Çin?in Doğu Türkistan?da kurduğu eğitim kamplarında Uygurları zorla tuttuğu iddialarına bir yenisi eklendi. Türkiye?de yaşayan Uygurlardan Zülfikar Ali, eşi Tumaris Tursun?un 2016?dan beri kampta tutulduğunu kendisinden haber alamadığını öne sürüyor.
Zülfikar Ali, 2000 yılında ana vatanı Doğu Türkistan?dan Türkiye?ye göç etmiş bir Uygur.
Ancak babasının Türkiye?ye gelişinin üzerinden neredeyse 30 yıl geçmiş.
Zülfikar Ali de üniversiteyi okumak için İstanbul?a geliyor ve burada yaşamaya başlıyor.
Ardından iş hayatına atılan Zülfikar Ali, 2008 yılında tekrar ana vatanına giderek burada ticarete başlıyor.
Orada yaşarken kendisi gibi Uygur olan Tumaris Tursun ile evleniyor ve bu birliktelikten bir erkek çocukları oluyor.
Ali, işleri nedeniyle 2014'te Türkiye?ye dönerken hukuk mezunu olan eşi ise ülkesinde önemli bir tıp merkezinde yönetici olarak göreve başlıyor.
Binlerce Uygur kamplarda toplandı iddiası
Ancak Ali?nin iddiasına göre 2016?da İpek Yolu?nun yeniden canlandırılması projesinin yeniden gündeme gelmesiyle birlikte Çin?in Uygurlara olan politikasında da sertleşme başlıyor.
Eğitim kampı adı altında çok sayıda kamp kurulmaya ve binlerce Uygur?un eğitim adı altında buralarda toplanmaya başlandığını öne sürüyor.
Bu yerlerin adı her ne kadar eğitim kampı olsa da girenin aylarca yıllarca çıkamadığı, kamptan ziyade hapishane görevi gören toplama kampları olduğunu iddia ediyor.
Ali?nin iddiasına göre ?terörle mücadele? adı altında kimlik bilinci olan Uygurlar kamplara toplanarak pasifize edilmeye, toplumsal bağları koparılmaya çalışılıyor
Zülfikar Ali, eşi Tumaris Tursun'un akibetini öğrenmek istiyor / Fotoğraf: Independent Türkçe
?Eşim eğitmen diye gönderildiği kamptan çıkamadı?
Zülfikar Ali?nin iddiasına göre kamplarda tutulanlardan biri de eşi. Yaşanan süreçle ilgili şu iddialarda bulunuyor.
Eşim hukuk mezunu olduğu için 2016?da eğitim verme adı altında farklı şehirlere gönderilmeye başlandı. İlk olarak Urumçi?de bir kampa gönderiliyor ve sekiz ay boyunca burada eğitim vereceksin deniyor, sonra Hotan?da bir kampa sevkediliyor. Oraya gittikten sonra kendisiyle iletişim imkanımız azaldı. Bir keresinde 20 yıl hapse mahkum olan kişilere eğitim verdiğini söylemiş ancak ?Burada biz de mahkum gibi olduk, girişimiz çıkışımız kolay olmuyor? demişti. Ticaret yaptığımdan ona zaman zaman para gönderiyordum. Daha önce üç kere neden sana yurtdışından para geliyor diye sorguya alınmıştı. 2016 sonundan itibaren telefonla bile irtibatımız kalmadı.
?Neyle suçlandığını bilmiyorum?
Eşinin tutuklandığını öne süren Zülfikar Ali, iddiasını şu gerekçeye dayandırıyor:
2016?nın Aralık ayıydı. Daha önce eşimin çok yardımları olan ve onun yanında çalışan bir Çinli çocuk bana telefon açarak eşimin tutuklandığını haber verdi. Suçu neymiş bilmiyorlar. Oradaki ailesi bile tutuklandığından benim söylemem ile haberi oldu. Çocuğuma şimdi onlar bakıyor. Ben ise tutuklanma kaygısıyla Doğu Türkistan?a gidemiyorum. Eşimden üç yıldır haber alamıyorum.
Ticaret için gitti 16 ay hapis kaldı
Halen Türkiye?de olup Doğu Türkistan?da kamp olarak adlandırılan cezaevlerinde kaldığını iddia eden canlı tanıklardan biri de Gülbahar Celilova.
Celilova, Kazakistan vatandaşı bir Uygur. Kazakistan ile Çin arasında 20 yıldır ticaret yaptığını söyleyen Celilova?nın yaşamı 2017 Mayıs ayında ticaret amaçlı olarak Doğu Türkistan?ın Urumçi şehrine yaptığı ziyaret sırasında değişti. O günü şöyle anlatıyor.
Sii adlı otelde kalıyordum. Sabaha karşın odamı basan güvenlik görevlilerince alınarak bir karakola götürüldüm. Burada sorguya alındım. Sorgumda milliyetim, Türkiye?ye gidip gitmediğim başta olmak üzere bir çok sorular sorularak ?Sen terörist misin?? dendi. Bana bir kağıt imzalatmak istediler. Ben anlamadığım bir metni imzalamayacağımı söyleyerek avukat istedim ancak kabul etmediler. Beni Urumçi?de 3 numaralı cezaevine sevk ettiler. Gece 23.00 gibi cezaevinde alındığımda beni içerisinde 20 kadar genç kızın bulunduğu bir koğuşa aldılar. Kızlar tek sıra halinde yatıyordu ve hepsinin ayağında beşer kiloluk ayak kelepçeleri vardı.
?Rüyadayım sandım?
Yaşadığına inanamayan ve kendini bir rüyada sanan Celilova, panik olup bağırmaya başlayınca yanındaki bir genç kız tarafından uyarılarak, ?Uyum göster yoksa işler daha kötü olur? deniyor. O an Celilova?nın yaşadıklarının gerçek olduğunu anladığı andır.
Yaşadıkları koşulları şöyle anlatmaya devam ediyor Celilova. Her sabah 5.30 gibi kalkılıyordu. Herkes tek tip giyiniyordu. Kaldığımız koğuşların penceresi yoktu. Dışarıda içeriye hoparlörden sesleniliyordu. Koğuş içinde camdan bir tuvalet vardı. Herkes sizi görebiliyordu. Haftada bir koğuşta bulunan ekranda Çin devletinin resmi propagandası yapılıyor dağıtılan notlara bize iyi muammele yapıldığını ve pişman olduğumuzu yazmamız isteniyordu. Herhalde eğitim dedikleri şey de bu olsa gerek.
?10 günde bir ne olduğunu bilmediğimiz iğne vuruluyordu?
Koğuşlarda haftada bir insanların değiştirilmesinden dolayı kalıcı tanışıklıklar kurmanın zor olduğunu belirten Celilova, kendilerine haftada bir ne olduğunu bilmedikleri bir ilaç verildiğini ve 10 günde bir yine ne olduğunu bilmedikleri bir iğne yapıldığını da öne sürüyor.
Belli periyodlarla silahlı korumalar eşliğindeki 10 kadın görevlinin içeri girerek kendilerini kontrol ettiğini söyleyen Celilova, yine belirli aralıklarla yapılan sorgularda kötü muammele olduğunu öne sürüyor.
Çocuklarının girişimleriyle kurtuldu
Zor koşullardan dolayı genç kızların reglden kesildiği, sert zeminde yatmaktan vücutlarında sorunlar oluştuğunu iddia eden Celilova?nın 16 ay süren esaretten kurtulması Kazakistan?daki çocuklarının büyük çabasıyla olmuş.
Kazakistan vatandaşı olduğu için çocukları defalarca Kazakistan hükümetine, Putin?e, Bağımsız Devletler Topluluğu?na (BDT) ve Çin hükümetine müracaat ediyor.
En sonunda BDT?nin girişimleri sayesinde bırakılan Celilova?ya Çin?de ticaret yapabileceği söyleniyor ancak yaşadıklarını unutması da tembih ediliyor.
Bu uyarıya karşın cezaevinden çıktıktan sonra Türkiye?nin yolunu tutan Celilova yaşadıklarını her fırsatta medyaya ve STK?lara anlatmaya devam ediyor.
?Eğitim adı altında insanları tutukluyorlar?
Doğu Türkistan?daki eğitim adı altında kampların sayısı ve burada kalanların tam sayısı bilinmiyor. Zülfikar Ali?nin kardeşi Azimet Ali, bir şekilde bu kamplardan kurtulan bazısı da Türkiye?ye gelen 30?a yakın kişiyle görüşerek anlatımlarını kayıt altına alıyor.
Kamplarda zorla tutulmak için Uygur olmanın yeterli olduğunu ve bu kamplarda bir şekilde alıkonanların sayısının onbinlerle tabir edilebileceğini öne sürüyor.
Eğitim adı altında insanları kamplara alıyorlar. 30 kişinin anlatımlarında bir çok benzerlikler var. Bazı ufak tefek farklılıkların nedeni ise şu. Çin hükümeti yurtdışından gelen heyetlere göstermek amacıyla bazı kamplardaki uygulamaları daha yumuşak tutuyor. Kimi yerlerde üç gün izne çıkma hakkı varken diğer yerlerde o da yok. En yaygın tutuklama nedeni ise teröristlik suçlaması. Uygur isen her an bu suçlamayla karşılaşabilirsin.
?Çinli erkekler Uygur kızlarla evlensin diye teşvik ediliyor?
Zülfikar Ali, kamplar ile Uygurların iradesinin kırılmaya çalışıldığını iddia ederek Uygur kızlarının zorla Çinlilerle evlendirildiği iddiasıyla ilgili şunları öne sürüyor:
Direk kafasına silah dayayıp evleneceksin diye bir uygulama yok tabii ki. Ancak Çin, Doğu Türkistan?daki nüfus dengesini değiştirmek için Çinlilerin buraya yerleşmesini teşvik ediyor. Yerleşen Çinli bekar erkekler özellikle Uygur kızlarıyla evlenirseniz para, ev veririz, çocuklarınız ücretsiz olur diye teşvik ediliyor. Bir Uygur kızı beğenen Çinli bir erkek red kararı alınca bu sefer o bölgedeki yerel yetkilileri aracı gibi devreye sokuyor. Gelen aracılar bu sefer aile üzerine ?Ret ederseniz kampa gidebilirsiniz? gibi söylemlerle veya tekliflerle aile üzerine baskı kurup kızlarını evlenmeye razı etmeye çalışıyor.
kaynak: indepentturkish