Tarih: 16.01.2020 14:34

Prof. Dr. Ortaş, iklim değişikliği ile mücadelede 'OMEGA Projesi'ni anlattı

Facebook Twitter Linked-in

Dünyanın İklim ve Çevresel Sorunlarına Çözüm Önerileri konusunda görüşlerini enpolitik ile paylaşan Çukurova Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. İbrahim Ortaş,

İklim değişimlerinin etkilerinin hayatın her alanında hissedilmeye başlandığına dikkat çeken Ortaş, 'İklim değişimlerinin insan yaşamını sınırlandırdığı her gün yaşanan aşırı yağışlar, hortumlar, kuraklık ve diğer olayları ile hissedilir oldu. Bir dönem iklim değişimlerinin moda bir konu olduğunu ve konu ile dalga geçen insanlarında yaşanan doğal olaylar sonrası konunun çalışılması ve önlem alınması gerektiğini belirtemeye başladılar. En son Adana ve ardından Mersin genelinde yaşanan aşırı yağış sonrası birkaç yoksul vatandaşımızın yaşamını kaybetmesi iklim değişimlerinin sokakta bile konuşulmasına yol açtı.' diye kaydetti. 

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ MÜCADELESİNDE DENİZLERİN ÖNEMİ

Ortaş, iklim değişikliği ile mücadelede denizlerden yararlanmanın önemine de dikkat çekerek şöyle kaydetti: 

'İklim değişikleri ile mücadelede alınması gereken teknoloji konularından biri de deniz ekosesinde ve denizdeki yosun ve fito-plaktonarın temizleyici mekanizmasından yararlanmaktır.

İklim değişimleri ve sürülebilir yaşam ve gelişme için çok sayıda alanda atılması gereken ciddi önlemler bulunmaktadır. İklim değişimlerinin nedeni olan atmosferdeki karbon dioksitin CO2’inin arzu edilen sanayi devrim öncesi 280 mg L-1 düzeyine düşürülmesi zor olsa da en azından daha fazla atmosfere gaz salınımın azaltılması ve atmosferdekinin de aşağı çekilmesi önemsenmektedir. 

Çalıştığım konu olan karasal ekosemdeki bitkilerin fotosentez yolu ile atmosferdeki CO2’nin yutak olarak yakalanması kadar sudaki bitkicikler üzerinden de CO2’nin yutak olarak kullanılması ilgin gördüğüm algler üzerinden suların ve atmosferin temizlenmesi konusunda NASA bilim insanlarında Dr. Jonathan Trent tarafından önerilen Yosun Yetiştirmek için Açık Deniz Membran Muhafazaları (OMEGA) projesi ile denizlerde yosun yetiştirmek konusunda bilgi sunan NASA’da Protein Nano Teknoloji Grubu ile Küresel Enerji ve Çevre Araştırmaları alanında çalışan Green birim ’in de kurucusu olan Dr. Trent Boğaziçi Üniversitesi’nde 19 Aralık tarihinde ‘’Dünya, Mars ve OMEGA’’ başlıklı bir konuşması konusundaki görüşleri önemsenecek düzeydedir. Konu hakkında basından ve Dr. Trent’in paylaşımlarından proje ilgi çekici. Anı zamanda hem UC-Santa Cruz'da, hem de Tokyo Üniversitesi Tarım ve Teknoloji Biyoteknoloji ve Yaşam Bilimleri Bölümü'nde Biyomoleküler Mühendislik Bölümü'nde Yardımcı Profesör olarak görev yapıyor Dr. Trent aynı zamanda NASA’da çalışmalar da yürütmektedir. NASA’nın Astrobiyoloji Kürsüsü Başkanlığını yapan Dr. Jonathan Trent, sürdürülebilirlik, deniz mikrobiyolojisi, astrobiyoloji, tarım ve biyoteknoloji gibi alanlarda çok disiplinli çalışmalarıyla dünyada ses getiren çalışmalar yürütmektedir.

OMEGA projesi atık suyu temizlemek, karbondioksit yakalamak ve nihayetinde su, gübre veya arazi için tarımla rekabet etmeden biyoyakıt üretmek için yenilikçi bir yöntem olarak öne sürülmektedir. Yukarıda şekilde de görüldüğü gibi algler denizlerde CO2 emilimi sağlarken atmosfere O2 salımıda sağlamaktadır.

Bugün dünyanın başına bela olan atmosferdeki CO2 atmosferdeki konsantrasyonun azaltılmasının önemli yolarından biri denizlerdeki foto-planktonlardır. Denizdeki planktonlar bitkiler fotosentez yaparak atmosferdeki CO2’yi yakalamaktadırlar. Denizlere ve kirletilmiş suların ıslahı ve buralarda algler üzerinden CO2 fikse etmek dünyanın sürdürülebilir sağlığı için önemli bir yaklaşım olabilir.

Son Dr. Trent, konuşmasında 7.4 milyarın insanın yaşadığı dünyada iklim değişikliği, artan nüfus ve hızlı şehirleşme ile birlikte Su-Enerji-Gıda döngüsünün bozulduğuna ve kaynakların hızla tükendiğine dikkat çekti. 4.5 milyar yıl önce hayatın başladığı gezegenimizde, Homo Sapiens olarak adlandırılan insanoğlu türünün 200 bin yıldır var olduğunu anlatan Dr. Trent, insanoğlunun ömrünün 180 bin yıllık kısmında çoğunlukla avcılık ve toplayıcılıkla uğraştığını; insanoğlunun bilgisayar çağına henüz 70-80 yıl önce geçtiğini aktardı. İnsanlığın bilimde sağladığı ileri teknoloji kullanımı ve bunun doğa üzerinden yarattığı çevresel baskı gıdadan sağlığa kadar geniş bir alanda yaşamı sınırlamaktadır.

Dr. Trent, endüstriyel çağa geçişle birlikte iklim değişikliği, nüfus artışı, köylerden şehirlere olan yoğun göçle yaşanan hızlı şehirleşme, yaşam biçimlerimiz gibi faktörlerin su, enerji ve gıda kaynaklarımızı yok etmekte olduğunun altını çizdi ve iklim değişikliğinin özellikle Tibet gibi dünyanın en verimli, sulak, gıda ve enerji açısından en zengin bölgelerini tehdit ettiğine işaret ederek göstergelere göre yaklaşık 200 sene içinde Tibet Platosu’nun yok olacağını belirti.

Dr. Trent bu arada Dünyanın sorunlarının çözümü için önerilerde bulunmaktadır. Mars yolculuğuna harcanan para ile dünyadaki sorunlara çözüm bulunabilir diyor. Dünyanın bu gidişatla 2060 yılında çok daha kötümser bir tabloyla karşılaşacağımızı belirten Dr. Trent, bu süreçte NASA’nın çalışmaları başta olmak üzere insanoğlunun farklı gezegenlerde yeni bir hayat kurma arayışına girdiğini anlattı. Mars’ta yaşamı merak eden insanoğlu için bugün son derece astronomik geziler düzenlediğine işaret eden Dr. Trent, NASA’nın Mars gezegeninde incelemelerde bulunan kâşif robotu Curiosity ‘den gelen bulgulara bakıldığında Mars’ın -60 derecelere varan soğuk iklimi, kaya ve tozdan oluşan dış yüzeyiyle insan türünün yaşaması açısından uygun bir seçenek olmadığını belirtti. Uzay konusundaki çalışalar her zaman için ilgi çekici aynı zamanda çokta pahalı çalışmalar. Mars yolculuklarına harcanan astronomik rakamlarla dünyanın artan sorunlarına farklı çözümler bulunabileceğine dikkat çeken Dr. Trent, bu kapsamda geliştirmiş olduğu OMEGA Küresel İnisiyatifi ve Eco-nomic Çiftlik adlı projeleri hakkında da bilgi sunmuştur. İnsanoğlunun Mars gibi farklı gezegenlerde yeni bir hayat kurma çabası içinde olduğunu ancak Mars’ın insan türünün yaşayabileceği bir gezegen olmadığını belirten Dr. Trent, konuşmasında tamamen geri dönüştürülebilir kaynakları kullanarak tasarladığı OMEGA projesi hakkında bilgiler verdi.

Tabii uzay ve Mars konusundaki çalışmaların bilimsel bilgiye kazandıracağı katkı kadar insanın uzayın oluşumu ve gezegenimizdeki yaşamın oluşumu hakkındaki merakın giderilmesi bakımından önemli. Aynı zamanda üzerinde yaşadığımız gezegenimizin yaşanır olması ayrıca önemlidir.  

DOĞANIN SORUNLARINI YİNE DOĞA İLE ÇÖZMEK

Dr. Jonathan Trent’in yürütücüsü olduğu OMEGA projesi, mikro algler ’den (yosunlardan) bioyakıt ve gıda ürünü üretimi, karbondioksit yakalama ve atık su arıtımı çalışmalarını kapsıyor. OMEGA teknolojisi, kıyı şehirlerinde denizlere aktarılan atık suların bu teknoloji ile tekrar kullanımını sağlamayı amaçlıyor. Etanol elde etmek için yapılan geniş tarım alanlarının mısır üretimin yönlendirilmesinin tersine, OMEGA projesi doğal besin arzını tehdit etmiyor diyor.

Alg üretimi, atık suyun temizlenmesi, karbon dioksitin depolanması ve bu yolla biyo-yakıt üretimini hedefleyen OMEGA projesinde denizde foto-biyoreaktör adı verilen büyük boyutlardaki plastik tüpler kullanılıyor. Taze su depolanmış olan bu fotobiyo reaktörler atık su ortamında alg üretilmesini sağlıyor. Dünyada en hızlı üreyen bitki türleri arasında yer alan algler, güneş enerjisi, karbondioksit ve atık sudan birtakım besleyici maddeleri kullanarak biyoyakıta veya hayvan gıdasına dönüştürüyor. Algler atık suyu temizleyerek deniz suyu temizliğine de önemli katkı sağlıyor.

Dr. Trent, Türkiye’nin bereketli toprakları ve üç tarafı denizlerle çevrili bir ülke olarak OMEGA projesi için ideal bir konumda olduğundan da bahsederek. Hatta diyor ki bu konuda önümüzdeki yıllarda Boğaziçi Üniversitesi Çevre Bilimleri Enstitüsü ile bu çerçevede ortak çalışmalar yapmayı hedeflediklerini ifade ediyor.

Ülkemize misafir olarak gelen Dr. Trent’in önerileri ülkemizde rahatlıkla işletilmektedir. Ç.Ü Su Ürünleri Fakültesinde arkadaşlarımızda “alg biyoteknoloji” konularında uzun zamandır çalışmaktadırlar. İklim değişimlerine neden olan sera gazlarının azaltılması neden olacak yutak konularının bilinmesi, çalışılması dünya çapında önemli olacaktır.

Yaşadığımız Dünya’nın bugün en ciddi sorunu olan iklim değişimlerinin insan kaynaklı nedenlerini ortadan kaldırmak zorundayız. Geç olmadan sorunu çözemesek kendi elimizle kendi geleceğimizi zora sokabiliriz.'




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —