Hürriyet ve istiklale sevdalı, şanlı bir milletin kahramanlık destanı: Çanakkale Zaferi Kutlu Olsun!

Hürriyet ve istiklale sevdalı, şanlı bir milletin kahramanlık destanı: Çanakkale Zaferi Kutlu Olsun!

Bugün Türk tarihinin en şerefli sayfalarını dolduran bir zaferin destanı... Bugün, adına şiirler, kitaplar, marşlar, türküler yazılan her bir gününün, bir ömür anlatmaya değer olduğu Çanakkale Zaferi'nin 105'inci yıl dönümü.  Birinci dünya savaşı içinde ayrı bir yeri olan, tarihin yönünü, bir milletin kaderini değiştiren, yaşama hakkına şerefi ile ulaşan bir ulusun yani Türk milletinin kahramanlık destanı Çanakkale Zaferi'nin şanı bugün tam 105 yaşında. Kutlu Olsun!

Hangi görüşten, hangi ırktan, mezhepten, hangi kimlikten, gruptan olursa olsun Çanakkale Zaferi Türkiye ve Dünya ulusları için büyük bir örnekle adeta 'imkansızın zaferi' olmuş, hemen herkes için anlamını yüreklere ve akıllara altın harflerle yazdırmıştır. 

Bu zaferin, zamanın koşullarında, kağıt üzerinde imkansız olmasına rağmen kazanılmış olduğu, daha büluğ çağına yeni girmiş çocukların savaşa gönüllü katılıp, bu zaferi kazandığı gerçeği, cephanesi bitip de saniyeler sonra öleceğini bile bile, sırf ardından gelecek olan askerler vücuduna siper alıp savaşabilsin diye, makineli tüfek ateşine karşı süngü çekip saldıran mehmetçigin  gerçeği hiçbir zaman hiçbir zihinden silinmeyecek bir gerçeklik olmuştur...

'İmanın ve İnancın Zaferi'

Gazi Mustafa Kemal önderliğinde, Yahya Çavuşlarıyla, Koca Seyyidleriyle, Kınalı Alileriyle, 57.Alaylarıyla Kahraman Türk Ordusunun zaferi olan Çanakkale, son teknoloji silahlarla donatılmış düşman kuvvetleri, kendinden sayıca az olan, türlü imkansızlıklar içinde bulunan, 'Yenilmez', 'Batırılmaz' denen düşman donanmasını, savurmuş imanın ve inancın gücünü dünyaya göstermiştir. Türk'ün vatan bütünlüğü, bağımsızlığı birlikteliği için gerektiğinde neleri göze alabileceğinin en destansı göstergesidir Çanakkale... 

 

43. Alay 1. Piyade Taburu 1.Bölügün yemek listesi bugün bile gözleri doldurmaya yeterken, gün boyu bir kuru ekmek biraz üzüm hoşafı ile bedenini düşmana siper eden binlerce kınalı kuzunun bugünün Türkiye Cumhuriyetinin temelinin attığını, tarihin ve bir ulusun kaderini değiştirdiğini bilmek gururların en büyüğünü yaşatıyor.

Mehmetçiğin bir günlük yemek listesi bugünlere büyük ders verecek şekilde tarihteki yerini şöyle alıyor: 

Çanakkale Savaşı Asker Yemek Listesi:

15 Haziran 1915
Sabah: Üzüm Hoşafı
Öğle: Yok
Akşam: Üzüm Hoşafı
Ekmek: Tam

26 Haziran 1915
Sabah: Yok
Öğle: Yok
Akşam: Yağlı Buğday Çorbası
Ekmek: Tam

18 Temmuz 1915
Sabah: Üzüm Hoşafı
Öğle: Yok
Akşam: Yok
Ekmek: Yarım

22 Temmuz 1915
Sabah: Yarım Ekmek
Öğle: Yok
Akşam: Şekersiz Üzüm Hoşafı
Ekmek: Yok

21 Temmuz 1915?den itibaren ordu emriyle ekmek istihkakı 500 gr?a indirilmiştir. Çünkü un ve ekmek kalmamıştır.

PROF. ORHAN ARSLAN 'ÇANAKKALE'Yİ' ANLATIYOR...

Sitemiz enpolitik değerli köşe yazarlarından Prof. Dr. Orhan Arslan, Çanakkale Ruhu'nu kaleme aldığı bugüne özel yazısında, Avrupa'nın gerçekte kim olduğunu, emellerini, savaşın kaderini değiştiren '26 mayını', Kınalı Ali'yi ve 'Hey 15'li' Türküsünün hazin hikayesini anlattı. 

Arslan, 'Avrupa bir coğrafyanın adı değildir; kurgulanmış, hayal edilmiş, inşa edilmiş kültürel, ekonomik, dini bir dünyadır. Avrupa, ilk defa 1815 Viyana kongresinde, Şark Meselesi (Oryantalizm) meselesini resmen ortaya atmıştır. Şark Meselesi bir Hristiyan-Müslüman mücadelesidir. Şark Meselesi, Türkleri Avrupa ve Anadolu’dan atma projesidir. Lozan Konferansının resmi adı: “Şark Meselesini Görüşme ve Çözme Konferansı’dır. Şark Meselesi, Avrupa’nın ve Avrupalının kafasından hiç çıkmamıştır; bugün bile… 1815’den sonra Osmanlı cephede savaşı kazansa bile, masada hep kaybetmiştir; bugün bile… Onlar kendilerine “Düveli Muazzama” dediler, bu gün de diyorlar… Siyasi sınırlar, imkânlarla ideallerin bileşkesidir; bunu biliyoruz. Türkler 1856 Kırım Savaşı’ndan sonra Avrupa ile hiçbir ittifaka dâhil edilmemiştir; bugün bile…' diyor. 

İşte Orhan Arslan'ın kaleminden '18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi':

O KADAR DÜŞMANLARDIR Kİ, 1914 CİHAN SAVAŞI ÖNCESİNDE:

1. İngiltere’den himaye (manda) talebimiz bile kabul görmemiştir
2. “Oklanmış Avımızdır” diye hiçbir devlet Osmanlıyı ittifaka davet bile etmemiştir. Rusya ise alay etmiştir.
3. ABD: “Türkiye yok ki, elçi göndermeye ihtiyaç olsun” diyebilmiştir.
4. Alman veliahdı: “Türkiye’nin ittifaka alınmasını, Almanya için büyük musibet sayarım” diyebilmiştir.

Kendi aralarında Osmanlı devleti çoktan paylaşılmıştır.

Yalnızlık ve müttefiksizlik en büyük derttir. Peki, ne yapılmalıdır?

Mustafa Kemal: “Topraklarınızı savunacak silahınız yoksa, tarafsızlık mümkün değildir; şimdi artık savaşmak zamanıdır” demektedir.

Savunmasız ölmektense, savunarak ölmek er kişinin harcıdır.

Bu savaş Osmanlı için bağımsızlık savaşıdır, ölüm-kalım savaşıdır.

18 MART 1915 BOĞAZ HARBİ

İtilaf Donanması 18 savaş gemisiyle Saat 10.00'da, boğazı yarıp geçmek üzere gelmeye başladılar.

Saat 12.00 olduğunda Türk tabyaları ağır hasar almış, ama ayakta kalan diğer topçularımızın hedefini şaşmayan mermileri İngiliz AGAMENNON zırhlısının çelik yeleğini parçalamış, INFLEXIBLE zırhlısının komuta köprüsü uçurulmuştu.

Savaşın en şiddetli anları yaşanıyordu. Türk topçuları Boğazı cehenneme çeviriyor, düşman zırhlıları da kıyı şeridindeki mevzilerimizi hallaç pamuğu gibi atıyor, kıran kırana bir savaş oluyordu.

Bu sırada Fransız GAULOIS zırhlısı aldığı ağır yaralarla saf dışı kalmış, yine Fransız BOUVET zırhlısı yırtılan çelik gömleğini yenilemek üzere geriye kaçarken, bir gece önce Yzb. Hakkı'nın NUSRET MAYIN GEMİSİYLE boğaza döşediği mayınlara çarparak 639 personeli ile birlikte karanlık limanın sularına gömülerek kayboluyordu.

BOUVET'in imdadına koşan Fransız SUFFREN ve GAULOIS da aynı akıbete uğramıştır. Saat 15.00'te İngiliz IRRESISTIBLE ve onu takiben 16.00'da INFLEXIBLE ve 10 dakika sonra OCEAN zırhlıları, tam ileri atılacaklarken mayına çarptılar. Böylece 6 saatte 3 büyük zırhlısını kaybeden, bir bu kadarı da ağır hasara uğrayan gemilerini acıyla seyreden Amiral De ROBECK, kalanları kurtarabilme telaşıyla saat 17.30'da boynu bükük çekilme emrini veriyordu.

Çanakkale Boğazında zafer kazanılmıştı.

NUSRET MAYIN GEMİSİ

Nusret mayın gemimiz, 18 Mart Boğaz Savaşından 10 gün önce, gece yarısından az sonra sisli bir havada, kıyıya paralel olarak 100'er metre aralıklarla ve suyun 4,5 metre altına, sessizlik içinde 26 mayın döşer.

Ertesi günlerde, Müttefikler tarafından keşif uçuşları ve mayın taramaları yapılmasına rağmen,  bu mayınlar fark edilmez. Hatta Karanlık Koy'da mayın bulunmadığına dair rapor veren İngiliz Pilot, bu sürpriz mayınların başarısından bir gün sonra mahkeme edilerek kurşuna dizilmiştir. Mahkemenin reisi, pilotun babasıdır.

TARİHİ DEĞİŞTİREN SAVAŞ (26 MAYIN)

İngiliz Başbakanı Churchill hatıralarında diyor ki: 'Birinci Dünya Harbi'nde bu kadar insanın ölmesine, harbin ağır masraflara mal olmasına, denizlerde 5,000 tane ticaret ve savaş gemisinin batmasına başlıca nedeni, Türkler tarafından bir gece önce atılan ve incecik bir çelik halat ucunda sallanan 26 adet mayındır.'

KARA SAVAŞLARINDAN BİR KESİT

“Karşılıklı siperler arası sekiz metre, yani ölüm muhakkak. 

Birinci siperdekiler, hiçbiri kurtulamayarak kâmilen şehit düşüyor. İkinci siperdekiler onların yerine geçiyor.”

İki tarafın toplam kaybı 250 000

SEYİT ONBAŞI: VATAN SAVUNMASINDAKİ GÜÇ

Düşman ateşiyle, tabyalar hasar görmüş, ayakta kalabilen tek top vardı onun da mermi kaldıran vinci bozulmuştu. Seyit Onbaşı büyük bir güçle 215 Okkalık mermiyi üç kez kaldırarak namlunun ucuna sürmüş ve bu kahramanlığı ile Ocean gemisi büyük bir yara almıştı.

KINALI ALİ

Askere giderken annesi tarafından başına kına yakılan Tokat Zile’den küçük Ali, (Sonradan lakabı “Kınalı Ali” olur), annesine mektup yazar: “Başımdaki kınamdan dolayı arkadaşlarım benimle dalga geçiyorlar, kardeşime sakın kına yakma!”

Bu şikâyet üzerine annesinden gelen mektup, ancak şehit olduktan sonra birliğine ulaşır:

“ Oğlum Ali yazmışsın ki, “Kafamdaki kınayla dalga geçtiler, kardeşime de yakma” demişsin. Kardeşine de yaktım. Komutanlarına ve arkadaşlarına söyle, seninle dalga geçmesinler. Bizde 3 şeye kına yakarlar:

1.Gelinlik Kıza; Gitsin ailesine, çocuklarına kurban olsun diye,
2.Kurbanlık Koça; Allah’a kurban olsun diye,
3.Askere Giden Yiğitlerimize; vatana kurban olsun diye...

ÇANAKKALE’DE ALMANLAR

Gelibolu’da 250 000 Türk’ü zayi eden Almanların niyeti, Osmanlıya yardım etmek değil, Türkiye’yi işgal etmekti. Elin Alamanı Türk’e niçin acısındı ki… 

Oraya Alman askeri gelmedi, orada Almanlar ölmedi, sayıları bir iki yüzü geçmeyen subaylar gönderildi sadece. Görevleri savaşı bitirmek değil uzatmak, İngiliz ve Fransız kuvvetlerini Gelibolu’da tutarak Alman cephelerinden uzaklaştırmaktı.

ATALARIMIZ 18 MART 1915’DE ÇANAKKALE DESTANINI YAZARAK; 

1.Yurdumuzu bize ebedi vatan yaptı. 
2.Her hal ve şartta kahraman bir millet olduğumuzu bütün dünyaya gösterdi. 
3.Mustafa Kemal (Atatürk)’ü, hemen sonra başlayacak Milli Mücadele'ye kazandırdı. 
4.Türk milletinin eski kudret ve kuvvetini kaybetmediğini, bu ve buna benzer saldırılar, geçmişte olduğu gibi gelecekte de olursa üstesinden gelineceğinin beraatını sundu. 

ÇANAKKALE’NİN AKİF’İ SESLENİYOR

Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhidi...
Bedr'in Arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
San dar gelmeyecek makberi kimler kazsın
Gömelim seni tarihe desem sığmazsın
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana aguşunu açmış duruyor Peygamber.
 
BU YAZIYI NİÇİN YAZDIM?

Aradan 105 sene geçse bile, “Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela” olan saldırgan istilacılar, amaç ve hedeflerinden zerrece sapış göstermeden niyetlerini gerçekleştirmek için tetikte ve mevzide beklemektedirler.

Kim mi? Hangileri mi? Hepsi, kesin hepsi…

Çanakkale’deki kahramanlığın ve ruhun, genci ihtiyarı bütün 83 Milyon tarafından bilinçli bir şekilde bilinmesini ve taşınmasını arzu ediyorum.  

“HEY ON BEŞLİ” TÜRKÜSÜNÜN HAZİN HİKÂYESİ

Çanakkale Cephesi, sanki bir ölüm değirmeni gibiydi; tükettiği insanlar haddi hesabı aşmıştı. İngilizler şehit olan gençlerimizi, 'çiçeğin tomurcuğu' ve 'vakti gelmeden solan gül goncası'na benzetiyorlardı-

Koskoca bir eğitimli genç nesli yutmasına rağmen, savaş bir türlü doymak bilmiyordu.

Diğer cephelerden asker getirilemediğinden, Harbiye Nezareti bir tebliğ yayınlayarak, 1315 (1897) doğumlulardan, bedenleri gelişmiş, harbe elverişli ve silah kullanmaya kabiliyetli olanlarından müsait bulunanların da kıtalara teslim olmalarını istemişti.

Burada sözü edilen “15’liler”, işte bu 1315 (1897) doğumlulardır. O taze fidanlar, cepheye gitmişler, bir daha hiç dönmemişlerdir.

1315’Lİ GENÇLERİN TÜRKÜSÜ

Hey on beşli on beşli
Tokat yolları taşlı
On beşliler gidiyor
Kızların gözü yaşlı

Bize zaferler nasip eden Rabbimiz. Türk Milletini zaferlerden geri koyma. Biz seni sınırsızca övüyor ve çok seviyoruz Allah’ım.

 

Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı tecrübeli siyasetçi Doç. Dr. Selçuk Özdağ ise 'Milletimiz Seddülbahir, Gelibolu, Arıburnu Anafartalar ve Conkbayırı'nda, yediden yetmişe bütün fertleriyle maddi-manevi fedakarlığın sınırlarını zorlayarak, kendinden silah ve teknik bakımdan üstün olan düşman kuvvetlerini bozguna uğratmıştır. Çanakkale Zaferi, taşıdığı özellikler bakımından hem bizim hem de diğer milletlerin mukadderatını tayin etmiştir. Adeta kahramanlık destanı yazan aziz Türk milleti, Balkan Savaşı?ndan kalma mağlubiyeti üzerinden atarak kazandığı zaferle bütün İslam dünyası ve ezilmiş milletler için yeni bir ışık olmuştur' ifadelerini kullandı. 

'CANIMIZ VE KANIMIZ PAHASINA BU AZİZ VATANA SAHİP ÇIKACAĞIZ'

Türklerin tarih boyunca, hürriyet ve bağımsızlığına düşkünlüğüyle nam salmış; her türlü zorluğa karşı kanı, canı pahasına mücadele vermekten çekinmemiş kahraman bir millet olduğunu ifade eden Özdağ, 'Öyle ki savaşın ardından Britanyalı Devlet Adamı Winston Churchill?ın, 'Türkler, Çanakkale'yi zorlayan çağının en ileri tekniğine sahip güçler karşısına adeta bir kale gibi dikilmişlerdir' açıklaması bunun ispatı niteliğindedir. Bu vatan parçasını canı ve kanı pahasına koruyan Seyit Onbaşıları, Kınalı Hasanları, Saka Hüseyinleri ve vatan toprağı için gözünü kırpmadan kendini siper eden tüm şehitlerimizi rahmetle anıyor, şanlı zaferimizi minnetle kutluyorum' dedi. 

ÖZDAĞ'IN ÇANAKKALE ZAFERİNİN 100. YILINDA MECLİSTE YAPTIĞI KONUŞMA İSE ŞÖYLE; 

TIKLA İZLE https://www.youtube.com/watch?v=n_j_l3pC9aI

 

 

Savaşın Gelişimi ve tarihi

Savaşın her bir detayı anlatmakla yazmakla, okumakla bitmezken, Türk tarihinin kalbinde yer eden Çanakkale Savaşı, İngiltere ve Fransa'nın Çanakkale Boğazını ele geçirmek istemesi ile başlıyor ve tam 8 buçuk ay sürüyor. Türklerin destansı direnişle zafer yazdığı Çanakkale Zaferi'nin özetle gelişmesi ve Nusret mayın gemisinin önemi şu şekilde: 

Birinci dünya savaşı sırasında bütün gelişmelerden sonra yapısı bakımından savaşa elverişli olan Çanakkale Boğazı Türk birlikleri tarafından mayınlandı.  Çanakkale Savaşında savunma düzeni iç, dış ve orta bölgeler olmak üzere 3 gruptu ve komutası miralay Cevat Beydeydi. Savaş ilanından birkaç gün sonra 3 Kasım 1914?te boğazın dış tabyaları yok edilmişti. Yunanlıların İstanbul?a girmesini istemeyen Ruslar 40 bin kişilik bir yardımcı kuvvet göndermeyi teklif etti. Bunun üzerine İngilizler ve Fransızlar boğazları Rusya?ya vermeyi teklif ettiler. Düşman savunma, tabyalarını etkisiz hale getirdiği gibi boğazdaki mayın tarama ve temizleme işini de başarıyla gerçekleştiriyordu. Ama 7-8 Mart gecesi Yüzbaşı Hakkı Bey komutasındaki Nusret mayın gemisi, sezdirmeden liman bölgesine tekrar mayın döşedi. Gerek mayınlar ve gerekse bataryaların atışlarıyla itilaf devletleri birçok kuvvet kaybederek geri çekilmek zorunda kaldı.

Türkler boğazın her iki yakasında güçlerini arttırdı

Osmanlı Devleti ile İngiliz- Fransız donanması Osmanlı Devleti ile savaşa girdikleri Ağustos 1914?ten başlayarak Çanakkale Boğazına giriş-çıkış denetimleri altına almışlardır. Kasım-Aralık 1914?te boğazı savunan Türk tabyaları karşı birkaç saldırı düzenlediler. Ama asıl deniz harekatı19 Şubat 1915?te başladı. 40 gemiden oluşan İngiliz-Fransız filosunun saldırısını Türk topçuları boğazın iki yakasından açtıkları şiddetli ateşlerle geri püskürttüler. 25 Şubat 19515?teki ikinci büyük saldırılarında boğazı savunan dış tabyaları susturmayı başarsalar da iç tabyaların direnmesi karşısında boğaza giremediler. Bu durum karşısında ellerindeki bütün güçleri toplayarak kesin sonuç almak için bir harekât düzenlemeye karar verdiler. Böyle bir gelişmeyi bekleyen Türkler de boğazın iki yakasındaki güçleri arttırdılar. Boğazın sularına çok sayıda mayın döktüler. 18 Mart 1915 gününde başlayan büyük saldırının daha başlangıcında İngiliz-Fransız filosundan dört zırhlı mayınlara çarptı. Bunlardan ikisi battı, ikisi de hareketsiz kaldı. Birkaç küçük gemide kıyıdan açılan ateş sonucu savaş dışı kaldı. Bu gelişmeler üzerine geri çekilmeye çalışan iki Fransız zırhlısı da mayına çarparak ağır yara aldı. Uzun hazırlıklar sonunda giriştikleri savaşın daha ilk gününde böyle bir yenilgiye uğrayınca İngiliz-Fransız filosu Çanakkale Boğazından çekilmek zorunda kaldı.

Anzaklar devreye sokuldu

18 Mart hücumu karadan yardım görmedikçe Çanakkale?den geçilemeyeceğini gösterdiğinden İngiliz, Fransız ve Anzaklardan oluşan 70.000 kişilik bir kuvvet 25 Nisan 1915?te Seddülbahir ve Arı burnu bölgelerinden karaya çıkarıldı. Bu karasal kuvvete 109 savaş 308 taşıt gemisi ve özel çıkartma taşıtları destek verdi. Türk ordusu ise bu kuvvetlere karşı savunma görevini 5. orduya verdi.

İngiltere hükümetinin saldırı baskısı

Bütün bunlara karşın düşman kuvvetleri başarılı olamıyordu. İlk çıkarma günü Mustafa Kemal 17. piyade alayını Conkbayırda durdurdu ve Koca çimen tepesinin düşman eline geçmesini önledi. Ama saldırıların ardı arkası kesilmedi. Mayıs, Haziran, Temmuz ayları boyunca göğüs göğse çarpışmalar sürüp gitti. Ağustos ayı başlarında savaş bir ara durakladıysa da Çanakkale?yi kesin kes geçmeyi amaçlayan İngiltere hükümetinin baskısı sonucu yeni bir saldırı planı hazırladı. Donanmanın ağır saldırısı sonucu yine hezimete uğradılar. Savaş tüm hızıyla sürdü. Deniz üzerinde de devam etti. Türk ordusunun Nurulbahir gemisi battı, Gohcemal vapuru yara aldı. Buna karşın itilaf kuvvetlerinin Galiath zırhlısı batırıldı.

Kanlı siper savaşları başladı

Haziran ayında kanlı siper savaşları başladı. 50.000 kişilik Fransız ve İngiliz ordusu 25.000 kişilik Türk ordusu üzerine top ateşi desteğinde hücuma geçti. Bu hücum Çanakkale?deki en kanlı savaş olmuştur. Çıkarmanın başlangıcından o güne değin Türk ordusu 70 bine yakın kayıp vermişti. Her şeye rağmen düşman ilerlemeyi başaramadı. Yeni hedef Anafartalar platosunu ve Koca çimen?i ele geçirmekti.

Anafartalar Zaferi

İngilizler 6-7 Ağustos 1915?te Arı burnunda yeniden saldırıya geçti ve suvla kıyılarına baskın halinde çıkarma yaptı. Mustafa Kemal?in emriyle başlatılan süngü hücumunun peşi sıra düşman, siperlerinde bastırıldı. Ağır kayıplar verdirilerek geri püskürtüldü. Sonuçta Anafartalar grubu komutanı Mustafa Kemal 9-10 Ağustos?ta Anafartalar zaferini kazanmış oldu. Bu zaferi 17 Ağustos?ta kireç tepe, 21 Ağustos?ta II. Anafartalar zaferleri takip etti. Başlangıçta 3 gün içinde Çanakkale Boğazını geçeceklerini sanan itilaf devletleri Bunu başaramadığı için çok ağır kayıplar vermişti. Bu savaşlar Mustafa Kemal?in askeri deha ve yeteneklerini ortaya çıkarması açısından büyük önem taşır. O, bu savaşları tarihin en çetin savaşları olarak nitelemiştir. Savaş yorgunluklarına eklenen ağır bir sıtma da bu sırada Mustafa Kemal?i çok hırpaladı. Buna rağmen kesin sonucu alamadan Çanakkale?den ayrılmak istemiyordu. 21 Ağustos savaşlarından sonra bütün cephede saldırıya geçerek düşmanı denize dökmek istedi. Bunun için ikmal ve desteğe gereksinimi vardı. Fakat ordu komutanlığı asker olmadığı gerekçesiyle Bu saldırıya izin vermedi. Bunun üzerine Mustafa Kemal grup komutanlığından istifa etti. İstifası kabul edilmedi. Mustafa Kemal?in istifa talebi hava değişimine çevrildi. Üzüntü içinde ve hasta olarak Döndüğü İstanbul?da İngilizlerin bir gece sessizce Gelibolu yarımadasını boşaltıp çekildiklerini öğrendi. Mustafa Kemal bu olaydan sonra rütbesi albay oldu ve askeri alanda ilerlemeye devam etti.

Tam 8 buçuk ay sürdü

Çanakkale savaşları 8, 5 ay sürdü. I. Dünya Savaşının en kanlı çarpışmalarından biri olarak tarihe geçmiştir. Savaş iki büyük kayıplara neden oldu. İtilaf devletleri, Çanakkale?ye önce 70 bini kişi göndermişlerdi, Sonradan 500 bine çıkarıldı. Bunun 400 bini İngiliz, 79 bini Fransız ordusundandı. İngilizlerin kaybı 115 bini ölü, yaralı, esir ve memleketine gönderilen 90.000?i hasta olmak üzere 205 bindi. Fransızların kaybı 47 bindi. Türklerde ise ölü, yaralı ve hasta sayısı 253 bin 300?ü buldu. Bu savaşlar siyasal bakımdan da önemli sonuçlar getirmiş, İngiltere ve Fransa müttefikleri olan Rusya?ya yapmayı düşündükleri yardımı gerçekleştirememişler, Bu da Rusya?nın savaş gücünü önemli ölçüde azaltmış ve 1917?de Şubat ve Ekim devrimlerine yol açan etkenlerden birini oluşturmuştur. Çanakkale savaşında Türklerin itilaf devletlerine karşı gösterdikleri insanüstü çaba sonunda I. Dünya savaşının seyri değişti ve savaşın uzamasına neden oldu. Çanakkale savaşının sonucunda Türklerin kendilerine olan güvenleri artmış ve savaşa daha çok sarılmışlardır. Kazanma azimleri artmıştır. Çanakkale manevi olarak Milli mücadelenin kaynaklarından biri olmuştur. Mustafa Kemal Çanakkale savaşından sonra Dünya tarafından tanındı.

'Evlerimize yürüyerek gittik...'

Büyük dedelerin 'savaş sonrası yürüyerek evlerimize gittik' sözü ise Türk Milletinin hangi koşullarda, hangi şartlarda, vatanı, milleti, bayrağı, ezanı, toprağı için direndiğinin en net özeti oluyor. 

 

kaynak: tahtakalem.net/ Selçuk Özdağ/ Orhan Arslan

haber: enpolitik/ Melek S. Tunç