Ahmet Davutoğlu'ndan Şehir Üniversitesi'ni kapatanlara: 'Yüzyılın en büyük siyasi ahlaksızlığı!'

Ahmet Davutoğlu

Gelecek Partisi Genel Başkanı, Türkiye Cumhuriyeti 62, 63 ve 64. dönem Başbakanı Ahmet Davutoğlu Fox Tv'de katıldığı programda, kurucularından olduğu Bilim ve Sanat Vakfına bağlı Şehir Üniversitesi'nin kapatıldığını açıkladı. 

 Ahmet Davutoğlu Fox TV Çalar Saat programında gazeteci İsmail Küçükkaya’nın sorularını yanıtladı. Şehir Üniversitesi sorusuna Davutoğlu'nun cevabı çok net ve sert oldu. 

Şehir Üniversitesi’nin tahsisin Erdoğan döneminde yapıldığını hatırlatan Davutoğlu, “Çok açık bir meydan okumada bulunuyorum. En ufak bir hukuksuzluk olsaydı bizden hesap sorulsaydı. Soramazlar çünkü hiçbir hukuksuzluk yok. Başbakanlıktan ayılırken Cumhurbaşkanından iki şey talep ettim Şehir Üniversitesi’ne dokunulmasın ve benimle çalışanlar mağdur edilmesin. Ben hakikatleri konuşmaya başlayınca baskı uygulanmaya başlandı. Adım adım üniversite kıskaca alındı  ve Meclis’te gece yarısı alınan kararla üniversite kapatıldı. Bu hukuk katliamıdır. Türkiye’de bütün vakıf üniversiteleri tehdit altındadır. Ve bunun millet Koronavirüsten can derdindeyken yapılmış olması da son yüzyılın en büyük siyasi ahlaksızlığıdır.” dedi. 

Konuşmasının devamında sorulan sorulara binaen İnfaz Yasasını eleştiren Davutoğlu, sorumlu bir iktidarın kriz dışındaki alanlarda kamu vicdanını rahatsız etmeyecek düzenlemeler yapması gerekir diyerek “Ciddi bir hata ve bilinçli anayasal by-pass var. İktidar daha önce sayın Bahçeli’nin söz verdiği af benzeri bir affı çıkarmak ama buna af dememek için genel af çıkarma yoluna gitmedi. Genel af çıkarılmış olsa ister istemez muhalefet de devreye girecekti ve bir toplumsal mutabakatla çıkmak zorunda kalacaktı ama bu yapılmadı. İnfaz yasası adı altında örtülü bir af çıkartıldı. Seçici bir şekilde noktasal olarak, bazılarına dendi ki sen çıkacaksın, bazılarına da sen kalacaksın. Yüreğimizi yakan bir şey, Türkiye’nin en çok mücadele etmesi gereken yolsuzluklardır. Bu yasayla zimmet suçu işleyen, rüşvet suçu işleyen, gasp suçu işleyen neredeyse bir gün bile yatmadan çıkacaklar. Yolsuzluklar dolasıyla kimse cezalandırılmayacak, düşünce suçları, gazeteciler, fikir beyan etmiş, teröre bulaşmamış kişilere ise hayır deniyor, çünkü sen muhalefet ettin. Devletin malını çalana sen buyurun çıkabilirsin diyorsun, fikir beyan eden, muhalefet edene sen bana muhalefet ettin içerde kalacaksın diyorsun.” dedi. 

Ahmet Davutoğlu, affa dönüşen böyle bir düzenleme yerine koronavirüs tedbirleri kapsamında hamileler, yaşlılar gibi risk gruplarının, düşünce suçluları gibi sübjektif değerlendirmeye tabi suçluların ve tutuklu yargılananların salıverilmesi gerektiğini söyledi.

SOYLU CUMHURBAŞKANINDAN HABERSİZ KARAR ALAMAZ

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, sokağa çıkma yasağı kararını Süleyman Soylu’nun tek başına alamayacağına dikkat çekerek süreci eleştirdi: “Devletler kurumlarla yaşar, kurumlarla yönetilir. Son bir aydır. Ben dahil konuya dahil herkes önce kısmi gerekirse tüm Türkiye’de sokağa çıkma yasağı ilan edilsin diye çağrıda bulunduk. Ve bir anda gecenin 10’nunda insanlar evde otururken twitle gece sokağa çıkma yasağı var denildi. Ben o anda düşündüm bu devlet aklının işi değil, dar bir çevre Cumhurbaşkanına bir konu arz edildi ve bu talimatı aldılar. Kurumsal akıl işletilseydi. Bir devlet yetkilisi ya da Cumhurbaşkanı çıkıp yasağı uygulayacağız şu tedbirleri alacağız deseydi bu olmazdı. Benim intibaım şu: bakanların dahi haberi yoktu. İçişleri bakanı dedi ki cumhurbaşkanı bizzat yürüttüğü kriz süreciyle bu karar alındı yani demek istediği şu ben böyle bir hatanın içinde değilim, muhtemeldir ki tepki geldi ertesi gün sorumluluğu üstlenerek onu istifaya götüren kararı aldı. İçişleri bakanı açıklama yaptı 250 bin kişi dışarı çıktı dedi, o 250 bin kişi virüsü 4 milyon kişiye bulaştırmış olabilir. Bunun hesabını birinin vermesi lazım. Soylu bu kararı Cumhurbaşkanından habersiz alamaz. Bütün o süreci unutturacak bir siyasi kriz yaratıldı.”

'AKIN AKIN ANKARA'YA GELEBİLİRİZ' DEDİLER

Kendi istifa sürecini hatırlatan Ahmet Davutoğlu, “İstifa etmeyip savaşırdım ama devlet krize girerdi” diyerek istifanın tek taraflı bir irade beyanı olduğunu hatırlattı: “Soylu’nun aldığı karar doğru ama arkasında durmadı. İstifa tek taraflıdır. Ben ettim dedim ve ettim. Savaşırdım ama devlet krize girerdi. O zamanki il başkanı Selim Temurci dedi ki, ‘bütün il başkanlarıyla konuştum. Sizinle birlikte istifa edeceğiz. Müsaade edin, tüm AK Parti teşkilatlarına istifa çağrısı yapalım’ Konya’dan aradılar ‘akın akın Ankara’ya gelebiliriz’ diye. Üst düzey devlet görevlileri geldi ‘sizinle birlikte bırakıyoruz’ dediler. Ben istifa kararı almışsam devlet içinde kriz çıkmasın diye o kararın arkasında dururum. Sayın Soylu yüksek profilinin aksine, kararı aldı ama arkasında durmadı. İstifa tek taraflıdır. Sayın Cumhurbaşkanının da hangi şartlarda kabul etmediğini herkes tahmin edebiliyordur. Beni burada esas üzen Türkiye Cumhuriyeti teamüllerine darbe olarak gördüğüm husus şu, bir bakan cumhurbaşkanına danışmadan istifa kararı açıklayamaz. Saygısı varsa o makama, istifa kararını açıklamadan önce Cumhurbaşkanıyla görüşür. Ben istifa kararı aldığımda sayın cumhurbaşkanıyla konuştum ben ayrılıyorum dedim. Sayın Cumhurbaşkanı önüme hazineler yığsaydı kalmazdım. Çünkü ilkelerimle makam arasında tercih etmek gerektiğinde, yolsuzluklarla mücadele, şeffaflık, imar yasası, bugün ekonomik krizin arkasında bunlar var. Sayın Soylu ya istifa etmemesi gerekirdi, yüksek profiline orda gölge düşürdü ya da istifa ettikten sonra ki bu ikinci kez oluyor. Makamlar duygusallık götürmez, hesabınızı yapacaksınız, istifa ettiyseniz edeceksiniz.  Önce Cumhurbaşkanıyla konuşacaksınız. Bu anlamda Cumhurbaşkanı Soylu’nun hatasını gördüyse istifasını kabul etmeliydi. Eğer Soylu sorumlu değilse, cuma günkü büyük krizin sorumlusu kimdir onu açıklamalı sayın Cumhurbaşkanı, ondan hesap sormalı, biri hesap vermeli. Eğer yarın vefat sayısı artarsa o gecenin rakamlarıyla ilgilidir.”

'BÖYLE DEVLET YÖNETİLEMEZ'

Yaşanan kriz dolayısıyla demokrasi, devlet teamülleri ve AK Parti’nin zarar gördüğünü milletin de ciddi bir riskle karşı karşıya bırakıldığını ve yönetim sistemi değişikliğinden dolayı partiyle devleti ayırt etmenin artık çok zor olduğunu belirten Ahmet Davutoğlu, AK Parti’nin devleti yönetme kabiliyeti anlamında bir devlet kriziyle karşı karşıya olunduğunu vurguladı. “Bakan yardımcılarının çoğu siyasi, her birinin bakan olma düşüncesi var. Bakanı by-pass ederek Cumhurbaşkanına direk ulaşılıyorlar. Bakan hem sorumlu, bir taraftan Cumhurbaşkanı danışmanları ve Beştepe’deki kurulların baskısı altında, bir taraftan altta da kendi bakan yardımcılarıyla koordinasyon sıkıntısı yaşıyor, böyle devlet yönetilmez.”

BENİM AYRILMAM İÇİN ORTAK HAREKET EDENLER BUGÜN BİRBİRİ İLE MÜCADELE EDİYOR

Son dört yılda ekonominin çok kötü yönetildiğini belirten Gelecek Partisi Lideri, iktidara bütçe açığının hesabını sordu. “Ben görevi bıraktığımda bütçe açığı 23 milyardı. Şu anda geçen senenin bütçe açığı 98 milyar.  Bu para nereye gitti? Bu bütçe açığının kaynağı ne? Nereye gitti para? İsraf ve bir takım yandaş şirketlere para aktarıldı çok açık söylüyorum. 98 milyar bütçe açığını hükümet izah etmeli. Kötü bir ekonomi yönetimi var. Devlet üst hiyerarşisinde akrabalık ilişkisi olmaz. Çünkü o zaman hesap soramaz duruma gelirsiniz. Maalesef bugün Hazine ve Maliye Bakanı’ndan kimse hesap soramıyor. Bakanların hepsi eşit görünüyor ama bir bakan bir adım önde.

O yüzden sayın Soylu’yla, sayın Albayrak arasında bir rekabetten söz ediliyor.  Ben görevdeyken bu aktörlerin hepsi benim ayrılmamdan menfaat umdukları için ortak hareket etti, bize karşı ortak hareket edenlerin hepsi şu anda birbirleriyle mücadele ediyorlar.

AK Parti İstanbul seçimlerinin kaybedilmesini burada arasın. Koronavirüsten millet can derdindeyken, kimse makam ve iktidar mücadelesi içine girmesin. Ankara’da sayın Erdoğan’dan sonra AK Parti’nin başına kim gelir hesapları üzerinden düşünen herkes millete ihanet eder. Süleyman Soylu düşük profile razı olmayacak bir isimdir, sayın Adalet Bakanı da öyle. Sayın Soylu’nun gelecek planlaması nedir bilemem. 10 yıl önce AK Parti ve Erdoğan aleyhine söylediklerine bakın, şimdi söylediklerine bakın yarın ne olacağı konusunda parantezin ucu açıktır.”

Davutoğlu, neden siyasi mücadeleye girdiğini anlatırken iktidarı hedef aldı: “Ülkemin geleceğini tehlikede görüyorum.  Telefonumda iki torunumun fotoğrafı var her baktığımda onlara nasıl bir gelecek bırakacağımı düşünüyorum. Kaygılıyım. Türkiye iyi bir yönetime sahip olsaydı ben oturur kitap yazmaya devam ederdim. Türkiye ve dünya büyük bir fırtınanın, depremin içinde. Millet bu depremi nasıl atlatacağım diye düşünürken iktidarın bakış açısı bu depremin içinden hangi malı nereye götürürüm.  İnsanların zihninde bu ülkenin geleceğiyle ilgili belirsizlik oluşuyor. Bu koronavirüs kolay geçmeyecek bilelim, sonra ekonomik zor bir dönem gelecek en az bir yıl.”

Ahmet Davutoğlu, kendisi iktidar olsaydı süreci nasıl yöneteceğini de detaylarıyla anlattı. “Ocak ayında Çin’de görüldüğü zaman ekipleri çalıştırır, bakanlara simülasyon yaptırır vaka görülmeden önce gerekli tedbirleri alırdık. Parasal genişleme yapardık, bütün dünya yapıyor. Tahvil çıkartırdık, 100 milyar lirayı piyasaya enjekte ederdik nereye enjekte edeceğimizi de söylerdik. Çalışanlara ekonomik destek sağlardık, kayıtdışı çalışanları kayıt altına alıp onlara da destek verirdik. Bütün doğalgaz elektrik su faturalarını 3 ay devlet tarafından öderdik. Esnafa derdik ki kiranın 3’te biri hibe, 3’te 1 kredi. Tüketici kredilerini 6 ay öteler 18 ay taksitlendirirdik. Tarıma yönelik tedbirler alırdık.” Tarım Bakanlığının tohum teşvikinin belirli illerle sınırlı olmasını da eleştiren Davutoğlu, hazine arazilerinin tarıma açılması kararından da endişe duyduğunu belirtti: “Devlet arazilerinin tarıma açılması şüphe uyandırıyor küçük bir alan açtıkları için burayı birine peşkeş mi çekiyorlar kaygısı uyanıyor.”

CUMHURBAŞKANLIĞINDAN BAŞLAYARAK İSRAF DURDURULMALI

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, köklü çözüm olarak iktidara bütçe revizyonu önerisini yeniden gündeme getirdi ve iktidara israfı önleyerek acil tasarruf çağrısı yaptı: “Başta cumhurbaşkanlığından başlamak üzere, başta uçaklardan ve diğer imkanlardan başlamak üzere her türlü israfı durdurmak.  Gerekiyorsa bazı uçaklar satılmalı.  Eskiden imkan vardı uçak alındı. Bugün imkan yok, satacaksın. Kamunun kendisi tasarruf etmeden, halktan tasarruf bekleyemez. Kendisi israf içindeyken halktan para isteyemez devlet. Böyle bir hakkı yok. Biz bize yeteriz kampanyası ile 1,5 milyar toplandı komedi. Merkez Bankası 100 milyon lira bağışta bulunuyor. Sen Merkez Bankasısın otur enflasyonla uğraş. Senin görevin enflasyonla uğraşmak, Cumhurbaşkanına yaranmak için bağış yapmak değil.”

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Atatürk Havalimanı arazisinde hastane yapım sürecini de eleştirdi: “Oradaki mevcut binalar kullanılsaydı bir aya kalmazdı. Burada bir soru uyanıyor, acaba bazı inşaat şirketlerine kaynak mı aktarılacak? Ben soruyorum bu soruyu. Ben niye başbakanlığı bırakmak zorunda kaldım? En önemli sebeplerinden biri imar yasasıydı. Çünkü imar üzerinden dönen rantı ve yolsuzluğu durdurmak için, imardan elde edilen rant kamuya ait olacak dedim. Milyarlarca dolarlık kaynak orada birikecekti.   Ama birileri rahatsız oldu. O günlerde kim bizim başbakan olmamızdan rahatsız olduysa bugün onlar abat oldular. Şeffaf olmayan her ihale şüphe altındadır. Türkiye’de şeffaf ihale kalmamıştır.”