Tarih: 20.01.2020 12:50

Veysi Dündar sordu, 'halk iradesine rağmen Kanal İstanbul mümkün mü?': Teoride evet, pratikte asla!

Facebook Twitter Linked-in

Ocak medya köşe yazarı gazeteci Veysi Dündar, bugünkü köşesinde son ayların en sıcak gündemi Kanal İstanbul'u bir kez daha kaleme aldı. 'Halkın iradesine rağmen Kanal İstanbsul'u yapmak mümkün mü' sorusunu soran Dündar, bu soruya: 'Teoride evet, pratikte asla!' cevabını verdi ve açıkladı: 

İşte Dündar'ın 'Alavere Dalavere, Erdoğan’ın Bulunduğu Konuma Göre' başlıklı o yazısı:

'Erdoğan’ın, Kanal projesini savunurken kendisini Erdoğan yapan İstanbul Belediyesi makamını hakir görmesi üzerine söylenecek çok şey olmalı.
İstanbul Belediye makamına reva görülen tavrın, kendi kişisel geçmişini imha etmek olduğunu daha önce yazmıştım. Başkan Erdoğan belki de kıymetli lakabı olan ‘Reis’liği fedadan çekinmediğini daha önce açık etmişti.

1 Kasım 2019’da şu cümleyi kurmuştum :
“Erdoğan 25 sene öncesine dönüp bakmalıdır. Eğer başarılı bir siyasi kariyeri olduğuna inanıyorsa, kendisinin çok önce alıp kullandığı yetkileri talep etmek buna tam da zıt bir duruş demektir. Halbuki empati; insani duyguların belki de en kıymetlisidir.”

“Kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapma” sözünün geçerliğini yitirdiğini anlıyoruz.
Ülkenin tüm büyük yerleşimlerinde hezimete uğrayan iktidar bloku, merkezi hükümette sağladığı üstünlüğün tüm kararları almak için yeteceği inancında.
Bu inanç ile şu anda tüm odaklanmasını Kanal projesine vermiş görünüyor.

Bugünden 6 yıl sonrasına adreslenen projenin, özellikle İstanbul’un seçilmiş başkanına rağmen yapılacağı ifade ediliyor.

İstanbul’un tüm topoğrafyasını dönüşü olmaz biçimde değiştirmeye niyetlenmekten, daha cüretkar bir girişim bu. İstanbul halkının iradesinin hilafına yol almak.
Halk iradesinin belki de en yılmaz savunucusu statüsü ile, bugüne gelen bir siyasetçinin ibret içeren savruluşunu görmekteyiz.

İBB başkanlığının önünde; açtığı sonsuz olanakları dahi tüketip şehri klonlamaya çalışarak, çıkış ve ilelebet iktidar kovalayan bu anlayışla yüzyüzeyiz.

İstanbul’u az kuzeyde yeniden yaratmaya çalışmak, AKP ve liderinin zihninde ne denli çekici gelirse gelsin, İstanbul halkından ağır bir biçimde veto yemiştir. Üstelik İstanbul’un kanalla zedelenecek denizine kıyı semtlerinin hiçbirinde AK Parti’nin adı dahi okunmamaktadır.

İstanbul’u nevzuhur gecekondudan dönüşmüş semtlerden kavrayan AKP için, neredeyse denizle ilişkisi sınırlı bir seçmen tabanının çevreye olan apatisi özgüven sağlamaktadır.

AKP’nin bu semtlerde dahi 23 Haziran’da yenilgiyi tattığı ve bunda halk iradesine kafa tutmanın asli rol aldığı gizli bir bilgi değildir.

31 Mart’taki seçim sonucunu kabul etmeyerek, tekrar seçime yönelen ve 23 Haziran’da bunun karşılığını en ağır şekilde alan iktidar, bu defa kazanılmış seçimin kuralına itiraz dillendiriyor.

Seçimi kazanan Belediye Başkanına kazandığı şehrin idaresinin emanet edilmeyeceğini ifade etmek en hafif tabirle adaletsizlik, kelimenin gerçek anlamındaysa demokrasiye inanmamak demektir.

Zamanında Çevre Bakanına tam da aynı gerekçe ile kafa tutan Erdoğan, yanlış yapmış olsaydı muhtemel ki bu günleri görmezdi. İmamoğlu’nun da aynı şekilde davranacağını en iyi onun bilmesi lazım.

AKP’nin seçim sandığına dahi içinden çıkan oya göre muamele etmekten kaçınmazken, ne yerel yönetimlere ne de muhalif olarak karşısına çıkan görüşlere itibar etmeyeceğini tahmin edebiliriz.

Ülkenin güncel gündemiyle çok da rabıtası olmayan ama yoğun bir inşa faaliyeti ile AKP’yi eski günlerine döndüreceği hayal edilen bu projenin halk iradesine karşı yapılabilmesi mümkün mü?
Teoride evet pratikte asla.

İstanbul halkı feraseti, öngörüsü ve Kanal Projesi ile önüne gelen AKP’ye, ilk turda hafifçe silkeleyerek ısrar ettiğinde ise yere çalmak suretiyle mukabele etti.

AKP’nin ısrarla anlamadığı üzere, diğer tüm projelerin yöntemine ve yapılış şekline itiraz söz konusu iken, bu defa bizatihi projenin kendisinin sorunlu değil başlı başına sorun olması bütün bunların sebebi.

Trakya’ya havaalanı yapın ama oraya değil dendi, Marmaray İstanbul tarihinin çanağını çömleğini, Kuzey Marmara otoyolu ağacını yok etmesin, dendi. Osmangazi Köprüsü dünyanın en pahalı köprüsü olmasın, Avrasya Tüneli şehrin daha zor noktalarına bağlansın dendi.

Projeyi yanlış yapmak hoşgörülebilir.
Ama yanlış proje yapmak değil.
Tarih bu kabil yanlış projelerle doludur.

İstanbul’un mevcut Allah emaneti Boğaziçi’nin sahtesini yapmak, bana Enver Hoca Arnavutluk’unda inşa edilen 200.000 sığınağı anımsattı. Arnavutluk halkının olası bir nükleer savaşta saklanacağı varsayımıyla, küçük ülkenin her köşesine inşa edilen bu betondan yapılar bugün o meşum geçmişi ifşa ediyor.

Türkiye, komünist rejim Arnavutluk’u değildir. Demokrasi tek basamaktan ibaret değildir.
Demokrasi çok basamaklı bir merdivendir.
%25 oyla kazandığı İstanbul Belediyesi’nden, ülkenin en muktedir yönetim tarzına yürüyen Erdoğan bunu çok iyi bilir. Bilmelidir.'




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —