Tarih: 02.05.2020 10:49

Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü 'ikinci pik olabilir' diyerek uyardı

Facebook Twitter Linked-in

Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü, Türkiye'de salgının durumu ve gidişatına ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. 

Vaka sayılarının azaldığını, evde kalmanın işe yaradığını kaydeden Prof. Dr. Tevfik Özlü, 'Önümüze daha bir umutla bakabiliriz. Tünelin ucunda ışığı gördük diyebiliriz' dedi. Prof. Dr. Özlü bir yandan da, ''Geldiğimiz nokta itibariyle artık bu işin sonuna geldik bunu başardık rahatlayabilir miyiz?' diye sorarsanız. Hayır asla o güvenli noktada değiliz' diye de uyardı.

Ramazan Bayramı'na dikkati çeken Prof. Dr. Özlü, 'Bayramı bir bulaş zinciri olmadan atlatabilirsek, bayram sonrası normale dönüşümüz çok yavaş yavaş olabilir. Birden bire çok hızlı bir geçiş olmayacak. Belki Covid öncesi gibi de tam olmayacağız. Çünkü aşı bulunmadığı için herkes hâlâ risk altında. Ama artık kısıtlamalar aşama aşama azaltılacak. Daha çok aktif hale geleceğiz' ifadelerini kullandı.

Sözcü'den Hande Zeyrek'in haberine göre, Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü şu açıklamalarda bulundu:

'Şu dönemde çok ihtiyatlı konuşmaya çalışıyoruz. Çünkü bir taraftan daima umudu korumak lazım ama öbür taraftan da çok olumlu şeyler söylediğiniz zaman bir rehavet ve gevşeme olabilir. Bu da çok tehlikeli.

Veriler son iki haftadır salgının bulaşma hızının önemli ölçüde azaldığını gösteriyor. Vaka sayılarımız azalmaya başladı. Bu da salgının bulaşma hızının yavaşladığını gösteriyor. Yani alınan tedbirler işe yaramış görünüyor.

TÜNELİN UCUNDA IŞIĞI GÖRDÜK DİYEBİLİRİZ

Sokağa çıkma yasakları, kısıtlamaları, iller arası nüfus hareketlerinin azaltılması, maske kullanımı gibi önlemler işe yaramış. Onun için bu açıdan önümüze daha bir umutla bakabiliriz. Tünelin ucunda ışığı gördük diyebiliriz.

Bugüne kadar insanlar evde kaldılar bu tabii çok zahmetli bir süreç. Gerçekten boşu boşuna evde kalmıyorsunuz. Bu aldığınız tedbirler işe yarıyor ve etkili oluyor bunu gördük. “Geldiğimiz nokta itibariyle artık bu işin sonuna geldik bunu başardık rahatlayabilir miyiz?” diye sorarsanız. Hayır asla o güvenli noktada değiliz.

Tam tersine çok kırılgan çok hassas bir noktadayız. Şuanda yatay seviyeyi yakaladık ama düşüşe geçmemiz ve bunu sonlandırmamız gerekiyor.

İKİNCİ PİK OLABİLİR

Dişimizi sıkacağız bu işi sonlandırıncaya kadar tedbirlerden asla geri adım atmamamız lazım. Evde oturmaya devam edeceğiz. Sosyal izolasyona çok dikkat edeceğiz. Maske kullanacağız ve el hijyenimize dikkat edeceğiz.

Bunlarda bir gevşeme olursa bu yatay inme tekrar dikey hale gelebilir. İkinci bir pik ile karşılaşabiliriz. Bu çok olası yani çok kolay olabilecek bir kırılma noktası onun için güvende değiliz.

Evet etkili olduk, evet başarılıyız ama sonuna kadar bunu bu şekilde götürmezsek bütün çektiğimiz şeyler boşa gider. Başa dönmek istemeyiz.

ÖZELLİKLE BAYRAMDA TEDBİRLERE DİKKAT

Diğer ülkelerden daha kısa sürede normale dönebileceğimizi söyleyebilirim. Çünkü Avrupa ülkelerinde normal pikin yakalanması 11-12 haftayı bulmuştu. Türkiye bunu beşinci haftada yakaladı gibi görünüyor. Çok daha kısa sürede bu salgını kontrol altına alıp bitirme fırsatımız var.

Tedbirlere uyarsak özellikle ramazanda ve bayramda bu sosyal izolasyona dikkat edersek ki bu biraz zor olabilir. Çünkü bazı adetlerimiz, geleneklerimiz var. Bayramı bir bulaş zinciri olmadan atlatabilirsek, bayram sonrası normale dönüşümüz çok yavaş yavaş olabilir. Birdenbire çok hızlı bir geçiş olmayacak.

Belki Covid öncesi gibi de tam olmayacağız. Çünkü aşı bulunmadığı için herkes hala risk altında. Ama artık kısıtlamalar aşama aşama azaltılacak. Daha çok aktif hale geleceğiz.

KÜÇÜK KENTLERDE YENİDEN ENFEKSİYON ZİNCİRİ BAŞLAYABİLİR

Bu hastalıkta henüz elimizde aşı yok ve dolayısıyla geriye sadece hastalığın oluşturduğu bağışıklık kalıyor. Bu bağışıklığın büyük kentlerde oluşmuş olma olasılığı var ama küçük kentlerde henüz daha toplumun önemli kesiminin bu virüsle karşılaşmadığını tahmin ediyoruz.

Dolayısıyla bu normale dönme aşamalarında tabi küçük kentlerde yeniden enfeksiyon zinciri başlayabilir. İkinci atak olasılığı olabilir. O açıdan bu kentler arası ulaşım ve insan hareketleri konusunda kısıtlamaların olması sürebilir.

Aşı bulunmadığı sürece bu sosyal mesafe kavramı her zaman önemini koruyacak. Normal işimize gitsek de sokağa çıksak da tatile gitsek de sosyal mesafe önemli olacak. Bir de maske kullanmaya yine devam edeceğiz.

VİRÜSÜ SİZE EN YAKININIZDAKİ TAŞIR

Ramazanın getirdiği risk sosyal davranışlarla ilgili. Çünkü ramazan ayında toplumsal davranış kalıplarımız biraz değişiyor. Özellikle iftar davetleri, teravihler, hatim ya da mukabele gelenekleri var topluca kuran okuma alışkanlıkları var. Bunların devamıyla ilgili sorunlar olabilir.

Bunları da Diyanet İşleri Başkanlığı bir şekilde yönetmek zorunda ve dile de getiriyorlar. Teravih namazları topluca kılınmıyor ama evlerde veya cami dışındaki yerlerde böyle teravih kılma girişimleri istekleri olabilir. Bu riskli bunu söylemekte yarar var.

Yine aynı şekilde iftarlar, davet edilmek veya davet etmek riskli, evde hane halkıyla iftar yapmak lazım yani uzaktan olmasa da komşunuz, arkadaşınız, akrabanız, kardeşiniz olabilir. Zaten bu virüsü size bulaştıracak olan insanlar uzaktan tanımadığınız kişiler değil onu söyleyeyim.

Virüsü size taşıyabilecek olan kişiler en yakınınızda en sık görüştüğünüz dostlarınız, komşularınız, kardeşiniz, yakın akrabalarınızdır. Onun için çok dikkat etmek gerekiyor. Hane halkı dışında başkalarına iftara gitmemek başkalarını da iftara çağırmamak şu dönemde en güvenli olan.

DÜNYAYI SORGULAMA VAKTİMİZ GELDİ

Salgın yüzünden dünyada 8 milyar insan evde hapis kaldı. Hayat durdu. Demek ki bizim şuanda süre geldiğimiz hayat aslında çok güvenli bir hayat değilmiş çok kırılganmış ve çok güvensiz bir ortamda yaşıyormuşuz.

Bunun sürdürülebilir olmadığını artık anlıyoruz. Çünkü bu Kovid ile bir şekilde başa çıksak bile bundan sonra ortaya çıkabilecek benzer salgınlara karşı son derece dayanıksız ve kırılgan bir hayat kurgulamışız.

Dolayısıyla bundan sonra nerede hata yaptık ve bundan sonra nasıl bir dünya kurgulamalıyız? Sözünü hepimiz tartışıyoruz. Biz çocukluğumuzda böyle bir dünya devralmamıştık. Doğayla daha barışıktık.

Şimdi çocuklarımıza verdiğimiz dünya böyle değil. Belki bundan sonra bunları tartışıp ‘Nasıl daha güvenli, daha sürdürülebilir, doğayla barışık bir dünya kurgularız?' bunu konuşmamız gerekecek.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —