Erdoğan'dan İdlib açıklaması: Rejim şubat ayı içinde çekilmezse Türkiye gereğini yapacak

Erdoğan

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye ordusunun şubat ayı sonuna kadar kuşattığı gözlem hattından çekilmemesi halinde Türkiye’nin bölgeye bizzat müdahale edeceğini söyledi. Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un ‘FETÖ’ açıklamalarına da değinen Erdoğan, tüm vekillere Başbuğ’a yönelik dava açma çağrısında bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan AK Parti Grup toplantısında konuştu. Erdoğan’ın gündeminde Suriye ordusunun Türkiye gözlem noktasına yaptığı saldırı, ABD Başkanı Donald Trump’ın ‘Kudüs planı’ ve İlker Bağbuğ’un açıklamaları vardı. 

Başbuğ geçen hafta katıldığı bir programda “FETÖ’nün siyasi ayağı yok dersek gerçeği inkar olur” demiş AK Parti’li vekilleri işaret ederek 26 Haziran 2009’da TSK ile ilgili kanun teklifini getirenlerin ‘FETÖ’ ile ilişkisi bulanabileceğine dikkat çekmişti. 

Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Bu millet bugün de mazluma sırtını çevirmemiştir çevirmeyecektir. Ancak 2015’den itibaren Suriye’deki kriz tamamen kontrolden çıktı. Durum rejimin ve terör örgütlerinin sınırlarımızı taciz etmeye başladığı, can ve mal güvenliğini doğrudan tehdit ettiği bir noktaya vardı. Rusya ile yaşadığımız ve bir provokasyon ile algıladığımız uçak meselesi bizim açımızdan Suriye meselesini daha da karmaşık hale getirdi. Suriye hükümetiyle imzaladığımız Adana Mutabakatı Türkiye’ye gerektiğinde terör örgütlerini takip etmek için Suriye’ye operasyon düzenleme hakkı tanıyor. Bu çerçevede ilk olarak 2016 Ağustos’unda DEAŞ ve PKK’ya yönelik ilk harekâtımız olan Fırat Kalkanı’nı başlattık. Bazıları Suriye topraklarında ne işi var diyor. Amerika’yı da davet etmedi, sadece Rusya’yı davet etti ama bizim elimizde kapı gibi Adana Mutabakatı var. “

“Tüm bu süreçleri Amerika ile birlikte Rusya ile birlikte en üst düzeyde tesis ettiğimiz temaslarla vardığımız mutabakat ve işbirliğiyle yürüttük. DEAŞ’ın varlığı büyük ölçüde kırılmış olmasına rağmen güney sınırlarımız boyunca bir terör koridoru oluşturma çabaları hiç durmadı. Amacın DEAŞ’la mücadele değil bir başka terör örgütü eliyle Suriye’yi, bölme olduğu açıkça ortadaydı. Asıl dert petrol kuyularıydı. Kimin iştahını kabarttığı da ortadaydı. Bunun üzerine 2019’da Amerika ile de mutabakatı sağlayarak Barış Pınarı Harekâtı’nı başlattık. 

Bugün geldiğimiz noktada ne İdlib’deki ne de Barış Pınarı Harekâtı bölgesindeki güvenli bölge mutabakatlarının gerçek anlamda işlemediğini görüyoruz. Hassasiyetimizi ve kararlılığımızı her fırsatta belirtmemize rağmen Suriye’de anlaşmalara uyulmuyor. Askerlerimize yapılan saldırı Türkiye açısından Suriye’de yeni bir dönemin miladıdır. Askerlerimize karşı taammüden yapılmış bir saldırıdır. Hiçbir şeyin aynı şekilde devam etmesine izin veremeyiz. 76 kişi orada etkisiz hale getirdik. Fazlası var azı yok. Şayet taraflardan biri uymayacaksa bu mutabakatlar niçin yapılıyor? “

“Suriye’deki milyonlarca insanı canımız pahasına savunuyoruz. Bunun için ölen her insanın acısını yüreğimizde hissediyoruz. Elbette bunları yaparken vatandaşlarımızın huzurunu, sınırlarımızın güvenliğini, devletimizin bekasını da gözetiyoruz. Her kim Türkiye’nin Suriye’de ne işi var diye soruyorsa bilin ki ya gafildir ya da taammüden bu ülkenin ve milletin hasmıdır.”

“Suriye’deki gelişmeler bizim hem İdlib’de hem de tüm sınır hattımızdaki güvenlik stratejimizde değişiklik yapmaya mecbur bırakmıştır. İdlib’den kontrolümüz altındaki ülkelere ve sınırlarımıza harekete geçen kişi sayısı bir milyonu aştı. Bu çarpık fotoğrafı düzelterek İdlib halkını evinde yaşamasını sağlamakta kararlıyız. Bundan sonra vardığımız mutabakatların ihlali anlamına gelen hiçbir adıma göz yummayacağız. Öncelikle İdlib’de rejimin gözlem noktalarımızın gerisine çekilmesini dün akşam sayın Putin’e ifade ettim. Şu anda 12 gözlem noktasından ikisi rejim hattının gerisinde kalmıştır. Şubat ayı sonuna kadar geri çekilmelerin tamamlanmasını umuyoruz. Rejim bu sürede geri çekilmezse, Türkiye bu işi bizzat yapmak mecburiyetinde kalacaktır. Bugüne kadar rejimin İdib’de yaptığı saldırıların gerekçesi olarak sunulan ateşkes ihlalleri en başından beri tek taraflı olmamıştır. Suriye’deki en sorunlu grupların ülkenin dört bir yanından getirilerek özellikle toplandığı İdlib’de işlerin kolay yürütülemeyeceğini herkes biliyordu. Rejim nasıl muhalif grupların en küçük bir ihmaline ağır saldırılarla karşılık veriyorsa, bundan sonra da rejimin ihlalleri de askeri unsurlarına dönük olarak mukabil şekilde cevaplandırılacaktır. “

“TSK, İhtiyaç duyduğumuz her an tüm harekat bölgelerinde ve İdlib’de serbestçe hareket edecek gerektiğinde operasyon yürüteceklerdir.”

“HİÇBİR DOSTUMUZLA KARŞI KARŞIYA GELMEK GİBİ BİR NİYETİMİZ YOK”

“Madem terör örgütünün saldırıları garantör ülkeler tarafından durdurulamıyor, öyleyse bizim bu işi bizzat kendimizin yapması kaçınılmaz hale gelecektir. Önümüzdeki günlerde bu çerçevede beklediğimiz adımların atılmaması halinde Barış Pınarı bölgesinde başlattığımız harekâtı sağ, sol ve alt taraftan sürdürmekte tereddüt etmeyeceğiz. Türkiye’nin Suriye’deki güvenlik ihtiyaçları karşılanana kadar Türkiye’nin izleyeceği yeni yol işte bu şekildedir. Bizim hiçbir müttefikimizle hiçbir dostumuzla karşı karşıya gelmek gibi bir niyetimiz , amacımız kesinlikle söz konusu değildir.”

“RUSYA’DAN BEKLENTİMİZ SURİYE’DEKİ HASSASİYETİMİZ ANLAMASIDIR”

“Rusya ile olan dostluğumuzun ve işbirliğimizin sürmesine özel önem veriyoruz; ticaretten turizme, savunma sanayisinden enerjiye kadar derin ilişkilerimizin olduğu Rusya’dan beklentimiz Suriye’deki hassasiyetimizi anlamasıdır.”

TRUMP’IN PLANINA TEPKİ

“Kudüs konusunda duruşumuzla Hristiyanların ve bir kısım Musevi’nin de hakkını savunduk. ‘Yüzyılın Anlaşması’ barış değil, işgal ve ilhak planıdır.”

“Açıklanan planın yegane hedefi 70 yıldır aralıksız süren İsrail’in işgal, yıkım ve gasp politikalarına meşruiyet kazandırmaktır. Filistin toprakları 1947’li yıllarda neydi bugün ne? 1947 öncesi haritayı görüyorsunuz. 1947 öncesi Filistin topraklarının durumu böyle. Şu anda yapılmak istenen Filistin topraklarının İsrail toprakları haline getirmek. Şu anda yapmak istedikleri İsrail’i bu hale getirmek. Ne yazık ki Filistin’i de İsrail’in o zamanki haline dönüştürmek. Bu BM’e de gelecek. Tartışmasını yapacağız o ayrı bir mesele fakat kendileri de birbirlerine düştüler.”

ERDOĞAN: AMERİKA GEREK ŞAHSIMA GEREK İSTİHBARAT BAŞKANMA YÖNELİK TEHDİTLER SALLIYOR…

“Şimdi buradan soruyorum akıl vicdan ahlak sahibi hangi kimse bu vahşete rıza gösterir? Evlerine kavuşma hayaliyle duran Filistinlilerin kendi topraklarına dönme hakkının olmadığını söylüyor bu plan. Neredeyse orada kalacaklar. Bunlar birer işgalci. Demek ki Trump bu işgalcilerin arkasında duruyor. Kudüs ve Filsitin’in göz göre göre İsrail’e peşkeş çekilmesini kim izin verebilir!”

“Türkiye olarak Fislitin’i işgal, Kudüs’ü gasp etme anlamına gelecek bu planı hemen reddettik, tepkimizi açıkça ortaya koyduk.”

“Şu anda maalesef Amerika gerek şahsıma gerek istihbarat başkanıma yönelik tehditler sallıyor. Daha da ileri Türkiye’deki bazı finans kuruluşlarını da tehdit altına alıyor. Ne yaparsanız yapın bunu kesinlikle başaramayacaksınız. Filsitin’de o kadınların direnişi karşısında bize düşen onların en az onların direnişi kadar dik durmaktır. Bunu başarmamız lazım. Çok büyük paraları olabilir, çok büyük silahları olabilir ama biz şunu biliyoruz; nice az inanmış toplulukları inanmamış kalabalıkların üzerine galip kıldık diyor.  Planla ilgili ikircikli ifadeler kullanan kimi devletler de kamuoyundan gelen tepkiler karşısında farklı tutum almaya başladı.”

“TÜM MİLLETVEKİLLERİ ESKİ GENELKURMAY BAŞLANI İLKER BAĞŞBUĞ’A DAVA AÇMALI”

“Türkiye’de milli iradeye ve TBMM’de sürekli tuzak kuran sürekli bu yüce kurumu yıpratmaya çalışan bir zihniyet var. Zahirde demokrat görünen ama aslında faşistin önce giden jakoben zihniyetin yeni bir oyunuyla karşı karşıyayız. Suça karışmış asker kişilerin sivil mahkemelerde yargılanabilmelerinin önünün açılmasıdır. TBMM bu önemli düzenlemeyi 25 Haziran 2009’da grubu bulunan 4 partinin ittifakıyla gerçekleştirmişti. Bu partilerden biri de CHP’dir. Malum, durmuş saat bile günde iki defa doğruyu gösterebilir. O dönem CHP her nasıl olmuşsa bu konuda doğru bir tutum sergilemiştir. Hatta bu düzenleme ile ilgili AKP Grup Başkanvekilleriyle görüşmeye gelenlerden biri de Kılıçdaroğlu’dur. Bu düzenleme komisyon ve genel kuruldan geçip kanunlaşmıştır. Sayın Elitaş neredesin? İyi bilir. Düzenlemenin amacı darbelere zemin hatırlayan hukukun işlemesinin önüne geçen yanlış bir uygulamanın düzeltilmesidir. Suç işleyen kişinin asker kimliğinin ona ayrıcalık tanımasının ne hukukta ne de demokraside yeri zaten olamaz. Dönemin Meclis tutanaklarına komisyon genel kurul görüntülerine baktığımızda CHP’liler başta olmak üzere tüm Meclis’in bu düzenlemeyi desteklediğini görüyoruz. Meclisimizin gayet doğru bir karar verdiğini düşünüyoruz. Zaman zaman yanlış değerlendirmeleriyle kamuoyunun önüne çıkan eski bir genelkurmay başkanı, kendisini gayet iyi tanırım, bu düzenlemeyi bahane ederek Meclis’imizi toptan itham eden bir takım açıklamalar yapmıştı. Ben özellikle kendi grubumuza sesleniyorum, hepiniz süratle dava açmalısınız. Meclis’in yasama yetkisini dışarıdan birilerinin kalkıp da atıp tutmak suretiyle yere çalmaya hakkı yoktur. Maalesef bu açıklamalara CHP’den ve diğer partilerden destek vermiştir, daha önce aksi kararı aldıkları yönünde. FETÖ gölgesi sürülmeye çalışılması en hafif tabiriyle meclise saygısızlıktır. Bu düzenlemeye destek evren tüm milletvekillerinin böyle bir ithama maruz bırakılması yasama dokunulmazlığına ve milli iradenin temsilcilerine yönelik gayet bilinci bir saldırıdır.

Süratle bu parlamentonun hukukunu hep beraber korumamız lazım. Bu hukukun gereği neyse bunu yapmamız lazım. Meclis’i ve milletvekillerini aşağılayarak sadece vesayet zihniyetine hizmet edebilir. Bu boru göstermeye benzemez. Parlamentonun hukuku boruyla sindirilemez.

Emekli bir askerin peşine düşüp yasama dokunulmazlığını izama yeltenenler herhalde kendi geçmişlerinden utanıyorlar. Aksi takdirde böyle bir yanlışa düşmezlerdi. CHP’nin geçmişinde hatalar vardır ama müsterih olsunlar bu konu göğüslerini gere gere savunabilecekleri bir meseldir.