Ocak medya köşe yazarı Veysi Dündar, AKP'nin kamuya ait ve kamuya dair tüm girişimleri satması, elden çıkarması veya teknik olarak yok etmesini eleştirdi.
AKP'nin aslında Türkiye'ye özel bir 'sosyalizm' denemesi yaşadığını kaydeden Dündar, 'Bunun misallerini sıraladığımızda;
– Politbüro benzeri dar kadronun,
– Sonsuza kadar aynı lidere biatın,
– Pravda’ya rahmet okutan tek tip basının,
– “Kaz ve kapat” tarzı niteliksiz iş gücü istihdam eden kocaman projelerin,
– Halkın sadaka ekonomisine talim ettiği bir tür sefalette eşitliğin,
– Davadan dönenin hainlikle itham edilmesinin,
– ‘Bizden olmayan düşmandır’ söyleminin, reel sosyalizmin dünyayı meşgul eden tüm altyapısını teşkil ettiğini söyleyebiliriz.' dedi.
Veysi Dündar'ın 'Ziraat, Vakıf ve Halkbank’a Bu Para Nereden Geliyor?' diye sorduğu köşe yazısının tamamı şöyle:
“AKP’nin muhalif kesimlerde en çok eleştirildiği başlık nedir?” diye sorulsa, tereddütsüz ilk 3’e girecek olan kavram, “tüm kamu girişimlerinin elden çıkarılması, satılması ve aslında teknik olarak yok edilmesi” diyebiliriz.
Kamunun elinde neredeyse hiçbir sınai ve hizmet girişimi kalmadı.
Okullar, diyanet, bakanlık, bürokrasisi hariç kamu çalışanı istihdam eden, ticaret yapan kurum yok desek yeridir.
Bütün bu yapısal dönüşüm içinde en muhalif CHP’liden, entelektüel seviyesi yüksek muhalife kadar herkesin uzun atladığı bir saha vardı.
Bu sahanın AKP’nin kurduğu otokratik ve yetkileri tek elde toplayan yapıya verdiği katkıyı analiz etmekten yoksun olmak neredeyse tüm kesimler için standart hale geldi.
Bu çelişkili varoluş, AKP’nin kamuya ait toplu iğne üretimine bile katlanamazken, kamu bankalarının üzerine “kelimenin gerçek manası ile” çökmesi idi.
Bu çökme bir taraftan bu kurumları hiçbir hal ve şartta özelleştirmeye tabi tutmazken, diğer taraftan en yüksek müsaadeye mazhar hale sokmaktaydı.
Ziraat ve Halk Bank’ın kamusal statüsüne mevcut haline dahi katlanılamayan Vakıfbank’ın da sokulması, aslında bu sürecin en canlı örneği oldu.
AKP’nin tüm icraatını yerden yere vuran halk ve aydın kitleler ise bu çelişkiyi hiç sorgulamadılar. AKP’yi ülkeyi satıp savmakla suçlayanlar, dönüp bir gün “Ya bu AKP her şeyi atıyor satıyor da, bankaları neden bağrına basıyor?“ diye sorgulamadı.
Hatta tam da tersini yaptı desek yeridir.
Esnaf 3 kuruş ucuz kredi, vatandaş ise bir kuruş fazla faiz için bu bankaların önünde sıraya girdi.
AKP’yi zaman zaman eleştirirken ülkemizin nevi şahsına münhasır bir sosyalizm denemesini yaşadığını zikrettiğim olmuştu. Bunun misallerini sıraladığımızda;
– Politbüro benzeri dar kadronun,
– Sonsuza kadar aynı lidere biatın,
– Pravda’ya rahmet okutan tek tip basının,
– “Kaz ve kapat” tarzı niteliksiz iş gücü istihdam eden kocaman projelerin,
– Halkın sadaka ekonomisine talim ettiği bir tür sefalette eşitliğin,
– Davadan dönenin hainlikle itham edilmesinin,
– ‘Bizden olmayan düşmandır’ söyleminin, reel sosyalizmin dünyayı meşgul eden tüm altyapısını teşkil ettiğini söyleyebiliriz.