Gazeteci yazar Murat Bardakçı, Habertürk'te kaleme aldığı köşe yazısında yakın siyasi tarihimize bir kara leke olarak yazılmış 27 Mayıs Darbesi'nde daha önce yayınlanmamış bir mektubun olduğunu belirterek, 'Şimdi Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri’nde muhafaza edilen ve Devlet Arşivleri Başkanı Prof. Dr. Uğur Ünal’ın sayesinde edindiğim bir ibret belgesini, Demokrat Parti yöneticilerine 27 Mayıs öncesinde gönderilen ama şimdiye kadar gizli kalmış olan çok önemli bir mektubu yayınlıyorum…' dedi.
İşte Bardakçı'nın 26 Mayıs tarihli o yazısı:
'Yarın, siyasî tarihimizin başta gelen rezaletlerinden ve en büyük utançlarından birinin 60. yıldönümü: 27 Mayıs darbesinin!
Burada, seçimle gelmiş meşru bir iktidarı gece baskını ile devirmenin ne demek olduğunu anlatacak değilim… Demokrasiye inanan herkes seçimle gelmiş bir iktidarın büyük hatâlar etmesi hâlinde bile yine seçimle gönderilmesi gerektiğini bilir ve yönetimi silâhla alaşağı etme çabasının nasıl bir pespayelik olduğu hususunda zaten hemfikirdir.
27 Mayıs darbesi sırasında henüz beş yaşında idim ama gerek aile bağlantılarımız, gerekse de evdeki büyüklerin endişelerine şahit oluşum sebebiyle darbe öncesi günlerin heyecanını sanki dün imiş gibi hatırlarım. Darbenin hemen akabinde yaşadıklarımız, meselâ evimizin basılması, herşeyin altüst edilip birşeyler aranması, rahmetli Menderes’in yakını olan babamın gözümün önünde bir jipe bindirilip götürülmesi, Balmumcu Kışlası’na kapatılması ve sonraları Dolmabahçe Rıhtımı’ndan Yassıada’ya gidişlerimiz hafızamda daha da berrak vaziyettedir.
Darbe memleketin tepesine öyle sessiz-sadasız değil bağıra-çağıra ve “Geliyoruuum!” diye haykırarak çökmüştü! “Birileri birşeyler yapmaya hazırlanıyor” söylentileri dört bir tarafı sarmıştı, hattâ kimin ne yapmaya hazırlandığını anlatan ihbarlar peşpeşe geliyordu, hemen herkes memleketin başına bir çorap örülmek üzere olduğunun farkındaydı ama hükümetin üzerine sanki ölü toprağı serpilmişti! Menderes Hükümeti ya ne olup bittiğini idrak edemiyordu, yahut “Biz güçlüyüz, bize bir şey yapamazlar” havasına girmişti veya ihbarlardan haberdar olması engellendiği için gereken tedbirleri bir türlü alamıyordu…
Öyle ki, 1957’deki meşhur “9 subay olayı”nı bile değerlendirememişlerdi!
Bilmeyenler için “9 Şubat Olayı”nın, daha doğrusu “ihbarının” ne olduğunu kısaca anlatayım:
İhbarı yapan, Samet Kuşçu adında bir binbaşıydı. 1957’de Adnan Menderes Hükümeti’ni devirmek isteyen dokuz kişilik bir cuntaya dahil olmuş ama cuntanın bazı mensuplarının Menderes’e sadık kaldıkları endişesine kapılınca ilk ihbarı kendisi yapmak isteyip bir gazeteci vasıtasiyle zamanın Savunma Bakanı’nı hazırlıklardan haberdar etmişti.
Neticede dokuz subay tutuklanıp mahkemeye çıkartıldılar ama olmayacak bir iş yapıldı, darbeye hazırlanan subaylar beraat ettiler ve sadece ihbarı yapan Samet Kuşçu mahkûm oldu!
Sonrası, mâlum... Darbe üç sene sonra, 27 Mayıs 1960’ta geldi. Darbecilerin arasında Samet Kuşçu’nun isimlerini verdiği ve cunta kurma suçlamasıyla yargılanıp beraat eden subaylar da vardı!
KİMSELERİ HABERDAR EDEMEMİŞ!
Burada, şimdi Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri’nde muhafaza edilen ve Devlet Arşivleri Başkanı Prof. Dr. Uğur Ünal’ın sayesinde edindiğim bir ibret belgesini, Demokrat Parti yöneticilerine 27 Mayıs öncesinde gönderilen ama şimdiye kadar gizli kalmış olan çok önemli bir mektubu yayınlıyorum…
Demokrat Parti’nin Trakya’daki bazı teşkilâtlarını kuran ve o tarihte Anadolu Sigorta’nın Yönetim Kurulu Başkanı olan Dr. Sezai Feray tarafından yazılan 3 Mayıs 1960 tarihli mektup İstanbul’un hem Belediye, hem de Demokrat Parti İl Başkanı olan Kemal Aygün’e gönderilmiş…
Sezai Feray, Cumhuriyet Halk Partisi’ne yakın bir grubun Şişli’de bir evde toplandığını ve toplantıya katılan “Münir Bey” adındaki eski bir CHP milletvekilinin “6 Mayıs’ta mutlaka iktidara geleceklerini söylediğini” yazıyor. Sonra, bu milletvekilinin “Kan dökülmeyeceği, Cumhurbaşkanı Celâl Bayar ve Başbakan Adnan Menderes de dahil olmak üzere sadece beş kişinin öldürüleceği” şeklinde tüyler ürperten sözlerini naklediyor ve elde ettiği bu istihbaratı yetkililere ulaştırma imkânı bulamadığı için Kemal Aygün’ün yardımını istiyor.
Ne hoş, ne medenî ve ne kadar insanî bir darbe olacakmış değil mi? Kan dökmeyecek, sadece beş kişiyi öldüreceklermiş! Katledileceklerinden biri reisicumhur, diğeri de başbakan, canı alınacak üç kişi daha var ve “darbe” dediklerinin hepsi işte bu kadarcık!..
Mektupta bu sözleri söylediği iddia edilen “eski CHP milletvekili Münir Bey”in kim olduğunu sokağa çıkma kısıtlamasının bu son gününde sizlere bir meşgale olması için söylemeyeyim; internetten kolayca ulaşılabileceğiniz 9., 10. ve 11. dönem milletvekilleri listelerine müracaat ederek siz buluverin…
İŞTE, MEKTUBUN TAM METNİ…
Dr. Sezai Feray’ın eski harflerle yazdığı mektubun tam metni, şöyle:
“Muhterem Kemal Beyefendi,
Nisan’ın otuzuncu Cumartesi günü istihbar ettiğim (haber aldığım) mühim bir hususu İstanbul’da üç günden beri haber verecek kimse bulamadım veyahut temasa imkan bulamadım: 27 Nisan’da başlayan isyan hadiselerinden iki-üç gün evvel Şişli’de Küçükbahçe Sokağı’nda Meşrutiyet Apartmanı’nın 4 numaralı dairesindeki bir toplantıda eski Halk Partisi mebuslarından Münir Bey isminde bir zât on-on beş kişinin bulunduğu bu kadınlı erkekli toplantıda “6 Mayıs’ta mutlak iktidara geleceğiz, kan dökülmeyecek, yalnız Celâl Bayar ve Menderes dahil olmak üzere beş kişi öldüreceğiz” dediğini istihbar ettim. Halk Partisi veya temayüllerinden ibaret olan bu toplananlardan birisi son hadiselerden evvel bunu mühimseyerek ifşa etmiştir.
Bunu muhterem Başvekil Beyefendi’ye de (du)yurmanızı rica ederim. Bugün keyfiyeti Reisicumhur Hazretleri’ne de arzetmek için müracaatta bulundum. Ona intizardayım (beklemedeyim). Bilvesile hürmetlerimi tekrar ederim.
Dr. Sezai Feray”.
Mektubun muhataplarına ulaşıp ulaşmadığı konusunda hiçbirşey bilmiyoruz… Bu hususta arşivlerde yahut Yassıada zabıtlarında bir kayda tesadüf edilmemesi ve Demokratlar’ın yazdıklarında yahut kaydedilmiş sohbetlerinde herhangi bir malûmata rastlanmaması Celâl Bayar’ın veya Adnan Menderes’in Sezai Seray’ın mektubundan haberdar olmadıklarını gösteriyor.
Hükümetlerin darbe söylentilerini mutlaka ve her yönü ile değerlendirmeleri gerektiğini gösteren bu mektup engelleri aşarak Bayar’a yahut Menderes’e ulaşabilmiş olsaydı ve daha önce “9 subay olayı”nı ciddiye almayan Demokrat Parti hiç olmazsa bu ihbarın üzerine gitseydi 27 Mayıs faciası acaba önlenebilir miydi, kimbilir?'