Göktan Ay sordu, Müzikolog Ersin Antep cevapladı: Adnan Saygun Sempozyumu’ndan günümüze ne değişti?

Ropörtaj 9.07.2020 10:29:22 0
Göktan Ay sordu, Müzikolog Ersin Antep cevapladı: Adnan Saygun Sempozyumu’ndan günümüze ne değişti?

Sitemiz Köşe Yazarı, İletişim Dr. İTÜ TMDK Sanatçı Öğretim Üyesi Göktan AY’ın; Müzikolog, Müzik Yazarı, NTV Radyo, TRT Radyo 3, 94.9 Açık Radyo 'Alla Turca' Programcısı, Hürriyet Gösteri Yazarı ve Müzikoloji Platformu Genel Yönetmeni Sn. Ersin Antep ile yaptığımız şöyleşiyi yayımlıyoruz.

AY: Nasılsınız? Müzikoloji çalışmalarınız nasıl gidiyor?

ANTEP: Teşekkür ederim. Meslekteki ilk çalışmalarım, genelde müzikologların bir araya geleceği ve üretimlerde bulunacağı çalışmalardı, Türk bestecileri hakkındaydı. Artık eğitim aldığımız ve bireyi olduğumuz “toplumda müziğe dair nelere ihtiyaç var”, bize düşünler neler ise; buna dair çıkarımlarla hareket ederek, üretmeye gayret ediyoruz.

AY: 2007 yılında “IV.MÜZİKOLOJİ SEMPOZYUMU” düzenlemiş ve “DOĞUMUNUN 100.YILINDA AHMED ADNAN SAYGUN” sempozyumu düzenlemiştiniz. Neden Saygun’u seçtiniz?

ANTEP: Elbette cevabını sizin çok iyi bildiğiniz bir soru ancak, okurlarınıza iletmek istedikleriniz var. Aslında kaybettiğimiz (hatta kimi zaman hayatta olan duayen konumundaki) tüm bestecilerimiz ve müzikologlarımız ile ilgili çalışmalar yapıyoruz. 2007 yılında, Ahmed Adnan Saygun’un 100.doğum yıldönümünü; O’nu önce alandaki meslektaşlarımıza, sonra tüm topluma anlatacak bir şekilde ele almak, anlamak ve anlatmak istedik. Sözü uzatmadan, sempozyum sonuç bildirgesinde yer verdiğimiz ifadeyle özetleyelim: “Doğumunun 100.Yılında Ahmed Adnan Saygun” konu başlıklı IV. Müzikoloji Sempozyumu’nun amacı; çağdaş Türk müziği alanında önemli bir yeri olan Saygun adını; klasik anma etkinliğinden ziyade, müziği ve çalışmaları üzerinden geleceğe dair bir pencere açabilmektir.” Sempozyumda önümüzde açılan ufuk sayesinde, Saygun eserlerini iki bakış açısıyla değerlendirmek gerektiğini not ettik. Bunlar; “Çağdaş müzik besteciliği tarihi açısından Saygun’un -yaşadığı dönem itibariyle- kendi içinde gerçekleştirmek istediği müzikal duyumun ne derece başarılı olduğu” ve “bu literatüre bir Türk müziği bestecisi kimliğiyle damgasını ne derece vurabildiği” idi. Bir de insani boyut olarak; “eğitimciliği sırasında, öğrencilerinin çoğunu yok etme uğruna mükemmel öğrenciyi yetiştirme ideali” gibi bir bakış açısı da telaffuz edilmişti.

AY: 2020’de benimsendi mi? Cevabınız olumsuz ise, Anadolu’nun Saygun’u benimseyememiş olmasının nedenleri nelerdir?

ANTEP: Yapılan tüm sanatsal ve bilimsel etkinlikler; bir kıyıdan diğer kıyıya geçecek bilgi veya anlatımın, köprü ayakları gibidir. Vesile olurlar ama, ana etken olmaları beklenmez! Saygun hakkında hem öğrencileri, hem de O’nun eserlerine dair çalışan akademisyenlerin özenle hazırladıkları bildiriler; çok farklı noktaları işaret etti. Sempozyum, müzik tarihimiz açısından Saygun’un daha iyi anlaşılmasına  bir vesile oldu. Oradaki fikir çarpışmaları sayesinde makaleler yayınlandı, Saygun hakkında çeşitli kitaplarda geçen bilgiler daha nesnel ifadelerle daha özenli şekilde yer buldu. Sonuç bildirgesinde yer alan “kitaplarının yeni basımlarının yapılmasının gerekliliği ve bu kitapların bugünkü bakış açımız ışığında yeni ufukların açılmasına olanak sağlayabilecek olması” maddesinin karşılık bulması ama, bir başka maddede yer alan “kendisine ‘Doğumunun 100. yılı anmaları’ şeklinde büyük değer veren bir toplumun bestecisinin eserlerinin yayın hakkının yabancı ellerde olmasının büyük ünlem ve soru işareti” maddesi, kişileri aşan, devletin ya da büyük kurumların/kuruluşların el atması gereken mecra olması dolayısıyla bizim için halen burukluk ifade eder.

AY: Saygun’un eserlerindeki özellikler nelerdir?

ANTEP: Sempozyum sonuç bildirgesinde bu konuya şöyle değinmiştik: “Modal müziği en üst düzeye ulaştıran Saygun; Türk müziğini dünyaya tam anlamıyla tanıtan bestecimizdir. Saygun’un besteciliğinin gücü, Anadolu kültürünü ve batı kültürünü çok iyi bilmesinden kaynaklanmaktadır.” Eğitimine dikkatle bakıldığında, İzmir’de İsmail Zühtü Kuşçuoğlu, Macar Tevfik Bey ve Hüseyin Sadettin Arel gibi ustalar sayesinde ulaştığı müzik bilgisi dahi, dönemine göre ileri düzeydedir. Babasının kurduğu İzmir’deki Milli Kütüphane’de çalışarak birçok kitap okuması, kütüphaneye gelir için açılan sinemada sessiz filmlere piyanoyla eşlik etmesi gibi müzikal seviyesini etkileyecek şartlar da, lehinde işler. Bunun üstüne, ömrünün ilk yıllarında işgalin en acımasız günlerini yaşaması, ardından Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde başlayan ulusal mücadele ve nihayet Cumhuriyet’in ilanıyla kişisel özgürlükler noktasında yaşadıkları; 1920’li yılların ortalarındaki atılımlarında dikkat çekmeye başlar. Fransa’daki eğitiminden sonra olgunlaşan bestecilik bilgisiyle, büyük eserlere imza atar. Sonraki yıllarını neredeyse eser eser incelemek gerekir. Ezcümle, ben Saygun’un; müziğinde derinlerde beklediğini, seslendirenin de, dinleyicisinin de O’na ulaşmasını beklediğini, çok iyi bir matematikle böyle bir koza ördüğünü ve o kozanın içindeki renkleri de ancak, O’na erişmek üzere bilgi ve tecrübeyle donanmış, hazır halde olanlara yansıtmak için heyecan duyduğunu düşünürüm. Yurtdışında, yabancı müzisyenlerce eserleri en çok seslendirilen Türk bestecilerin biri olması bakımından da; bu anlaşılma ve derinlerde bekleme durumunun; ortak kültürle değil, ortak duygusal ve düşünce yolu tercihiyle hâsıl olduğuna inanırım.

AY: Sonuç Bildirgesini okudum, güzel amaçlar var. Yıl 2020 olduğuna göre, maddelerden yola çıkarak  sorular çıkardım;

1/ “Saygun’un “Toplu Solfej I” adlı kitabı, hem eğitsel, hem de estetiksel yönden zengin bir kaynaktır. Basımının tekrar yapılması, müzik eğitimi veren kurumlarda kullanılması önerilmektedir.

AY: Bu eser müzik eğitimi kurumlarında başucu oldu mu? Basımı yapıldı mı? Yapıldıysa kim/ler destek verdi?

ANTEP: Bu kitap, alanında her zaman ve en çok tercih edilen yayınlardan biridir. Ancak solfej eğitiminde pek çok nitelikli kitap da çıktı. Dolayısıyla, başucu olmasından ziyade kitap; halen en kıymetli kaynaklardan biri durumunda...

2/ “Saygun, eserlerinde karşılaşılan teknik problemleri “Balans” ve “Ritmik Ögeler” olarak iki grupta toplamıştır. Bu problemleri çözmenin en iyi yolu, eseri derinlemesine çözümlemek, uğraşmak ve bütünüyle benimsemektir.”

AY: Doğru, katılıyorum. Günümüzde eserleri çözmek için derinlemesine çalışmalar yapılıyor mu?

ANTEP: Yapılması için “müzik eleştirisi” müessesesinin çalışması gerekir. Ancak müzik eleştirisi, ya yanlış tanımlanıyor, ya tenezzül görmüyor ya da gereksiz bulunuyor. Bu konuda, nitelikli tezlerden veya müzik eğitimlilerden meraklıların/ilgililerin çalışmalarını beklemekten başka alternatifimiz olmadığı anlaşılıyor.

3/ “Saygun’u anlamak için partisyona çok iyi konsantre olmak ve sabırla uğraşmak gerekir. Özümsediğinizde olayın ve eserin büyüklüğü sizi hemen saracaktır.

Saygun, koro eserleri repertuarda yerini almış ve ilgi bekler bir konumdadır. Orkestra yapıtları yayınlanmış ve gerekli ilgiyi görmemiştir. “

AY: 2020’de gördü mü?Görmediyse,neden hala koro eserleri ilgi bekler durumdadır ve gerekli ilgiyi görmemiştir?Oysa, 48 Konservatuar ve yüzlerce unvanlı arkadaşımız var?

ANTEP: Saygun’un koro eserleri de, orkestra eserleri de ilgi görüyor! Zira müzisyenlerimiz artık, Saygun müziğinden korkmuyor! Önceden zor gelirdi. Bizim sempozyumda “balans” ve “ritmik öğeler” gibi Saygun müziğini seslendirmedeki ipuçları; Gürer Aykal Hoca gibi değerli isimler verdi. Zaman kayıpları ortadan kalktı. Türkiye’de özel koroların da son 10 yılda çok artması ve bu alanda sayılı albümlerden birini Muammer Sun Hoca’nın “Saygun Çoksesli Türk Halk Türküleri” içeriğiyle yayınlamış olması, ayrı bir referans oldu. Korolar severek ve benimseyerek, Saygun müziği seslendiriyor.

 

AY:Unvanların müzik alanına üretim ve çözüm getirdiğine inanıyor musunuz?

ANTEP: Üniversite giriş sınavlarına hazırlanan gençler, bir mesleğin temel bilgisi alacakları eğitim için değil, sadece o sınava ve diploma almaya odaklanıyor. Dolayısıyla, diploma alındıktan sonraki güne, ertesi güne hazırlanmıyorlar. Şartlandırılmış bir toplumsal kademe algısı var. Bu, müzik alanına sağlıksız şekilde giren “akademik unvan” konusunda da büyük bir ağırlıkla sirayet etmiş durumda... Hiç “kitabı olmayan müzikolog”, hiç “konser vermemiş sanatçı” olabilir mi? Aslında esas olan liyakat ise; üretimle de orantılı olmalıdır. Bir de üstüne “yabancı kaynakları tarayabilecek ve yabancı meslektaşlarla da iletişim sağlayabilecek seviyede mesleki yabancı dile sahip olma” gerekliliğini, “esas olan yabancı dil gramer seviyesi, yanında mesleki bilgi” içeriğine tercih edince ortaya “sağlıksız bir tablo mu çıkıyor” sorusunun cevabını; okuyanların takdirine bırakalım!

4/ “Saygun; koro müziğine yönelik birçok eser yazmış olmasına rağmen, eserlerinin çoğuna ulaşmak ya da ses kayıtlarını edinmek güçtür. Saygun koro eserlerinin tekrar gözden geçirilerek basılması, ses kayıtlarının yapılması; bu çalışmaların devlet, basım-yayın ve sivil toplum örgütleri tarafından desteklenmesi gerekmektedir. Saygun’un eserlerinin yayın haklarının bulunduğu Peer Music tarafından bu düzeltmelerin kayda alınmamıştır. Bu düzeltmeler, yapılmış olunan araştırmalar sonucunda kayda geçirilmiştir.”

AY: Yapıldı mı? Yapılmadıysa, A.A.Saygun’un; eserlerinin bulunmasında ve kayıtlarının yapılmamasında en büyük görev kim/lere düşmektedir.

ANTEP: Yapılmadı ama, Saygun eserleri buna rağmen Türk koroları tarafından eldeki notalarla seslendiriliyor. Adeta bahanelerin ardına saklanmadan, söylemek için ayrı bir emek ve çaba sarf ediyorlar. Yabancı yayınevinden Saygun’un eserlerinin haklarını almak için; devlet, üniversite, belediye, vakıf vb. gibi büyük kurumların devreye girmesini beklemekten başka çaremiz yok maalesef!

5/ “Anadolu derleme gezilerinin kayıtları hala gün ışığına çıkmayı beklemekte, karanlık arşivlerde bekledikçe yok edileceğinden  endişe duyulmaktadır. Bilkent Üniversitesi’ne bağlı Ahmed Adnan Saygun Müzik Araştırma ve Eğitim Merkezi’nin araştırma ve inceleme çalışmaları anlamında işlerlik sağlaması yönünde tavsiyede bulunulmaktadır. Bir müzik araştırma merkezi kurularak, çalışmaların bilimsel ve düzenli bir zeminde sürdürülmesi, yayın üretilmesinin sağlanmasına dair ihtiyaç bildirilmektedir.”

AY:A.A.Saygun’un eserlerini seslendiren, ondan ekmek yiyen kişiler ve kurumlar, yukarıda saydığınız 3 maddeyi neden gerçekleştiremiyor? Sorun ne? En çok hangi kurumdan destek bekliyorsunuz?

ANTEP: Bu soruları ben de zamanında ilgililere direkt şekilde sordum. Bugünkü ilgililere de sormak gerektiğini, talepte bulunulmasına ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Saygun’un kişisel mirasının çoğunluğunu sahiplenen ve eşi Nilüfer Hanım’ın da son nefesine kadar çatısı altında yaşadığı Bilkent Üniversitesi’nin, ayrı bir gönül bağına sahip olması bakımından, onların adını zikredebilirim.

6/Eserler gün ışığına çıktı mı?Merkez kuruldu mu? Yayınlar yapıldı mı?Cevabınız olumsuz ise;  “Saygun’un orkestra eserlerinin yanında koro eserlerine de önem verilmesi, notaya alınması sağlanmalıdır.

ANTEP: Eserlerin gün ışığına çıkması ve seslendirilmesi konusunda, başta Gürer Aykal, Gülsin Onay, Rengim Gökmen, Mesut İktu gibi öğrencileri olmak üzere büyük çaba sarf edildi. Howard Griffiths, Yo Yo Ma ve Ari Rasilainen gibi müzisyenler de, yurtdışında çok kıymetli çalışmalara imza attı. Daha geçenlerde Sinan Dizmen ve Elif Önal, Saygun eserlerinin yer aldığı bir albümü A.K. Müzik etiketiyle yayınladı. Ancak yine de, bilgisayar programı sayesinde notaya çekilmesi anlamında, Peer Musikverlag ile yukarıda saydığım büyük bütçeli kurumların telif haklarını almak üzere masaya oturması gerekiyor.

Saygun’un tüm eserlerinin bilgisayar ortamında yazılarak okunaklı bir hale getirilmesine dair ihtiyacın elzem hale geldiği anlaşılmalıdır.”

AY: Yapıldı mı? Yapılmadıysa neden? Kime görev düşüyor?

ANTEP: Yukarıda verdiğim cevaptan başka çözüm görünmemekle birlikte, eğitim amaçlı çalışmalarda telif anlamında sıkıntı yaşanmayacağı göz önüne alınarak, bir eğitim kurumunun eserleri iyi bir araştırmayla notaya alabileceğini düşünüyorum. Çok üniversitemiz, çok konservatuarımız, çok güzel sanatlar fakültesi içinde müzik ve müzikoloji bölümümüz var. En başta da, Bilkent Üniversitesi var.

7/ “Saygun’un ve diğer Türk bestecilerinin eserlerinin icra haklarının Türkiye’de daha kolay zemine

taşınmasına dair kurumlara hak sahibi ve yetkin kişi, kurum ve kuruluşlara iş düşmektedir.”

AY: İcra hakları ile ilgili gelişme oldu mu? Hangi kurum ve kuruluşlara görev düşmektedir.

ANTEP: Sayılı eserinin seslendiri hakları Bilkent Üniversitesi’ndeydi diye biliyorum. Ama itiraf ederim; yurtdışına büyük ödemeleri göze alarak sanatçılarımız özveriyle çalışıyor, kurum yöneticileri elinden gelen fedakârlığı gösteriyor ve bu özel eserler daha çok seslendiriliyor. Mesleki birliklerimiz arttıkça, bu konularda da; hepimizin mutlu olacağı sonuçlara ulaşacağımızı ümit ediyorum. Cihat Aşkın’ın davetiyle yurdun çeşitli köşelerinden heyecanla koşup gelen değerli isimlerin “Ulusal Müzik Konseyi” çatısı altında birleşme çabaları, o günkü mevzuata takılmıştı. Aşkın’ı ve benzer değerdeki sanat/bilim insanlarımızı yüreklendirerek, bu çatıyı kurmayı, ardından Saygun başta olmak üzere tüm kültürel değerlerimize dair içimizi ferahlatacak çalışmaların yapılmasını temenni ediyorum.

AY: Teşekkürler.

ANTEP: Ben teşekkür ederim. Müzik alanındaki girişkenliğiniz, camiayı bir araya getirmeye dair çabanız, ulaştığınız sonuçlar hiç solmasın!


Cuma 15.6 ° / 10 °
Cumartesi 16.1 ° / 9.6 °
Pazar 13.7 ° / 2.7 °