Ocak Medya köşe yazarı Veysi Dündar bugün kaleme aldığı yazısında 1984 George Orwell’ın kitabını günümüz Türkiye siyasetini ve anlayışındaki benzerlikleri yazdı. Veysi Dündar, “Düşündüğünü ifade etmek, düşündüğünü şarkıya dökmek, siyasete tahvil etmek, oy istemek suça döndü. Sadece düşünmek suç değil o da şimdilik : Orwell’in söylediği gibi 1984’de: Düşünün. Çünkü henüz yasaklanmadı” dedi. Dündar yazısının devamında, “AKP’nin özgürlüklerin partisi olarak çıktığı yolda neredeyse söylediği herşeyin zıddının geçerli olması ise, akıllara kitaptan şu cümleyi getiriyor: Her şey bir sis bulutu içinde yitip gidiyordu. Geçmiş silinmekle kalmıyor, silindiği de unutuluyor, sonunda yalan gerçek olup çıkıyordu” dedi.
Veysi Dündar'ın bugün yayınlanan köşe yazısı şöyle:
George Orwell’in 1984 isimli romanı hala dünyada çok satanlar listesinde en üstlerde yer alıyor. Türkiye’de de durum farklı değil.
Halk Tv, Tele 1, Fox Tv dolayısıyla Can Ataklı ve Fatih Portakal’a ceza kesen RTÜK başkanının kurduğu cümle aynen şu :
“Defalarca yapılan uyarılara rağmen bazı yayıncılarımızın bunları dikkate almayıp, devleti milletiyle ayrıştıran tutum sergilemeye devam ettiğini ve bunu bir alışkanlık haline getirdiklerini gördük. Bu sebeple Radyo ve Televizyon Üst Kurulu olarak kanundan aldığımız yetkiyle, bazı kanallara cezai müeyyideler uyguladık.”
RTÜK Başkanının bu uzun cümlesini Orwell 1984’de çok daha kısa yoldan ifade etmişti :
“Bize duymak istediklerimizi söyleyen kitapları severiz.”*
İnfaz yasasının neticelerini ve bundan muzdarip olan insanların uğradığı eşitsizliği savunan kendi parti başkanının dahi (okuduğu bir şiir yüzünden), zamanında ifadeleri yüzünden hapse düşmesini savunur konuma gelen Özlem Zengin’in tavrı içinse şu cümleyi buluyoruz 1984’te:
“İnsan insana nasıl hükmeder, Winston?
Winston biraz düşünüp şöyle cevaplar. “Acı çektirerek”*
Süleyman Soylu, “yanlış yaptım, mesulüm” dedi ve istifa etti. Bu istifaya karşı neredeyse bir büyük kampanya başlatıldı. Hata sahipsiz, kusur mesnetsiz kaldı. Bağlılık ve biat tüm gerekçeleri geçersiz kıldı.
Tam da 1984’te söylendiği gibi oldu :
“Bağlılık, düşünmemek demektir, düşünmeye gerek duymamak demektir. Bağlılık, bilinçsizliktir.”*
Düşündüğünü ifade etmek, düşündüğünü şarkıya dökmek, siyasete tahvil etmek, oy istemek suça döndü. Sadece düşünmek suç değil o da şimdilik :
Orwell’in söylediği gibi 1984’de:
“Düşünün. Çünkü henüz yasaklanmadı.”*
Murat Ağırel ve Barış Pehlivan/Terkoğlu hapisten çıkmasın diye, infaz yasasına konulan MİT özel düzenlemesinin saati ile Orwell’in bu yazdıkları arasındaki benzerlikten ötesi aslında:
“Tutuklamalar her zaman geceleyin gerçekleşirdi. Ansızın irkilerek uyanmak, hoyrat bir elin omzunuzu sarsması, yatağı çevreleyen acımasız yüzler.”*
AKP’nin özgürlüklerin partisi olarak çıktığı yolda neredeyse söylediği herşeyin zıddının geçerli olması ise, akıllara kitaptan şu cümleyi getiriyor :
”Her şey bir sis bulutu içinde yitip gidiyordu. Geçmiş silinmekle kalmıyor, silindiği de unutuluyor, sonunda yalan gerçek olup çıkıyordu.”*
Hazal Ocak’ın ya da Fahrettin Altun için yapılan haberlerin cezalandırılması için gösterilen gerekçeler kitaptan şu cümleyle uyumlu değil mi?
Artık buna da cevap verilemez denilen her olay, her skandal karşı tarafa saldırı nesnesine dönüşmektedir.
Bu aslında 1984 ifadesiyle:
“Satrançta mat olmuşken hamle yapmaya çalışmak gibi bir şeydi.”*
Her biri bir sürü maddi kayba yol açan ama kazançları bilinemeyen iki harekatı, geçen senenin sonuna sıkıştıran iktidarın söylemi ile şu cümle arasındaki paralellik sadece benim saptadığım bir detay olabilir mi?
“Toplumlara hükmetmenin en kolay yolu, milliyetçi duyguları artıracak bir savaş ortamının yaratılmasıdır.”*
Seçimlerin tekrar edilmesi, seçimlerin kuralının seçim devam ederken değiştirilmesi, seçimde kazananların derdest edilmesi, demokrasinin sadece kendisine yaradığı kadarıyla yetinilmesi ise şu cümlede özetlendiğinden farklı mı?
“Bazen iki kere iki beş eder. Hatta bazen üç eder. Bazen aynı anda hem beş hem üç ettiği de olur. Daha fazla çaba göstermelisin. Aklı başında olmak kolay değildir.”*
Devletin televizyonuna ya da reklamlarla beslenen kanallara çektirilen dizilerle yaratılan sahte tarih kurgusunun tarifi için bundan daha uygun bir tanım olabilir mi?
“Geçmişi denetim altında tutan, geleceği de denetim altında tutar; şimdiyi denetim altında tutan, geçmişi de denetim altında tutar.”*
Bütün bunlar AKP iktidarının dönüştüğü tuhaf halin Orwelyan tespitleri. 1984 romanında ne varsa bu ülkede yaşanıyor, yaşandı.
Orwell sağ olsa 1984 yerine Türkiye’nin yakın tarihini yazmayı tercih ederdi.
Peki umutsuz muyuz? Hiç de değil.
Orwell bir komünistti ama komünizmin diktaya dönüşmesini eleştirmek için kaleme aldı 1984’ü. Kapitalizme eleştirisi de en az Komünizm kadar katıydı.
Ve onun şu sözleri bizlere yine de umudu aşılamalı :
“Olumluyu olumsuza yeğlerim. Oynadığımız oyunda kazanmak söz konusu değil. Ama bazı yenilgiler ötekilerden daha iyidir.”*
Bugün kazandık sananlar, belki de yenigilerinin farkında olmayanlardır.
Ve son söz yerine:
“Düşünmek, düşünmek, bir saniyecik bile kalmış olsa düşünmek tek umuttur.”*
Çünkü;
“Yaptığınız, söylediğiniz ya da düşündüğünüz her şeyi en ince ayrıntısına dek ortaya çıkarabilirler ama gönlünüzün derinliğine, işleyişine, sizin bile bilmediğiniz o yere el uzatamazlar.”*
*1984 ; George Orwell, Can Yayınları