Kanada Başbakanı Justin Trudeau günlük basın toplantısında yaptığı konuşmada, “Rusya, birkaç yıl önce Kırım'ı işgal ettikten sonra G7'den dışlandı ve uluslararası kurallara ve normlara saygısızlık ve gösterişini sürdürdüğü için G7'nin dışında kalıyor ve bu tutumunu devam ettirdiği müddetçe dışarıda kalmaya devam edecek” dedi.
ABD Başkanı Donald Trump cumartesi günü yaptığı açıklamada, bu yaz yapılacak G7 zirvesini koronavirüs önlemleri kapsamında eylül ayına ertelediğini ve zirveye katılacak ülkeler listesini Avustralya, Rusya, Güney Kore ve Hindistan'ı kapsayacak şekilde genişleteceğini açıklamıştı.
KIRIM RUSYA TARAFINDAN TARİHTE İKİ KEZ İŞGAL EDİLDİ
Kırım Yarımadası tarih boyunca Rusya’nın stratejik hedefleri arasında yer alırken, bu bölgede yaşayan Kırım Tatarları da tarihin her döneminde Rusların baskılarına maruz kaldı.
Kırım Tatarlarının vatanı tarih boyunca Ruslar tarafından iki defa ilhak edildi.
Her ilhaktan sonra yarımadada yaşayan Türk nüfusu bilinçli şekilde azaltıldı. Rus Çariçesi 2. Katerina, Sovyetler Birliği’nin lideri Josef Stalin ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin dönemlerinde yapılan baskılarla Kırım Tatarları sürgünlere ve zorunlu göçlere maruz kaldı.
BİRİNCİ İLHAK ÇARLIK DÖNEMİNDE
Kırım Hanlığı 16. yüzyılda Çarlık Rusyası'na sürekli seferler düzenlediği ve vergiye bağladığı için tehdit oluşturuyordu.
Kırım Yarımadası da Ruslar tarafından Karadeniz’de hakimiyeti sağlamak ve Osmanlı Devleti’ne karşı üs kurmak için ele geçirilmesi gereken toprak parçasıydı.
Ruslar ilk defa Kırım Hanlığı'nın topraklarını entrikalarla 1783’te ilhak etti. Kırım'da iç politikaya dışardan müdahale ederek istikrarsızlık yaratan Rusya, Kırım'ı işgal ettikten sonra 2. Katerina hemen bir beyanname yayımladı.
Beyannamede 'Kırım Tatarlarının bağımsız yaşama konusunda başarılı olamaması' ve 'Osmanlı Devleti ile bağlarının olması' gibi mantıktan uzak gerekçeler öne sürülerek Rusya'nın Kırım'ı ilhak etmesinin 'zorunlulukları' anlatılıyordu.
İlhakın ardından Çarlık Rusyası hemen Kırım Hanlığı'nı ortadan kaldırdı. Ruslar, baskılarla Kırım Türklerini bölgeden uzaklaştırma ve Kırım'ı Ruslaştırma politikası yürüttü.
Daha sonra Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) yönetimi, tarihi hatalarını düzeltmek amacıyla 19 Şubat 1954’te imzaladığı bir kararla Kırım’ı Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne verdi.
Tarihçilere göre Kırım’ın Ukrayna’ya verilme kararının ardında 'Kırım bölgesi ile Ukrayna arasındaki ekonomik ve bölgesel yakınlık, benzer hayat ve kültürel bağların' etkili olması yatıyordu.
REFERANDUMLA GELEN 'ÖZER CUMHURİYET'
Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Kırım'da yapılan referandumla, yarımada Ukrayna’ya bağlı 'özerk cumhuriyet' olarak varlığını sürdürdü.
ABD, İngiltere ve Rusya, 1994'te imzaladıkları Budapeşte Memorandumu'yla Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü tanıdı.
İKİNCİ İŞGAL 2014'TE
Ancak takvimler 2014’ü gösterdiğinde tarih yeniden tekerrür etti. Rusya Federasyonu, SSCB döneminde alınan karara, imza attığı Budapeşte Memorandumu'na rağmen Kırım’ı tekrar ilhak etme politikalarını sahneye koydu.
Rusya yerine Avrupa Birliği ve NATO'ya yaklaşmak isteyen Ukrayna halkı meydanları doldurunca Moskova yanlısı dönemin Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç ülkeden kaçmak zorunda kaldı.
Ukrayna'daki karışıklığı fırsat bilen Rusya ise yasal olmamasına rağmen Sivastapol'da bulunan Rus askerleri ile yarımadaya sevk ettiği Rus yanlısı paramiliter birliklerini harekete geçirdi.
Kırım Parlamentosunu basan Rus yanlıları Kırım’ın bağımsızlığının ilan edilmesi için referandum kararı alınmasını istedi.
Ardından üzerlerinde hiçbir arma ve işaret bulunmayan 'yeşil adamlar' diye tabir edilen askeri kıyafetli Rus özel kuvvetlerine ait silahlı güçler, Kırım Parlamentosu ve hükümet binalarını ele geçirdi.
Rus özel kuvvetleri mensubu silahlı 'yeşil adamların' gölgesinde 6 Mart'ta toplanan Kırım Özerk Cumhuriyeti Parlamentosu, Kırım’ın Rusya'ya bağlanması için referandum yapılması kararı aldı.
Baskılar ve sindirme politikalarıyla gelen referandum
Parlamentonun 'Kırım, Ukrayna'nın bir parçası olarak mı kalsın yoksa Rusya'ya mı bağlansın?' sorusunun yöneltileceği referandum kararına uluslararası kuruluşlar ve pek çok devlet tepki gösterdi, referandumun gayrimeşru olacağı uyarısında bulundu.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) art arda toplansa da daimi üye Rusya'nın veto hakkı nedeniyle herhangi bir karar alınamadı.
Rus yanlısı 'yeşil adamlar'ın kontrolündeki yarımadada Ukrayna ve Kırım Tatarlarına baskılar arttı. Rus yönetimini istemeyen yerel halk bölgeden sürüldü. 16 Mart 2014'te yapılan ve Ukraynalılarla Kırım Tatarlarının protesto ettiği sözde referandumda Kırım’ın Rusya'ya bağlanması yönünde karar çıktı.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 21 Mart’ta Kremlin Sarayı'ndaki törende 'Kırım ve Sivastopol'ün Rusya'ya bağlanması ve yeni federal bölgeler oluşturulmasını' öngören yasayı imzalayarak yarımadanın yasa dışı ilhakını onayladı.
DÜNYA İLHAKI TANIMADI
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Rusya’nın Kırım’ı ilhakının yasa dışı olduğunu içeren tasarıyı kabul etti. Rusya dünyanın gelişmiş 7 ülkelersinin toplandığı G7 zirvesinde de dışlanmıştı.
Dünyada pek çok ülke gibi Türkiye de bu yasa dışı ilhakı tanımadı. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 'Kırım'ın yasa dışı ilhakını tanımıyoruz.' diyerek her fırsatta Türkiye'nin bu konudaki pozisyonunu tekrarladı.
TÜRK VE MÜSLÜMAN HALKA BASKI
Bugün, Rusya’nın yasa dışı olarak üzerinde varlığını sürdürdüğü Kırım topraklarında maddi ve manevi olarak halk büyük sıkıntı içinde yaşıyor.
Bir yandan Türk ve Müslüman Kırım Tatarları Rus kolluk güçlerinin baskılarına maruz kalarak manevi olarak sıkıntı çekerken diğer yandan Rus ekonomisinde yaşanan problemler yarımada halkı üzerinde etkisini gösteriyor.
Tarihi ve doğal güzelliğiyle turizm cenneti yarımada bugün Rusya’nın askeri üssü konumu haline geldi, ekonomisi tamamen Rusya'ya bağımlı olan bölgede halk fakirleşti.
Kırım topraklarının tamamen Ruslaştırılması politikası çerçevesinde yarımadada bulunan Kırım Tatarlarının ev, cami ve okullarına Rus güvenlik görevlilerince baskınlar yapılıyor.
Yasadışı ilhakın 6. yılında çeşitli sebeplerle Rusya’nın ilhakına, baskısına karşı çıkan Tatarlar ya kayıplara karıştı ya da hapishaneye atıldı.