Selçuk Özdağ, ülkücülerin uğradığı haksızlıkların giderilmesi adına verdiği mücadeleyi anlattı...

Selçuk Özdağ, ülkücülerin uğradığı haksızlıkların giderilmesi adına verdiği mücadeleyi anlattı...

MHP Aydın eski Milletvekili Ali Uzunırmak'ın ardından, ülkücü hareketin önemli isimlerinden Selçuk Özdağ da ülkücülerin kanunlar önünde uğradığı haksızlığın giderilmesi için verdiği mücadeleyi gazeteci Çınar Coşkunserçe'ye anlattı.

MHP Aydın eski milletvekili Ali Uzunırmak ile yaptığımız söyleşi sonrasında, 1980 öncesinde Manisa Ülkü Ocakları’nda yöneticilik yapmış, AK Parti Manisa eski milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ ile görüşen gazeteci Çınar Coşkunserçe, kanunlar önünde haksızlığa uğrayan Ülkücülerin kurtarılması konusunda “Ali Uzunırmak’ın anlattığı gibi kendisinin de çalışmalarının olduğunu belirterek, “İktidar partisi milletvekili olmam dolayısı ile çalışmalarımız diğer arkadaşlarımızın gayretlerinden daha etkili olmuştur sanıyorum” dedi. Şuanda Ahmet Davutoğlu’nun liderliğinde kurulan Gelecek Partisi'nde Genel Başkan Yardımcısı olan Selçuk Özdağ, ülkücülerin maruz kaldığı haksızlığın nereden kaynaklandığını,  o dönem Başbakan Yardımcısı olan Bülent Arınç başta olmak üzere AK Partili yöneticiler ile yaptığı görüşmeleri anlattı. 

İşte Özdağ'ın Coşkunserçe'nin sorularına içtenlikle verdiği yanıtlar: 

Çınar: Sizin 12 Eylül’de uzun süre cezaevinde yattığınızı ve idam ile yargılandığınızı biliyorum. Yani,  ülkücülerin kanunlar önünde uğradığı haksızlığın bütün safhalarınızı biliyorum. Bu haksızlık neden ve ne zaman uygulanmaya başladı. 

Özdağ: Türkiye bir 12 Eylül darbe dönemi yaşadı. 12 Eylül darbe dönemini ben gençlik önderi olarak yaşadım.  İdam ile yargılandım. Bizlere ilk olarak TCK 146-1’den dava açtılar. Solculara da bu maddeden dava açıyorlardı. Yani vatan hainliğinden dava açıyorlardı. Ülkücülere de Devrimcilere de bu maddeden dava açıyorlardı. Hepimiz vatan hainliği ile suçlanıyorduk.

Çınar: Çok ilginç değil mi ülkücüler de solcular da vatan hainliğinden yargılanıyor. Bu duruma itiraz etmediniz mi? 

Özdağ:  Tabii ki itiraz ettik. Vatan hainliği ile yargılanmak kabul edilecek bir şey değildi. İtirazlarımız üzerine,  dosyalarımız, Askeri Yargıtay’a gitti. Bizi yargılayan,Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi görüş sordu.  Askeri Yargıtay Genel Kurulu, ülkücülerin vatan haini olmadıklarını TCK’nın 146-1 maddesinden yargılanmamaları gerektiğini, çete suçundan yargılanmamız gerektiğini söyledi. Türk Ceza Kanunu’nun 313-314 ve 315. Maddelerinden suç işlemek için teşekkül meydana getirmek suçundan yargılanmamız gerektiğini söyledi. O zaman biz hepimiz sevindik.  Vatan hainliği suçlamasından kurtulmuş ve çete suçundan yargılanacaktık.

Çınar: Askeri Yargıtay’ın bu kararından sonra neler oldu? 
Özdağ: Bu karardan sonra çıktığımız mahkemenin başkanı bize şunu söyledi:  ‘Evet vatan hainliğinden kurtuldunuz. Şimdi 313. Maddeden yargılanacaksınız, cezalarınız daha ağır olacak’ dedi. 
Nasıl dedik?
‘Bir sol görüşlü bir devrimci beş suç işlemiş hepsi toplanacak tek suç gibi değerlendirilecek.  Ama siz böyle bir suç işlediğiniz zaman beş suçtan ayrı ayrı ceza alacaksınız. Ayrıca TCK’nın 313. maddesi gereğince çete suçundan yedi yıl alacaksınız, ayrıca yine ilgili kanun gereğince cezanız üçte bir oranında artırılacak’ dedi. 
Şaşırdık. Olur mu böyle bir şey dedik. ‘Evet olacak’ dedi. Nihayetinde de ülkücüler olarak böyle cezalar aldık. Böylelikle ülkücülerin ve solcuların işledikleri suçların cezalarının verilmesinde eşitlik olmadı. Bir sol görüşlü müebbet hapis aldı ise 11 yıl yatıp çıktı. Bir ülkücü müebbet hapis cezası aldı ise 36 yıl yatıp çıkması gerekiyordu. 

Çınar: Siz tam olarak ne kadar yattınız? 
Ben yedi yıl yattım. Berat ederek çıktım. 91 yılında Özal infaz düzenlemesi yaptı. Allah rahmet eylesin Anap’taki Alpaslan Pehlivanlı Bey, Anap’taki milliyetçi cenah çok ilgilendiler. Burada bir adaletsizlik vardı. Biz istiyorduk ki bir sol görüşlü ne kadar ceza aldı ise bir ülkücü de aynı derecede ceza alsın. Suçlara verilen cezalarda bir eşitlik olsun. Anap Hükümeti döneminde yapılan infaz düzenlemesi ile bazı arkadaşlarımız çıktılar. 

Çınar: Sonra bu düzenleme değiştirildi değil mi? 
Özdağ: Daha sonra ki kurulan hükümetlerinde, DYP-SHP Hütümeti döneminde dönemin Adalet Bakanı Seyfi Oktay’ın itirazları üzerine bazı arkadaşlarımızın tekrar içeri alındıklarına şahit olduk. Bu arkadaşlarımız cezalarını yatmaya devam ettiler. 

Çınar: Bu haksızlığı sonra gelen hükümetler görmediler mi? Onlara sesinizi duyuramadınız mı?

Özdağ:  DSP-MHP-ANAP’tan oluşan 57. Hümette, sayın Bahçeli’ye bu konu bazı milletvekili arkadaşlarımız tarafından iletildi. Sayın Bahçeli, hükümeti bozmamak adına bu konuya soğuk baktı. Arkadaşlarımız haksız yere yatmaya devam ettiler. Haksızlığa uğramaları, mağduriyetleri devam etti. Biz demiyoruz ki bizi affedin. Sol görüşlü 11 yıl yatıyorsa, bizim arkadaşlarımız da 11 yatsın diyoruz. 

Çınar: Başka Hükümetler döneminde gündeme gelmedi mi?
Özdağ:  DYP- Refah Partisi Hükümeti’nde de bu konuyu rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu gündeme getirdi. Bu Hükümeti dışarıdan destekliyordu. Bu konuyu gündeme getirdi ama gücü yetmedi. 

Çınar: Siz milletvekili olduktan sonra bu konuyu hiç gündeme getirdiniz mi? 
Özdağ: 2011 yılında milletvekili oldum. Arkadaşlar da cezaevindeler. Ben cezaevinden çıktıktan sonra da sürekli olarak Cezaevindeki arkadaşlarla ilgilendim. Ziyaretlerine gidip geldim. 87 yılından itibaren hep bu konularla ilgilendim. Cezaevindekilerle ilgilendim, çıkanlarla ilgilendim. 
2011 yılında milletvekili olunca, Ünal Osman Ağaoğlu’nun kardeşi şimdi milletvekili olan Tamer Ağaoğlu, yanıma geldi. Ne yapabileceğimizi konuştuk.  Bu sırada da arkadaşlarımız bana içeriden mektuplar yazmaya başladılar. Kaçak olan arkadaşlarımız var. İçerim yanıyordu. Ne yapabiliriz diye düşündüm. Burada bir haksızlık var olduğunu bütün ayrıntıları ile biliyordum.  

Çınar: Ne yaptınız? 

Özdağ: Bülent Arınç’ın yanına gittim. Arınç her dönem ülkücülere yardımcı olmuştur. 1980 öncesinde MSP il Başkanı ide bizler de Ülkü Ocaklarında idik. O dönemde sonradan idam edilen arkadaşlarımızın avukatlığını yaptı.  Ben de dahil idam ile yargılanan 9 arkadaşımızın avukatlığını ücretsiz olarak yaptı. Anne babalarımızın sorunları ile ilgilendi. Anne ve babalarımızı gidip garajlardan karşıladı. Mahkemeye getirdi. Ücret almadığı gibi bir de onları ağırladı, yedirdi içirdi. Manisa’dan Ankara’ya geldi savunmalar yaptı. İzmir Sıkıyönetim Mahkemesi’nde arkadaşlarımızı savundu. Bütün bunları yaparken darbeciler tarafından ciddi hakaretlere uğradı. Zaman zaman mahkemeden atıldı. Ama sayın Arınç’ın kitabında da söz edildiği gibi darbe olmasına rağmen o dönemde hukuk vardı.  Onlarca klasör burada Askeri Yargıtay’a geliyor, bunları incelemeye ve savunmaya müsaade ediyorlardı. 

Çınar: Arınç ile hukukunuz o zamandan beri devam ediyor değil mi? 

Özdağ: Evet. Bizim hukukumuz cezaevinden çıktıktan sonra da devam etti. Ben Ünivesite’den atıldıktan sonra da sağ olsun Sayın Arınç yardımcı oldu.  İzmir’de Basın Yayın Enformasyon Müdürlüğü’nün başına getirdi. 

Çınar: Sayın Arınç’ın size bayağı bir katkısı olmuş
Özdağ: Sayın Arınç, milliyetçileri ülkücüleri seven birisi idi. Bizlere Manisa’da her zaman yardımcı oldu. Manisa’da hiçbir zaman ülkücü- akıncı kavgası olmadı. Hem Arınç’ın Manisa’da olması ve olgun tavırları hem de dönemin MHP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Er’in Manisa’lı olması ve olgun tavırları bunun önüne geçti. 

Bu isimler bizim “Mümünler kardeştir “şiarı ile çalışmamızı sağladı ve Manisa da ülkücüler ile akıncılar arasında bir çatışma olmadı.  Her zaman da birbirimize yardımcı olduk. 

Çınar: Milletvekili olmanızda Arınç’ın katkıları oldu mu? 

Özdağ: 2011 yılında Sayın Arınç’ın da yardımları ile milletvekili oldum. Arkadaşlarımızın sorunlarını konuşmak için Başbakan Yardımcısı Sayın Arınç’ın yanına gittim. 
7 Kişiyi öldüren bir solcu 11 sene yattı çıktı. Şimdi senarist  ve zengin.  Ama benzer  suçu işleyen bizim arkadaşlarımız 25-30 yıldır içerdeler ve dışarı çıkabilmek için daha da yatacaklar dedim. Bunlar 36 yılı tamamlayacaklar halen içerideler. 80 öncesinde tatsız olaylar oldu. Keşke olmasaydı ama bunlar da haksızlığa uğruyorlar dedim.  Suçların cezasında eşitlik olmalı dedim. 

Çınar: Arınç nasıl bir karşılık verdi?
Özdağ: Arınç, “Selçuk Bey sen bir kanun teklifi hazırla. Ancak bunu duyurmayalım, teklifi hazırlayana kadar kamuoyunda tartışılmasın. Çünkü, içeride yatanların suçları arasında Adana Emniyet müdürünün öldürülmesi olayına karışanlar var,  CHP il Başkanlarının öldürülmesi olaylarına karışanlar var. ” dedi.  Grupla görüşmemi de önerdi.  Grup Başkanvekilleri, Ayşenur Bahçekapılı, Mahir Ünal ve Mustafa Elitaş idi.  Ayşenur Hanım ile görüşmedim. O solcu bir arkadaştı. Farklı bir tepkisi olabilir diye düşündüm. 

Çınar: Diğer Grup Başkanvekilleri haksızlığın giderilmesi konusunda anlattıklarınızı nasıl karşıladılar? 

Özdaağ: Elitaş ve Ünal anlattığım haksızlıkları makul buldular. Bunu hazırla ve gerekçeleri ile bize getir dediler.  Biz çalışmaya başladık. Nasıl bir teklif hazırlarsak hazırlayalım Meclis’teki uzmanlar bunu kabul etmiyorlar. “Böyle bir şey verirseniz PKK’lılar da bundan yararlanır” diyorlar. Biz bir af çıkarmıyoruz. Bir haksızlığı gidermek istiyoruz.

Çınar:  Meclis uzmanları bu konuları kanun yapma konularını çok iyi bilirler değil mi? 
Özdağ:  Türkiye’de üstlerine yoktur. Türkiye’nin en iyi hukukçularıdır. Daha sonra, Türkiye’nin her tarafında ki ceza hukukçularına mektuplar yazdım. Konya’dan bir Profesörden cevap geldi.  İsmini şimdi hatırlayamıyorum. O bir teklif hazırladı. Meclis Uzmanları, “ Onun hazırladığı teklife tamam bu olur” dediler. Son düzenlemeleri yaptıktan sonra grup başkanvekillerine verdim bu çalışmayı. Sayın Arınç’a da verdim. 

Çınar: Bu çalışmayı verdiniz ama o zaman torba yasa olarak gelen Yargı Paketinin içerisinde yoktu. Komisyonda önerge ile eklendi? 

Özdağ:  Anlatayım gelişmeleri. Sayın Arınç ve Grup Başkanvekilleri tarafından o zaman Başbakan olan Sayın Erdoğan’a sunuldu. Biz bu sırada bunu ketum tuttuk. Dışarıdan duyulmasın istedik. Şimdi AK Parti Grup Başkanı olan arkadaşımız Naci Bostancı Bey ile beraber de çalışmıştık. Naci Bostancı bana şunu söyledi.  ‘Biz bu kanun teklifine imza atmayalım. Ülkücüler ülkücüleri çıkarıyorlar derler. Başka arkadaşlara imzalatalım. Parti içerisinde bir gruplaşmaya meydan vermeyelim’

Akıllıca bir teklifti, kabul ettim. Bunu başka arkadaşlarımıza imzalattık. Teklif Başbakan Erdoğan’a sunulduktan sonra Sayın Erdoğan, Ayşenur Bahçekapılı’yı çağırdı konuştu ve de şimdi grup başkanvekili olan Bülent Turhan’ı görevlendirdi.  Bahçekapılı, ‘Adana Emniyet müdürünü öldürenleri, CHP il Başkanlarını öldürenleri çıkaramayız. Bundan dolayı çok tepki alırız’ diyor. Bülent Turhan’dan dinlemiştim. Başbakan Erdoğan, ‘Burada bir haksızlık var mı’ diye soruyor. Turhan da “Evet var Efendim” diyor.  Erdoğan, bu cevabı aldıktan sonra da, “Halledin” talimatını veriyor. Yiğidin hakkını yiğide vermek adına söylüyorum. Başbakan Erdoğan olur vermeseydi bu kanun çıkmazdı. 

Çınar: Bütün bunlar o dönem kamuoyundan saklandı değil mi? 
Özdağ: Evet. Bütün bunları çok gizli tutuyoruz. Bu sırada arkadaşlarımızın ailleleri gelip gidiyorlar. Özellikle Ünal Osman Ağaoğlu’nun şimdi milletvekili olan kardeşi Tamer Ağaoğlu gelip gidiyor. Biz bununla ilgili çalışmayı bir yargı paketi olarak Meclis’e gelen torba yasanın içine koyacağız. 
Burada sayın Erdoğan’ın tavrı olmasa bu kanunun çıkacağı yok. Bu sırada duyuldu tabii bazı gazeteciler beni aradı. 

Çınar: MHP ile de bu konuları görüşüyor musunuz?

Özdağ: O sırada MHP ve AKP arasında büyük bir çekişme zıtlaşma var. Ben istiyorum ki bizim teklifimiz duyulmasın haklı olduğumuz halde haksız duruma düşeriz. Haklı bir kanunu çıkaramayız. Komisyonda görüşülürken MHP’li arkadaşlarda duydular bunu. 

Çınar: MHP’den kim ilgilendi? 
Özdağ: Özellikle Ali Uzunırmak Bey ilgilendi. Komisyon üyesi olmamasına rağmen orada bulundu. Çok gayret sarf etti. Bu konuda çok görüşmeler yapmış, çeşitli hazırlıklarda bulunmuş. 

Çınar: AK Parti ve MHP milletvekilleri ortak önerge olarak Komisyona verdiler değil mi? 

Özdağ:  Bunun sonucunda de Komisyondan bu çıktı. AK Partili arkadaşımız Bülent Turhan Bey yanıma geldi ve ‘Senin gayretlerin sayesinde bu iş bitti. Komisyondan çıktı.  Meclis’e Genel Kurul’a gelecek. Burada bir konuşma yapmalısınız’ dedi. 

Çınar: Bundan sonraki süreç kayıtlarda var. 
Özdağ: Evet. Komisyonda kabul edildikten sonra Meclis’e geldi. Tabii CHP’liler itiraz etti. CHP İzmir Milletvekili Musa Çam çıktı bir konuşma yaptı. ‘Katilleri serbest bırakıyorsunuz’ falan dedi. 80 öncesi sol örgütler içerisinde bulunmuş sendikacı bir arkadaştı. Yanına gittim ve haksızlığı anlattım. ‘Bana ben bunları siyaseten söyledim. Haksızlığı biliyorum’ dedi. 
Grup bana konuma hakkı vermişti.  Ortam çok gerildi. Daha da gerilmesin diye Çam’ın da bana ‘siyaseten konuştum’ demesi üzerine konuşmadım.  
Çınar: Bunlardan sonra nasıl tepkiler aldınız? 

Özdağ: Bana bazı arkadaşlarım dedi ki, ‘Siyasi hayatın biter’ Ben de bu arkadaşlara dedim ki, biterse bitsin.  DSP Koalisyonu zamanında Devlet Bey isteseydi bunu yapabilirdi. Ama yapmadı. Ortada bir haksızlık var çok güzel gerekçe ile bunu halledebilirdi. Bunu mağduriyet ta 99’da giderilebilirdi. Bunu yapmadı. Gündeme getiren arkadaşları da duymamazlıktan geldi.  

Bu arkadaşlarımız o zaman itibarı ile söylüyorum 10 senedir fazladan yatıyordu. Oysa ki bütün sol görüşlüler çıkmışlar, tahliye olmuşlar, aynı suçlardan. Olsun milletvekilliğime mal olursa olsun. Ben bir dönemlik için seçildim. Bu dönemde arkadaşlarım için yapmam gerekeni yaparım demiştim. Sayın Erdoğan partiye beni ülkücü olduğum için aldı. Televizyonlara çıkıp bunu da söyledi. Ben de misyonumun hakkını veririm dedim. Yapmam gerekeni yaptım.  
Çınar: Sonrasında neler oldu? 

Özdağ: Bu kanun çıktıktan sonra sol basın beni linç etmeye başladı. Bazı televizyonlarda da konu tartışılmaya başladı. Ben CNN Televizyonu’nda Şirin Payzın’a bağlandım. Şunu söyledim. Ben 12 Eylül öncesi bunlar olmadı demiyorum. Bu arkadaşlar bu olaylardan yargılanmadı, bunları yapmadılar demiyorum.  Sol görüşlü bir adam 7 askeri öldürmüş 11 yıl yatıp çıkıyor. Ama bizim arkadaşlarımız böyle bir olaya karıştığında 36 yıl bir fiil yatıyor dedim. Bizim arkadaşlarımızdan 30 yıldır yatanlar vardı. Daha da yatacaklardı. 

Şirin Payzın, “Onlar solcular asker öldürmüşler. Yani ellerinde silah olan insanları öldürmüşler. Cezalarını çekip (11 yıl) çıkmışlar. Sizin arkadaşlarınız farklı, elinde silah olmayan insanları öldürmüşler” dedi. Ben de bunun üzerine, “Hem hakim hem de savcı olmayın” dedim. Yaşanan haksızlıkları bir bir anlattım.  Bütün televizyonlara, gazeteler demeçler verdim. Biz burada suç işleyenleri affetmiyoruz. Bir haksızlığın giderilmesini sağlıyoruz dedim. 

Çınar: Katkısı olan herkese bir haksızlığı düzelttikleri için teşekkür ederiz. 

Özdağ: Burada sayın Erdoğan’ın tavrı çok önemliydi. Orada sayın Erdoğan deseydi ki, “Hayır bu kanun çıkmayacak” çıkmazdı.  O zaman arkadaşlara söyledim. Sayın Erdoğan’ın bazı cümleleri var. ”Türk milliyetçilerini ve Kürt milliyetçilerini ayaklar altına alıyorum”

Bunlar yanlış ifadelerdir. Türk milliyetçileri bir devlet kurmuştur. Türkiye Cumhuriyetini kurmuştur. Kürt milliyetçileri ise Türkiye’yi bölmek istiyor. İkisini bir tutamazsınız. 

Çınar: AKP içindeyken bu görüşlerinizi açıkladınız mı? 
Özdağ: Bir gün Erdoğan’a şunu söylemiştim. Efendim sizin maksatınızı biliyorum. Siz ırkçılığı kast ediyorsunuz. Türk ve Kürt milliyetçiliği yerine kavmiyetçiliği ayaklar ayaklar altına alıyorum deseniz maksatınız hasıl olur. Bunun içine herkes girer dedim. Daha sonra bir daha söylemedi. Yukarıda söylediği gibi bir cümle söylemedi. 

Çınar: Sizin medyada verdiğiniz mücadeleye destek olanlar oldu mu? 
Özdağ: Aynı günler Taha Akyol bir yazı yazarak haksızlığın giderildiğini söyledi. Kendisi bu konulara vakıftı. Daha önce 313 madde konularında çok yazılar yazdı. Özal döneminde çıkarılan kanunda da çok katkıları olmuştu. Bir de Yıldıray Oğur diye bir gazeteci vardır o bir yazı yazdı. “Şimdi katillerimiz eşit” diye başlık attı.  

Ama arkadaşlarımız yattıkları ile kaldılar. Ömürlerinden ömür gitti. Hapishanede bir gün bir yıl gibidir. Hapisanede kurşun gibi ağırdır saatler. Herkese bir mezar kazılmıştır. O mezara size diri diri gömerler. Üzerinize de her gün toprak atarlar. Sizi orada diri diri öldürürler. Gücü olanlar silkilinir, toprak altta kalır. Kendileri ayakta kalır. Ve bir gün çıkarlar. Çıktıklarında da hayallerini ideallerini yaşatırlar.

Çınar: Ben MHP kanatından destek geldimi demek istemiştim. 
Özdağ: Bu görüşmeleri yaparken, bütün bunların ardından 15 ya da 16. Gün sayın Bahçeli’nin bir demeci oldu. “Solcularda ak kaşıktan çıkmış süt değiller” diyebildi. 

Çınar: 2010’daki Anayasa değişikliğinde de cezaevinde yatanlar için bazı düzenlemeler yapılmıştı değil mi? 

Özdağ: Sayın Arınç 2010’da ki Anayasa değişikliğinin içerisine 12 Eylül’de beraat edenlerle ilgili olarak, benim ısrarım üzerine bir madde koydurdu. Beraat edenler tazminat davaları açabilirler. Berat etmeyen ve ceza alanlarda bu yattıkları süreyi emekliliklerine saydırabilirler diye. Sağcı-Solcu varsa İslamcılardan yatanlar da dahil olmak üzere yapılan bu düzenlemeden faydalanabilsin istendi. Bu da çıktı. Arınç bu konuda çok gayret sarf etti.  Bu konuda ki gayretleri için sayın Arınç’a da teşekkür ederim tekrar. 
Çınar: Siz tazminat davası açtınız mı? 

Özdağ: Ben tazminat davası açmadım. Bize devlet yanlış yapmadı. Bize darbeciler yanlış yaptı. Bu nedenle tazminat davası açmadım. Devletime dava açmak istemedim. 

2010 Anayasa değişikliği sırasında ben milletvekili değildim. Ama arkadaşlarımızla birlikte bir platform oluşturduk.  Bir daha darbe yapılamasın ve 12 Eylül darbecileri bir yargılansın bir gün de olsa tutuklu kalsınlar istedik.  Kenan Evren sanık sandelyesine otursun istedik. Bir daha da kimse darbeye teşebbüs etmesin istedik. Türkiye demokratikleşsin diye evet kampanyasına katıldık. Ama hem AK Parti’nin evet kampanyasında ki niyeti farklı olabilir hem de Fetö’nün bu kampanyada ki niyeti farklı olabilir. Ameller niyetlere göredir. Benim niyetim sadece ve sadece demokrasi içindi. 
Bu nedenle İrfan Sönmez başkanlığında bizim arkadaşlarımızla beraber bir platform oluşturduk. Deklarasyonlar yayınlayarak destekte bulunduk.  O zaman sayın Bahçeli bizlere ağır hakaretlerde bulundu. “Gittikleri yerin yenisi olamayan eskiler. Müsvetteler, Okyanus ötesinden emir alanlar, AK Parti’nin üçüncü katında bu işi kotaranlar” diye bize büthanda bulundu.  Ben o güne kadar Allah şahit ki AK Parti Genel Merkezi’nin nerede olduğunu bilmezdim.  Ben Basın Yayın Enformasyo’nun başındaydım ve İzmir’deydim.  

Çınar: Bu Anayasa değişikliğinde aktif rol oynadınız. Bizler hayır diyorduk. Sizin başını çektiğiniz grup evet diyordunuz.  O zaman itibarı ile AKP’de de değildiniz. 

Özdağ: Sayın Arınç’a söyledik. Bu referandumda Anayasa değişikliğinde size destek vermek istiyoruz dedik.  Baktık ki hep böyle zayıf insanları çıkarıyorlar televizyonlara, adam evet diyor ama bilgisi eksik. Biz böyle olmaz dedik. 250 arkadaş bir araya geldik. Biz kampanya yürütüyoruz ve bu insanlarla yürütüyoruz dedik sadece. Deklarasyon yayınladık. O zamanki deklarasyonumuz da çok ses getirdi. Edebi bir üslupla kaleme almıştık. Çok etkili oldu. O günler öyle geçti. 

Çınar: Arkadaşlarımızın bırakılmasını sağlayan kanun değişikliği sırasında yaşadığınız en ilginç olay nedir? 

Özdağ: Bizim arkadaşlarımız için uğraşırken, Eşber Yağmurdereli beni aradı ve yardım istedi. ‘3O yıldır bir arkadaşlarının içeride yattığını’ söyledi.  Ben de yine AK Parti Grubu ve Meclis uzmanları ile görüşerek, bizim kanun teklifinin içine bunu da koyup koyamayacağımızı sordum. Uzmanlar ‘giremez’ dediler. ‘Girerse PKK’lılar da çıkar’ dediler. Ben o tür görüşmelerde yaptım.  Bu konuyu da, Grupla, Sayın Bülent Turhan ile Sayın Elitaş ile görüştüm. Bekir Bozdağ ile görüştüm. Bozdağ, o zamanlar bize bu konularda çok yardımcı oldu. Ama bu arkadaş için gerekli olan düzenlemeyi bizim teklifin içine koyamadık. 

Çınar: Ben Eşber Yağmur Dereli ile Bursa Cezaevinde 30 gün kadar aynı hücrede kaldım. Kendisini tanırım. Gözlerinin görmemesi nedeni ile insanı olarak yardımlarım olurdu. Telefonu varsa arayıp bir görüşmek isterim. 

Özdağ: Olur var. Hatta bir gün birlikte oturalım. Yağmurdereli’nin getirdiği konu hakkında da neler oldu anlatayım. Bülent Turhan ayrı bir teklif hazırladı. Tam olarak hatırlamıyorum ama 6 kadar sonra bu arkadaş için düzenleme yapıldı. 31 sene kadar cezaevinde yattı. 36 yılı tamamlayacaktı. 

Üzüldüğüm nokta şu oldu. Bu arkadaş çıktıktan sonra, bu kadar gayretime rağmen sol görüşlü arkadaş, bir yerde yazı yazarak, “Kendi arkadaşlarını benden 6 ay önce çıkardı” diyerek bana haksızlık yaptı.  Sonra Eşber Bey’i arayıp bu ayıptır yakışmadı. Biz burada adaletin tecellisi için gayret etmedik mi dedim. Arkadaşlarını erken çıkardı demesini doğru bulmuyorum dedim.  Eşber Bey de, “Onun pisikolojisine ver. Onun adına özür dilerim” dedi. Daha sonra solcu arkadaş ile konuşmuş. Bu arkadaşta benden özür diledi. 
Çınar: Usülen son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı diye sorulur. Var mı söylemek istediğiniz bir şey? 

Özdağ: Benim geçmişim ispat edilmiş bir geçmiştir. 12 Eylül öncesinde 5 yıl Ülkü Ocaklarında çalışmışım, gençlik liderliği yapmışım. 12 Eylül de idam ile yargılanmışım ve 7 yıl Hapisanede kalmışım, Çıktıktan sonra Muhsin Başkan ile beraber bütün Türkiye’yi dolaştık. Muhsin Bey, MHP’nin o zaman ki  adı ile MÇP’ye girdi. Biz Muhsin Başkana destek verdik. Ocaklarda seminerler verdik. Avrupa’da Türkiye’de. 

Ama bazı şeyler yanlış gitti. Buradan ayrıldık. 
Muhsin Başkan ile birlikte Büyük Birlik Partisi’ni kurduk. Kuruluşta aktif rol oynadım.  MYK Üyesi olarak, Genel Başkan Yardımcısı olarak, Baş Danışman olarak görevler yaptım. 17 yıl her seçimde ben aday oldum. Buralarda ben kendimi ispat ettim.  O dönemde kardeşim cezaevine girdi. Ailem perişan oldu. 

Ben cezaevinden çıktıktan sonra da sürekli olarak arkadaşlarımla ilgilendim. Onların ziyaretlerine gittim. Onların ailelerine gittim onlarla ilgilendim. Arkadaşlarıma hizmet etmeye çalıştım. Vefamı göstermeye çalıştım.  Arabamız yoktu, imkanlarımız kısıtlı, otobüs ile yolculuk yapardım.  Bursa’ya mı, İzmir’e mi, Adana’ya mı gideceğim, Malatya’ya mı gideceğim bir tevafuk olsa gerek otobüslerde, “Dışarda mevsim baharmış, gezip dolaşanlar varmış. Günler bir su gibi akarmış. Geçmiyor günler, geçmiyor” türküsü çalardı. O zamanlar Ahmet Kaya’nın şarkısı. Çok duygulanırdım. Daha sonra kardeşim de zaten Sosyal Güvenlik Vakfı’nın Genel Müdürlüğü’nü yapıyordu.  Buradan da güç alarak arkadaşlarıma hep hizmet ettim. 
Çınar: Ben de bu şarkıyı ne zaman dinlesem duygulanırım. Eskiden içeride yatan arkadaşlarımız aklıma gelirdi. O zamandan kalan alışkanlık olsa yine dinlesem yine de duygulanırım. 
Özdağ: Evet duygulandıran bir şarkı. Manisa’da herkese her kesime hizmet ettim. Hiçbir ayrımcılık yapmadım. Odamda da Meclis’te de bütün ülkücülere bütün milliyetçilere kapım açıktı. Gücümün yettiği kadar yardımcı olmaya çalıştım. Ak Parti döneminde daha çok milli görüş geleneğinde olanlar bir yere geliyordu. İkinci olarak Fetö’cüler takip ediyordu. Sonra da tırnak içerisinde söylüyorum, HDP ile bağları olanlar yani ailenin yarısı HDP’li yarısı AK Parti’li olanlar bir yerlere geliyordu. 

Ben böyle bir ortamda Türk milliyetçilerine yardımcı olmaya çalıştım. Hak ettiklerini elde etmeleri için yardımcı olmaya çalıştım. Yaşadığım üç dönem milletvekilliğini şerefle yaptım. Bir Türk milliyetçisi olduğumu, ülkücü olduğumu söyledim. Ülkü Ocaklarında idarecilik yapmanın bahtiyarlığını yaşadım.  Meclis’te de Arvasi konuşmasını, Erol Güngör konuşmasını, Sadık Ahmet konuşmasını, Elçibey konuşmasını, Muhsin Yazıcıoğlu konuşmalarını yaptım. Bu bahtiyarlıklar bana yeter. 

Bir nesle tercümanlık yapmaya çalıştım.
10 Kasım’da Mustafa Kemal konuşması yaptım. AK Parti grubunda böyle bir konuşma yapmak pek zordur. İnandıklarımı söylemeye çalıştım. Meclis'te de itibarlı olmaya çalıştım. Elimizi temiz tutarak, siyaseti kendimiz için değil, Türkiye için Manisa için yapmaya çalıştım. Buna göre de davrandım. 
Bazılarımız bu düşüncelerimize katılmaya bilir. Zaman zaman sert eleştirilerimiz de olmuştur. Ama inandıklarımı söyledim ve yaşadım. 

Çınar: Açıklamalarınız için teşekkür ederim. 

Özdağ: Bunları açıklamama fırsat verdiğiniz için ben de size teşekkür ederim. Allah’a emanet olun. Bütün arkadaşlarıma selamlarımı hürmetlerimi sunuyorum.

 

MHP Aydın eski Milletvekili Ali Uzunırmak'ın söyleşisini okumak için http://tıklayın