Özdağ: Medya, nerdeyse hükümet bildirilerini yayınlayan birer araç haline gelmiştir

Özdağ: Medya, nerdeyse hükümet bildirilerini yayınlayan birer araç haline gelmiştir

Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Selçuk Özdağ, yaklaşan 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü nedeni ile basın özgürlüğüne vurgu yapan açıklamasında “Medya, nerdeyse hükümet bildirilerini yayınlayan birer ara?

Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı, Sivil Toplum ve Halkla İlişkiler Başkanı Doç. Dr. Selçuk Özdağ, yaptığı yazılı açıklamada, 3 Mayıs gününün kutlanmasındaki amacın, basının demokrasiyi korumaktaki rolünü vurgulamak, etik gazeteciliği ön plana çıkarmak ve dünyada basının aşırı sansür edildiği ülkelere bir mesaj göndermek olduğunu ifade ederek, bu vesile ile görevini yaparken öldürülen gazetecileri minnet ve saygı ile anığını ifade etti.
Doç. Dr. Özdağ, 3 Mayıs, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 1993 yılında aldığı bir karar ile tüm dünyada ‘Dünya Basın Özgürlüğü Günü’ olarak kutlandığını hatırlatarak şunları söyledi:
2019 yılının ana organizasyonu UNESCO, Afrika Birliği Komisyonu ve Etiyopya işbirliği ile 1 - 3 Mayıs günleri arasında Addis Ababa şehrinde gerçekleştirilmişti. Üç gün süren konferanslarda dünyada basın özgürlüğünün genel vaziyeti ve ülkelerin özel durumları gündeme alınmıştı.
Basın Özgürlüğünde Türkiye'nin durumu
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütü, dünyadaki 180 ülkede basın özgürlüğünün durumunu mercek altına aldığı 2020 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'ne göre, Türkiye listede 154’üncü sırada yer aldı. Geçen yıl 157'nci sırada yer alan Türkiye, bu yıl üç sıra yükselmiş oldu.
Raporda göre, Türkiye'de tutuklu gazeteci sayısında geçen yıl az bir gerileme kaydedilse de dünya genelinde hala en fazla gazetecinin tutuklu olduğu ülkelerden birinin Türkiye olduğu vurgulandı. Türkiye'de internet medyasına yönelik sansürün arttığı belirtilen raporda, RSF'in ortak kuruluşu Bianet'in verilerine göre 2019 yılında en az 586 haberin internette sansürlendiği vurgulandı.
Medyanın yüzde 95'i hükümet etkisi altında
Uluslararası Basın Enstitüsü’nün hazırladığı rapora göre de 1 Ocak  2016’dan beri kapatılan medya kuruluşu ve basımevi sayısı 170’e ulaşırken, Türkiye hükümeti medyanın yaklaşık yüzde 95’ini etkisi altına aldı.
Hükümet yetkilileri hapiste olanların gazeteci olmadığını, olanların da gazetecilikten ötürü hapiste olmadığının her fırsatta altını çiziyor. Ne var ki, iddianamesi yazılmamış çok sayıda kişi hangi suçların hangi gerekçelerle istinat edildiğini bilmeden aylar ve hatta yıllarca hapiste yargılanmayı bekleyebiliyor.
İdddianameler açıklandığında ise dava dosyalarında köşe yazıları, yayınlanan haberler, atılan tweetler, yapılan röportajlar, hakkında suçlama olan bir başkası ile telefon görüşmesi veya 'üye olmadan terör örgütüne yardım' gibi suç istinatları olduğu ortaya çıkıyor.
“Medya, nerdeyse hükümet bildirilerini yayınlayan birer araç haline gelmiştir”
“Sürekli ve çok hızlı değişen günümüz dünyasında refah düzeyi ve insan kalitesi yüksek devletlerin, genel olarak demokrasi ve insan haklarını önceleyen bir anlayışa sahip olduklarını biliyoruz” diye Doç. Dr. Özdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye, uzunca bir süredir adım adım demokrasi ve ifade hürriyeti ile insan hak ve özgürlükleri konusunda ciddi bir ivme kaybına uğrarken, Türk tipi başkanlık sistemi ile bu durum nerdeyse trajik bir hale dönüşmeye başlamıştır. Söz konusu durum, ekonomide de onulmaz yaralar açarak vatandaşlarımızın refah ve hayat standartlarının günden güne erimesine sebep olmaktadır.
İktidar, ilk yıllarında ekonomik ve insani kalkınmada gösterdiği görece başarılarını son yıllarda müsrif bir tüccar edası ile harcamış ve tabir yerinde ise sıfırı tüketmiştir. Sıfırı tükettiği hususların başında da maalesef ifade ve düşünce özgürlüğünün vazgeçilmez unsuru basın hürriyeti gelmektedir. İktidarlar her dönemde basını az ya da çok tahakküm altına almak istemişlerdir. Fakat bugün tahakküm altına alınacak bir basından bile söz etmek neredeyse mümkün değildir. Zira iktidara yakın hatta akraba olan kişilerin kamu kaynaklarını kullanarak devir aldıkları medya, nerdeyse hükümet bildirilerini yayınlayan birer araç haline gelmiştir. Gerçekleri yazan ve halkın sesini duyurmaya çalışan az sayıda basın emekçisi ise iktidarın hışmından nasibini almaktadır.
Kendine seçmen-mürit yapabilmiş bir iktidar gerçeği
Söz konusu medya sayesinde toplum; gerçeklikten koparılmış, iktidarın söylem ve propagandaları ile bir anlamda sanal gerçeklerle yaşayan bir halk yığınına dönüştürülmüştür. İzole ve gerçeklerden tamamen bağını koparmış hayli kalabalık bir kitleyi kendine seçmen-mürit yapabilmiş bir iktidar gerçeği ile karşı karşıyayız. Bu yüzden halka gerçekleri anlatacak cesur ve dürüst basın mensuplarının işinin hayli zor olduğunun da bilincindeyiz. Zira George Orwell’in dediği gibi ‘Bir toplum gerçeklerden ne kadar uzaklaşırsa gerçeği söyleyenlerden o kadar nefret etmektedir.’
Soruşturma, gözaltı ve tutuklamalar
İktidar bir tercih olarak yoksullukta ve eğitimsizlikte eşitlediği, sosyal yardımlarla kendisine seçmen-mürit yaptığı milyonlarca taraftarını, devşirdiği ve satın aldığı basın sayesinde elde tutmaktadır. İktidar bu durumu devam ettirmek için sahip olduğu basın gücünü daha da etkin kullanmaya başlamıştır. Yandaşı basın organlarının etkisizliğini, muhalif basın mensuplarını sindirerek dengelemeye çalışmakta ve bu hususta hiçbir tereddüt göstermemektedir. Sosyal medya başta olmak üzere emir eri gibi çalışan diğer medya organları ile hedeflerine aldıkları basın mensuplarını linç etmekte ve hedef göstermektedir. Haklarında soruşturma açılmakta, gözaltı ve tutuklamalar ile birlikte muhalif medya organlarına RTÜK aracılığı ile de yüksek para cezaları ve kapatma kararları uygulamaktadır.
Hakkı ve hakikati dile getiren bir avuç cesur insanın yaktığı meşale
Tarih bizlere göstermiştir ki, ne kadar baskı uygulanırsa uygulansın, hakkı ve hakikati dile getiren bir avuç cesur insanın yaktığı meşale toplumların ışığı olmuştur. Bu topraklarda, millete ışık olacak cesur insanlar her daim var olmuş ve olmaya devam edecektir. Biz siyasetçilere, toplum önderlerine, aydınlara düşen görev bu cesur insanlara cesaret vermek, onlarla beraber olmak,  hakkın ve hakikatin yanında olmak, baskı ve zulmün karşısında olmaktır. Bunu korkmadan dile getirmek ve topluma öncülük etmektir. Özgürlüğün önündeki en büyük engel olan halinden memnun köle ruhları ve vicdanları umutsuzluk girdabından çekip almaktır.”
Basınımızın gerçekten özgür ve bağımsız olacağı günlere biran önce kavuşmak dileğiyle
Gelecek Partii Genel Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Selçuk Özdağ, sözlerini şöyle tamamladı:
“Bu vesileyle başta kıymetli basın emekçileri olmak üzere herkesin Dünya Basın Özgürlüğü Gününü tebrik eder, basınımızın gerçekten özgür ve bağımsız olacağı günlere biran önce kavuşmak dileğiyle saygı ve hürmetlerimi sunarım.