Ocak medya köşe yazarı Veysi Dündar, bugün “Üzeyir Bey, Adnan Menderes’e Ne Söylemişti?” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Dündar yazısında “Tüm devleti arkasına aldığı halde, bir özel kuruma vasiyet hukukuna taarruz etmek adil
Hafta başında Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplanan Merkez Karar Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısında, İş Bankası'ndaki 'CHP hisselerinin' Hazine'ye devri konusunda yasal düzenleme için çalışma yapmak üzere bir komisyon kurulması kararlaştırılmıştı. Ocak medya köşe yazarı Veysi Dündar, bugünkü köşe yazısında “İş Bankasının CHP tarafından temsil edilen paylarının Menderes döneminde ve 12 Eylül’de Atatürk mirasına aykırı olarak, Hazine’ye aktarımı her defasında yanlış hesabın Bağdat’tan dönmesi gibi düzeltmeye tabi olmuş. AKP özellikle son seçimlerde CHP’ye karşı aldığı ağır yenilgiye rağmen, bu partiden rövanş almak için İş Bankası üzerinden tartışmaya girmekte çekince görmüyor” dedi.
Veysi Dündar'ın bugün yayınlanan köşe yazısı şöyle:
Üzeyir Avunduk, Demokrat Parti İstanbul il başkanıdır. Menderes döneminde İş Bankasının CHP paylarına devlet el koyar. Üzeyir bey de, Umum Müdür yapılır bankaya.
Aradan zaman geçer, bir gün Üzeyir beyin telefonu çalar. Arayan Menderes’tir. Aralarında şöyle bir konuşma geçer :
– Üzeyir bey işler nasıl gidiyor?
– Çok iyi efendim. Gayet iyi.
– Bize göre öyle değil Üzeyir bey!
– Neden?
– Arkadaşlarımız şikayet ederler. Talepleri olmamaktadır.
– Efendim siz şu anda Demokrat Parti il başkanı ile değil, İş Bankası Umum Müdürü ile görüşüyorsunuz. Gayet doğal ki, bankanın çıkarları ne gerektiriyorsa o yapılmaktadır.
1950’lerden yansıyan bu anekdot bugünlerde güncelliğini muhafaza ediyor.
Türkiye’nin sürreel gündeminde Üzeyir Avunduk gibi idealist devlet ve iktisat adamlarını bulur muyuz bilinmez. Yine de umudu yitirmemek, enseyi karartmamak gerek.
İş Bankası için Rahip Brunson/ Cemal Kaşıkçı gibi gündemlerin yoğun olduğu zamanda köpürtme yapıldığında kaleme aldığım yazı tazeliğini koruyor.
Bu defa Rahip yok ama aslında neredeyse iktidarın neye atsa elinin boş kaldığı dönemdeyiz.
FETÖ tartışmasından, dış politikaya, ekonomiden spora, basından çevreye, doğal afetlerden adalete hemen hiçbir çark doğru dönmüyor.
Belli ki tehlike anında kırılacak camın içinde hep aynı formül var. İşler sarpa sarıp gündem bittiğinde çekmeceye konulmuş zarfta benzer hikaye yer alıyor.
Temettüsünü zaten Cumhurbaşkanlığının aldığı bir hissedarlıktan yola çıkarak, kemale ermiş bir Dilipak’a dahi elini ovuşturacak kadar heyecan yaratan hikaye uydurmak için bayağı çaresiz kalmak gerek.
Atatürk’ün temettü gelirini zaten devlet kurumlarına bıraktığından habersiz olacak ki, bundan başka bir devlet kurumuna pay veren Dilipak’ın, ironik olmaktan çok sarkastik görünen önerisi ise, zaten yeterince kutuplaşmış bir ülke için fazlasıyla provokatif.
Kuruluş sermayesinin etrafında dönen şehir efsanesine bakarsak; sermayenin kaynağı Kurtuluş Savaşı için gönderilen Afgan parası imiş. Hadi Kurtuluş Savaşı kazanılmamış olsa diyeceğiz ki, Atatürk parayı İş Bankası’nı kurmak için kenara atmış. Osmanlı Bankası’nda vadeli mevduat olarak tutmuş da zamanı gelince çekip bankaya sermaye etmiş.
Ülkenin tek yerli özel bankasını kısmi de olsa devletleştirmek isteyen iktidarın argümanı, partinin bankası olur muymuş?
Vakıfbank’ın Yönetim Kurulu Başkanı eski AKP’li Abdülkadir Aksu, Yönetim Kurulu üyesi ise eski AKP’li Sadık Yakut’tur. Ziraat Bankası Yönetim Kurulu üyesi eski AKP’li Faruk Çelik, Cumhurbaşkanı Danışmanı Gülnur Aybet, Memur Sen Başkanı Mahmut Kaçar, Halkbank Yönetim Kurulu üyeleri, eski borsa başkanı Himmet Karadağ, Eski Başakşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal’dır.
Şimdi kamu bankalarının üst düzeyinde bunca eski AKP’linin varlığı bu bankaları AKP’nin bankası yapar mı yapmaz mı bunu tartışmak lazım.
İş Bankasının CHP tarafından temsil edilen paylarının Menderes döneminde ve 12 Eylül’de Atatürk mirasına aykırı olarak, Hazine’ye aktarımı her defasında yanlış hesabın Bağdat’tan dönmesi gibi düzeltmeye tabi olmuş.
AKP özellikle son seçimlerde CHP’ye karşı aldığı ağır yenilgiye rağmen, bu partiden rövanş almak için İş Bankası üzerinden tartışmaya girmekte çekince görmüyor.
Bununla beraber müthiş bir çelişkiye de imza atıyor. Madem CHP bu kadar başarısız ve bastığı yerde ot bitmiyor. Nasıl oluyor da CHP’nin içinde olduğu İş Bankası bunca ekonomik krize karşın başarıyla yoluna devam ediyor.
Yoksa AKP’nin iddia ettiği gibi CHP o kadar da başarısız bir parti değil mi?
CHP İş Bankasına müdahale ediyor ve banka başarılı oluyorsa bu CHP’nin hanesine artı puandır.
Tam tersine ortada müdahale yoksa ve banka bu yüzden başarılı ise o zaman da eleştirilecek durum yoktur.
Başa dönersek; Demokrat Parti kendi uygulamasına rağmen yetiştirdiği liyakatlı devlet adamı ile, İş Bankası harcına katkı sağlamış ve hayırla yad edilmeyi hak etmiştir.
Emsali Üzeyir beyin şövalye ruhu olan AKP’nin İş Bankası üzerinden, CHP ile hesaplaşmaya çalışması en hafifinden acziyettir.
Tüm devleti arkasına aldığı halde, bir özel kuruma vasiyet hukukuna taarruz etmek adil değildir.
“Adalet ise Mülkün Temelidir.”