Karar köşe yazarı Mehmet Ocaktan, dünyanın uğraştığı koronavirüs salgını sırasında Cumhurbaşkanlığı Hükümet sisteminin gece yarısı jet hızla bir üniversitenin kapısına nasıl kilit vurduğunu yazdı.
'Görüldüğü gibi Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi o kadar hızlı çalışıyor ki, bütün Türkiye Covid-19 ölüm celladından kurtulmaya çalışırken, devletimiz jet hızıyla üniversitenin kapısına kilit vuran bir yasa bile çıkarabiliyor...' diyen Ocaktan, 'Yasayla üniversite kapatan devlet' başlıklı bugünkü yazısında şöyle kaydetti:
'Bütün dünyayı tehdit eden Covid-19 tehlikesinden kurtulabilmek için günlerdir evlerimizden çıkamıyoruz.
Bu çerçevede geçtiğimiz hafta sonu ‘sokağa çıkma yasağı’ dolayısıyla bütün Türkiye evlerindeydi, bu hafta sonu da yine evlerimizde olacağız. Yani musibeti def edebilmek için bütün bir toplum olarak teyakkuz halindeyiz.
Bu arada devletimiz de boş durmuyor, muhtemelen milletin evlerine kapanmasını da fırsat bilerek Şehir Üniversitesi’ni kapatmak için alelacele bir kanun tasarısı hazırlayarak komisyondan geçiriverdi.
Yüksek Öğrenim Kanunu’nun bazı maddelerinde değişiklik yapılmasını öngören tasarıdaki ilgili maddeye göre vakıf mütevelli heyeti, üniversite üzerindeki tüm yetki ve haklarını kaybediyor ve tümüyle YÖK’e devredilerek Şehir Üniversitesi’nin kapanmasının önü açılıyor. Her ne kadar tasarıda Şehir Üniversitesi adı geçmese de, adım adım bu üniversite tarif ediliyor. Tasarı yasalaştığında yaptırımlar şimdilik Şehir Üniversitesi’ne uygulanacak ama, yasayla bu durum genel hüküm haline geleceği için artık bundan sonra bütün vakıf üniversiteleri için uygulanabilecek.
Görüldüğü gibi Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi o kadar hızlı çalışıyor ki, bütün Türkiye Covid-19 ölüm celladından kurtulmaya çalışırken, devletimiz jet hızıyla üniversitenin kapısına kilit vuran bir yasa bile çıkarabiliyor...
Demek ki yeni sistem tam da bugünler için hazırlanmış... Ve öyle anlaşılıyor ki Meclisimiz hızlı kararlarıyla tarihe geçecek. Mesela iki saat içinde ‘sokağa çıkma yasağı’ ilan edilebiliyor, sessiz sedasız Kanal İstanbul ihalesi yapılabiliyor ve üniversite kapatılabiliyor.
İşin trajik tarafı, özgürlükçü ideallerle yola çıkan AK Parti’nin sonunda yasa gücüyle üniversite kapatan yasakçı bir iklime demir atmış olmasıdır. Oysa aynı AK Parti 2002 yılında “Üniversiteler, her çeşit düşüncenin demokratik bir ortamda, hoşgörü içinde öğretilip tartışıldığı, yasakların ve sınırlamaların olmadığı özgür bir foruma dönüştürülecektir” diyerek reformist hedeflerle yola çıkmıştı.
Kaderin cilvesine bakın ki geçmişte reformist ve özgürlükçü uygulamalarıyla Türkiye toplumunun gönlünde müstesna bir yere sahip olan AK Parti iktidarının milletvekilleri, bugün üniversite kapatan yasakçı bir yasanın altına imza atabiliyorlar. Yıllarca yasaklara, hukuksuzluklara ve özgürlüklerin kısıtlanmasına karşı mücadele veren insanların bugün böyle bir yasanın altına imza atıyor hale gelmeleri doğrusu büyük bir talihsizlik. Herhalde yıllarca düşünseydik AK Parti’nin sonunda geleceği yerin burası olacağı aklımızın ucundan bile geçmezdi... Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir belediye başkanlığı günlerinden bu yana onunla birlikte hareket eden Milli Eğitim ve Çalışma eski bakanı Ömer Dinçer de aynı hayal kırıklığını yaşayan isimlerden birisi...
Şehir Üniversitesi’nin son mütevelli heyeti başkanı olan Ömer Dinçer Pazartesi günü Karar tv’ye verdiği röportajda AK Partili vekillere ilişkin hayal kırıklıkları ve sitemleri şöyle: “Teklife imza atanlara tek tek baktım. Hayatta kindar bir insan olmadım. Herkesle temasım oldu. Hiç kin tutmadım. Yine kin tutmayacağım ama oraya imza atan hiçbir arkadaşımı (yüz yüze tanıdığım) affetmeyeceğim. Öbür dünyada Allah hesaplarını sorsun onlara. Otorite ve otoritenin sağladığı çıkarları kaybetme endişesi suskunluğundan başka bir şey değil bu. Hepsinin vicdanı başka şeyler söylüyorken; elleri ve dilleri başka bir şey yapıyor ve bunun farkındalar. Buraya imza atmayacağını düşündüğüm isimler bile imza atmış. Bu açıdan bakıldığında arkadaşların hepsi için ahlak, hukuk, Allaha karşı ve topluma karşı sorumluluk gibi pek çok ilke ortadan kalkmış görünüyor. Bu arkadaşlarımızın hepsi vekilliğini koruma adına böyle bir zillete katlanıyor.”