Türk şairinin güçlü ve önemli kalemlerinden olan Arif Nihat Asya'nın beslendiği öz kaynaklar benzersiz zenginlikte milli ve yerli bir uslüptadır. Arif Nihat Asya, Milli Mücadelenin yaşandığı o günlerde şair Abdülhak Hamit Tarhan, Cenap Şahabettin, Ahmet Haşim ve milli edebiyatın sesi olarak tanınan Mehmet Emin Yurdakul, Mehmet Akif Ersoy, Yahya Kemal ve Türk şiirlerine ağırlık veren Ziya Gökalp gibi şairlerden beslenmiş, tüm bu usta kalemler hayatta ve şiir yazmakta iken Asya, istifade etme olanağı bulmuştur...
Asya, aynı zamandaz 'Mevlevi' şair olarak da anılmış, Konya'ya gömülmeyi vasiyet etmiş fakat gerçekleştirilmemiştir.Günümüzde kimi dernekler kabrinin taşınması için çalışma yürütmektedir. En politik köşe yazarı ünlü şair Yavuz Bülent Bakiler ile söyleşen Asya, öportajında şöyle demiştir:
'Benim mevlevîliğim 1933 yılında başlar. o yıllarda adana'da edebiyat öğretmeniydim. rahmetli arkadaşım Hakkı Mahmut Soykal da Fransızca öğretmeni olarak Adana'daydı. Mevlevîydi. Gönül kumaşı ipektendi. Efendiliğine, inceliğine, ölçülü, sabırlı davranışlarına yüreğimin sıcaklığını verdim. Dost olduk. beni bir Mevlevî dedesi olan Ahmet Remzi Akyürek'le tanıştırdı. Rahmetli Ahmet Remzi, gerçekten bir ak yürekti, Üsküdar Mevlevîhanesinin son şeyhiydi. Şimdi kayseri'de Burhanettin-i Tirmizi Hazretlerinin haziresinde, ona ayrılmış bir köşede yatıyor. Kayseri'ye her gidişimde Ahmet Remzi Dede'nin huzurunda niyaza dururum. '
Duyguları derinden tasvir eden Asya'nın şiir ve rubaileri ruha dokunur, anne özlemi ve kaybettiği kızına yazdığı şiirleri ise okuyana derinden tesir eder. Ölen kızının ardında ise şu şiiri yazar:
Bak şuram sıyrıldı diye kendini
yine bebek bebek soyuyor musun?
Yazı yazar yahut resim yaparken
yine ellerini boyuyor musun?
Dudağımdan öpen bir adın vardı
ki hala öpüyor duyuyor musun?
Kuzular uyandı, kuşlar uyandı
Güller uyandı sen uyuyor musun?
Koşa koşa gelip ''yoruldum'' diye
elini kalbine koyuyor musun?
''daha pek erkendir biraz büyüsün''
diyorlardı söyle: büyüyor musun?
Yoksa isyan edip parmaklarınla
en tatlı yaşını sayıyor musun?
Kuzular uyandı, kuşlar uyandı
güller uyandı, sen uyuyor musun?
Yarı yosun, yarı zambak kokunu
yine buğu buğu yayıyor musun?
Çocuk olmadığını orda görmüştüm
hala trabzandan kayıyor musun?
İçinden köpükler gibi taştığın
o yarım şeyleri giyiyor musun?
Kuzular uyandı, kuşlar uyandı
güller uyandı sen uyuyor musun?
'Her kim ki bu halk için yazar, halkın olur;
aydınlatbildiyse eğer, aydın olur...
muhtaç değildir eli, altın kaleme;
kullandığı her kalem onun, altın olur!
Gelmiştin dünyaya, şiir namına, sen...
yüzvermemeliydin günün ikramına sen...
küstürmek üzresin, bugün, san'atını...
iş işten geçmeden, dön ilhamına sen!'
Arif Nihat öğrencisi olan gençlere, Türklük ve sanat sevgisi aşılamış, ayrıca Arif Nihat Asya, onların büyük bir saygı ve sevgisini de kazanmıştır. Arif Nihat Asya'nın bir vatanperver olarak olarak kalemiyle nasıl mücadele ettiğini ve bundan dolayı da zaman zaman büyük bedeller ödediği bilinıyor. Asya'nın dizelerine baktığınızda içerisinde imanı, aşkı, heyecanı, vatan sevdasını, millet sevdasını ve bunların yanı sıra sitemle karışık anne özlemini görüyoruz. Tüm bunlara rağmen Arif Nihat Asya da birçok önemli isim gibi kendi yaşadığı dönemde kıymeti bilinmeyen, sahiplenilmeyen, ötelenen bir şahsiyet olmuştur.
HAYATI
Arif Nihat Asya, 7 Şubat 1904 tarihinde İstanbul Çatalca'da İnceğiz Köyünde doğmuştur. Babası Tokatlı Zîver Efendi, Annesi Tırnovalı Fatma Hanımdır. Arif Nihat Asya henüz 1 aylıkken babası ölür. İlköğrenimine İnceğiz Köyünde başladı, daha sonra İstanbul'a geldi. Önce Haseki mahalle mektebine daha sonra Gülşen?' Maarif Rüştiyesi'ne devam etti. Yatılı olarak girdiği Bolu Sultanisi kapatılınca, Kastamonu Sultanisi'ne aktarıldı.
BAYRAK
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,
Işık ışık, dalga dalga bayrağım!
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.
Sana benim gözümle bakmayanın
Mezarını kazacağım.
Seni selâmlamadan uçan kuşun
Yuvasını bozacağım.
Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder...
Gölgende bana da, bana da yer ver.
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar:
Yurda ay yıldızının ışığı yeter.
Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün
Kızıllığında ısındık;
Dağlardan çöllere düştüğümüz gün
Gölgene sığındık.
Ey şimdi süzgün, rüzgârlarda dalgalı;
Barışın güvercini, savaşın kartalı
Yüksek yerlerde açan çiçeğim.
Senin altında doğdum.
Senin altında öleceğim.
Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:
Yer yüzünde yer beğen!
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim!
Liseyi bitirdikten sonra, ardından İstanbul Üniversitesi Yüksek Öğretmen Okulu Edebiyat Bölümü'nü 1928 yılında edebiyat öğretmeni olarak mezun oldu. Önce Adana?da kolej ve öğretmen okullarında edebiyat öğretmenliği ve yöneticilik yaptı, 1948 yılında Edirne'ye tayin oldu. Değişik tarihlerde de Malatya, Tarsus ve 195'da Kıbrıs liselerinde edebiyat öğretmenliği yaptı. En son 1962 yılında Ankara Gazi Lisesinde görev yaptı.
Milli mücadele döneminde Ankara?da bulundu. Bu dönem onun şiire başladığı, Türklük ve vatan aşkı ile şiirler kaleme aldığı tarihlerdir.
Edebiyatımızda 'Bayrak' şairi olarak tanınan Arif Nihat Asya, Bayrak şiirini Adana'nın kurtuluş günü olan bir 5 Ocak heyecanı ile yazdı.
Şiirlerinde hece, arûz ve serbest vezinleri kullanan Arif Nihat Asya, nazmın her tür ve şekliyle eserler vermiştir. Fikrin ağır bastığı şiirlerinde milliyetçilik konusu büyük bir yer tutar. Şiirinde daima bir yenileşme çabası içinde olan şair, etkilerden uzak kalarak kendine özgü bol renkli şiir dünyasını oluşturmuştur.
Henüz 7 günlükken babasını kaybetmiş; genç yaşta eşsiz kalmış olan annesinin evlenmesi sonucu, üç yaşındayken de anne şefkatinden mahrum kalmış Asya, annesine yazdığı rubaisinde;
“Kıydın bana sen, gönülcüğün istemeden;
‘öksüz kuzular anneye doysun…’ demeden…
ey dopdolu sine, en susuz ânımda
kestin beni, kestin beni, kestin memeden”
diye sitem ederek duygu yükünü kelimeler böyle dökmüştür...
Asya, 1950 yılında Seyhan (Adana) milletvekili, 1954 yılında Eskişehir milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bulundu.
Milletvekilliğinden sonra tekrar öğretmenliğe döndü. Ankara Gazi Lisesi edebiyat öğretmeni iken 1962'de emekliye ayrıldı ve Ankara'ya yerleşti. Babıali'de Yeni İstanbul ve Sabah gazetelerinde yazılar yazdı. Özellikle rubailere büyük önem verdi. Rubailerden oluşan 5 ayrı kitap yayınladı. Daha sonra hece vezniyle ve serbest vezinli şiirler de yazdı.
Ulusçu şiirleriyle dikkat çekti. Yurdun güzelliklerini, doğasını anlatan, kimi zaman yergici ama Türklüğü yücelten şiirleriyle bilinir.
Arif Nihat Asya 5 Ocak 1975'te Ankara?da 71 yaşında vefat etti.
Gençler Arif Nihat Asyanın Naatını muhakkak okumalıdır.
Manisa 24. 25 ve 26. dönem milletvekili Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Doç Dr. Selçuk Özdağ, 5 Ocak 1975 yılında kaybettiğimiz bayrak şairi merhum Arif Nihat Asyayı 45. ölüm yıl dönümde yayınladığı bir mesaj ile andı.
Arif Nihat Asya’nın adını Türk Edebiyatına altın harfler ile yazdırdığını belirten Özdağ; “Milletimizin ve devletimizin bağımsızlığının en büyük sembolü alan ayyıldızlı bayrağımızı Arif Nihat Asya’nın Bayrak Şirinden daha güzel anlatan başka bir şiir yoktur” dedi.
Arif Nihat Asya’nın 7 günlükken babasız, 4 yaşına geldiğinde ise dedesinin, başka bir evlilik yapan annesi ile gitmesine izin vermemesi sebebiyle annesiz kaldığını vurgulayan Özdağ; Bayrak Şiirinden dolayı bayrak şairi olarak anılan Arif Nihat Asya’nın en çok anne konulu şiir yazan şair olduğunu söyledi.
'KİBİRLİ VE GURURLU DEĞİLDİ: TÜRKÇE AŞIĞIYDI'
Arif Nihat Asya’nın, sadece başarılı bir şair, nesir ve üslup sanatkârı değil, aynı zamanda millî ve manevi yönü ağır basan bir fikir adamı olduğunu belirten Özdağ; “O, sadece şair olarak edebiyat dünyamızın değil, Türk milletinin maddi ve manevi gerçeklerinden yola çıkan sağlam fikirleriyle fikir dünyamızın da bir yıldızıydı. Onun edebî yönünü inkâr eden ve unutturmaya çalışanlar, millî ve manevi hassasiyetleri ön plana çıkarmasından da rahatsızdır. O hem şiirlerinde, hem nesirlerinde Türk dilini mükemmel bir biçimde kullanan bir Türkçe aşığıydı. O bir Türkiye sevdalısıydı. İçinde yaşadığı milletin değerlerinden kopuk değildi, her zaman halkla içi içe, göz göze bir yaşam sürmüştü. Kibirli ve gururlu değildi. Gönlü zengin, eli açık bir halk adamıydı.” Diyerek Arif Nihat Asya’nın özelliklerini sıraladı.
Arif Nihat Asya’nın; “Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü” ile başlayan meşhur Bayrak Şirinden başka,
Bir çocuksam
Kucaksız,
Oyuncaksız;
Bir delikanlıysam
Atsız,
Pusatsız
Olabilirim...
Bayraksız olamam!
şeklinde başlayan başka bir bayrak konulu şiirinin de olduğunu belirten Özdağ O’nun boş yere 'Bayrak Şairi' olmadığını söyledi.
Müslüman Türk milletinin bağrından çıkmış olan merhum şairin Bayrak Şairi olarak anılması çok ön planda olmakla beraber, bir çok kişinin bilmediği bir yönünün de Peygamber Aşığı olması ve Efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.) için yazmış olduğu Naat’ının mükemmelliği olduğuna dikkat çeken Özdağ; Arif Nihat Asya’nın Peygamber Efendimize yazdığı “ Seccaden kumlardı” diye başlayan Naat’ının kendisi açısından bugüne kadar yazılmış en güzel Naat olduğunu ifade etti.
45. vefat yıl dönümünde merhum Arif Nihat Asya’yı rahmetle ve minnetle andığını söyleyen Özdağ; 'Özellikle genç kardeşlerimi O’nun Bayrak şiirlerini ve Naat’ını okumaya davet ediyorum 'diyerek açıklamasını bitirdi.
Şiir Kitapları :
1924 ? Heykeltraş
1930 ? Yastığımın Rüyası
1936 ? Ayetler
1946 ? Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor
1956 ? Rubaiyyat-ı Arif
1964 ? Enikli Kapı
1956 ? Kubbe-i Hadrâ
1964 ? Kökler ve Dallar
1964 ? Emzikler
1964 ? Nisan (rubailer)
1967 ? Dualar ve Aminler
1968 ? Yürek
1969 ? Aynalarda Kalan
1969 ? Köprü
1946 ? Kanatlar ve Gagalar
1964 ? Kıbrıs Rubaileri
1971 ? Basamaklar
1971 ? Avrupa?dan Rubailer
1967 ? Kova Burcu (rubailer)
1971 ? Şiirler (Ahmet Kabaklı derledi)
1975-1977 ? Bütün Eserleri (Ötüken Yayınları)
? ANNE
? Fetih Marşı
Düz Yazı :
1946 ? Kanatlar ve Gagalar (özdeyişler)
1964 ? Enikli Kapı (makaleleri)
1967 ? Terazi Kendini Tartamaz
1967 ? Tehdit Mektup¬ları
1970 ? Onlar Bu Dilden Anlar
1975 ? Top Sesleri
Arif Nihat Asya?da , bayrak sevgisi en üst noktadadır. Onun ?Bayrak? şiiri, millî sembolümüz olan bayrağı, yücelten bir şiirdir. Bayrağa olan duygularını, en iyi şekilde bu şiirle ifade eder:
BAYRAK
Ey,mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
Kızkardeşimin gelinliği,şehidimin son örtüsü!
Işık ışık, dalga dalga bayrağım,
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.
Sana benim gözümle bakmayanın
mezarını kazacağım.
Seni selamlamadan uçan kuşun
yuvasını bozacağım.
Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder?
Gölgende bana da, bana da yer ver !
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar.
Yurda ay yıldızın ışığı yeter.
Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün.
Kızıllığında ısındık,
Dağlardan çöllere düşürdüğü gün.
Gölgene sığındık.
Ey, şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalan;
Barışın güvercini, savaşın kartalı?
Yüksek yerlerde açan çiçeğim;
Senin altında doğdum,
Senin dibinde öleceğim.
Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:
Yer yüzünde yer beğen !
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim !
Arif Nihat Asya 'Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor' adlı manzumesinde ise bayrağı kişileştirmiş ve onu bir kahraman ilân etmiştir. Bunun akabinde de şehitleri, kahramanları ve vatanı yüceltmiştir.
BİR BAYRAK RÜZGÂR BEKLİYOR!
Şehitler tepesi boş değil,
Biri var, bekliyor?
Ve bir göğüs nefes almak için
Rüzgâr bekliyor.
Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye,
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli.
Kim demiş meçhul asker diye?
Destânını yapmış, kasideye kanmış?
Bir el ki ahretten uzanmış,
Edeple gelip birer birer
Öpsün diye faniler.
Öpelim temizse dudaklarımız?
Fakat basmasın toprağına
Temiz değilse ayaklarımız.
Rüzgârını kesmesin gövdeler ?
Sesinden yüksek çıkmasın
Nutuklar,kasideler.
Geri gitsin alkışlar, geri?
Geri gitsin ellerin
Yapma çiçekleri!
Ona oğullardan,analardan
Dilekler yeter?
Yazın sarı,kışın beyaz
Çiçekler yeter.
Söyledi söyleyenler demin?
Gel süngülü yiğit, alkışlasınlar.
Şimdi sen söyle, söz senin.
Şehitler tepesi boş değil,
Toprağını kahramanlar bekliyor!
Ve bir bayrak dalgalanmak için
Rüzgâr bekliyor.
Destanı öksüz,sükutu derin
Meçhul Askerin?
Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye ;
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli?
Kim demiş meçhul asker diye?
Hazırlayan: enpolitik/ Melek S. Tunç