Akif Beki yazdı: Kuyruğu dik gösterince, fakir fakirliğini unutur mu?

Akif Beki yazdı: Kuyruğu dik gösterince, fakir fakirliğini unutur mu?

Karar yazarı Akif Beki, bugün “Muhalefete tehdit sahiplenilmesin yeter” başlıklı yazıyı kaleme aldı

Karar yazarı Akif Beki, Reuters’ın duyurduğu Hazine ve Merkez Bankası yetkililerinin dolar ihtiyacını karşılamak için İngiltere Merkez Bankası’yla görüştüğünü hatırlatarak, iktidar kanadının dar boğazdaki ekonomiye karşı yapılan eleştirilere “Liraya Londra merkezli saldırı başlatıldı, küresel tefeci çetesi işbaşında” şeklindeki yaklaşımını “maval okumak” diyerek eleştirdi.
Ekonomideki sorunlar yokmuş gibi yapılınca sorunun çözülmediğini, yüzleşmedikçe büyüdüğünü ifade eden Beki, “Algıyı değil gerçekleri yönetmeye odaklanmadan atlatamayız” dedi. “Dünyada para aramaya çıkmanın halktan gizlenecek, saklanacak tarafı da yok” diyen Beki, “’Dünyanın üçte ikisi, 70 devlet bizden yardım istedi’ anlatılarıyla nereye kadar idare edebilirsiniz?” diye sordu. Beki, “Feriştahına eyvallahımız yokmuş gibi kuyruğu dik gösterince, fakir fakirliğini unutur mu?  Bunu anlayan Merkez Bankası ve Hazine yetkililerini kutluyorum” ifadelerini kaydetti.

Karar yazarı Akif Beki’nin “Muhalefete tehdit sahiplenilmesin yeter” başlıklı yazısının tamamı şu şekilde;
Bursa'daki 'Badeci Şeyh' rezaletini hatırlarsınız. Sevap kazandırma vaadiyle sülalece ırzına geçtiği müritleri, sapkın şarlatanı sahiplenmiş, şikayetçi olmamışlardı. Mahkeme de yetişkinler arasında rızaya dayalı ilişki diye, tecavüz ve cinsel saldırıdan ceza verememişti.
Yargıtay 14. Ceza Dairesi ise duyulmamış bir içtihatla bu kararı bozmuştu.
İşin içinde, dini duyguları istismar vardı. Allah ile inandırıp aldatmak vardı. Cehaletten yararlanmak vardı. Müritlerin inanç ve bağlılıklarını kötüye kullanmak vardı.
Yargıtay, bu yolla kandırarak ilişki kurmayı, Nuri Alçovari yöntemle bir tutmuştu.
Ha içeceğine ilaç atıp baygınlığından faydalanmışsın. Ha iradesini hile ile ortadan kaldırarak kendinden geçirmiş, öyle birlikte olmuşsun...
Her iki durumda da iradeyi köreltme, fesada uğratma, yok etme, sakatlama söz konusuydu.
Kurbanlar, akılları başlarından alınıp şavalaklaştırılmıştı. Doğruyla yanlışı ayırt etme vasfını kaybetmişlerdi.
Kabul etmeseler bile mağdurlarda, gerçek bir özgür iradenin ve hukuken geçerli bir rızanın bulunmadığına hükmedilmişti.
Bu sayede üç-beş yılla yırtamadı sahtekar. 182 yıla mahkum edildi.
AK Partili Mahir Ünal'ın bir çaresizlik tiviti üzerine hatırlatma gereği duydum.
Mahir Bey'in çağrısıyla üzerlerine 'milli, yerli ve ahlaklı' işareti takmış bazı hesaplar, Twitter'da ahlaksızlık saçmaya devam ediyor.
Ahlak polisliği yapmakla ahlaklı olmayı karıştırmışlar, belli.
Sosyal medya etik kurallarına uymayı, başkalarına küfür, tehdit ve hakaretle partizanlık dayatma hakkı sanmışlar. 
Kendi partine 'yerli ve milli' deyince öbürleri her şeye müstahak gayri milli ve ecnebi bozuntusu oluyor ya, oradan kalma herhalde.
Kendini kanun üstü gören, etik kural mı tanır! Mahir Bey'in birinci yanılgısı bu. Zihniyeti değiştirmeden pratik ve alışkanlıkları değiştirmek ne mümkün!
İkincisi ise bunu düzeltmek için yasal düzenleme istemesi. 
Mahir Bey, tepki ve şikayetlere hak vermiş tivitinde.  'Yeşil küre'li saldırgan hesapların tehdit ve taciz paylaşımlarını teşhir etmiş. Ama 'kanun şart' havasında.
Tehdit ve taciz içerdiklerine katılıyor da, tehdit ve tacizin mevcut kanunlarda zaten suç olduğuna mı katılmıyor?
Suç olmasa, İçişleri her hafta sosyal medyada 'asılsız ve provokatif' paylaşımdan işlem görenlerin sayısını  nasıl açıklayabilirdi?
Gerçi 5 Mayıs'tan bu tarafa bir daha güncellemediler, adetlerini bozdular.
Güncellemediler. Çünkü muhalefeti hedef alan tehdit ve tacizlere, ne gözaltı ne tutuklama işlemi yaptılar. Mahir Bey'in 'tehdit ve taciz' damgası vurduğu örnekler dahil.
Ayrı kanun mu lazımdı bunun için?
Mahir Bey'in parti ve medyadaki kimi arkadaşları, 'yedirmeyiz' kampanyalarıyla bu suçları övüp teşvik bile ediyorlar. Üstlerine kapanarak failleri korumaya aldılar. Almamaları için, illa ismen kanun mu çıkarmalı?
Tekrar soruyorum: 
Olmayan darbe çığırtkanlığını varmış gibi göstermekten daha asılsız, buna dayanarak ölüm tehditleri savurmaktan daha provokatif ne olabilir?
'Asılsız ve provokatif' paylaşımdan bunlar  yakalanmıyorsa öbürleri niye yakalandı?
Bir davaya inandırarak özgür iradesi yok edilmişler kullanılıyorsa...Cehaletlerinden yararlanarak kurşun askerleştirilenler, kötülüğe azmettiriliyorsa...Yargıtay'ın yorumu, böyle 'sır odası sapkınlıkları'nı da kapsamaz mı? 
Ayasofya’yı bırak yoksulluğa bak
Reuters duyurdu; Hazine ve Merkez Bankası yetkililerimiz, dolar ihtiyacımızı karşılamak için İngiltere Merkez Bankası’yla görüşüyormuş. Anlaşmaya da yaklaşılmış.

Doğrusu bu. Yanlış olan, “Liraya Londra merkezli saldırı başlatıldı, küresel tefeci çetesi işbaşında” mavalları okumak.
Ekonomi, darboğazdan geçiyor. Sorun yokmuş gibi yapınca da sorunlar çözülmüyor. Yüzleşmedikçe büyüyorlar üstelik. Algıyı değil gerçekleri yönetmeye odaklanmadan atlatamayız. 
Millet canla cüzdan arasında sıkışmış. Aş, iş, yoksulluk gibi öncelikli, acil sorunlar halledildi de...Sıra, semboller üstünden içeride, dışarıda kutuplaşmaya mı geldi? Her dert bitti, Ayasofya’da namaz kılmakla CHP’nin İş Bankası hisselerini Hazine’ye almak mı kaldı?
Isıtıp ısıtıp temcit pilavları yedirerek üstü örtülecek, atlatılacak gibi değil. 
Dünyada para aramaya çıkmanın halktan gizlenecek, saklanacak tarafı da yok ayrıca. 
“Dünyanın üçte ikisi, 70 devlet bizden yardım istedi” anlatılarıyla nereye kadar idare edebilirsiniz? 
Feriştahına eyvallahımız yokmuş gibi kuyruğu dik gösterince, fakir fakirliğini unutur mu? 
Bunu anlayan Merkez Bankası ve Hazine yetkililerini kutluyorum.