Ahmet Davutoğlu liderliğinde kurulan Gelecek Partisi, TBMM Genel Kurulunda kabul edilen sağlıkta şiddetin önlenmesine yönelik düzenlemeyi içeren bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin yetersiz olduğunu belirterek, eleştirilerini dile getirdi.
Gelecek Partisi Sağlık Politikaları İzleme Kurulunun sağlıkta şiddet yasasına ilişkin yapmış olduğu açıklamada, “TBMM’ye sunulan ilk teklifte, sağlık kuruluşlarının hizmetlerinin yürütülmesinde görev alan bütün personel kapsama alınmıştır. Kabul edilen Kanunda ise sadece sağlık personeli ve yardımcı sağlık personeli kapsam içindedir. Örneğin güvenlik görevlileri, ambulans şoförleri, temizlik görevlileri vb. kapsam dışında bırakılmıştır. Sağlık hizmeti bir ekip hizmetidir ve ekipte yer alan bütün çalışanların yüksek bir korumaya sahip olması gereklidir. Sağlık hizmeti veren işyerlerinin şiddetten arındırılması temel amaç olmalıdır. Bu nedenle bu işyerlerinde çalışan bütün görevliler Kanun kapsamında yer almalıdır” ifadelerini kullandı.
Gelecek Partisi Sağlık Politikaları İzleme Kurulunun yapmış olduğu açıklama şu şekilde;
Sağlıkta şiddeti önleme amacıyla 8.4.2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulan “Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” 15.04.2020 tarihinde TBMM genel kurulunda görüşülmekte olan 212 sıra sayılı kanun teklifine eklenerek kabul edildi.
3359 sayılı Sağlık Hizmetleri temel kanununun ek 12. maddesinde yapılan ilave düzenleme ile kamu ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sebebiyle işlenen; Kasten yaralama, tehdit, hakaret, görevi yaptırmamak için direnme suçlarına karşı verilecek cezaların; yarı oranında arttırılması, şiddet faili hastaya ya da yakınına sağlık hizmetinin bu suçun mağduru olan sağlık personeli dışındaki bir başka sağlık personeli tarafından verilmesine yönelik düzenleme kabul edildi.
Ayrıca, iki yıla kadar hapis cezalarının ertelenebilmesine imkan veren Türk Ceza Yasasının 51. Maddesi, suçun sağlık ve yardımcı sağlık görevlilerine karşı görevleri sebebiyle işlenmiş olması halinde uygulanmayacak, ceza bu sebeple ertelenemeyecektir.
Kanun, sağlık çalışanlarına yönelik cezaları arttırıcı ve caydırıcı içeriği ile önemli bir adım olarak görülmekle birlikte, bazı hususlarda eksik kalan noktalar dikkat çekmektedir:
TBMM’ye sunulan ilk teklifte, sağlık kuruluşlarının hizmetlerinin yürütülmesinde görev alan bütün personel kapsama alınmıştır. Kabul edilen Kanunda ise sadece sağlık personeli ve yardımcı sağlık personeli kapsam içindedir. Örneğin güvenlik görevlileri, ambulans şoförleri, temizlik görevlileri vb. kapsam dışında bırakılmıştır. Sağlık hizmeti bir ekip hizmetidir ve ekipte yer alan bütün çalışanların yüksek bir korumaya sahip olması gereklidir. Sağlık hizmeti veren işyerlerinin şiddetten arındırılması temel amaç olmalıdır. Bu nedenle bu işyerlerinde çalışan bütün görevliler Kanun kapsamında yer almalıdır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılamayacağı yönündeki düzenleme tekliften çıkarılmıştır. Bu da uygulamadaki cezasızlık sonucunun devamına neden olacak olumsuz bir tutum olmuştur.
Alınan tedbirler ve çıkarılan yasalar, sağlıkta şiddetin önlenmesi için gerekli ancak yeterli değildir. Ne yazık ki COVID-19 pandemi mücadelesinde bile hayatlarını hiçe sayarak mücadele eden tüm sağlık çalışanlarına karşı şiddet devam etmektedir. Toplumu şiddete teşvik eden yaklaşımların sağlık bağlamında da önlenmesine yönelik çalışmalara ihtiyaç vardır.
Şiddeti teşvik edici açıklamalar, kutuplaştırıcı söylemler, sağlık sisteminde uygulama ve işleyişe yönelik aksaklıkların doğrudan sağlık çalışanları ile hizmet alıcıları karşı karşıya bırakması üzerinde çalışılması gereken temel sorunlardır.
PERFORMANSA DAYALI HİZMET UYGULAMASI KRİTERLERİ REVİZE EDİLMELİDİR
Sağlık sisteminde performansa dayalı hizmet uygulaması, sağlık çalışanlarının hizmet kalitesinde azalmaya sebep olan bir sistemdir.
Öncelikle sağlık sisteminde basamaklı sağlık hizmeti uygulamasının hayata geçirilmesi elzemdir. Birinci basamak hizmet veren Aile Hekimliği sisteminin revizyonu ile hem koruyucu hekimlik fonksiyonu etkinliğinin artırılması, hem de ikinci ve üçüncü basamak sağlık kurumlarına hasta yönlendirme konusunda etkin ve aktif bir pozisyon kazandırılması gerekmektedir.
Hasta ve hasta yakınlarının birinci basamaktan itibaren güvenli ve etkin hizmet aldığı duygusu, şiddete yönelik davranışlarda önleyici bir faktör olacaktır.
Sadece nicelik üzerine değerlendirme yapan performans sistemi, hizmet kalitesi ve özellikli hizmet kriterini göz ardı etmektedir.
Pandemi öncesi performans sistemi incelendiğinde, hizmet puanı en düşük olan birimler içerisinde ilk sıralarda Enfeksiyon Hastalıkları ve Göğüs Hastalıklarının yer aldığı görülecektir. Oysa. bugün tüm sağlık kurumlarında ve Bilim Kurulu içerisinde bu iki branş uzman ve akademisyenlerinin tüm süreci başarı ile yönettiği izlenmektedir.
Dolayısı ile bir hekimin bilgi ve akademik birikimini sadece poliklinikteki baktığı hasta sayısı ile puanlamak ve değerlendirmek son derece yanlıştır. Bu durum hasta ve yakınları tarafından da kendilerinin gelir getirici müşteri muamelesi görme isteğini ortaya çıkarmakta ve şiddeti tetikleyici faktör olarak önemli bir yer oluşturmaktadır.
SİYASİ OTORİTELER KIŞKIRTICI SÖYLEMLERDEN KAÇINMALIDIR
Sağlıkta şiddeti teşvik edici en önemli faktörlerden birisi ise siyasi otorite ve devlet yöneticilerinin toplumu sağlık çalışanlarına karşı tahrik edici populist söylemleridir. Bunun en son örneği Zonguldak Valisi Erdoğan Bektaş’ın pandemi sürecinde fedakarca çalışan doktorlar ile ilgili yaptığı talihsiz açıklamadır.
Bu durum toplum nezdinde hekimi itibarsızlaştırmakta, sağlık çalışanlarına karşı ön yargı oluşturmakta ve şiddet eğiliminde artışa neden olmaktadır. Sağlıkta şiddeti önlemenin yolu, sağlık çalışanlarına kaybettirilen toplumsal itibarlarını iade etmek ve çalışma koşullarını standardize etmektir.