Osman Başıbüyük'ten HDP tartışmalarına ilişkin analiz: İstikamet yeni bir “açılımı süreci”

Osman Başıbüyük

Eski Hava Pilotu Kurmay Albay, Kaptan pilot, yazar ve analist Osman Başıbüyük, Veryansın'da yazdığı köşesinde gündemde olan HDP tartışmalarını konu aldı. 'HDP’li Sırrı Süreyya Önder’in yerel seçimler öncesi İYİ Parti’nin HDP’ye akıl danışmak için adam gönderdiği yönündeki açıklamasıyla kamuoyunda yeni bir tartışma başladı. Karşılıklı polemikleri biraz takip ettiğinizde istikametin yeni bir “açılımı süreci” olduğunu görebilirsiniz.' diyen Başıbüyük'ün dikkat çeken yazısının devamı şöyle:

'Son söyleyeceğimizi baştan söyleyerek analizimize başlayalım: Türkiye’de “Kürt açılımı veya çözüm süreci”, adına ne derseniz deyin, bu yöndeki çalışmalar içeriden kaynaklanan bir taleple değil daha çok dışarıdan yapılan yönlendirmeler ve bazen de dayatmalarla gündeme gelir.

Geçmişte AKP Hükümetleri, dışarıdan yapılan yönlendirmelere inanarak gerçekten soruna bir çözüm bulma adına “açılım süreci”ni başlatmıştı. Suriye’deki kantonların benzerini kurmak isteyen PKK, bunu fırsat bilip “çukur-hendek” ayaklanmasını başlatınca, Cumhurbaşkanı Erdoğan gerçeklerle yüzleşti.

Bu acı gerçekle çok kısa süre önce yüzleşmiş olmamıza rağmen, bugün yeni bir “açılım süreci”nden bahsediliyor. Acaba neden? Bu sorunun cevabını bulmalıyız.

AKP OY MU KAYBEDİYOR?

Medyada AKP’nin düşüşe geçtiği, iktidarını devam ettirebilmesi için Kürt oylarına ihtiyacı olduğu havası yaratılıyor. Acaba bu tespit doğru mu? İlk bakışta bu tespitte doğruluk payı varmış gibi gözüküyor ama bana kalırsa gerçek böyle değil.

Yapılan kamuoyu yoklamalarına bakın. Kemal Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP’nin, AKP’yi yenme şansı gözükmüyor.

MHP zaten Cumhur İttifakı’nın bir parçası, AKP’nin alternatifi olarak düşünülemez.

İYİ Partiye gelince: İYİ Parti içeriden kaynıyor. İstifalarla zaten çok yıpranmıştı. Bir de HDP’ye seçim öncesi akıl danıştığı iddiaları durumu iyice hassaslaştırdı. Çünkü bu iddialarda gerçek payı var gibi gözüküyor. HDP’li Ahmet Türk, “İYİ Parti, HDP’ye danışmak için aracı gönderdi” tartışmasını doğru bulmuyorum diyor. Bu yalandır demiyor. Artı, söz konusu aracıya şahit olmadığını belirterek, “Siyasette saklı kalması gereken bazı şeyler vardır.” diyor. İşin özü mevcut kadro yapısıyla İYİ Parti’den de AKP’ye rakip olmaz.

HDP’ye bakalım: O da içeriden kaynıyor. Ahmet Şık gemiyi ilk terk edenlerden. Partiyi Kandil etkisinden kurtarmak isteyenlerle, PKK emrinde olmasını isteyenler ciddi bir çekişme içerisinde. İstanbul yerel seçimlerinin yenilenen ikinci aşamasında, İmamoğlu’na giden 800 bin oy, aslına bakarsanız HDP’nin kendi seçmeni üzerindeki kontrolünü azalttı. Kısacası HDP, önümüzdeki seçimlerde barajı aşsa bile, diğer partiler kendisiyle ittifak yapıp yıpranmak istemeyeceğinden dengeleri kökünden sarsacak bir parti olmayacak.

Özetle mevcut siyasi ortamda AKP’yi koltuğundan edecek ciddi bir rakip gözükmüyor. Ama ekonomi baş aşağı giderse durum değişir.

MEVCUT ŞARTLARDA AKP’Yİ ANCAK EKONOMİ DEVİREBİLİR

Şimdi asıl komumuza geliyoruz. AKP’nin en büyük rakibi ekonomidir. AKP’yi devirirse ekonomi devirecek. Koronavirüs salgını tüm dünyayı olduğu gibi Türkiye’yi de vurdu. İhracat azaldı, turizm neredeyse bitti. Yani ülkeye döviz girişi durdu. Türkiye’nin önümüzdeki 12 ayda 170 milyar dolar dış borcu geri çevirmesi gerekiyor. Bu parayı nereden bulacağız? Büyük problem!

Diğer yandan, vatandaşın tüketim alışkanlıkları değişti. Hiç kimse para harcamayınca devletin vergi gelirleri de ciddi kayba uğradı. Böyle giderse yaz aylarında işsizlik ordusuna milyonlarca insan daha katılacak. İşte AKP Hükümeti için asıl tehdit budur.

Bu tehdit döviz bulunmadan bertaraf edilemez. Döviz bulmanın 3 yolu gözüküyor:

1) IMF’e başvurmak. Bu seçeneği politik kaygılarla AKP reddediyor.

2) Vatandaşın yastık altındaki veya yabancı bankalardaki dolarlarını ekonomiye çekmek için dolara %5 gibi yüksek faiz vermek. Şu an devletin, bu oranın üstünde rakamlarla dışarıdan borçlandığını düşününce, bu seçenek akla yatkın gibi geliyor. Ancak bu yöntem tercih edildiğinde, Türk Lirası tamamen itibar kaybedecektir. İnsanlar ellerindeki tüm varlıkları dolara çevirme yönelirse bu sefer ekonomi daha büyük bir darbe yer.

3) Uluslararası piyasadan borç bulmak. Zaten hükümet bir süredir Londra merkezli zenginlerden kaynak sağlıyor. Her siyasetçinin Chatham House’a gitme sevdasının arkasında yatan gerçek budur.

İktidarda kalmak için 1 ve 3’üncü seçenekleri kullandığınızda da size mutlaka bir şeyler dayatırlar. Şimdi ne dayatıyorlar onu keşfetmeye çalışalım.

YENİ ÇÖZÜM SÜRECİNİN ARKASINDA KİM VAR?

Türkiye’nin Silahlı İnsansız Hava Araçları (SİHA) gibi yüksek teknoloji silahlar kullanması ve uçaklarımızın kullandığı nokta vuruşu yapan hassas güdümlü mühimmatları üretmeye başlaması, terörle mücadeleye çok büyük katkı sağladı. PKK’lılar artık girdikleri delikten kafalarını dışarı çıkartamıyor. Ya kadın kıyafetiyle dolaşıyorlar ya da ısı yayılımını önlemek maksadıyla alüminyum folyolara sarılarak gezebiliyorlar. Bu acizlik, örgütü bitirme noktasına getirdi. Örgüte katılım tamamen durdu. Koronavirüs salgınının da bu sürece önemli katkısı oldu. Bunu da hatırlatalım.

Örgütün Suriye kanadı Amerikan korumasında güçlü olabilir. Ama bu durum bizim için pek bir şey ifade etmiyor. Çünkü örgüte Türkiye’den katılım olmadığı müddetçe, PKK’nın Türkiye’deki etkinliği bitecektir. Kısa süre sonra HDP gibi partileri veya bölge halkını mobilize etme yeteneklerini tamamen kaybederler.

PKK’nın Suriye kolunun hâlâ varlığını sürdürmesi de uzun dönemde Türkiye için çok büyük tehdit değildir. Türkiye ve Suriye arasında sıkışmış, denize çıkışı olmayan bu bölgede bırakın bir devlet kurmayı, mevcut kantonları bile uzun süre devam ettiremeyeceklerini yakında anlayacaklar. İnsanlar bir hayal uğruna ancak belirli bir müddet kan dökerler. Fakat can tatlıdır. Bir süre sonra hayallerinin gerçekleşmeyeceği kanaatine varırlarsa savaşmaktan vaz geçerler. O zaman “Büyük Kürdistan” hayaliyle ölüme gidecek bedava asker bulamayan emperyalistler zor duruma düşecektir.

Şimdi sadede geliyoruz. Londra merkezli üst akıl, para verme karşılığında Türkiye’ye yeni bir “PKK açılım süreci”ni dayatıyor. Türkiye’de PKK’nın bitmesi, Suriye’deki PYD/YPG’yi de bitirecektir. Gözüken o ki, birileri küllenen ateşe benzin dökmek istiyor.

Anladığımız kadarıyla devlet içinde birileri de bu mecburiyetin kılıfını hazırlamaya çalışıyor. Sırrı Süreyya Önder etrafından dönen tartışmaların sebebi budur. Hatırlayın Önder, bir önceki çözüm sürecinde en etkili isimlerden biriydi. İmralı’da bulunan terörist başı Abdullah Öcalan’ı çok ziyaret etmiş, Kandil ile koordineyi sağlamıştı. Bir de Diyarbakır’da okunan terörist başının mektubunu kim okuttu onu bize söylese çok seviniriz.

Türkiye terörü bitirmişken, birileri para için yeni bir “açılım süreci” başlatırsa, buna ne deneceğine okuyucu karar versin.

Artık akan kan dursun yeter…'