Akif Beki yazdı: Bu da hukukun işlemesi, demokrasinin zaferi öyle mi?

Güncel 6.06.2020 08:53:00 0
Akif Beki yazdı: Bu da hukukun işlemesi, demokrasinin zaferi öyle mi?

Karar Gazetesi yazarı Akif Beki, CHP'den Enis Berberoğlu'yla HDP'den Leyla Güven ve Musa Farisoğulları'nın milletvekilliklerinin düşürülmesini eleştirdiği yazısında,  'Partileri kapatılsa dahi HDP milletvekilleri düşmeyecekti, bu da demokrasi zaferiydi hani! Şimdi Perinçek, milletvekillerini düşürdük madem, partilerini de kapattıralım diyor. Berberoğlu'nun AYM başvurusu, yani iç hukuk süreci sonuçlanmamıştı üstelik, beklenmedi bile. HDP'lilerin ceza aldığı 'KCK' davası, FETÖ'den ihraç edilenlerce yürütülmüştü. Cumhurbaşkanı da 'kumpas davası' demişti. Dönüp bakılmadı bile. Yargıtay'da davaları çok önce kesinleşmişti, Meclis'te siyasi zamanlamayla önceki gün işleme kondu. Eski AK Parti, seçilmişlerin atanmışlara yedirildiğini, jüristokrasi canavarının önüne atıldıklarını söylerdi.' ifadelerini kullandı. 
Karar Gazetesi yazarı Akif Beki, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir dönem milletvekili dokunulmazlıklarının önde gelen savunucusu olduğunu belirterek, 'Yaşı yetenler bilir, 'Jüristokrasi' diye bir baş belasıyla boğuşmaktan yakınırdı siyasetçiler. Cumhurbaşkanı Erdoğan, o zamanlar milletvekili dokunulmazlıklarının da önde gelen savunucusuydu. CHP, kürsüyle sınırlandırılması için zorluyordu. Erdoğan ise şiddetle karşıydı. Seçilmişlerin kaderinin atanmış hakimlerin eline teslim edilemeyeceğini söylüyordu. Antidemokratik buluyordu. Yargıya da güvenmiyordu.' diye yazdı.

Karar Gazetesi yazarı Akif Beki’nin “Kazanan demokrasi kaybeden darbecilikti güya” başlıklı yazısının tamamı şu şekilde: 
Partisinin kapatılmasına eylem ve söylemleriyle neden olan milletvekillerinin milletvekilliği  düşüyordu.
Anayasa'nın 84. Maddesi'ndeki bu fıkra, AK Parti'nin önerdiği değişikliklerle kaldırıldı.
2010'da, 12 Eylül darbesinin yıldönümünde de halk onayından geçti.
O sıra Başbakan olarak Erdoğan, referandum zaferini 'Demokrasi kazandı, darbecilik kaybetti' müjdesiyle kutlamıştı.
Partisi Anayasa Mahkemesi kararıyla kapatılsa dahi, sebep olan milletvekillerinin milletvekilliği düşmeyecekti. 
Zaten parti kapatmalar da zorlaştırılmıştı.
Demokratik siyaset ve iktidar üstündeki yargı vesayetini kırmaktı amaç.
Yaşı yetenler bilir, 'Jüristokrasi' diye bir baş belasıyla boğuşmaktan yakınırdı  siyasetçiler.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, o zamanlar milletvekili dokunulmazlıklarının da önde gelen savunucusuydu.
CHP, kürsüyle sınırlandırılması için zorluyordu. 
Erdoğan ise şiddetle karşıydı. Seçilmişlerin kaderinin atanmış hakimlerin eline teslim edilemeyeceğini söylüyordu. Antidemokratik buluyordu. Yargıya da güvenmiyordu.
19 Mart 2011'de mesela, Rusya dönüşü uçakta şunu söylemişti:

“Yasama organını yargının vicdanına terk etmiş oluruz. Bir başbakan olarak adım atsanız, bir savcı size karşı hissî baksa, hakkınızda dava açsa, bir ülkenin başbakanı o savcının elinde oyuncak olacak. Sincan Hâkimi Cumhurbaşkanı Abdullah Bey'i aldı, kendine göre dalgasını geçti. Benimle ilgili alt mahkemeler karar verdi. Aynı kişi MHP'den aday adayı. Siyaseti nasıl bunların eline teslim edeceksiniz?...”
Başka benzer çıkışları da var öncesinde. En dramatiklerinden biri 2007'deki şu tepkisi mesela:
'Dokunulmazlık bizim aklımıza geldiğinde veya popülistlikle gündeme getireceğimiz bir konu değildir...Bu siyasetçiyi, bürokratik oligarşiye mahkum etme çabasıdır. Demokrasilerin geliştiği dünyada asla seçilmişler, atanmışların elinde oyuncak haline getirilemez.'
Referandumdan 10 yıl sonra evvelsi gün, üç muhalefet milletvekilinin daha milletvekillikleri düşürüldü.
CHP'den Enis Berberoğlu'yla HDP'den Leyla Güven ve Musa Farisoğulları...
Partileri kapatılsa dahi HDP milletvekilleri düşmeyecekti, bu da demokrasi zaferiydi hani!
Şimdi Perinçek, milletvekillerini düşürdük madem, partilerini de kapattıralım diyor. 
Berberoğlu'nun AYM başvurusu, yani iç hukuk süreci sonuçlanmamıştı üstelik, beklenmedi bile.
HDP'lilerin ceza aldığı 'KCK' davası, FETÖ'den ihraç edilenlerce yürütülmüştü. Cumhurbaşkanı da 'kumpas davası' demişti. Dönüp  bakılmadı bile.
Yargıtay'da davaları çok önce kesinleşmişti, Meclis'te siyasi zamanlamayla önceki gün işleme kondu.
Eski AK Parti, seçilmişlerin atanmışlara yedirildiğini, jüristokrasi canavarının önüne atıldıklarını söylerdi.
Yeni AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan, Meclis'ten hapse yollanmalarını başka bir boyuta taşıdı:
Tiviti şöyle:
'Bu süreç 26.dönemde HDP ve CHP'nin çok ağır ithamlarla 'kaldırın dokunulmazlıkları' şeklindeki talebiyle dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla başlayan bir süreçtir. Yani 'dokunulur' vekilliği icat edenler, bugün bu görüntüyü yaşayanlar.'
Kaşınmasalardı yani, dokunulmalarının suçu dokunulanlarda. Günahı boyunlarına, dokunulmazlıklarını kaldırtmasaydı onlar da. 
Dayak yediklerinde, lince uğradıklarında da muhalefete dendiği gibi: Kendilerini dövdürtmeseydi onlar da!
'Suçu başka yerde aramasınlar, kendilerine baksınlar, ne yaptık da hak ettik diye düşünsünler' repliği...
Bu da hukukun işlemesi, demokrasinin zaferi öyle mi?
Darbeciliğin hezimet üstüne hezimete uğratılması buysa...Tattırılan bu son ağır yenilgiye 'yaşasın!' demeye diliniz niye varmıyor?
Sokağa çıkma yapbozu
Akşam ilan edilen sokağa çıkma yasağı, sabah kaldırıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gelen tepkiler üzerine kararın gözden geçirildiğini söyledi. “Vatandaşlarımızın sıkıntıya düşmesine gönlümüz razı olmadı” içtenliğiyle de duyurdu. 
Tek başlı Cumhurbaşkanlığı sistemi kurmanın gerekçesi, ‘hızlı karar alma ihtiyacı’yla açıklanmıştı.
İyi tarafından bakın. ‘Hızlı karar alma’ imkanının avantajlarını yaşıyoruz. Sağladığı manevra kabiliyetiyle sıkıntıdan kurtardı mı, kurtardı.
Kararların kalitesine takılmaz, ‘kim yapıyorsa o bozuyor’ diye yapboza döndürülmesine aldırmazsanız şahane.
 


Pazartesi 5.3 ° / 0.9 °
Salı 5.3 ° / 2.8 °
Çarşamba 6.6 ° / 0.6 °