Tarih: 27.05.2020 09:55

Prof. Dr. Ortaş: Gençlerin, geleceğe dair ciddi sorunları ve beklentileri var…

Facebook Twitter Linked-in

 

Sitemiz Enpolitik yazarı, iletişim Dr., İTÜ TMDK Sanatçı Öğr.Üyesi Göktan AY’ın, Prof.Dr.İbrahim Ortaş (Çukurova Üniversitesi) ile yaptığı  “eğitim, gençlik, toplum, üniversite”” konulu söyleşiyi yayımlıyoruz…

AY: Hocam, toplum ve gençlik için son raporlar ne diyor?

ORTAŞ: TÜİK (2020) verilerine göre; nüfusun yüzde 15.6’sını oluşturan 13-14 milyonu gencin yüzde 25.4’ü işsiz, işgücüne katılım yüzde 44, genel mutluluk düzeyi yüzde 56.

Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV) in hazırladığı gençlik raporu (http://sodev.org.tr/wp-content/uploads/2020/05/detayli-rapor.pdf) verileri Çalışma, Gençlik ve Spor Bakanlıkları, ilgili eğitim ve bilim kuruluşlarına ve yöneticileri, geleceğe ilişkin ülkemizin yönetime talip olanlar için bir hayli üzerinde kafa yoracak bilgi ve mesaj vermektedir. Raporun verileri okuması üzerinde bazı tedbirler alınması, ülkemizin gelecekteki yetişmiş insan gücü, bilimsel gelişmesi ve ekonomik-sosyal zenginliği ve yaşayacağımız sorunları hakkında şimdiden bazı kestirimlerin olduğunu düşündürtüyor.

SODEV’in ulaşabildiği gençlerin yüzde 61.7’si öğrenci olunca, öğrencilerin geleceğe ilişkin eğitimden beklentileri ve tutumları ile üniversiteden aldıkları dersler ve ortam ile olan ilişkisi uzun zamandır ilgimizi çekmektedir. Rapordaki veriler ve diğer çalışmalarda ise gençlerin temel sorunlarının eğitim ve istihdamda yer alamamak, fırsat eşitsizliği, düşüncelerini rahatlıkla açıklayamama ve güvencesizlik olarak yansıtılıyor.

AY: Gençlerin ekonomik özgürlüğü var mı?

ORTAŞ: Gençlerin yüzde 70’i ekonomik anlamda ailelerinden bağımsız değil ve alilerinin desteği olmadan kendilerini yönetecek ekonomik araçlardan yoksunlar. Türkiye genelinde gençlerin %79,3’ü yetenekli de olsalar; “arkası sağlam” ve “torpilli” bir başkasının kendisinin yerini kapabileceği görüşündeler. Gençlerin % 40,8’i Türkiye’de üniversitelerin iş bulmak için yeterli donanım sağladığını düşünmüyor. %62,5 oranında genç, imkânları olsa yurtdışına yaşamayı ve iş edinmeyi düşünüyor. “Hayatınızın kalan kısmının tamamını Suudi Arabistan’da veya Kuzey Kore’de aylık 10 bin dolar kazanarak veya İsviçre’de aylık 5 bin dolar kazanarak geçirme imkânınız olsa hangisini tercih edersiniz?” sorusuna ise sırası ile %72,2 ve % 64.3’ü İsviçre yanıtını veriyor.

AY: Gençler, özgürlük ve siyasetten ne anlıyor?

ORTAŞ: Gençlerin sorunlarının önem sıralamasında “özgürlükler” öncelik almış. %68,3’ü için 'düşüncelerini özgürce ifade edebilmeyi' önemserken, % 52’si ise başkalarının düşüncelerini özgürce ifade edebilmesini önemsiyorlar. Bilime, kültür ve sanata daha az öncelik verdikleri görülüyor.

Rapordaki verilerden benim çıkardığım, ülkemizdeki gençlerin siyasi parti aidiyetleri ve oy verme davranışlarından bağımsız olarak; aldıkları eğitimin kalitesi, kendini ifade edebime ve özgürlük algıları, güven ilişkileri ve çalışma yaşamları ve değerlerine kadar belirli konularda kendi konumları ve gelecekleri ile ilgili değerlendirmelerde ortak kaygı ve beklentileri olduğunu göstermektedir. Önemsenmesi gereken en önemli konuların başında, değerlerine ve inançlarına verdikleri önem ne olursa olsun, kendilerini ve karşısındakilerin kendilerini ifade etmesini istiyor. Türkiye’de ki çalışma hayatı, liyakat ve üniversite eğitiminin güven vermediğini ve gelecekte fırsat bulursa yurt dışında ve özgürlükler vadeden bir yerde yaşamak istediğini belirtiyorlar. Verilerin ortak paydası gençler, Türkiye’nin geleceğini herkesin kendisini ifade edebildiği demokratik özgürlükçü bir ortamda; eğitim kalitesinin önemini ve çalışma hayatında liyakatin, şeffaf işleyen kurumsal yapının sağlandığı kendini güvende hissettiği bir Türkiye’de yaşamak istediğini ifade etmekteler. Türkiye’nin geleceği olan gençlerin bu talepleri bizim geleceğimizin nasıl olmasının fotoğrafıdır. Başarırsak gençlerimiz bu ülke için canla başla çalışır, sağlayamasak “fırsat bulduğum anda İsviçre’ye gitmek isterim” derler.

AY: Türkiye Nüfusunun Yarısını oluşturan gençler, geleceğe ilişkin ne istiyor?

ORTAŞ: Basına yansıyan birçok görsel ve bilgiler Türkiye gençliğinin ciddi anlamda sorunlar yaşadığını gösteriyor. Günümüz gençliğinin sorunlarının başında; işsizlik, eğitim ve kendini ifade edememe gibi birçok sorun yaşamın her alanında karşısına çıkmaktadır. Doğal olarak nüfusunun yarısından fazlası 40 yaş altında (TÜİK 2019) bulunmaktadır. Enerjisi olan ve yarınlarını kurmak isteyen gençlerin birçok taleplerinin olması gayet normal ve gereklidir. Taleplerin karşılanmaması durumunda da sorunlar ve onun devamında koordineli olarak diğer sorunlar oluşmaktadır. Üniversite öğretim üyesi ve bir genç babası olarak genç insanları hayata hazırlayan ve onlara mesleki bilginin yanında yaşam başarısı için de alt yapısı gelişmiş her yönden nitelikli insanları topluma kazandırma sorumluluğumuzdan dolayı konuyu yakından takip etmekteyim.

Gençlerin genel durumu en son 19 Mayıs 2020 tarihinde SODEV'in hazırladığı araştırma raporunda yayınlandı. Rapor verilerine göre 15-24 yaş arası üniversite mezunu gençler arasında ne eğitimde ne de işte olanların oranı %33,3. Bu durum kadınlarda % 38.7. 15-24 yaş arası tarım dışı nüfus işsizlik oranı ise % 26,8 (TÜİK İşgücü İstatistikleri, Şubat 2020). Olarak gösterilmektedir.

AY: Gençlerin; mevut düşünce dünyası ve geleceğe ilişkin beklentileri nedir?

ORTAŞ: Raporun çarpıcı bir diğer verisi ise, geleceğine olan inancının zayıflığı ile açıklanabilir. Konu doğrudan beyin göçü ile ilişkili bir durumdur. Türkiye’den yurtdışına göç edenlerin % 47’si genç. Çoğunlukla üniversite mezunu iyi eğitimli ve farkındalığı yüksek beyin göçüne gidenler olarak bilinir. Ülkemiz için ciddi bir kayıp. Devletin bu konuya ciddi eğilmesi ve geleceğin taze kanlarını kendi geleceği için değerlendirmesi ve bu yolda ciddi bir politika belirlemesi gerekir. Gençlerin % 62.5’i imkânı olsa yurtdışında yaşamak istiyor!. Bu durum çok hoş değil tabii. Mutlaka bir yere geleceğine ilişkin inanç gençler arasında %20,7 oranında iken, katılımcıların %70,3’ü ise ancak işe girmek ve bir yere gelmek için yüksek bir mevkide bir yakınınızın olması ve arkanızda duran birinin olması gerektiğini belirtmişler... Benzer şekilde daha önce Bağımsız Eğitimciler Sendikası'nca 2009 yılında gerçekleştirilen 'Gençlik ve Gelecek Araştırması' çalışması kapsamında gençlerin toplumsal ve yaşamsal alanlara bakış açısını değerlendirmek amacıyla 18-30 yaş arası 1752 genç üzerinde bir araştırma yaptı. Araştırma sonuçlarına göre, gençlerin % 68'i ilgilendikleri herhangi bir konuya ilişkin Türkiye ve dünyadaki gelişmeleri düzenli takip etmediklerini belirtiyor. Yine gençlerin % 70'i başka bir ülkede yaşaması durumunda konumunun daha iyi olacağına inanıyor. Bu sonuçlar doğrudan gençlerin ülkemize ve geleceğe güvenmemekte olduğunu yansıtıyor. Raporda gençlerin % 40,8’i Türkiye’de üniversitelerin iş bulmak için yeterli donanım sağladığını düşünmüyor. Daha önceki benzer raporlarda da, üniversite diplomasının tek başına yeterli olmadığını işaret ediyordu. Yalnız TÜİK 2018 verilerinde 18-24 yaş arası gençlerin aldığı eğitimden memnuniyet düzeyi % 58.3 olarak verilmektedir.

Gençlerin %72.2’si, yüksek maaş vereceği söylenen Suudi Arabistan ve % 64.3’ise Kuzey Kore Yerine, maaşın yarısı kadarını veren İsviçre’yi tercih etmekteler. Bu, gençlerin daha güvenli ve kendini rahat ifade edebileceği bir ortam arayışında olduğunu göstermektedir.

AY: Gençlerin, gelecek kaygıları var mı? Varsa neler?

ORTAŞ: Her ne kadar bu araştırmada gençlerin çoğunluğu kendilerine güvenlerinin tam olduğunu belirtse de,  araştırmaya katılan gençlerin yarıya yakını (% 46) herhangi bir konuda sorunla karşılaştığı zaman mücadele etmek yerine konuyu kapatmayı tercih ettiğini ifade ediyor. Yalnızca %25'i, bir sorunu çözmek için mücadele edeceğini belirtiyor. Her toplumda böyle sorunlarla baş edecek enerjisi olmayan gençler vardır. Ancak dinamik ve geleceği olan bir ülke için gençlerin dörtte birinin mücadele edeceğini belirtmesi yetersiz geliyor bana.   

Daha önce de yapılan birçok çalışmada, gençlerin güç ilişkisine önem verdiğini ve iyi bir gelecek ancak para ve güçlü aile desteği ile sağlanacağını belirtiyorlardı. Gençlik üzerinde yapılan çalışmalarda; gençlerin iddialı olmadığı, mücadele etmekten uzak bir profil sergilediği görülmektedir. Çoğunlukla gençlerin fikrini savunma konusunda çok da ısrarcı davranmayacağını görülüyor. Bu durum gençlerin çoğunlukla belirli bir yol haritasının ve dünya görüşünün olmaması ve görüşlerini güçlendirmek için çaba içinde olmadıklarını gösteriyor.

AY: Gençler, Türkiye ve dünyadaki gelişmeleri takip ediyor mu? Karşı cinse karşı güven var mı?

ORTAŞ: Söz konusu 'Gençlik ve Gelecek Araştırması' çalışmasında gençlerin % 68'i ilgilendikleri herhangi bir konuya ilişkin Türkiye ve dünyadaki gelişmeleri düzenli takip etmediklerini belirtiyor. Bu durumu üniversitelerde ve derslerimizde çok ciddi bir sorun olarak görüyoruz. Gençlik; gazete ve kitap okumak, haber dinlemek, merak ederek başka kaynakları okumak ve izlemek yolu ile kendilerini zenginleştirmeden uzak olduklarını gösteriyor.

Ayrıca son yıllarda görülen ciddi bir sorun da, gençlerin karşı cinse güvensizliğidir. Bu durumun, genelde gençlerin bütünsel yaşama bakış açısından kaynaklandığını düşünüyorum. Gençlerin % 37'si karşı cinsle ilişkilerde reddedilme korkusu yaşadığını belirtiliyor. Karşı cinsle ilişkilerde gençlerin % 28'i 'Beni sevecek mi?' endişesi taşırken, % 26'sı karşı cinsin ihtiyaçlarımı karşılayıp karşılayamayacağı konusundan korktuklarını ortaya koymakta. Gençliğin ruh hali ve buna bağlı olarak yaşamsal beklentileri ile eğitim düzeyleri arasındaki ilişki araştırılmaya değer görülüyor. Birçok araştırma bulgusu, gençliğin stres altında olduğunu sık sık vurguluyor. Hatta stresin arttığı vurgusu yapılıyor. Cumhuriyet Gazetesi, 4 Ağustos 2008 tarihli yayınında; kızların % 25’inin, erkeklerin ise % 32’sinin stres altında olduğunun, yapılan araştırma ile belirlendiğini yazmıştır. Sorununun temelinde küresel düzeyde artan çevre kirliliği, ekonomik koşulların elverişsizliği artan eğitim ve sınav kaygıları/soruları önemli etken olarak gösterilmektedir.

AY: Gençlerin, bir konuda;  sorumluluk ve insiyatif alma da durumları nasıl?

ORTAŞ: Marmara Üniversitesi tarafından yapılan bir başka araştırmaya göre; öğrencilerin % 35’inden fazlası sorumluluk ve inisiyatif almaktan çekiniyor. Aile ve temel değer yargılarının ardına sığınıyorlarmış. Kapalı toplum özlemine daha yatkın görülüyor. Neyse ki kızlar, erkeklerden daha açıklar ve demokratik yaşam eğilimindedirler. Bu bağlamda ülkemizin geleceğini kadınların coşkusunda görüyorum.

2008 yılında benzer şekilde ‘Bağımsız Eğitimciler Sendikası’, İstanbul’da ve Ankara’da 18-30 yaşlarında 2 bin 996 gencin üzerinde yürüttüğü araştırma sonuçları benzer şekilde geleceğe yönelik umutlu görülmüyor. Türk gençlerinin tümüne yakınının (% 94) fobisi var, yani bir şeylerden korkuyorlar. En çok korktukları ise sırayla: “ölüm, dini inanç kaybı, cehennem ve deprem” gibi. En çok korkunun dinle ilgili konulardan kaynaklanması düşündürücü. Türker Alkan 05/10/2008 tarihli köşesinde; “Bizden başka ulusal marşı ‘Korkma!’ nidası ile başlayan bir ulus var mıdır? Hiç sanmıyorum! Oysa biz değil miyiz çocuklarımızı ‘Türkler hiçbir şeyden korkmaz!’ diye yetiştiren! Ama sonuç olarak Türklerin korkusuz insanlar olduğu savı pek de doğru değil galiba. Hatta tam tersine, oldukça korkak insanlar olduğumuz anlaşılıyor” diyor. Elbette,  İstiklal marşındaki “korkma” ifadesi, insanı cesaretlendirmeyi ve geleceğe akışını isteklendirmektedir.

AY: Güç ilişkilerinde eğitim artışı gözleniyor mu? Markalar ile, farklı olduklarını vurguluyorlar mı?

ORTAŞ: Gençlerin sahip olduğu dünya görüşlerine göre farklılıklar göstermelerine rağmen, genelde kendilerini gerçekleştirmek istiyorlar, güç ilişkisini ortaya koymak içinde marka peşinde koşuyorlar. Bu yolla farklı olduklarını vurguluyorlar. Gençlerin tüketici kimliği ön plana çıkıyor. Tüketici kültürü de; beraberinde kısa yoldan çok para kazanmayı, başkasının sırtına basarak, çalışmadan kazanmayı ve güç ilişkisi ile sağlamayı amaçlamaktadır. Günümüzde toplumdaki değer yargıları artık eğitim yolu ile gelişmek ve yaşamdan zevk almak yerine; ‘güçlü olmak', 'üstün olmak', 'işini bilmek’, “iyi yaşamak ‘tır. Doğal olarak iyi yaşamaya kimsenin diyeceği bir şey olmayabilir, ancak Erdal Atabek’in (9 Ekim 2006 tarihli yazısında belirttiği üzere); “toplumun değer endeksinin gündelik yaşama çevirisi de 'çok para kazanmak', 'çok para kazanırken de kimsenin gözünün yaşına bakmamak' ve bu konuda her yol mubah kabul ediliyor. Çok para kazanmak için güçlü olmak gerekir. Ancak nasıl güçlü olmak? Artan oranda güçlü olma ve güç kullanma yolu ile iş yaptırma anlayışı yaşamın her alanına işleniyor olması da sorunlu bir anlayış. Güç olmadan sanki hiçbir sorun çözülmeyecekmiş gibi bir durum ortaya çıkmaktadır ki bu da zamanla başkasını baskılamaya kadar uzanıyor.” Özellikle de gençliğin günümüzde güçlü, var olma, marka ilişkisi hızla yaygınlaşmaktadır. Çoğu zaman bu tür ilişkinin kişiye ve topluma da zarar verdiği görülmektedir. Eğitim ile kişinin mutluluğu için gücün doğru değerlendirilmesi, sorumluluk bilincinin sağlanması, zamanın doğru yönetimi ve bütün bunlardan yaralanarak kişinin bir iç disiplin sağlamsı kazandırılmalıdır. İş disiplin ve öz güven en önemli başarı aracıdır. Kendi kendini yönetemeyen bir toplumu güç ile kontrol etmeniz hiçbir şey ifade etmeyecek düzeyde önemlidir.

AY: Sizce, gençlerin gördüğü en ciddi sorunlar neler?

ORTAŞ: Uzun zamandır ülkemizdeki sınav başarılarını ve gençlerin üniversitedeki derslere olan ilgisini gözlemliyorum. Resmi veriler, yapılan anket çalışmaları gençliğin temel konularda yetersiz bilgiye sahip olduğunu gösteriyor. Bütünü kavrama ve analiz etme sorunu olduğunu hep gözlemlere dayalı olarak açıkladım. Son yılarda biraz daha görece iyi gençlerin üniversitede-derslerde kendilerini gösterdiğini görüyorum. Anlaşılıyor ki orta ve lise öğretimi gençlerin yeteneklerini kendilerine keşfettirmiyor. Tabii bu birazda biz büyüklerin, gençlerin önünü açmasına-açmamasına ve onların kendilerini ifade etmelerine olanak ve ortam yaratmamıza bağlıdır.

Genç yeri geldiğinde itiraz etmesini bilmeli. Hatta derler ki; “babasına karşı çıkmasını bilmeyen genç gelişemez (büyüyemez).” Eğer genç “kendisini gerçekleştirecekse ‘babasını da’ aşması gerekir” denir. Genelde “boynuz kulağı aşmalı” ifadesi ile gençlerin, her yönden yaşlılardan daha çok bilgi sahibi olması gerektiği söylenir. Ancak pratikte pek gençliğin önünü açacak girişimlere yer verilmez olduğu da bilinir. Gençliğinde itiraz etmesini bilmeyen, sosyal aktivitelere katılmayan kişiyi, büyüdükten sonra etkili sosyal aktivitelerde göremezsiniz. Bu kişiler büyüyünce makamlara gelseler bile ülkeye ve makama ciddi katkı olmaz. Yanlışı görseler dahi ona karşı çözüm geliştiremezler. Toplumu bir arada tutacak aktivitelere de katılamazlar. Buna sosyal başarısızlık denir. Genelde eğitimde bilimsel başarıdan önce yaşam başarısının daha önemli olduğunu yaşayarak tecrübe ettik.

AY: Günümüzün ‘Z’ kuşağı gençliği nasıl?

ORTAŞ: Bugün gençliğe baktığınızda, genelde ciddi bir anlamda heyecan yok!.. Geçmişte insanlar üniversiteye gittiklerinde bir meslek öğreneceklerini, bu arada da hayatın kurallarını öğreneceklerini düşünüyorlardı. Geçmişte eğitimin amacının olduğu ve fen temelli, yaparak, tecrübe ederek öğrenmenin olduğu dönemlerde öğrenciler ve eğitmen hocaların da örnek davranışları ile öğrenciler kendilerini yetiştiriyorlardı. Bugün bu anlayışın “çok zaafa uğradığı” çok sık vurgulanmaktadır. ÖSS sınavı, maalesef öğrencinin bilgi ve yeteneğinin düzeyini ölçemiyor. Eğitim; düşündürme, muhakeme yapma ve farkındalığı geliştirme olanağı sağlar. Günümüzde eğitim; adeta ilkokuldan başlayarak ezbere dayanıyor. Eğitim çoğunlukla öğretmen merkezli öğretim ve a-b-c veya hiçbiri üzerinde şekilleniyor. Öğrenci; hiçbir şey anlamadan üniversiteye, oradan da hiçbir şey anlamadan iş hayatına başlıyor. Yeterince bütünü kavramadığı için de yaşamda karşılaştığı sorunların üstesinden gelemiyor.

Atatürk’ün gençliğe hitabesinde belirtiği ve gençlerin omuzlarına bıraktığı sorumluluk; gençlerin daha gerçekçi ve geleceğine odaklanmış, eğitimli, çağın gereksinimleri ile donanımlı, öz güvenli ve her yönden gelecek ufukları olan insanlar olmalarıdır. Gençlerin her yönüyle iyi eğitilmeleri onlara sunulan ortam ve güven ile ilişkili olduğunu değişik gençlik araştırmalarından görüyoruz.

AY Sonuç olarak ne söylemek istersiniz?

ORTAŞ: Bu ülkenin geleceği olan “gençlerin taleplerini”  ve onların “geleceği nasıl gördüklerini” bilmek önemlidir. Siyasetin, devletin üst yönetimleri, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, YÖK ve ilgili kurumların konuyu bütünlüklü bir bakış açısıyla, geleceğin “nitelikli insanını ülkede  tutmak” ve ülkemizin kalkınması için “yeni yaşanılabilir ortamlar yaratmak” zorundadır. Türkiye’nin geleceği olan gençlerini; sağlık, ekonomik ve sosyal olarak çağın gereklerine uygun her yönü ile eğitip donatması gerekiyor. Son virüs salgınında ülkemizin “iyi yetişmiş doktorlarının ve sağlıkçılarının” sayesinde süreci daha rahat atlatıyoruz. İyi ve nitelikli insanına yaşanabilir ortam sağlamayı hep beraber düşünmemiz gerekiyor.

Son yıllarda yapılan bütün gençlik araştırmalarından edindiğim ortak payda.Gençler; eğitim, değerler, ilgi alanları özgürlük algılarına ve çalışma yaşamlarına kadar kendi gelecekleri ve yaşam standartları için siyasi dünya görüş, parti aidiyetleri ve oy verme davranışlarından bağımsız olarak kendilerini ifade etme ihtiyaçları bakımından özgürlükçü-demokratik bir ortamda iyi eğitim alarak,  liyakate dayalı bir çalışma ortamının,  kurumsal kültürün veya mekanizmalarının kurulduğu bir Türkiye’de yaşamak istediklerini belirtiyorlar. Gençlerinin acil ihtiyaçlarının sağlanması geleceğimizin daha iyi olması ile doğrudan ilişkilidir. Gençlerin sesine partiler üstü bir yaklaşıma kulak verilmesi, bu ülkenin yarınlarının hayrına olacağına inanıyorum. Gençlere güvenelim, onların kendilerini geliştirmesine ve bu ülke için çabalarına destek verip onların beyin göçüne kurban olmasının engellenmesini sağlayalım.

AY: Teşekkürler.

ORTAŞ: Ben de çok teşekkür ederim. M.K.Atatürk “umudum geçlerdedir” demişti. Gençler bizim en değerli hazinemizdir.

 

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —