'18 yıldır aynı gemide olduğuna inanan halk, ilk defa gemilerin farklı olduğunu idrak ediyor olmalı'

Enpolitik köşe yazarı Fatma Maraş, tüm dünyayı sarsan Kovid-19 salgınını Türkiye açısından değerlendirdi. '18 yıldır lideriyle aynı gemide yolculuk yaptığına inanan halk, ilk defa farklı gemilerde  bulunduğunu bugünlerde idrak ediyor olmalı' diyen Maraş, 'Kendi OHAL'ini ilan eden Saray,  halka da  OHAL'ini  kendisinin ilan etmesini öneriyor, halkın sefalet, hastalık, ekonomik faturasını üstlenmemek için. Zaten halkın eve çekilmesini kolaylaştıracak ekonomik destek de verilmiş değil.  İçinde bulunduğumuz durum komedi gibi bir şey' diyerek sorunun en can alıcı noktasına dikkat çekti. 

İşte Fatma Maraş'ın bugünkü yazısının tamamı: 

'Liderimiz sarayda Korona virüsten  saklanıyor. Bazı bakanlarıyla, karşısına koyduğu televizyon ekranı üstünden iletişim kuruyor.  Ya da  bir başka masaya  aldığı bazı bürokratlarla konuşuyor.  Aynı masada oturttuğu Berat Albayrak, İbrahim Kalın, Fahrettin Altun gibi isimlerle de arasına,  tıp doktorlarının belirttiği mesafeden daha fazla  uzaklık  koymayı da ihmal etmiyor. Yaniki kendisini karantinaya  almış durumda. Artık Ak Saray'da toplantı yapılmıyor. Toplantılar bir zamanlar  güvenlik endişesiyle  beğenilmeyerek terk edilen Çankaya Köşkü'nde yapılıyor.  Başkan'ımızı ne cuma namazında, ne parti mitinginde, ne de TV ekranında görüyoruz.  Kovid 19'dan herkesten daha çok korktuğu açık. Hani, kefenimizi giyip çıkmıştık bu yola, ve de  ölümsüzlüğü tatmıştık, bize ne yapacaktı ölüm ya...

Fakat , halkın evde istirahata çekilme gibi bir lüksü yok, olamaz da.  Kişi kendi OHAL'ini ilan etse ne yiyecek ne içecek, faturaları nasıl ödeyecek, kirayı kim karşılayacak? Kişinin ilan ettiği kendi OHAL'ine bağlı olarak  işe gidemeyen gencin, işten atılınca işsizliğinin sorumlusu kim olacak? İşte doğacak sorunları kişinin kendi  sırtına yüklettirmenin  en garanti yolu:  Lideri örnek alarak  eve kapanma kararını kişinin kendisinin vermesidir.

Kendi OHAL'ini ilan eden Saray,  halka da  OHAL'ini  kendisinin ilan etmesini öneriyor, halkın sefalet, hastalık, ekonomik faturasını üstlenmemek için. Zaten halkın eve çekilmesini kolaylaştıracak ekonomik destek de verilmiş değil.  İçinde bulunduğumuz durum komedi gibi bir şey.

Liderler  virüsü kapmış dahi olsalar, bulaştırıcılığı izole ederek her gün belli saatlerde halkın karşısına çıkarak  o gün için virüs kaynaklı olan bitenleri halkıyla paylaşmak  zorundadırlar.  Halk bunu bekler. Üstelik liderler, kendisine uyguladığı koruma önlemlerinin aynısını  halkına uygulamakla mükelleftirler . 'Ben kendimi virüsten koruyayım, siz de başınızın çaresine bakın!' davranış biçimi hiç bir ülke liderine yakışmaz.

18 yıldır lideriyle aynı gemide yolculuk yaptığına inanan halk, ilk defa   farklı gemilerde  bulunduğunu bu günlerde  idrak ediyor olmalı. Siyasiler arazi olmuş. Meydanda sadece  Korona' dan önce  adını bile çoğumuzun bilmediği  Sağlık Bakanı Fahrettin Koca var. Elinden geleni yapıyor. Belli ki o da çaresiz.   Halk karnı aç, sırtı çıplak, su alan  Korona'lı   bir gemiye bindirilmiş durumda;  ne yapacağını bilmez olmuş. Memurundan, işçisinden, sanayicisine kadar herkes ağzına kadar dolu otobüs ve dolmuşlara binerek işlerine gitmek zorundalar.  Bu esnada  topladıkları Kovid19'u evden çıkma yasağı olan  yaşlı anne ve babalarına da getirmeyi ihmal etmiyorlardır(!)  Bu nasıl bir sosyal izolasyon?

Halkın çoğu Aralık 2019'da Korona 'ya yakalandı; ve ağır bir grip geçirdiğini zannetti.  Kendimin de bunlardan biri olduğunu  düşünüyorum.  Çünkü hayatım boyunca hiç bu kadar ciğerlerimi acıtan bir gribal durum yaşamamıştım.

Herkes son yolculuğuna sevdikleri tarafından uğurlanmak ister. Korona'dan ölenlerin  kendisi,  iki üç tane, maskeli eldivenli  belki de  yakını bile olmayan insanlar tarafından kireç kuyusuna  gömülmek istemez.  Bizler gibi  bu mevta da, sağlığında, Saray'a Korona' dan saklananlarla iftihar ediyor muydu  acaba? Bilinmez...

Teçhizatsız  hizmet vermeye  çalışan sağlık görevlilerimize ne demeli? İşlevsiz bez maskelerle  doktor, hemşire, diğer sağlık çalışanları en fazla  enfekte olurken,   onları  koruyucu ekipmanını tedarik etmeden  hasta tedavi etmelerini beklemek olmaz. Toplum sağlığının yüksekliği,  hekimlere duyulan  ihtiyaç  azlığı ile belirlenirken,  bugün hekimleri Korona'ya  yakalanmış bir topluma dönüşmüşsek, kulaklarımızı tıkasak da sağlıkta felaket   zilleri de çalıyor.   Önce sağlık çalışanlarının  iş güvenliği gelmeliydi gerekli hizmetleri verebilmeleri için.  Dünyanın  en çok sorumluluk isteyen   mesleklerinden  birini ifa eden  doktorun  hayatını korumadığımız ya da koruyamadığımız zaman, yeterince sağlık hizmeti alamayarak bir ucunun da bize dokunacağını unutmamalıyız.  Ölümcül tehlikeyle mücadele eden sağlıkçılarımızı yürekten kutluyoruz.  Her ne kadar Korona  virüsle enfekteli  sağlıkçı  sayıları   devlet yetkilileri tarafından  açıklanmasa da.

Önceden Saray'a depolanan  adını dahi bu güne kadar duymadığımız envai çeşit meyveler, vitaminler neden halk için değil? Kimin kanı kimden kırmızı;  ve bunlar kimin paralarıyla alındı? Millet,  Saray ve avaneleri için değil de; Devlet, millet için var olduğunu bu dönemde göstermeli.

    Şehirle  arası yolların , mola yerlerinin, marketlerin, alış-veriş merkezlerinin , pazar yerlerinin , lokanta ve kafelerin boşaldığı, tüketimin bittiği bir  durum var.  Bu durumda gelişmiş ya da gelişmemiş bütün devletler bütün imkanlarını vatandaşlarını korumak için seferber ederek  aylık verip, kira yardımı yaparken, ülkemizdeki yöneticilerin  ' Herkes başının çaresine baksın!' hal dili, ülke insanı sahipsiz mi? sorusunu akla getiriyor. Ülkemin insanı yaşıyor diyemiyorum; çünkü yaşamak  başka bir şey; sadece nefes alıp veriyor.

Duyarlı olan halkımız, duyarlı olduğu kadar da bilinçlendirilmelidir. Bilincin ilk basamağı   da sorgulamaktır. 15. yy. da yaşayan Şeyhi'nin  Harname' sindeki eşek, bu sorgulamayı çok iyi yapar.  Adı geçen eserde  eşek, bütün yükleri kendisinin taşıdığını ama bir türlü günün birinde  yeşil otlaklarda yayılamadığından şikayet eder. Üstelik besinsizlikten  öyle küçülmüştür ki, görenler onu eşek değil de bir köpek sanmaktadır. Ve de mecalsizlikten artık ayakta duramamakta, hatta sineklerini kovalayabilmek için kulağını bile oynatamamaktadır. Artık kargalar onun kulağına dernek kurmuştur. Oysa bir de aynı eserde bir öküz figürü vardır.  Bu öküz hiç iş yapmaz, üstelik en otlak yerde yer içer. Bu durumuna bağlı olarak da iyice semizleşmiş ve de boynuzları ay gibi kıvrılmıştır.

Ne diyelim, asırlar geçse de  sosyal yaralar değişmemektedir.

İnsan sağlığının söz konusu olduğu yerde siyasi hesaplar bir kenara bırakılarak insanların ölümüne seyirci kalınmamalıdır.  Evden çıkma yasağı herkese getirilmeli.  Almanya gibi ülkeler  örnek alınarak işçi, işveren, tüccar, memur sefalete terk edilmemelidir.

Kovid19, siyasi karar alıcıları, canını mı yoksa halkını mı daha çok  sevdiği noktasında ayırt etmemiz için  turnusol kağıdı işlevi görmeye devam edecektir.'