasitesini  doğru ve zamanında kullanması, mücadele vasıtalarını  doğru seçmesi ve  hepsinden  önemlisi,     bunu gerçekleştirecek bir -siyasi  kadro ve aklı-  iş başına getirmesi şarttır.



    KAYNAKÇA


AKBULUT,Mehmet,Sahabe Dönemi İktidar Kavgası,3,b,Ankara,Otto Yayınları,2016


AKTAŞ,Murat,Çatışma Çözümleri ve Barış,İstanbul,İletişim yayınları,2014


AKYÜREKLİ,Mahmut,Şark İstiklal Mahkemesi,İstanbul,2.b,Tarih Kulübü yayınları,2016


ANDERSEN,Benedich,Hayali Cemaatler,İstanbul, 4.b,Metis Yayınları,2007


ARFA,Hasan,Kürtler,Tarih,Politika,İstanbul,Avesta Basın Yayın,2006


BATU,Aydın ,Yeni Osmanlı Cumhuriyeti,İstanbul,Toplumsal Dönüşüm yayınları,2010,


BEŞİKÇİ,İsmail,Devletlerarası Sömürge Kürdistan,Ankara,Yurt Yayınları,1991


BİLGİÇ,M.Sadi,Dünden Bugüne Kürt Sorunu ve PKK,Ankara,Bilgesam Yayınları,2014


BİNGÖL,Nevzat,Bitlis İsyanı ve Şeyh Selim,İstanbul,Do Yayınları,2013 


BOĞATEPE,Veysel ,Yüz Yıllık Yalan Kürdistan,İstanbul,Togan Yayınları,2016


BRUİNESSEN,Martin van,Şeyh,Ağa,Devlet,İstanbul,5.b,İletişim Yayınları,2008


BURAN,Ahmet,Doğu ve Güneydoğu Anadolu Üzerine Araştırmalar,İstanbul,Boğaziçi Yayınları,1992


BURAN,Ahmet ,Karma Diller, http://turkoloji.cu.edu.tr/DILBILIM/ahmet_buran_karma_diller.pdf


BURAN,Ahmet,Türkiye'de Diller ve Etnik Gruplar,Ankara,Akçağ Yayınevi,2012


CASSESE Antony, Self-Determitaion of Peoples, Cambridge Üniversty Press,1998


ÇALIK,Mustafa,Milli Kimlik,Milliyet,Milliyetçilik,Ankara,Cedit Neşriyat,2008


ÇAY,Abdülhaluk,Her Yönüyle Kürt Dosyası,3.b,Ankara,Turan Kültür Vakfı,1994


ÇİÇEK,Cuma ,Ulus,Din,Sınıf,Türkiye'de Kürt Mutabakatının inşası,İstanbul,İletişim yayınları,2016


ÇİÇEK,Nevzat ,Sivas Kampı,İstanbul,Lagin Yayınevi,2010


DEMİREL,Emin,Dünyada Terör,5.b,İstanbul,IQ Kültür Sanat yayıncılık,2006


DEMİRKIRAN,Selim,Ürperten İtiraflar,İstanbul,Bilge Karınca Yayınları,2008


DERSİMİ,Nuri ,Hatıratım,İstanbul,Dam yayınları,2014


DUMAN,Şahin ,Türk'ün Kürt'ü,Elazığ,Y.Y,2013


ERDOĞAN,Veli Tahir,Kuran Bana Ne Diyor,İstanbul,Bilgeoğuz Yayınları,2016


FIRAT,M.Şerif,Doğu illeri ve Varto Tarihi,İstanbul,Kamer Yayınları,1998


GÖKALP,Kağan,PKK'nın Dersim Sorunu,Ankara,2.b.,Kripto Yayınları,2013


GÖKALP,Ziya,Türkçülüğün Esasları,İstanbul,Milli Eğitim Basımevi,1976


GÜL,Muammer,İslamın Batıni Çehresi,İstanbul,2.b,Bige Kültür Sanat Yayınları,2016


GÜL,Muammer, Ortaçağlarda Doğu ve Güneydoğu Anadolu, İstanbul,Bilge Kültür Sanat Yayınları, 2010


GÜLER,Birgül Ayman,Ulusalcılık ve Karşıtları,İstanbul,Pozitif  Yayınları,2015


GÜLDOĞAN,Vedat,Diyarbakır Tarihi,Ankara,Kripto yayıncılık,Ankara,2011


GÜNEL,Necmi,Dersim İsyanı,İstanbul,Paraf Yayınevi,2010


HABERTÜRK,31 Mart 2017 


HALLACOĞLU,Yusuf,,Anadolu'da Oymaklar,Aşiretler,Cemaatler,Ankara,Türk Tarih Kurumu Basımevi,2009,c,1,s,XXV


HOBSBAWM,E.J,Milletler ve Milliyetçilik,İstanbul,Ayrıntı Yayınları,4.b,2010


HÜRRİYET GAZETESİ, http://www.hurriyet.com.tr/nob... 08.08.2017


ILLIOUZ,Eva ,Büyük Gerileme,Der,Heinrich Geiselberger,İstanbul,Metis Yayınları,2017,


KALAFAT,Yaşar,Bir Ayaklanmanın Anatomisi,Ankara,2.b,Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi yayınları,2003


KİRSHNER,Alexander S,Militan Demokrasi,İstanbul,Türkiye İş Bankası yayınları,2017


KİRZİOĞLU,Fahrettin,Kürtlerin Türklüğü,2,b.,İstanbul,Hamle Yayınevi,1995


KODAMAN,Ramazan,Abdülhamit Devri Eğitim Sistemi,Ankara,Türk Tarih Kurumu Yayınları,1999


KÖSOĞLU,Nevzat,,Hukuka Bağlılık açısından Eski Türkler'de,İslam'da ve Osmanlı'da Devlet,3.b,İstanbul,Ötügen Yayınevi,2013


KUTAY,Cemal ,Türkiye'de ilk Komunistler,2.b,İstanbul,İklim Yayıncılık,2004


KÜÇÜKKALFA,Ahmet,Şahlar,Sufiler,Türkmenler,İstanbul,Esas Kitaplar,2011


LEVİ,Günter,1915 Osmanlı Ermenilerine Ne Oldu,İstanbul,Timaş yayınları,2011


McDOWAL,David,Modern Kürt Tarihi,İstanbul,Doruk yayınları,2004


MEDDEB,Abdelvahab ,İslamın Hastalığı,Çev.Haldun Bayrı,İstanbul,Metis Yayınları,2006


MENEK,Abdülkadir,Kürt Meselesi ve Said Nursi,İstanbul,Nesil Basım Yayım,2012


MERDANOĞLU, Hüsnü,Dersimden Ders Almak,Ankara,Bilgi Yayınevi,2013


MÜCEK,Ahmet Akif,Sri Lanka'da Barış Süreci Nasıl Gelişti,Neden Yürütülemedi,İstanbul,Belge Yayınları,2016


NAİRN,Tom ,Milliyetçiliğin Yüzleri,İstanbul,iletişim Yayınları,2015


ORAN,Baskın,Kalkık Horoz,Ankara,2,b,Bilgi Yayınevi,1998


ÖCALAN,Abdullah,Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa,Weşanen Mezopotamya,Neuss,2015


ÖRNEK,Serdar,Uluslararası Hukukta Kuvvet Kullanımı,Ankara,Seçkin Yayınevi,2013


ÖRGEEVREN,A.Süreyya,Şeyh Sait İsyanı,İstanbul,2.b,Temel Yayınları,2007



ÖZÇER,Akın,Çoğul İspanya,Ankara,İmge Yayınevi,2012


ÖZOĞLU,Hakan,Osmanlı Devleti ve Kürt Milliyetçiliği,2.b,İstanbul,Kitap Yayınevi,2009


ÖZÜYILMAZ,Ömer,Gurmanç ve Kürtlerin kökeni,İstanbul,KaraKutu Yayınları,2009


POWEL,Jonathan,Teröristlerle Konuşmak,İstanbul,Aykırı Yayınları,2014


ROY,Oliver,Yeni Orta Asya,İstanbul,2.b.,Metis Yayınları,2009,s,99-100


SABAH Gazetesi, http://www.sabah.com.tr/gundem/2011/11/04/pkk-kamplarindan-sok-ayin-goruntuleri-336642305992


SADOĞLU,Hüseyin,Türkiye'de Uluslaşma ve Dil Politikaları,2.b,İstanbul Bilgi üniversitesi Yayınları,2010


SASUNİ,Garo,Kürt Ulusal  Hareketleri ve 15. Yüzyıldan Günümüze Ermeni Kürt İlişkileri,İstanbul,Med Yayıncılık,1992



SAVAŞ,Tolga ,İsrail,Ortadoğu ve Kürtler,Kamer Yayınları,İstanbul,2017


SEMİZ,Burhan ,Çıkmaz Sokak PKK,Ankara,lalezar Kitabevi,2007


SHAKESPEARE,Nıcholas,Guzman'ı Ararken,İstanbul,Nisan Yayınları,1997


SOMUNCUOĞLU,SADİ, Yeniçağ Gazetesi

,



SÖNMEZ,İrfan,Ana Dille eğitim, Milliyetçilik,AB Hukuku,Bilge Oğuz Yayınları,İstanbul,2014


ŞEREFHAN,Şerefname, çev.M.Emin Bozarslan,3.b,İstanbul,Hasat Yayınları


TAŞDEMİR,Fatma,Yürür,Pınar,Kosova Sorunu,Tarihi ve Hukuki bir Değerlendirme,Ankara,G.Ü.İ.İ:B.F.Dergisi,3/99


TBMM 9.11.2016 tarihli  FETÖ Darbe Komisyonu tutanağı.


TEYMİYE,İbni ,Sirat-ı Müstakim,İstanbul,2.b,Pınar Yayınları,1990


TÜRKÖNE,Mümtazer,Milletler ve Milliyetçilikler,İstanbul,Etkileşim Yayınları,2012


UĞUR,H.Atilla ,Abdullah Öcalan'ı Nasıl Sorguladım,19,b,İstanbul,Kaynak Yayınları,2015


UYGUN,Oktay,Federal Devlet,3,b,İstanbul,On İki Levha Yayıncılık,2007


ÜLGER,İrfan Kaya ,Yugoslavya Neden Parçalandı,Seçkin Yayıncılık,Ankara,2003 


YANMIŞ,Mehmet, Çözümden Çatışmaya,Kürt Meselesi, Ankara,Grifon Kitap,2017


YASİN,Abdullah, http://www.abdullahyasin.org/Cizre/mir-bedirhan


YEGEN,Mesut,Tol, Uğraş Ulaş ve Mehmet Ali Çalışkan,Kürtler Ne İstiyor,İstanbul,İletişim Yayınları,2016


YÜCEL,Özlem ,Halkların Ekonomik Self-Determinasyon Hakkı ve Afrika'daki Halklar,İstanbul,Adam Akademi,C,4/1,2014,




İNTERNET KAYNAKLARI


http://www.vangumus.com/index.php?route=information/information&information_id=15

https://www.turkcebilgi.com/medler


http://www.enpolitik.com/haber/156805/dogu-ve-guneydoguda-yapilan-anket-soke-etti.html


http://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2017/07/23/eta-neden-silah-birakti-ve-necmettin-ogretmen/


Demokratik gelişim Enstitüsü, http://www.democraticprogress.org/wp-content/uploads/2014/02/TURKISH-PDF.pdf


http://www.sabah.com.tr/yasam/... 23.08.2017

http://www.bilgesam.org/incele/753/-avrupa-yerel-yonetimler-ozerklik-sarti-ve-turkiye/#.WZSVcFVJbIU


https://www.facebook.com/notes/oguz-kemal/condoleezza-rice-bop-ile-t%C3%BCrkiye-dahil-22-%C3%BClkenin-s%C4%B1n%C4%B1rlar%C4%B1-de%C4%9Fi%C5%9Fecek/10150095304053434/ 


http://www.rudaw.net/turkish/kurdistan/0409201511,

https://www.haberler.com/demirtas-tekci-kimlikler-uzerine-insa-edilmis-ulus-6181133-haberi/



http://www.aljazeera.com.tr/al-jazeera-ozel/kisanak-petroln-pay-istiyoruz


http://www.guncelmeydan.com/pano/akp-nasil-kuruldu-salim-yavasoglu-t38887.html


http://www.dw.com/tr/irlandal%C4%B1-lider-gerry-adams-g%C3%B6zalt%C4%B1nda/a-17605106


http://www.fizan.net/fitne.html,erişim,27.08.2017


https://sorularlaislamiyet.com/hz-vahsi-musluman-olduktan-sonra-peygamber-efendimizin-ona-ancak-gozume-gozukme-dedigi-rivayet


https://wikisource.org/wiki/Uluslararas%C4%B1_Zaza_tarihi_ve_k%C3%BClt%C3%BCr%C3%BC_sempozyumu_bildirisi








Orjinal Habere Git
— HABER SONU —