Çarlık Rusyası'na karşı verdiği mücadeleden dolayı 'Kafkas Kartalı' olarak anılan, özgürlük savaşçısı Şeyh Şamil veya önder anlamı ile İmam Şamil vefatının 149. yılında saygı ile yad ediliyor.
İşte hayatı boyunca Kafkasya'daki Türk beldelerini işgal etmek, İslamiyet'i ortadan kaldırmak derdinde olan Ruslara karşı savaşan, tarihe şerefli ün bırakan bahadırlardan Kafkas Kartalı: Şeyh Şamil'in hayatı...
Dağıstan’ın Gimri köyünde dünyaya geldi. Babası Avarlar’dan Muhammed, annesi Avar beylerinden Pîr Budak’ın kızı Bahu Mesedu’dur. Doğduğunda kendisine dedesi Ali’nin adı verildi. Ancak sürekli hasta olduğundan ad değiştirmenin iyi geleceğine dair geleneksel inancın etkisiyle ailesi adını Şâmil (Şâmûîl, Şemûîl) olarak değiştirdi. Kısa bir süre sonra sağlığına kavuşan Şâmil ilk eğitimini dayısından aldı. Ardından arkadaşı Molla Muhammed ile birlikte Harakinili Said ve ileride kayınpederi olacak olan Nakşibendî şeyhi Cemâleddin Gazi-Kumukī’den dinî ilimleri tahsil etti ve yirmi yaşlarında ileri bir seviyeye ulaştı.
Kuzey Kafkasya müslümanlarının XVIII. yüzyılın sonlarında Ruslar’a karşı başlattıkları, Ruslar’ın müridizm, kendilerinin gazavât adını verdikleri direniş hareketi, bu hareketin lideri İmam Mansûr’un ölümünden sonra uzun yıllar liderden mahrum kalmıştı. Nakşibendî-Hâlidî şeyhi İsmâil Şirvânî’ye intisap ederek hilâfet aldıktan sonra 1823’te Dağıstan’a dönen Şeyh Şâmil’in arkadaşı Molla Muhammed 1829’da gazavât hareketinin liderliğine seçildi ve Kafkasya halklarını Ruslar’a karşı cihada davet eden bir bildiri yayımlayarak hareketi yeniden başlattı. Şeyh Şâmil imam ve gazi unvanıyla anılan Molla Muhammed’in en önemli yardımcısı oldu.
Ben Müslümanım, Müslüman olanlar kendilerini esarete almak isteyen zorba rejimlerle çarpışmak mecburiyetindedir. -Şeyh Şamil-
Molla Muhammed ve Şâmil 1830’da Hunzak Kalesi’ni almaya teşebbüs ettilerse de başarı sağlayamadılar. Aynı yıl Hazar denizi sahilindeki Tarku’ya saldırdılar, ancak Rus kuvvetlerinin yetişmesi üzerine geri çekilmek zorunda kaldılar. Ertesi yıl Tarku’yu ele geçirip Derbend ve Kızılyar’ı kuşattılar. 1832’de Viladi Kafkas şehri önlerindeyken Ruslar’ın Çeçen ve Avar topraklarında ilerleyip Gimri’ye kadar gelmeleri üzerine Dağıstan’a döndüler. Yapılan savaşta Molla Muhammed şehid düşerken Şâmil ağır yaralı olarak kurtuldu (20 Kasım 1832).
Ruslar bu olaydan sonra Dağıstan’da direniş hareketinin sona erdiğini düşünürken Molla Muhammed’in yerine imam seçilen Hamza Bey (Hamzat Bek) mücadeleyi sürdürdü. Hamza Bey’in bir suikast sonucunda öldürülmesinin (19 Eylül 1834) ardından Şâmil, Avar ulemâsı ve ileri gelenleri tarafından imam seçildi. Şâmil, Hunzak’a yürüyerek Avaristan’ın tamamını kontrolü altına aldı. Kısa bir süre sonra Kuzey Dağıstan’daki Rus kuvvetlerinin yeni kumandanı General Lanskoy, Gimri köyünü tahrip etti. Ruslar Hunzak’a bir sefer düzenleyip Akuşa ve Girgil’i ele geçirdiler. Böylece Kuzey Kafkasya Rus hâkimiyetine girdi.
Şeyh Şâmil, Dağıstan’da kendi varlığını güçlendirmeye çalıştı. Çeçenistan’da yeni bir güç haline gelen Hacı Taşov ve Kibid (Kebed) Muhammed ile bir anlaşma yaparak Dağıstan ve Çeçenistan’da hâkimiyetini sağlamlaştırdı. Bunun üzerine Ruslar, Şâmil’in otoritesini kırmak ve halkı ikna etmek amacıyla Rus hükümetine sadık müslüman bir din âlimi olan Kazanlı Tâceddin Efendi’yi bölgeye gönderdiler. Fakat halk onun bölgeye gelmesini istemedi. Bu başarısız girişimin ardından Ruslar, Şâmil’i ortadan kaldırmak için Çeçenistan ve Dağıstan’a bir askerî harekât yapmaya karar verdiler. Zandak ve İrgin’i ele geçirdikten sonra Şâmil’in savunmada kalmasından yararlanarak Aşilta’ya bir harekât düzenlediler. Ancak bu çarpışmalarda büyük kayıplar verdiler; Avremenko ve Pisaref adlı kumandanları öldürüldü. Diğer taraftan General Fészé, Ocak 1837’de Grozni’ye ulaşmasının ardından Aşağı Çeçenistan ve Büyük Çeçenistan’a iki sefer yaptı. Aşilta yenilgisinden sonra General Fészé, Mayıs 1837’de Dağıstan seferine çıkıp Hunzak, Ensal ve Aşilta’yı ele geçirdi. 8 Temmuz’da Şâmil’in bir aydır kuşatma altında olduğu Tilitl önlerine vardı. Şâmil’in direnişiyle karşılaşan Ruslar onun ateşkes önerisi üzerine Hunzak’a geri çekildiler. Bu sırada Çar I. Nikola, Tiflis’te Şâmil ile görüşmek istediyse de Şâmil bunu reddetti. Daha sonra çarın görüşme isteğini bildiren mektubuna verdiği cevapta Kafkasya’da çarın hâkimiyetini kesinlikle tanımayacağını, vatan topraklarında taş üstünde taş bırakılmasa bile kararını asla değiştirmeyeceğini bildirdi.
1838 yılı Dağıstan ve Çeçenistan’da oldukça sakin geçti. 1839 Mayısında General Grabbe, Rus hatları ile geçiş yollarına baskınlar düzenleyen Hacı Taşov’u etkisiz hale getirmek haziran ayı başlarında 30.000 kişilik ordusuyla Şeyh Şâmil’e karşı sefere çıktı. Şâmil, Ruslar’ı durduramayıp Ahulgoh’a çekilmek zorunda kaldı. Ruslar 13.000 kişilik kuvvetle Ahulgoh’u kuşattılar. 1000 kadarı savaşçı, geri kalanı kadın, çocuk ve yaşlı 4000 kişiyle Ahulgoh’u savunmaya çalışan Şâmil ateşkes istemek zorunda kaldı. Grabbe bu teklifi kabul etmek için Şâmil’in oğlunu rehine olarak göndermesi, Ahulgoh’un şartsız teslimi, bütün silâhların Ruslar’ın emrine verilmesi gibi şartlar ileri sürdü. Ancak dört gün süren müzakerelerin ardından Şeyh Şâmil bu şartları reddetti. Seksen gün süren çarpışmalardan sonra Ruslar 4 Eylül 1839’da Ahulgoh’u ele geçirdilerse de binlerce kayıp verdiler.
Ahulgoh savunması Kafkasya direnişinin bir dönüm noktası oldu. Kuşatmadan yedi müridiyle birlikte kurtulan Şeyh Şâmil önce İçkeri’ye (Küçük Çeçenistan) gitti. Nâibleri Şuayb Molla, Hacı Taşov ve Dargili Cevad Han da buraya geldi. Şeyh Şâmil kendisine itirazsız itaat edilmesi şartıyla İçkeri’nin yönetimini kabul etti ve ilk iş olarak Çeçenistan’ı dört nâibi arasında paylaştırdı. Nâibleri Ahverdil Muhammed ile Şuayb Molla Nazran, Gurzul ve Grozni’ye saldırılarda bulunurken kendisi Kuzey Dağıstan’a yönelip Rus kuvvetlerini İşkarti ve İrpili yakınlarında ağır bir yenilgiye uğrattı (Temmuz 1840).
General Grabbe, Aşağ Çeçenistan ile Büyük Çeçenistan’a iki sefer düzenledi, ancak başarılı olamadı. Bölgedeki bazı nâiblerle hanları kendi yanına çeken Şâmil, 1841 yılının ilk yarısını Çeçenistan ve Dağıstan’da Ruslar’a karşı düzenleyeceği saldırılar için hazırlık yapmakla geçirdi. Yaz sonunda nâ-ibleri Kibid Muhammed ile Cevad Han doğudan, Hacı Murad batıdan Avaristan’a, kendisi de Kasım 1841 sonlarında Dağıstan’a girdi. Ruslar, Şâmil’in bu saldırılarına karşılık veremedi. 1842 yılına girerken Şeyh Şâmil, Çeçenistan ve Dağıstan’ın tek hâkimi oldu. General Grabbe’nin Mayıs 1842’de 10.000 kişilik bir orduyla başlattığı Dargiye (Dargi) harekâtı, Şuayb Molla’nın baskınları karşısında başarı sağlayamadı. Rus generalinin bu başarısızlığı Kuzey Kafkasya’da Şâmil’in gücünü sağlamlaştırdı. 1843 Eylülünde Şâmil, bir günden daha az zamanda 70 kilometreden fazla yol katederek Ensal’i ve Avaristan’daki bütün Rus kalelerini fethetti.
Şeyh Şâmil, General Argutinsky-Dolgurukov’un Avaristan’a gelmesi üzerine ekim ayında geri çekilmek zorunda kaldı. Buna rağmen yaptığı harekât Ruslar için tam bir yenilgiyle sonuçlandı. Ruslar, Kafkas orduları başkumandanını değiştirip General Neidhardt’ın yerine Vladimir Osipoviç Gurko’yu getirdiler. Ancak Gurko da Şâmil’in Girgil ile (Gergebil) Tarku’yu ele geçirmesini ve kumandanlarından Şuayb Molla’nın Vnezapnia’ya yaptığı saldırıyı önleyemedi. Şâmil 1844 yılı başlarında Kuzey Dağıstan’ın kesin hâkimi durumunda idi.
Çar I. Nikola, 30 Aralık 1843’te General Neidhardt’a gönderdiği emirnâmede Şâmil’in bütün ordularının dağıtılmasını istiyor, ayrıca onun bazı destekçilerinin kazanılması için 45.000 ruble gönderildiğini belirtiyordu. Çar özellikle, Şâmil’in hocası ve kayınpederi Şeyh Cemâleddin ile Akuşa ve Tsuhadar kadılarının ve Tilitli Kibid Muhammed’in Rus tarafına çekilmesinin önemli olduğunu söylüyor, bunun yanında güçlü bir ordunun Kafkasya’ya sevkedileceğini bildiriyordu. Fakat Avaristan’a yönelik Rus askerî harekâtı Şâmil’in güçlü savunması karşısında başarılı olamadı. Sonunda General Neidhardt görevinden alındı ve yerine Prens Vorontsov, Kafkas orduları başkumandanı ve Kafkas genel valisi olarak tayin edildi. 8 Nisan 1845’te Tiflis’e gelen Prens Vorontsov tek koldan saldırıya geçmeye karar verdi.
15 Haziran’da 21.000 asker, kırk iki parça top ve bir roket bataryasıyla Gertme’den ilk seferine başladı. Aynı gün Şâmil’in terkettiği Terengul’u aldı. Ardından Salatav ile Gumbet arasındaki Kırk Geçidi’ni geçmeye başladı. 4000 asker ve on topla Andi Geçidi’ni aşan Vorontsov 23 Temmuz’da Şâmil’in idarî merkezi Dargiye’ye girdi. Ruslar’ın büyük gücü karşısında savunma veya meydan savaşı yapmanın uygun olmayacağını düşünen Şâmil, Dargiye’yi fazla direnmeden terketti. Çeçenistan’a çekilip âni baskın hareketlerine yöneldi. Bu arada Dargiye’yi tahrip ettikten sonra dönmekte olan Rus kuvvetlerine saldıran mücahidler üç general, 195 subay ve 3000’den fazla askeri öldürdüler.
1846 Nisanında Şeyh Şâmil, Kabartay bölgesi üzerinden batıdaki Çerkezler’le birleşip Kafkasya’nın birliğini sağlamak amacıyla 14.000 asker ve sekiz sahra topundan oluşan bir orduyla Şali’ye yürüdü. Nisan sonlarında Aşağı Kabartay’da Kupra nehrine ulaştı. Ancak Ruslar’ın gelmekte olduğunu öğrenince geri döndü. 1847 yılının ilk aylarını Dargiye-Vedan (Vedeno) diye adlandırılan yeni karargâhında geçiren Şâmil, haziran ayında Gergebil önlerine gelen Prens Vorontsov kumandasındaki Rus kuvvetlerine karşı kahramanca bir direniş gösterdi. Yaklaşık bir hafta süren çarpışmalarda Ruslar büyük kayıplar vererek geri çekildi. Ağustos-Ekim 1847’de Prens Vorontsov’un Şalti harekâtı, Haziran 1848’de General Argutinsky-Dolgurukov’un Gergebil, 1849 yazında Kibid Muhammed’in yeni karargâhı Çoh kuşatmaları dışında Kırım savaşının patlak verdiği Ekim 1853’e kadar Kafkasya’ya genellikle sükûnet hâkim oldu.
Şeyh Şâmil, Mart 1853’te Sultan Abdülmecid’e bir mektup yazarak durumu ona bildirdi. Buna rağmen henüz resmen savaş başlamadan Kafkasya’da ve özellikle Dağıstan’da Rus askerî yığınağını sekteye uğratacak eylemlere girişti. Nâibi Muhammed Emin, haziran ayında Suca bölgesinde Ruslar’a ait iki karakol-kaleyi ele geçirirken kendisi Zakartala tepesiyle Meseldeger’e hücum etti. Bir an evvel Tiflis’e ulaşmak isteyen Şâmil’in Güney Kafkasya’daki bu eylemlerinin amacı, muhtemel bir Osmanlı-Rus savaşına karşı Ruslar’ın bölgede askerî yığınak yapmasını önlemekti. Osmanlı hükümeti Ağustos 1853’te, Anadolu ordusu müşiri Abdülkerim Paşa’ya muhtemel bir Osmanlı-Rus savaşında kendilerine yardımda bulunması için bir kişiyi Şeyh Şâmil’e göndermesini emretti.
4 Ekim 1853’te Kırım savaşının başlaması Osmanlı Devleti’nin Kafkasya ile daha yakından ilgilenmesini zorunlu hale getirdi. Sultan Abdülmecid 9 Ekim 1853’te Şeyh Şâmil’e bir ferman yollayarak onu Ruslar’a karşı cihada çağırdı. Bu çağrıya 13 Aralık 1853’te cevap veren Şeyh Şâmil, Tiflis üzerine bir askerî harekâta girişilirse Ruslar’ın Kafkaslar’dan çıkarılabileceğini bildirdi. Ancak bu teklif Osmanlı Devleti’nce kabul görmedi. Osmanlı Devleti Mayıs 1854’te, Dağıstanlı Halil Bey’in teklifiyle Şeyh Şâmil’e Dağıstan serdar-ı ekremi unvanını verdi. Oğlu Gazi Muhammed, Danyal Sultan ve İsmâil Paşa’yı mirlivâlık, Şemhal Hanı Ebû Müslim’i feriklik rütbesiyle ödüllendirdi. Tiflis’e karşı askerî bir harekât yapılması konusunda ısrarlı olan Şâmil, Temmuz 1854’te Gürcistan’ın Kaheti bölgesine girdi. Bu sırada nâibi Muhammed Emin, Çerkezistan’da bulunuyordu. Osmanlı-Batum ordusu da Özürgeti bölgesindeydi. Şeyh Şâmil, bütün gayretlerine rağmen Osmanlı ordusunun Tiflis’e doğru hareket etmesini sağlayamadı ve karargâh yeni Dargiye’ye çekildi.
Haziran 1853’ten itibaren yaptığı saldırılarla Güney Kafkasya’daki Ruslar’ın seferberlik hazırlıklarını sekteye uğratan Şeyh Şâmil’in bu hareketi, Kasım-Aralık 1853 aylarında Kars-Gümrü yönünde cereyan eden muharebelerde Ruslar’ın savunmada kalmasında önemli rol oynadı. Osmanlı bahriyesinde görevli İngiliz Amirali Adulphus Slade bir raporunda Rusya’yı barışa zorlamak için Kafkasya’nın fethedilmesinin, bunu sağlamak için Çerkezler’in yanı sıra Şeyh Şâmil ile iş birliği yapılmasının gerekli olduğunu söylüyordu. Fakat gerek Şeyh Şâmil’in Dağıstan’daki kritik durumu gerekse Osmanlı Devleti’nin pasif tutumu Kafkasya’daki Rus varlığını sona erdirecek harekâtın gerçekleşmesini önledi, böylece tarihî bir fırsat değerlendirilemedi.
Paris Antlaşması’ndan (30 Mart 1856) sonra Rusya’nın Prens Baryatinsky’i yeniden Kafkas orduları başkumandanlığına ve Kafkas genel valiliğine tayin etmesi, Kafkasya’nın ve dolayısıyla Şeyh Şâmil’in kaderini belirleyen en önemli gelişme oldu. Prens Baryatinsky, Kafkasya’daki kuvvetlerini beş gruba ayırarak her birinin başına bir kumandan tayin etti. Haziran 1857’de 8500 piyade, 1400 süvari ve on toptan oluşan Prens Orbelyani kumandasındaki güçler Salatav’ı ve Burtinah’ı ele geçirdi.
12-28 Kasım tarihlerinde Zandak ve Dilim ile bu ikisi arasında bulunan bölge talan edildi. Lezgi hattından harekete geçen Baron Vrevsky, 14 Temmuz’dan itibaren üç hafta içinde Kafkas sıradağlarını güneyden aşarak Didolar’ın ülkesinin güneybatı ve kuzeydoğu kısmını tahrip etti. Çeçenistan kuvvetleri kumandanı Yevdokimov, 28 Ocak 1858’de Argun Geçidi’ni ele geçirip nisan ayında Aşağı Çeçenistan’da 15.000 kişinin yaşadığı doksan altı köyü itaat altına aldı. Hazar hattının yeni kumandanı Wrangel’in temmuz ayında başlayan ve ağustos boyunca devam eden askerî harekâtı neticesinde bölgedeki on beş Çeçen topluluğu Ruslar’a teslim oldu.
1859 yılına girerken Şeyh Şâmil yine savunma pozisyonundaydı. Yevdokimov 19-21 Şubat 1859’da yeni Dargiye’yi kuşattı. Yevdokimov ve Wrangel eş zamanlı olarak 26 Temmuz’da büyük bir saldırı başlattılar. Şâmil, ailesi ve 400 müridiyle Gunib’e çekildi. Ruslar 21 Ağustos’ta 70.000 kişilik bir orduyla Gunib’e ulaştılar. Prens Baryatinsky Şâmil ile görüşmek istediyse de red cevabı aldı. Şeyh Şâmil önce vuruşarak ölmeyi düşündüyse de sonunda oğulları Gazi Muhammed ve Muhammed Şâfiî ile birlikte teslim olmak zorunda kaldı (6 Eylül 1859). Prens Baryatinsky’nin karargâhına götürülen Şeyh Şâmil saygıyla karşılandı; Ruslar uzun zamandan beri direnişini kırmaya çalıştıkları Şâmil’e iyi davrandılar. Şeyh Şâmil ertesi gün Temirhanşura’ya, oradan Saint Petersburg’a, ardından Kaluga’ya götürüldü. Çar Aleksandr onunla burada görüştü; çarın onu kucakladığı rivayet edilir. 1869’da kendi isteğiyle Kiev’e gönderilen Şeyh Şâmil, Ruslar’ın izin vermesi üzerine hacca gitmek amacıyla 31 Mayıs 1869’da İstanbul’a gitti. Aynı gün sadrazamla görüştü, daha sonra şeyhülislâmı ve Dâhiliye nâzırını ziyaret etti. 15 Ağustos 1869’da Sultan Abdülaziz tarafından Dolmabahçe Sarayı’nda kabul edildi. Yedi ay Koska’da kendisine ayrılan köşkte oturdu. Sultan Abdülaziz, Şeyh Şâmil’e ve aile fertlerine maaş bağlattı. Hac farîzasını yerine getirdikten sonra İstanbul’a dönmesi beklendiği için Zarif Paşa Konağı kendisine tahsis edildi.
15 Ocak 1870’te Sultan Abdülaziz’e bir veda ziyaretinde bulunup 25 Ocak’ta İstanbul’dan ayrılan Şeyh Şâmil hac görevini ifa etmesinin ardından 1871 yılında Medine’de vefat etti ve Cennetü’l-bakī‘a defnedildi. Şeyh Şâmil’in oğullarından Gazi Muhammed, Osmanlılar’ın hizmetine girmiş ve 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Ruslar’a karşı savaşmıştır. Muhammed Şâfiî, Rus ordusunda tuğgeneralliğe kadar yükselmiş, bir süre Moskova’da, daha sonra Kazan’da yaşamıştır. Küçük oğlu Muhammed Kâmil’den olan torunu Said Şâmil 1920’li yıllarda Dağıstan’ın bağımsızlığı için Ruslar’la savaşmıştır.
Bir Nakşibendî şeyhi olan Şâmil lider (imam) seçildikten sonra güçlü hitabeti, kararlı tutumu, askerî ve siyasî dehasıyla Dağıstan’da ve bütün Kafkasya’da temayüz etmiştir. Hem idarî hem dinî otoriteydi. Bundan dolayı yazışmalarında imam ve emîrü’l-mü’minîn unvanlarını kullanmış, hükmü altındaki bölgelerde idarî sistemi yeniden düzenlemiştir. Siyasî, idarî, dinî ve adlî görevlerde kendisine yardımcı olan bir divan mevcuttu. Ülkeyi nâibliklere ve vilâyetlere ayırarak başlarına idarî ve askerî yetkilere sahip nâibler tayin etmiştir. Her nâibin bir müftüsü vardı. Üç dört nâibliğin bir vilâyet oluşturduğu bu yapıda vilâyetlerin başında yüksek rütbeli nâibler bulunuyordu. Ahverdil Muhammed, Kibid Muhammed, Şuayb Molla, Hacı Taşov, Danyal Sultan ve Hacı Murad ile Gazi Muhammed bunlar arasında sayılabilir. Bunun yanında nâiblerin faaliyetlerini kontrol etmek için muhtesip adı verilen görevliler vardı. Şeyh Şâmil’in oluşturduğu idarî ve askerî yapı, Ruslar’a karşı Dağıstan ve Kafkasya’da yirmi beş yıl boyunca büyük direniş göstermiştir. Rus İmparatorluğu’nun güçlü orduları karşısında unutulmaz destanî bir mücadele veren Şeyh Şâmil’in adı Rus işgaline karşı direnen Kafkas kavimlerinin hâfızasına nakşedilmiştir.