Akif Beki yazdı: AK Parti olsa 'yetki gaspı' diye ortalığı ayağa kaldırırdı

Akif Beki yazdı: AK Parti olsa

Karar gazetesi yazarı Akif Beki, Ticaret Bakanlığı'nın genelgesiyle muhalefete geçen Ankara ve İstanbul büyükşehir belediyelerinin yetkilerinin tırpanlandığığını, belediye şirketlerine yönetici atama yetkisinin başkanların elinden al?

Karar gazetesi yazarı Akif Beki, Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi'nde yasamanın yürütmenin kontrolünden çıkarak güçleneceğini, yargıyı da bağımsızlaştıracağına vurgu yaparak, 'Önümüzdeki örnek, bu konuda bize ne söylüyor? Yanlış ve vesayetçi pratikleri düzeltme vaadinin gerçekleştiğini mi gösteriyor, terse mi çevrildiğini?' ifadelerini kullandı.

Karar gazetesi yazarı Akif Beki’nin “Ördek yiyerek Çin’i boykot edenler” başlıklı yazısının tamamı şu şekilde: 

Dünya çalkalanıyor, duyarlılık nöbeti salgın gibi yayılıyor, küresel markalar Çin malına görülmemiş boykot başlattı. 

Medya duyarsızlığı sağ olsun, iddiaların göbeğindeki Türkiye'de, toplumun ruhu bile duymuyor bu zelzeleyi. 

Herhalde ördek yiyerek tavır koyuyorlardır. Uygur mezalimine kayıtsız kalacaklarına ihtimal vermediğim için öyle tahmin ediyorum.

Hollanda'yı portakal bıçaklayarak, ABD'yi dolar yakıp iPhone kırarak protesto etmiş değil miyiz? 
Bir yerken iki, üç, dörde çıkararak ördeklerinin soyunu tüketme tehdidiyle Çin'in de burnunu sürtmesini biliriz evvel Allah. 

İddiayı, insan hakları savunucusu Human Rights Watch'ın direktörü Kenneth Roth da ifşa etti.

Deniyor ki: 

'Türkiye, Çin'den finansman desteği arıyor, sığınmacı Uygurları Çin'e doğrudan iade etmiyor ama ihtiyacı yüzünden kıramıyor kızdıramıyor da, istediği Uygurları Tacikistan gibi üçüncü ülkeler üzerinden Çin'e geri yolluyor, onlar da zulüm kamplarına koyuyorlar...' 

Dünkü Karar'ın manşetindeydi. Davutoğlu başta, muhalefetin gündemine girdi. Dünya günlerdir ayakta, yer yerinden oynuyor. 

Fakat koca 'dava' medyası, bir Özkök kadar olamıyor. 

Sorsanız; Ertuğrul Özkök magazin gazetecisi, pop-sosyolog, yaşam tarzı yazar. Onlarsa dertlidir, büyük davaları var... 

Gelin görün ki...Özkök, cumartesi yazısını  dünyadan Çin'e yükselen tepkilere ayırır. Onlar başlarını öbür yana çevirerek depremin geçip gitmesini bekler. 

Özkök'ün 'Hangi markalar 'çirkin ülke' damgası yiyecek' başlıklı yazısını öneririm. 

Şu bölüm: 

'Dünyanın en ünlü markala
rından bazıları geçen perşembe alınan bir kararla fena halde sallandı. 

Çünkü bu küresel markalar 'çirkin ülke' damgası yemiş bir ülke yüzünden 'çirkin marka' haline gelme tehlikesi ile karşı karşıya kaldı. 

36 ülkeden 190 kuruluş, ortak bir deklarasyon yayınladı. Bundan böyle Çin’in Uygur bölgesinden gelen pamuk ve başka ürünleri kullanan markalara karşı uluslararası bir kampanya başlatılacak. 

Yani dünyadaki bütün tüketicilere 'Bu markaları satın almayın' diyecekler... 

Ayrıca New York Times ve Wall Street Journal, Çin’de Müslüman Uygurlara kötü muamele ve zoraki çalıştırma konusunda ekipler kurarak çok ciddi araştırmalar yaptı. 

Bugün dünyada giyim sanayisinde kullanılan pamuğun beşte biri bu bölgede üretiliyor. 

Dünyanın önde gelen birçok markası da bu pamuğu veya Sincan’da üretilen başka malzemeleri kullanıyor. 

Perşembe günü alınan karar, dünya giyim sanayisine bomba gibi düştü.

Bu yılın mart ayında yayınlanan bir AB raporunda, Çin’in bu bölgesiyle iş yapan 83 ünlü markanın adı tespit edildi. 

Adidas, Nike, Puma, Lacoste, H&M, Abercrombie&Fitch, Ralph Lauren, Tommy Hilfiger, Calvin Klein, Fila, GAP, Uniqlo, Victoria’s Secret, Zara ve Zegna. 

Ayrıca Apple ve Mercedes de hedefte. 

Bu gelişmeyi gören Adidas, 17 Mart'ta artık bölgeyle ilgisini keseceğini açıkladı. Onu 27 Mart’ta Lacoste izledi. 

Perşembe akşamı, Calvin Klein ve Tommy Hilfiger grubu da 12 ay içinde bu bölge ile bütün ilişkisini keseceğini açıkladı...' 

Biz daha ördeğe talim edelim. Boğazından geçene afiyet olsun.

CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİNDE YARGI PERFORMANSI

Belediye şirketlerine yönetici atamak, başkanların yetkisindeydi. 

Ticaret Bakanlığı, bir genelgeyle muhalefete geçen Ankara ve İstanbul büyükşehir belediyelerinin bu yetkisini tırpanlamıştı. CHP’li başkanlardan alıp AK Parti çoğunluğundaki belediye meclislerine vererek... 

İşte bu yetki devrinin yürütmesini durdurma talebi, Danıştay’da reddedildi. 

AK Parti olsa “Yargı darbesi, yetki gaspı, antidemoktatik müdahale” diye ortalığı ayağa kaldırırdı. 

Genelge ilk çıktığında da yazmıştım. Neresinden baksanız, dört dörtlük bir skandal... 

Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı sisteminin ikinci yıldönümü değerlendirmesinde yürütmenin performansı üzerinde durmuştu. Yasama, yürütme ve 
yargı erkleri arasındaki sınırın netleştirildiğini söylemekle yetinmiş ama eskiye kıyasla işleyişin nasıl iyileştiğini ortaya koymamıştı. 

AK Parti, yargının seçimle gelenlere haksız müdahalelerinden çok çekti. Üzerinde vesayet kurma girişimlerinden, yerine geçerek takdir yetkisini gasp etmesinden... 

Buna son verildiği muhakkak. Ama ya tersi, ona da muhakkak diyebilir miyiz? 

Yeni sistem, yasamayı yürütmenin kontrolünden çıkararak güçlendirecekti. Yargıyı da bağımsızlaştıracak ve ikisinin iktidar üzerindeki denetimini etkinleştirecekti. 

Önümüzdeki örnek, bu konuda bize ne söylüyor? Yanlış ve vesayetçi pratikleri düzeltme vaadinin gerçekleştiğini mi gösteriyor, terse mi çevrildiğini?