Veysi Dündar: Toplum mühendisleri ders başında...

Veysi Dündar: Toplum mühendisleri ders başında...

MEB tarafından programı hazırlanan uzaktan eğitimin ilk gününde Adnan Menderes'in idam görüntülerinin çocuklara izletilmesi toplumda ve ailelerde büyük bir tepki yaratmışken, Ocak medya köşe yazarı Veysi Dündar konuya eğilirek, 'Toplum Mühendisleri Ders Başında' dedi.  'Menderes’in idamının ucuz bir prodüksiyonla animasyon versiyonunu uzaktan eğitimin ilk gününde çocuklara seyrettirmeyi başaran yapımcının ticari zekasına şapka çıkardım.' diyen Dündar, Ziya Selçuk'un 'güveniyorum' dediği ekibi sorguladı.  İşte Dündar'ın yazısının tamamı: 

'Sonuçta ‘Korona Günleri’ndeyiz. Para aslanın midesinde değil pankreasında. Bu zor zamanda animasyonunuzu TRT gibi devlet kurumuna satıp hem de çocuk kitleye seyrettirecek şekilde pazarlayabildiyseniz, alkışı hak edersiniz.

“Başvekil Son 24 Saat” rahmetli Aydın Menderes vefat etmese çekeceğim filmin adıydı. Aydın beyin ölümüyle projem rafa kalktı. Adnan Menderes’in her ölüm yıldönümü biraz da bu hayalimin havada kalması nedeniyle benim için özeldir.

Eğitimde online ilk günün memleketin klasik ve arkaik sağ-sol ayrışmasına ithaf edilmesine şaşıracak değilim.

Her ne kadar Ziya Selçuk bu görüntü için; ”Bu yoğun süreçte üzülerek ifade ediyorum ki, görev dağılımında kendilerine güvenerek denetleme ihtiyacı duymadığım ekibin, hazırladığı etkinlik saati görüntülerini, ben de onaylamıyorum ve çocuklara uygun olmadığını düşünüyorum. Gözden kaçırdığım bir kaç dakikalık bir görüntünün, üzerine titrediğim sisteme verdiği zararı konuşuyor olmanın, ne kadar rahatsız edici olduğunu anlatamam” ifadesini kullansa da, bu ifadenin tam olarak manasını çözebilmiş değilim.

Kendilerine güvendiği ekibin denetlemeden muaf olduğunu ifade eden Sn. Bakan’ın, en güvendiği ekibi dahi tanımadığı anlaşılıyor. Karşımızda çocuklarımızı emanet ettiğimiz Eğitim Bakanı ve onun denetimden münezzeh güvenilir ekibi.

Sonuçta Türkiye’de yeterince zaman geçirmiş insanlar olarak; böyle bir animasyonu eğitim programı içine yerleştirmekten çekinmeyen ekibin, ideolojisini test etmeye de ihtiyaç duymayız.

Ziya Selçuk sırtını dayadığı ekibin kendisini açık düşürmesine karşılık nasıl bir yaptırım uyguladığını ifade etmiyor. Ancak tahminim o ki ortada yaptırım falan yok.

Türkiye uzun süredir devam eden ideolojik kamplaşmayı, eğitim alanına çekinmeden süren bir anlayışı, hem de dünyanın başına bela olan virüs günlerinde dahi yaşamaya devam ediyor.

İktidarın saflarını sıklaştırma konusundaki ezberi ve reflekse dayalı yaklaşımının bir örneğini daha yaşadık.

Ziya Selçuk tasvip etmediğini ifade etse de amacın ülkenin fikri tahakkümü olduğu açıktır.

Zamanında TRT2 yeniden açılırken yazdığım satırları anımsatmak isterim: 
“TRT gerçekten yeniden TRT2 seyrettirmek istiyorsa; benim önerim Saadet Özen’le beraber, (geçmiş) TRT2 programlarını bir süre yayınlasın. Zaman içinde seyrede seyrede belki tarafgir olmayan, toplumu yeniden dizayna ve mühendisliğe tevessül etmeyen yayıncılık neymiş öğrenirler. Onu saymazsan ha TRT1 ha 2. Farkı belki sadece fiyatı.”

Toplum mühendisliğine soyunan ve bunu TV ile yapacağına kani olan iktidar anlayışı için; bütün çocukları bir arada bulduğu bir yayın akışından daha iyi fırsat olamazdı. Bu fırsatı kullanmaktan çekinmeyen kadroya, Ziya Selçuk neden o kadar güvendi bilemeyiz. Bildiğimiz o ki Ziya Selçuk bir iş adamı olarak gayet akıllı bir insandır.

TRT2’nin açılışına dair ikinci yazımı da şu cümleyle bağlamıştım :
“Akıllı insanlar aynı şeyleri yapıp farklı sonuç elde etmeyi beklemezler. Türkiye’nin akla ihtiyacı var. AKP’nin ise tek bir şey yapması gerekiyor: U dönüşü yapacak ve gittiği istikametin tam zıddına sürecek.
U dönüşü yapmak için biraz manevra gerekir. Manevrayı bekleyebiliriz. Ama sadece bir süre.
Sonuçta tv kumandasında düğme çok.”

Ziya Selçuk’un güvenip çocuklar için açılan eğitim kanalını emanet ettiği kadronun; hem eğitim hem siyaset ile bir taşla iki kuşu indirmeyi hedeflediği aşikar.

RTÜK’ün Can Ataklı için daha toplanmadan karar aldığı ortamda, Milli Eğitim Bakanı’nın eleştirisinden motive olmasını da beklemiyoruz.

Can Ataklı’nın ideolojik tahakkümü teşhis eden tavrını sert bulanlar, onu anında yargıladı ve infaz etti.
Can Ataklı’ya ilk taşı günahsız olanlar atsın.
Aleni bir siyasi kamplaşma amacı güden yayın için muhalif kesimlerden eleştirilerden öteye giden bir adım olmadı.

İktidar uslanmaz bir çocuk gibi bildiğini okumaya devam ediyor.
Korona günlerinin ağır gündeminde dahi siyasi yatırıma zaman bulan kadrolar devlet televizyonunu parsellemiş.
İnsanlar canının yarınki ekmeğinin derdinde, birileri topluma mesaj derdinde.
Yazık ki ne yazık.'