Ocak medya köşe yazarlık serüvenini sonlandırarak, kişisel blogunda gündeme ve güncele dair yazılar yazmaya devam eden gazetci yazar Veysi Dündar, 'Korona Günlerinde Ramazan’a Dair Düşünceler' başlıklı bir yazı kaleme aldı.
'Korona’nın kapattığı tüketim mabetleri nasıl nefsi açlığın manasızlığını göz önüne serdiyse, adeta bir devlet dinine dönüşen inanç ikliminin mabetleri de belki o ruhsal iştaha bir son getirir.' diyen Dündar, yazısında şunları kaydetti:
'Oruç bedenin değil zihnin ıslahıdır bana göre… Oruç tutan aç kalmaktan değil, doyamamaktan endişe duymalıdır. Bu ise bedene değil ruha dair birşeydir.
Bundan tam 2 sene önce yazımı bu cümle ile bitirmiştim.
Ülkemizin bir kısmını illet olmakla itham edenlerin; gerçek illetle tanışmaları ve hiç beklenmeyen bir krizin yaşamı tam ortasından vurduğu bir günde, yeni bir Oruç ayına başlıyoruz.
Türk insanının hiç alışık olmadığı sürreel bir ramazan başlangıcındayız.
Muhtemelki son Teravih ile bundan sonraki ilki arasında 2 yıla yakın bir süre olacak.
Son Teravih 2 Haziran 2019’da kılınmıştı, bir sonraki muhtemelen 14 Nisan 2021’de kılınacak.
Hiç kılınmasa ne olur?
İnanç ikliminde bir zerre mi eksilir.
Bu uzun süre boyunca bu Dünyayı terk edecek faniler ruhlarında ufacık da olsa bir eksiklik hissedecekler mi bu yüzden.
Bence hayır.
İslamın en temel nası olan kulluk ilişkisinin ritüellere ihtiyacının olmadığını bu günlere daha çok anladık.
Bu günlerde en çok ızdırabı Diyanet Başkanı çekiyor. Kendini görünür kılmaya çalışıyor.
Bunun için seçilen mecranın ise, zamanın şeytan icadı Televizyon olduğunu söylemekte beis yok.
Günümüzün yeni televizyonu internette ise Diyanetin performansı gayet mahdut. %99’u Müslüman ülkenin diyanet başkanının takipçi sayısı 200 bin bile değil. Diyanetin resmi hesabındaki sayı da 240.000’lerde.
Memleketteki imam sayısını dikkate aldığımızda bu rakamlar aslında yok hükmünde.
Diyanetin toplumda karşılığı olmayan bir işlevi olduğunu bundan iyi anlatan bir tablo olamaz aslında.
Diyanete ihtiyacı olan vatandaştan ziyade devlet. Diyanet üzerinden kurulan bağlar gayet mühim. Bununla beraber herkesin farkında olduğu üzere giderek bu bağlar zayıflıyor.Korona günlerinde söyleştiğim Cemil Kılıç Diyanetin bu müşkül halini şu cümlelerle özetliyordu :
“Diyanet İşleri Başkanlığının önlemleri almakta geciktiğini düşünüyorum. Çünkü diyanetin kafasında da transandantal Tanrı mefhumu var. Onu da bir noktaya kadar savunabildiler, sonunda bilimin ve aklın duvarına çarpıp, ister istemez geç de olsa bu önlemleri uygulamaya sokmak durumunda kaldılar. Ama hala içlerine sinmedi, hala içlerinde bir kuşku var ki, bir şekilde VİP Cuma namazı, temsili Cuma namazı gibi ifadelerle Cuma namazına devam etmeye çalışıyorlar ve kamuoyuna pek yansımasa da bazı bölgelerde gizli gizli toplanılıp cuma namazı kılındığını düşünüyorum açıkçası”
Doğaya insanı insanla yaratıcıyı kompartımanlara ayırıp ‘sen şurda sen şurda dur’ diyen aklın çaresizliği aslında burada ifade edilen.
Dinden değil bir tür resmi ideolojiden söz ediyoruz.
Korona liginde ilk sıralara yükselen bir ülkede, önlemlerde soru işaretleri varsa bunun hesabı sorulur.
Korona günlerinden bu yana Türkiye’yi yönetenler katında sadece Ulaştırma Bakanı görevinden oldu.
Öyle ya da böyle Korona zafiyetinde bir dahli olduğu düşünülebilecek bir kişiydi.
Peki Korona’nın Türkiye’yi bu denli sarsmasında ülkenin içinde dışında eksiklikler varsa, bunların sorumluları da hesap vermek durumunda değil miydi?
Bir Bakan bizatihi sorumluluğunu ifade edip istifa etti o da sayılmadı.
Umre dönüşleri ya da tatil dönüşleri, Cuma namazları ya da ertelenmeyen spor müsabakaları, yarım yamalak sokağa çıkmama planları…
Bütün bunların neticesinde Türkiye korona ligde üst sıralara oynuyor. Şampiyonluk uzak ama play off olsa durum gerçekten ciddiye binecek.
Ramazanın ilk gününde ne diyanete ne de onun başkanına ihtiyaç duymadan insanlar kulluktan anladıklarını yapmaya çalışacaklar.
Ruhun açlığı ile mücadele için bundan iyi bir vesile olur mu?
Korona’nın kapattığı tüketim mabetleri nasıl nefsi açlığın manasızlığını göz önüne serdiyse, adeta bir devlet dinine dönüşen inanç ikliminin mabetleri de belki o ruhsal iştaha bir son getirir.
Hepimizin Ramazanı kutlu olsun.
Oruç tutan tutmayan tutamayan tüm insanlar için Ramazan sonsuz hayırlara vesile olsun.'