Birleşmiş Milletler (BM) “Çölleşme ve kuraklık, dünyanın tüm bölgelerini etkileyen küresel problemlerden biridir” farkındalığıyla, Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi (UNCCD) 17 Haziran 1994’te kabul etti.
Bundan sonra 17 Haziran, ‘Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü’ olarak ilan edildi.
Program bu sene “sürdürülebilir üretim ve tüketim” temasına odaklanıyor.
TEMA Vakfı da gün dolayısıyla bir açıklama yaptı.
“Türkiye yakın gelecekte yüksek çölleşme riski altında”
TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç’ın görüşlerine yer verilen açıklamada, Türkiye çölleşme risk haritası verilerinden yola çıkarak Türkiye arazisinin yüzde 53’ünün orta, yüzde 26’sının ise yüksek çölleşme risk sınıfı içinde yer aldığını belirtildi.
Ataç, çölleşme verilerine ilişkin şu değerlendirmede bulundu:
“Ülkemizin neredeyse yüzde 80’inin kaygıya değer düzeyde çölleşme riski altında bulunduğu görülmekte. Orta sınıftaki arazilerin bir kısmı ise çok yakın gelecekte yüksek çölleşme riski altında.
“Mevcut yüksek çölleşme sınıfındaki araziler ile yakın gelecekte çölleşme potansiyeli yüksek sahalar birlikte değerlendirildiğinde Türkiye yüzölçümünün yaklaşık yarısının yüksek çölleşme riski altında olduğu (yüzde 49’u) anlaşılıyor.”
“3.5 milyon tarım arazisi çöle döndü”
Küresel ölçekte son 20 yılda 10 milyon kişinin çölleşme nedeniyle göç ettiğini belirten Ataç, Türkiye’de son 16 yılda tarım arazilerindeki değişimi şu sözlerle ifade etti:
“Türkiye’de de son 16 yılda yaklaşık 3.5 milyon hektar tarım arazisi (yaklaşık Konya ili kadar) tarım dışı amaçlara tahsis edilmiş ve ekolojik anlamda çöle dönüşmüş durumda.
“Tarım arazilerinin yüzde 59’u, meraların yüzde 64’ü, orman arazilerinin yüzde 54’ünde çeşitli şiddetlerde erozyon görülüyor.”
Ataç, sağlıklı yaşam için en temel unsurlardan gıda güvencesinin öneminin salgın dönemindeki krizle yeniden anlaşıldığını ifade ederek, çölleşme riskine karşı tedbir almanın herkesin sorumluluğu olduğunu belirtti.
“2050’de verim yüzde 40 azalacak’
Çölleşmenin dünyada karasal alanın yüzde 25’ini oluşturan 4 milyar hektar alanı etkilediğini belirten Ataç, şunları ifade etti:
“Bugün dünya nüfusunun üçte biri kurak bölgelerde yaşıyor ve bu ülkelerin yüzde 90’ı gelişmekte olan fakir ülkeler. Aynı şekilde dünya ekili tarım alanlarının yüzde 44’ü ve yetiştirilen canlı hayvan varlığının yüzde 50’si de kurak alanlarda.
“Toprak bozulumu nedeniyle dünyada verim artışı yüzde 10 azalırken, gelecek 10 yılda bu oranın yüzde 2 daha azalacağı ve verimde azalışın 2050 yılında kurak alanlarda yüzde 40’lara ulaşacağı tahmin ediliyor.”
Gıda güvenliği ve israf konularına da değinen Ataç, “Dünyada 821 milyon insan açlık çekerken, gıdanın üçte biri (13.3 milyar ton) israf oluyor. İsraf edilen gıdanın ayak izi 1.4 milyar hektara yani dünya tarım alanlarının üçte birine denk geliyor. Gıda güvenliği açısından büyük önemi olan kurak alanlar toprak bozulumu nedeniyle verimliliğini kaybediyor. Açlığın önlenmesi ve gıda güvenliğinin sağlanması için tüketim alışkanlıklarımızı da tekrar gözden geçirmemiz gerekiyor” dedi.
“1 tişört için 2 bin 500 litre su”
Ataç, nüfus artışı ve benzeri görülmemiş tüketimin başta toprak olmak üzere tüm doğal varlıklar üzerinde baskı yarattığını, 2050 yılında sadece gıda ihtiyacının karşılanması için iki Hindistan büyüklüğünde (yaklaşık 600 milyon hektar) ilave tarım arazisine ihtiyaç duyulacağını belirtti.
Gıda üretimi için su ihtiyacının her geçen gün arttığını ve tahminlere göre 2050 yılında bu ihtiyacın bugünkü kullanıma oranla üç buçuk kat artacağını ifade eden Ataç, şu örnekleri verdi:
“Örneğin bir kg sebze için 322 litre su gerekirken, 1 kilogram dana eti için 15 bin 414 litre, 1 kg koyun veya keçi eti için 8 bin 763 litre, 1 kg tavuk eti için 4 bin 325 litre su tüketiliyor. Bir ton kumaşın boyanması için 20 ton suya ihtiyaç duyulurken, 1 tişörtün üretimi için 2 bin 500 litre su kullanılıyor.”
kaynak: gazetekarinca