Hasarı değil, riski tespit edin

Hasarı değil, riski tespit edin

Elazığ'ın Sivrice ilçesinde meydana gelen 6.8 büyüklüğündeki depremin, Türkiye’nin depreme hazırlıksız olduğunu bir kez daha gösterdiğini dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Utku Yazgan, “Depremden önce risk tespit edilse, depremden sonra hasar tespitine gerek kalmayacak” dedi.

Elazığ’ın Sivrice ilçesindeki 6.8’lik depremin ardından bölgedeki artçı sarsıntılar devam ediyor. Türkiye’nin neredeyse yüzde 98’inin aktif deprem kuşakları üzerinde yer olduğuna dikkat çeken Maltepe Üniversitesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Utku Yazgan, ‘Hangi önlemleri alarak, kayıp vermeden, sıfır hasarla depremden kurtulabiliriz?’ sorularını yanıtladı.  Her deprem sonrası ortaya çıkan acı tablonun, yapı stoğunun sağlamlığı tartışmasını yeniden gündeme getirdiğini belirten Yazgan, “Sağlıksız binaları ya güçlendirin ya da deprem yıkmadan, siz yıkıp yenisini yapın”diye konuştu.

“DEPREME HAZIR OLMAK ZORUNDAYIZ”

Türkiye’deki yapı stoğunun yer aldığı alana bakıldığında, yüzde 92’sinin deprem hattında bulunduğunu vurgulayan Dr. Yazgan, uzun süredir büyük ölçekte bir deprem meydana gelmeyen Doğu Anadolu fay hattı üzerinde cuma gecesi Elazığ ve çevresinde meydana gelen depremin sürpriz olmadığına, bir süredir beklendiğine dikkat çekti.

Bu fay hattı üzerinde gelecekte de depremlerin süreceğini ancak ne zaman gerçekleşeceğinin bilinmediğini belirten Yazgan, “Türkiye’de depremlerin hangi bölgelerde ve hatlarda olacağı biliniyor. Elbette zamanı bilinmiyor. Beklenen İstanbul depremi için de tablo böyle. Marmara Denizi’nin altından geçen 130 kilometrelik kırılmamış bir fay var. Bir anda kırılırsa büyük bir deprem olacak. Bu gerçekten hareketle ülkemizin tamamında depreme hazır olmak zorundayız” dedi.

“HASAR TESPİTİ DEĞİL, RİSK TESPİTİ!”

Türkiye’deki yapı stoğunun birbirine benzediğine dikkat çeken Dr. Yazgan, Elazığ ve çevresinde genellikle tercih edilen ve iskelet sistemi olmayan yığma yapıların bu şiddetteki depremlerde ağır hasar görmesinin beklenen bir durum olduğunu söyledi. Kırsal kesimlerde genellikle tek katlı yapılar olduğunu, ancak şehir merkezi ve ilçelerde 4-5 katlı dayanıksız betonarme yapıların hasar görmesi nedeniyle kayıplar yaşandığını anlatan Dr. Yazgan, şöyle devam etti:

“Üç ile sekiz kat arası binalar en fazla riskli bina gruplardır. Depremlerden sonra binalarda hasar tespitleri yapılır ancak asıl önemli olan mevcut yapı stoğumuzun depreme dayanıklı olup olmadığının önceden tespit edilmesidir. İlk olarak hızlı yöntemle kabaca değerlendirme yapmalı, daha sonra ayrıntılı değerlendirmelerle binaların depreme dayanıklı olup olmadığının tespiti aşamasına geçmeliyiz. Depreme dayanıksız çıkan bina ya güçlendirilmeli ya da deprem yıkmadan kendimiz yıkıp yeniden yapmalıyız. Kentsel dönüşümün hızla gerçekleştirilmesi ve güvenli binaların inşa edilmesi en büyük önlemdir”

“HERKES HER ADIMDA SORUMLU DAVRANMALI”

Yaşadığımız binaların depreme karşı dayanıklı olup olmadığı konusunda başta inşaatı yapanlar olmak üzere herkesin her adımda sorumlu davranması gerektiğini belirten Dr. Yazgan, “Ev alırken vatandaşlarımız binanın ‘Bina Deprem Yönetmeliği’ne uygun yapılıp yapılmadığına mutlaka bakmalı. Gölcük Depremi sonrası çıkarılan yönetmelikle binalarda beton kalitesi sağlandı. Yönetmeliğe uygun yapıldıysa o binada rahatlıkla oturulabilir” dedi.

Binaların dönüşümünde sadece elde edilecek gelire göre karar verilmemesi, kentlerin genelinde bir dönüşümün sağlanması gerektiğini vurgulayan Dr. Yazgan, “Bazı semtlerde kentsel dönüşüm yapılan binalarda müteahhit de konut sahibi de kazançlı çıkıyor. Ama ekonomisi düşük semtlere müteahhit girmiyor” ifadelerini kullandı.

Depremde hasarın köprülerde değil binalarda olmasının mühendislik katkısının farkını kanıtladığını söyleyen Yazgan, “Deprem sonrası yaşananlar ders oluyor. Deprem bilincinin yükseldiğini görüyoruz. Önemli olan binaların güçlenmesi ve binayı yaptıranların bilinçlenmesi” diye konuştu.