Türk siyasetçi, yazar ve gazeteci Hakkı Öznur, hukuk doktoru Avukat İrfan Sönmez'in son kitabı ‘Self-Determinasyon Ayrılma Girişimleri ve Kürtler’i ve İrfan Sönmez'i yazdı.
'İlk defa bilimsel bir çalışmada Türkiye Kürtleri ve self determinasyon hakkı bu çapta incelenmiştir' diyen Öznur, 'Etnikçiliğin peşine takılanların bu kitaptan alacakları çok ders ve öğrenecekleri çok bilgi var.' ifadelerini kullandı.
İşte Hakkı Öznur'un 'İRFAN SÖNMEZ’İN SON KİTABI VE SÖNMEZ ÜZERİNE NOTLAR' başlıklı yazısı:
Aziz ülküdaşım, dava arkadaşım, hukukçu – yazar Dr. İrfan Sönmez, Türk fikir ve siyasi hayatına katkı sağlayan çok değerleri eserlerini peş peşe yayınlamaya devam ediyor.
Dr. Sönmez’in ilk kitabı 'Ana Dille Eğitim ve Milliyetçilik', ikinci kitabı 'Kürt Sorunu mu Devletleşme Sorunu mu?' üçüncü kitabı ise ‘Self-Determinasyon Ayrılma Girişimleri ve Kürtler’ ismini taşımaktadır.
İlk defa bilimsel bir çalışmada Türkiye Kürtleri ve self determinasyon hakkı bu çapta incelenmiştir. Etnikçiliğin peşine takılanların bu kitaptan alacakları çok ders ve öğrenecekleri çok bilgi var.
Her üç eser de alanında önemli, kıymetli ve birbirini tamamlayan akademik çalışmalar... Ve bu üç eserin mutlaka okunması gerekiyor. Çünkü bu alanda, üzerinde ciddiyetle durulması ve faydalanılması gereken bilgi yüklü ve çözümler sunan kitaplar.
İlk kitabında ana dilde eğitim taleplerinin arka planına ışık tutan Sönmez,dilin ulus inşasındaki önemini beliğ bir şekilde ortaya koymuş, bu tip taleplerin masum olmadığını sadece insan hakları ekseninde ele alınamayacağını göstermişti.
İkinci kitabı Kürt Sorunu mu, Devletleşme Sorunu mu adlı eserinde ise Kürt sorunu diye takdim edilen sorunun aslında bir devletleşme talebi olduğunu, tedbirinin de buna göre alınması gerektiğine işaret etmişti. Gerçekten de dil alanında bir çok düzenleme yapılmasına rağmen ne terör olaylarında bir tavsama oldu ne de etnik ayrılıkçıların şikayet listesi değişti. Sönmez, düşüncelerini, dünyada benzer tecrübeleri yaşayan ülkelerden örnekler vererek temellendirdiği için okuyucularına son derece ufuk açıcı bir perspektif sunuyor. Ona göre etnik ayrılıkçılığın arkasındaki esas motivasyon milliyetçiliktir ve etnik bir gurup milliyetçilik yapıyorsa devlet talep ediyor demektir. Bu münasebetle ayrılıkçılıkla mücadelenin bir veçhesinin de milliyetçiliğin ateşinin düşürülmesidir. Bu olmadığı takdirse askeri alanda kazanılan başarılar alana yansımayacak, bu bataklık kendi teröristini üretmeye devam edecektir.
Sönmez'in son kitabında,Ulusların kendi kaderini tayin hakkı etnik kalkışmalarla karşı karşıya kalan ülkelerde en çok konuşulan konuların başında geldiğini vurguluyor ve bu konunun bir gün bizim kapımızı da çalabileceğini söyleyerek idarecileri uyarıyor.
Altınordu Yayınlarından çıkan 371 sayfalık ‘Self – Determinasyon Ayrılma Girişimleri ve Kürtler’ adlı kitap 3 bölüme ayrılıyor ve alt başlıklarla konu derinleştiriliyor.
Sönmez’in yazmış olduğu kitaplara baktığınızda çok ciddi okumalar yaptığını, entelektüel hayatı ve güncel gelişmeleri yakından takip ettiğini batı ve doğu literatürüne hâkim olduğunu, ortaya koyduğu analiz ve tespitlerde 21. yüzyılda yaşanan siyasi, sosyal, etnik, mezhepsel, kültürel çatışmaları ve ayrışmaları yakından izlediğini, çözüm perspektifli gerçekçi yaklaşımlarda bulunduğunu görürsünüz.
ACILI KUŞAK 78 KUŞAĞI KAHRAMANLAR KUŞAĞIDIR
İrfan Sönmez Elazığlı olup, 78 kuşağına mensup önde gelen ülkücülerdendir. Ölümün kol gezdiği, kızıl namluların kan kustuğu zor ve fırtınalı yıllarda Ülkücü gençlik hareketi içerisinde yer almış, Ege bölgesindeki Ülkü Ocakları’nda sorumluluklar yüklenmiştir. 1975 yılında girdiği Manisa Spor Akademisi’nde öğrenim özgürlüğünü engelleyen ve Ülkücü öğrencileri okullara sokmak istemeyen Marksist- Leninist sol terör örgütleriyle ölümüne mücadele eden ülkücü gençlerdendir. Manisa vb. bazı illerde etkili olan Mahir Çayan çizgisindeki ‘Devrimci Yol’ adlı komünist hareketin gençlik örgütü olan DEV-GENÇ’in bölgede hedefinde olan ülkücülerdendi.Manisa Spor Akademisi’nden devam eden olaylar yüzünden mezun olamadı.
Ardından, 1980'de Elazığ Fırat Üniversitesi tarih bölümüne girmiş, orada da bir yıl okuduktan sonra, 12 Eylül 1980 darbesiyle, on binlerce Ülkücü hareket mensubu gibi gözaltına alınmış, işkencelerden geçirilmiş ve 1981 yılının Eylül'ünde Cunta rejiminin mahkemeleri tarafından tutuklanmıştır.
Bir ihbar neticesinde Ankara’da yakalanarak Konya ve Manisa Ülkücüler davasında yargılandı. 1983 yılında 2 kez idam cezasına çarptırıldı. Ancak dosyası Yargıtay'da bozuldu. Sönmez, on binlerce Ülkücü gibi insanlık dışı işkencelerden geçti. Askeri kışlalar, karakollar, hapishaneler dayanılmaz baskıların yapıldığı mekânlar oldu. Elazığ/Manisa ve Konya'da 76 gün işkencede kaldı. Sehpaların, silahların gölgesinde yargılamalar yapıldı. Evrensel hukuk kuralları askıya alındı.
Sönmez, Türkiye’nin muhtelif cezaevlerinde, Medrese-i Yusufiye’de 10 yıl 4 ay 24 gün yattıktan sonra tahliye edildi.
1983 yılının sonuna kadar idam sehpaları giyotin gibi çalıştı Diktatör. Evren’in her konuşmasından sonra topluma gözdağı vermek için sağdan, soldan gençler asıldı.
İşte o asılanlardan ikisi Halil Esendağ ile Selçuk Duracık idi. İki Ülkücü yiğit asıldığında Buca'da koğuş başkanıydı. Onların şahadete yürüyüşünde yaşananları iki idam başlıklı bir makale ile ilk defa o gündeme taşıdı. Bu konuda İzmir'in uç beyi Mehmet Karanfil'in katkılarını da unutmamak lazım. 1983 yılının Nisan ayına kadar Konya Dutlukır Askeri Cezaevi’nde kalan Sönmez, daha sonra Manisa davasında da yargılandığı için yargılamaların yapıldığı İzmir Buca Cezaevi’ne getirilmişti.
İDAM EDİLEN ŞEHİTLERİMİZİN EN YAKIN TANIĞIDIR
İdam edilen ülkücülerden, şehidimiz Halil Esendağ da Manisa davasının sanıkları arasındaydı. Kendisi gibi idam edilen şehidimiz Selçuk Duracık ile birlikte yargılanmış, idam cezasına çarptırılmışlardı.
Örgütlenmenin ölüme meydan okuma olduğu o dönemde Konya, İzmir Şirinyer Askeri Cezaevi ve Buca sivil cezaevinde yatan ülkücülerin başkanlığını yapan isimlerden biridir.
Önde gidenlerimizden olan şehitlerimizden Halil de, Selçuk da İrfan Sönmez’in Manisa’dan dava arkadaşlarıydı. Sönmez Buca Cezaevi’nden duruşmalara götürülürken Halil ile yaşadıklarını, diyaloglarını demin bahsettiğim iki ülkücü iki idam başlıklı yazısında teferruatıyla dile getirdi.iki yiğit ülkücünün idam sehpasına giderken nasıl boyun eğmediklerini dik durduklarını, Hüseyni bir duruş ortaya koyduklarını onun kaleminden öğrendik. Kanal 24'te yayınlanan Keşke olmasaydı programında onları anlattığı program üç milyonun üzerinde tıklandı.
78 kuşağı acılı bir kuşaktır. Kimilerine göre ise yitik kuşaktır. Çok acılar çektiler. İnandıkları hak davaları, yüce ülküleri, inançları uğruna çok bedeller ödediler. Ölümü göze aldılar, davalarından dönmediler, ölümden korkmadılar. İrfan ülküdaşımızda kahramanlar kuşağı 78 kuşağının mensuplarındandır.Hayatı bir başarı hikayesidir. Diyarbakır Cezaevinde önce hukuk fakültesini kazandı, Ankara Hukuk Fakültesini bitirdi, ardından yüksek lisans ve doktora yaptı ve bu süreçte her biri elmas değerinde 3 kıymetli eseri kültür hayatımıza kazandırdı.
Sönmez, ömrünü, aziz Türkmilletine ve Türk – İslam ülküsüne vakfetmiş,hareketin çilesini çekmiş, inandığı hak dava uğruna, bedeller ödeyen binlerce ülkücüden biridir.12 Eylül’ün ağır şartlarında, işkencelerin, zulmün insanlık dışı uygulamaların devam ettiği cezaevlerinde bile ülkücü duruşunu korudu. Onunla hapis yatmış onlarca taş medreseli ile tanıştım, bir tanesi bile bu değerli ülküdaşımız için bir kem söz söyleyemedi.
Sürekli okuyan, üreten, sorgulayan İrfan Sönmez, Ülkücü hareketin yayın organlarına kaldığı cezaevlerinden fikriyatımızla, misyonumuzla, hareketimizle ülke ve dünya meseleleriyle ilgili makaleler inceleme ve araştırma yazıları gönderirdi.
MUHSİN BAŞKANLA ÇOK YAKIN HUKUKU VE DOSTLUĞU VARDIR
İrfan Sönmez ile çok eskiye dayanan bir hukukumuz ve dostluğumuz vardır. Cezaevinden çıktıktan sonra yine Ülkücü mücadele içerisinde yer almış, MÇP’nin siyasi faaliyetlerine katılmış, ‘Bizim Ocak’ dergisinin düzenlediği konferanslara konuşmacı olarak iştirak etmiştir.
1992 ayrışmasında dönemin Sivas Milletvekili olan şehit liderMuhsin Yazıcıoğlu ile birlikte hareket etmiş, Yazıcıoğlu’nun liderliğini yaptığı“Yeni Oluşum” Hareketi’nin önde gelen isimlerinden biri olmuştu. Muhsin Başkan ile birlikte Anadolu’yu karış karış gezen isimlerden biriydi.Yeni Oluşum Hareketi’nin “Milli Mutabakat” ismiyle ülke çapında düzenlediği toplantılarında Ahmet Er ağabey, Abdürrahim Karakoç ağabey, Ökkeş Şendiller, Hasan Çağlayan, Mahir Damatlar, Mehmet Ekici,Yaşar Yıldırım, Remzi Çayır, Selçuk Özdağ vb. birçok kişilerle birlikte konuşmalar yapmıştır.
Milliyetçi, Ülkücü hareketin önemli isimlerinden, Ülkücü kadroların genç kuşakların yetişmesinde büyük emeği ve hizmeti olandava büyüğümüz, Kaynakçı Baba, rahmetli Ahmet Er ağabeyle birlikte Ege Bölgesi’nde Yazıcıoğlu liderliğindeki harekete çok büyük destek vermişlerdir.
Güçlü bir hitabeti olan Sönmez, Anadolu ve Avrupa’da konferanslara davet edilen isimlerin başında geliyordu.Avrupa'da bir çok konferansa da beraber katıldık.
BBP’yi doğuran, 6 Aralık 1992 günü Ankara’da Yükseliş Koleji Spor Salonu’nda yapılan siyasi kararkurultayında (partileşme kararını alındığı -25 bin kişinin katıldığı toplantı)binlerce kişiyi etkileyen, sistem karşıtı vesayet karşı tarihi sözleri hala dün gibi gözlerimizin önündedir.
BBP TOPLANTILARINDA KİTLELERE HİTAP ETTİ “GÜNDÜZ” GAZETESİNDE YAZILAR YAZDI
Belagati gibi kalemi de güçlüydü.Muhsin Yazıcıoğlu liderliğinde kurulan Büyük Birlik Hareketi’nin yayın organlarında yazılar yazmaya başladı. Önce haftalık olarak 1991 Ağustosunda çıkan “Yeni Hafta” gazetesinde, ardından bu gazetenin 14 Kasım 1994 yılında günlük gazeteye dönüşmesiyle “Gündüz” ismiyle yayınlanan gazetede,gazete kapanana kadar yazılar yazdı.
“Yeni Hafta” ve “Gündüz” gazetesinde rahmetli ağabeyimiz Abdurrahim Karakoç, Yaşar Yıldırım, Dr. Lütfi Şehsuvaroğlu ( Derviş Edip) Ahmet Arslan, Hamdi Kılıç, İrfan Cep, Murat Dereli, Serhan Altıparmak, Servet Avcı, Remzi Çayır, Hayati Tek, Tahsin Yaprak, Hanefi Bostan, Hasan Hüseyin Öz, rahmetli Prof. Dr. Ahmet Hamdi Turgut, Rahmetli Prof. Dr. Turan Güven Doç. Dr. Veysi Erken, Zülfü Canpolat gibi onlarca isim yazılar yazdı. Sönmez hem kendi ismiyle hem de 28 Şubat sürecinde askeri vesayete, bürokratik vesayete karşı çıkan, demokrasiyi ve milli iradeyi savunan, tarih yazan, Büyük Birlik Hareketi’ninyayın organlarında anahtar ismini verdiği köşesinde ‘Ahmet Hüdai’ müstear ismiyle yazılar yazdı.93 ve 28 Şubat sürecindeBAAS zihniyetli,Nusayri kafalı,darbe peşinde koşan demokrasi dışı arayışlarda bulunan katı/laikçi,jakoben,bonapartist, MDD’ci milli ve yerli değerlere düşman çevrelere, zihniyetlere karşıkalemiyle mücadele eden dava arkadaşlarımızdandı.
Siyasi yasağının kalkmasından sonra BBP’de Genel İdare Kurulu üyeliğide yaptı. BBP toplantılarında kendine has üslubu ve konuşmasıyla dikkat çeken isimlerden biriydi.
Milletin adamı, adam gibi adam Muhsin Başkanla çok yakın bir hukuku ve dostluğu vardı. Elazığ’daki düğününde nikâh şahitliğini Muhsin Başkan yapmıştı.
ETNİK MİLLİYETÇİLİK ÇIKMAZ SOKAKTIR
20. yüzyıl fikir akımlarını ve onların 21. yüzyıla yansıyan ideolojik ve siyasi yansımalarını çok iyi incelediğini, analiz ettiğini kitaplarında görüyoruz.
Marks, Engels, Lenin, Stalin, Mao vb. Komünist liderlerin buideolojinin teorisyenlerinin eserlerini, Marksist felsefe ile ilgili kitap ve yayınları okuyan ve yakından takip eden biridir.
İyi okumalar, iyi analizler İrfan Sönmez’e üç kitap yazdırdı. Devamınında geleceği gözüküyor. Zor ve nedametli alanlarda herkes kitap yazamaz. İrfan Sönmez büyük bir emek çalışma ve ilmi disiplinli bu çok önemli eserleri Türk düşünce hayatına kazandırmıştır.
Kitaplarında Fransız İhtilali’nden günümüze dünyadaki milliyetçilik hareketlerini, ayrılıkçı hareketleri, bölücü hareketleri kuyumcu titizliği ile incelediğini,araştırdığını görürsünüz.
Sadece üçüncü dünya ülkelerini değil, Ortadoğu’da Batı dünyasında yaşanan etnik ve mezhepsel çatışmaları, ayrışmaları da bir akademisyen titizliğiyle ele aldığını kitaplarında rahatça görebilirsiniz..Basklar, Katalanlar, Kuzey İrlanda, Peru, Aydınlık Yol ve Tamil Kaplanları vb. gibi...
Marksist-Leninist düşüncenin, İslamcılık akımının milliyetçiliğe, etnisiteye, demokrasiye nasıl baktıklarını kitaplarında,detayları ile ortaya koymaktadır.
‘Self determinasyon’, yâni kendi kaderini tayin hakkı ulusların kendi geleceklerini belirlemesi kavramıdır. Kavram, “Ulusların Kendi Kaderlerini Tayin Hakkı” makalesinde 1913 yılında ilk kez komünistlider Lenin tarafından kullanıldı.
Lenin'in “ulusların kaderlerini tayin hakkı” derken kastettiği ayrılma hakkıdır.SovyetlerBirliği'nin kurucusu Vladimir Lenin, ‘ulusların kendi kaderini tayin hakkı’ (UKKTH) ilkesini öne sürerek bütün ulusların siyasal kaderinin, başka bir ulus tarafından tahakküm altına alınmadan, bağımsız bir şekilde kendi geleceğini tayin hakkını içermesi gerektiğini söyler. Sönmez'e göre bugün bu ilke milli devletleri parçalamak için kullanılmaktadır.
Peki Türkiye Kürtlerinin uluslararası hukuka göre ayrılma hakkı var mıdır. Sönmez bu soruya kitabında tam 100 sayfa ayırmış. Yerli, yabancı kaynakları titizlikle taramış, ortaya çıkan sonucu da okuyucuları ile paylaşmış. Ben burada Sönmez'in hangi sonuca vardığını söylemeyeceğim. Bu Sönmez'in emeğine de saygısızlık olur. Ülke millet bütünlüğü konusunda hassasiyet taşıyan herkesin bu kitapları okuyup, sorunlarımızı ve çözüm yollarını anlaması gerekiyor. Ne diyor değerli Dostum Sönmez, Her yazdığım kitap bir vatan müdafaasıdır.Bu tip eserlere ve yazarlara sahip çıkmamız gerekiyor.Yazar'ın dinamosu okunmasıdır.Bu güzel eserler için aynı konuda yıllardır kalem oynatan biri olarak kendisini hem tebrik ediyor hem teşekkür ediyorum. Kitapları temin etmek isteyenler Ankara'da Dost ve Turhan, internette ise Kitapyurdu,İdefiks ve Sözcü Kitabevi gibi sitelerden temin edilebilir.Dilerim bu emekler boşuna gitmez karşılığını bir kaç baskı yaparak bulur.'