Elazığ’da meydana gelen 6.8 büyüklüğündeki deprem sonrası beklenen Büyük İstanbul Depremi’ne ve Kanal İstanbul Projesi’ne yönelik tartışmalar tekrar gündeme geldi. Konuyu bugünkü köşesine taşıyan Karar gazetesi yazarı Taha Aky
31 vatandaşımızın hayatını kaybetmesine neden olan 6.8 büyüklüğündeki Elazığ Depremi sonrası, beklenen Büyük İstanbul Depremi’ne ve Kanal İstanbul Projesi’ne yönelik tartışmalar tekrar gündeme geldi. Konuyu bugünkü köşesine taşıyan Karar gazetesi yazarı Taha Akyol, “İstanbul’da bırakın tedbiri, bazı binaların ve altyapıların güçlendirilmesi dışında, ciddi bir tedbir alınmadı. Aksine deprem toplanma alanları imara açıldı! Rant dinamiğiyle ekonomiyi çevirmek için betonlaşma teşvik edildi, bunun sonucu olarak nüfus yoğunluğu feci derecede arttırrıldı” yorumunda bulundu.
Taha Akyol’un yazısının ilgili bölümü şöyle:
İstanbul depremine yol açacak fay hattında enerji birikmesi devam ediyor; büyük bir depremden endişelenmemek mümkün mü?
Zaten aksini söyleyen tek biliminsanı yok.
Bütün yerbilimciler “beklenen büyük İstanbul depremi”nden bahsediyor. Bilinmeyen sadece tarihi…
Ama Elazığ’da beklenen deprem konusunda Prof. Görür arkadaşlarının hazırladığı projeyi TÜBİTAK ve DPT’nin reddettiğini görünce, bundan sonra Türkiye’nin bütün fay hatlarındaki “beklenen depremler” konusunda endişe duymamak mümkün mü?
İstanbul’da bırakın tedbiri, bazı binaların ve altyapıların güçlendirilmesi dışında, ciddi bir tedbir alınmadı. Aksine deprem toplanma alanları imara açıldı! Rant dinamiğiyle ekonomiyi çevirmek için betonlaşma teşvik edildi, bunun sonucu olarak nüfus yoğunluğu feci derecede arttırrıldı.
1999 Gölcük depreminden sona, İstanbul nüfusu 2000 yılında 9 milyondu, 2019’da 15 milyona çıktı!
Şimdi “Kanal İstanbul” projesiyle betonlaşma devam edecek!
Yetkililer “Kanal çevresinde yerleşecek nüfus 500 bini geçmeyecek” diye teminat veriyor!
İstanbul coğrafyasında yeni 500 bin nüfus?!
Halbuki düzenli ve denetimli “kentsel dönüşüm” projeleri de fazlasıyla rant yaratırdı.
Ama dayanıksız binaları olduğu gibi bırakıp kanal kazacağız!
Halbuki Anadolu’da cazibe merkezleri olacak sanayi bölgelerini kuvvetli teşviklerle desteklemek hem dengeli nüfus dağılımı bakımından zorunlu idi hem endüstriyi geliştirmek için…
Aksine, inşaatı körüklemek İstanbul’u kalabalığa ve betona boğdu, “İstanbul’a ihanet ettik.”