CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 'Eğitim partiler üstüdür. 'Milli' olmak kendi içine kapanık olmak değildir. Kendi değerlerimizi evrensel değerlerle buluşturmak demektir. Çağdaş uygarlığın üzerine eğitimle, bilimle, araştırm
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, parti genel merkezinde düzenlenen 'CHP Eğitim Çalıştayı'nda konuştu. Kılıçdaroğlu, merhum Bülent Ecevit'in eşi Rahşan Ecevit'in vefatı nedeniye duyduğu üzüntüyü dile getirerek, 'Ecevit'in yol arkadaşı dostu kader arkadaşı, uzun yıllar birlikte siyasette ortak çalışmış, sevgiyi, saygıyı bize öğretmiş olan önemli bir aktördü' dedi.
'KAPSAYICI VE EŞİTLİKÇİ BİR EĞİTİMDEN YANAYIZ'
Kılıçdaroğlu, Anadolu'nun kuş uçmaz kervan geçmez bir köyünde doğduğuna vurgu yaparak, 'Ama Cumhuriyet sayesinde okudum. İlkokulu, ortaokulu, liseyi bitirdim. Zor koşullarda okudum; ama bir fırsat eşitliği vardı. Bugün Cumhuriyet'i kuranların yani Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları sayesinde biz bir yerlere gelebildik. 'Fırsat eşitliği' dediğiniz kavram eğitimde son derece önemlidir. Kapsayıcı ve eşitlikçi bir eğitimden yanayız. Yani sorgula ve esnek düşün. Yaşamı sorgulayacağız ve esnek düşüneceğiz. Çocuklarımız yaşamında okullara giderken ne kadar nitelikli sorular sorarlarsa o kadar başarılı bir süreç elde ederiz' dedi.
'ÇAĞDAŞ UYGARLIĞIN ÜZERİNE EĞİTİMLE ÇIKACAKSINIZ'
Kılıçdaroğlu, eğitim sürecinde merakın bilimle yan yana getirilebilmesi durumunda çok daha farklı bir tablo ortaya çıkacağını ifade ederek, 'Öğrenci aldığı tüm bilgileri arkadaşlarıyla paylaşabilmeli. Eğitim sadece okulda aldığınız bilgilerle size bir şey katmıyor. Bizim Milli Eğitim Bakanlığı ya da Türkiye’de siyasal iktidarlar eğitime gerekli desteği verdi mi? Eğitim partiler üstüdür. Bakanlığın adı da bir siyasal partinin adı olarak adlandırılmıyor. 'Milli' olmak kendi içine kapanık olmak değildir. Kendi değerlerimizi evrensel değerlerle buluşturmak demektir. Çağdaş uygarlığın üzerine eğitimle, bilimle, araştırmayla çıkacaksınız. Düşüncenin önündeki bütün engelleri kaldırarak çıkacaksınız. Osmanlı’nın batışının temel ögesi bilimden ve eğitimden uzak kalmasıydı. Özellikle son yıllarda başlangıçtaki o başarısını sürdürememiştir. Dolayısıyla eğitim konusunda kalıcı, sağlıklı, sürdürülebilir bir politika izlediğimiz taktide başarıyı yakalayabiliriz' diye konuştu.
'SORUN KİŞİYE GÖRE EĞİTİM POLİTİKASININ DEĞİŞMESİ'
Kılıçdaroğlu, 18 yılda 7 kez Milli Eğitim Bakanı değişiyorsa ve her bakan değiştiğinde eğitim politikası değişiyorsa bir sorun olduğuna işaret ederek, şöyle konuştu:
'Sorun; kişiye göre eğitim politikasının değişiyor olmasıdır. Kişiye göre eğitim politikası olursa bu çocukların denek olarak kullanılmasına yol açar. DGS'yi getirdiler olmadı, OKS'yi getirdiler olmadı, TEOG'u getirdiler olmadı. Neredeyse alfabede harf kalmadı. 4+4+4 sistemi nasıl geldi? Eğitim şuralarında tartışıldı mı, hayır. Bakanlar Kurulu'nda tartışıldı mı, hayır. Kanun teklifini 5 milletvekili verdi. Ve onların hiçbiri eğitimci değildi. Böyle bir eğitim sistemi olur mu? Doktor olmayanın ameliyathaneye girmesi gibi. Aklın mantığın alamayacağı bir şey; ama biz bunu Türkiye’de yaşadık. Buna bütün öğretmenlerin topluca karşı çıkması gerekiyordu. Bu sistemin üniversite sınavlarında sonuçlarını da gördük. Eğitimin evrenselliği konusunda birlikte hareket etmek zorundasınız. Çünkü söz konusu olan bizim çocuklarımız. Okul bölge ayrımı yapmadan bütün çocuklarımızın nitelikle sorgulayan bir eğitimi almaları ve bunu da hak ettiklerini bilmemiz gerekiyor.'
'FARKLI DÜŞÜNCELER BİR ÜLKENİN ZENGİNLİĞİDİR'
Kılıçdaroğlu, üniversitelerin de facia oluduğunu savunarak, ''Her tarafa üniversite açtık' diye övündük; ama üniversiteyi açtık, içinde akademisyen yok, bunun adı üniversite olur mu? O okullardan mezun olanlar şimdi iş bulamıyorlar. 'Farklı düşündü' diye öğretmeni alıp KHK ile işten atarsanız bu da doğru değildir. O zaman hangi demokrasiden söz ediyoruz? Demokrasi farklı düşüncelerin ortak zeminde dile getirilmesidir. Farklı düşünceler, her yerde dile getirilir. Farklı düşünceler bir ülkenin zenginliğidir, çatışma aracı değildir. Ne kadar çok farklı düşünce olursa o tartışma zemini yaratır, tartışma zemini de bize bir istikamet, doğru yolu gösterir' ifadelerini kullandı.
'HER İŞİ UZMANINA BIRAKMALIYIZ'
Kılıçdaroğlu, Finlandiya'daki eğitim sistemini örnek göstererek, 'Finlandiya'da siyasetçiler bakıyor, Avrupa'da bütün ülkeler gelişiyor; ama Finlandiya’da bir türlü milli gelir artmıyor. Oturuyorlar hep beraber nerede sorun var tartışıyorlar ve sorunun eğitimden kaynaklandığını görüyorlar ve eğitimde bir reform yapıyorlar. Bugün Finlandiya’da kişi başına gelir Avrupa’da birçok ülkeyi geçti. Biz CHP olarak 2015 yılında bu reformu yapan uzmanı İstanbul’a davet ettik. Sorun sadece bizim değil Türkiye'nin ortak sorunu. Reformun orada nasıl gerçekleştiğini aktardı. Ayşenur Özdemir diye bir hocamız var. 2017 yılında kendisinin bir makalesi var. Hocamız bir müzik öğretmeni ve Finlandiya’daki eğitimi araştırıyor ve onun araştırmasına göre Finlandiya’da başarının sırrı nedir diye orada halka sorulduğunda cevap kesin ve net bir şekilde 'öğretmenlerimiz' deniyor. Her işi uzmanına bırakmalıyız, yani liyakatı uygulamalıyız. Bu nedenle eğitimde birinci derecede yetkili öğretmendir' dedi.
'ÖĞRETMEN MESLEK KANUNU OLMALI'
Kılıçdaroğlu, öğretmenin sadece okula sabah gidip akşam dönen kişi olmadığını vurgulayarak, 'Öğrencinin sorununu evine taşıyan kişidir aynı zamanda. O nedenle Öğretmenler Meslek Kanunu olmalı. Öğretmenler emekli oluyor, aldığı aylık düşüyor. Yapmamız gereken öğretmene 3600 ek gösterge vermek ve böylece öğretmen emekli olduğunda da çalışırken de hangi hayat standardındaysa emekli olduğunda da öyle olmalı. Hala dışarıda atama bekleyen binlerce öğretmen olmasına karşın öğretmen açığımız var. Sağlıklı işleyen bir devlet çarkında eğitim sağlık ve güvenlikte boş kadro olmaz. Çünkü 3’ü zaten devletin temel görevidir. Bütün kadroları doldurmanız lazım. Ve bunu toplumun her coğrafyasına taşımanız lazım' diye konuştu.