Taha Akyol: Bugün ekonomide en ateşli projemiz maalesef Kanal İstanbul, yine 'taş toprak'!

Karar gazetesi yazarı Taha Akyol bugün “Ekonomi nereye?” başlıklı yazıyı kaleme aldı.

Güncel 4.08.2020 11:54:43 0
Taha Akyol: Bugün ekonomide en ateşli projemiz maalesef Kanal İstanbul, yine

Karar gazetesi yazarı Taha Akyol, Türkiye'de yatırımların uzun vadeli sanayi yerine, kısa vadeli oy getiren rant ve tüketime gittiğini belirterek, 'Son on yılda yatırımlar tüketim ve ranttan ziyade sanayi ve teknolojiye yönlendirilseydi daha çok ihracat yapardık, böylesine döviz sıkıntımız olmaz, sanayi sektörü çok daha fazla istihdam yaratırdı, gençler bu kadar işsiz kalmazdı. İktidar, eleştirenleri azarlayacağına dikkate alsaymış, değil mi?' diye yazdı.

Taha Akyol, döviz sıkıntısı, yüksek enflasyon ve faizle birlikte işsizliğin en temel sebebinin son 10 yılda ihmal edilen sanayi olduğuna vurgu yaparak, 'Ama bugün ekonomide en ateşli projemiz ne?! Sanayi mi? Maalesef Kanal İstanbul, yine “taş toprak!”' diye yazdı.

Karar gazetesi yazarı Taha Akyol’un “Ekonomi nereye?” başlıklı yazısının tamamı şu şekilde:

Türkiye’de üniversiteden mezun olduktan sonra 6 ay içerisinde iş bulanların oranının yüzde 29’dan ibaret!

İş bulamayanların oranı ise yüzde 42’dir! İşe başlayan üniversite mezunlarının yüzde 31’i asgari ücret alıyor. Kariyer ve Yetenek Yönetimi Derneği’nin bulguları böyle. 

Bu tablo ekonominin nasıl istihdam yaratamaz hale geldiğinin resmidir. 
Krizdeki ekonomiye virüs büsbütün zarar verdi. 

ODTÜ Enformatik Enstitüsü bünyesindeki URAP (University Ranking by Academic Performance) Araştırma Laboratuvarı’nın bulguları en iyi üniversitelerimizden mezun olanların bile iş bulamadığını gösteriyor. İTÜ ve ODTÜ mezunları sanayi sektöründe kapışılırdı, onlar daha şanslı ama iş bulmakta zorlanıyorlar artık. 

VİRÜSTEN ÖNCE 

Virüsün söz konusu olmadığı 2019 yılında “işsizliğin rekor kırdığını” TUİK açıklamıştı: İşsiz sayısı 2019 yılında 932 bin kişi artarak toplam 4 milyon 469 bine çıkmıştı. (20 Mart 2020). 

Ünlü iktisatçı Daron Acemaoğlu, 2 Temmuz 2018’deki açıklamasında “sert iniş riski var” diyordu. Acemoğlu, “son 10 yılda Türkiye’nin ekonomik büyümesinin krediler ve gayrimenkul sektörü tarafından körüklendiğini” söylüyor, “gayrimenkul ve inşaat sektörleri üzerinden, tüketimle körüklenen ve dış ticarete konu olmayan büyümenin” sürdürülemeyeceğini anlatıyordu. 

Ağustos 2018’de “sert iniş” ortaya çıkmıştı maalesef. 

Yatırımlar uzun vadeli sanayi yerine, kısa dönemde oy getiren rant ve tüketime gitmişti. 

Birkaç defa yazdım, sanayici Rahmi Koç, “yatırımlar taşa toprağa gitti, rekabet gücü kazanamadık” diye feryad ediyordu. (18 Şubat 2016) 

Demek ki, son on yılda yatırımlar tüketim ve ranttan ziyade sanayi ve teknolojiye yönlendirilseydi daha çok ihracat yapardık, böylesine döviz sıkıntımız olmaz, sanayi sektörü çok daha fazla istihdam yaratırdı, gençler bu kadar işsiz kalmazdı. 

İktidar, eleştirenleri azarlayacağına dikkate alsaymış, değil mi? 

İKTİDARIN İKİ DÖNEMİ 

Prof. Yeşim Arat ve Prof. Şevket Pamuk’un “Turkey Between Democracy and Autotarianism” adlı kitabı Cambridge Universitesi yayınlarından çıktı. Ak Partinin ilk dönemlerindeki reform ve iktisadi gelişme ile son dönemlerindeki otoriterleşme ve ekonomideki sorunları anlatıyor. 

İlk dönemler AB reformları, yabancı sermaye girişleri, sanayi üretiminde ve ihracatta artışlar… Yazarlar buna AK Parti’nin “dışa dönük” dönemi diyorlar. 

Sonra yavaş yavaş “içe dönük” politikalar ağır basıyor. İnşaat ve tüketim, Kamu İhale Yasası’nda 150 kadar değişiklik yapılması, partiye yakın iş adamlarının desteklenmesi, … 

Dahası, bu dönemde benzer ülkeler gibi Türkiye’de de istihdam ve milli gelirde sanayiin payının tedricen azalması… İmalat sanayiinde katma değer payının yüzde 22 civarında seyretmesi, artmaması… 

En önemlisi yeni sanayi merkezlerinin sayıca sınırlı kalması, yani sanayiin Anadolu’ya yayılmamasıdır: 2010 yılında 1.000 büyük şirketten başta gelen 360’ı İstanbul, Bursa, Kocaeli, Ankara ve İzmir civarındaydı… 1.000 büyük şirketten, yeni sanayi merkezlerindeki şirket sayısı 120’de kalmıştı; yüzde 12 yani. 

En büyük 100 şirkete baktığımızda öteden beri sanayi bölgeleri olan bu şehirlerdeki şirketlerin payı yüzde 64, yeni sanayi merkezlerindeki şirketleri payı ise yüzde 7’de kalmıştı. (Bkz. s. 146 vd) 

İKTİDARIN KALKINMA PLANI 

Bu gerçekleri Ak Parti’nin kendisinin Temmuz 2019’de Meclis’ten geçirdiği “11. Beş Yıllık Kalkınma” planında da okuyoruz: 

“Kaynakların sanayi sektöründen ziyade dış ticarete konu olmayan sektörlere yönelmesiyle üretkenlik arz eden alanların yatırım kompozisyonu içindeki payı görece azalmıştır.” (Paragraf 130) 

Ekonominin tüketimle, borçlanmaya dayalı tüketimle nasıl şişirildiği de aynı belgede görüyoruz: 

“Ortalama yüzde 4,9 oranında gerçekleşen büyümeye tüketimin katkısı 3 puan olurken, sabit sermaye yatırımları 1,3 puan, net mal ve hizmet ihracatı ise 1 puan katkı vermiştir.” (Paragraf 131) 

Döviz sıkıntısının, yüksek enflasyon ve faizin, işsizliğin asli sebebi kabaca son on yılda sanayiin ihmal edilmesidir. Virüsün etkisi sorunları çok daha ağırlaştırmak oldu. 

Ama bugün ekonomide en ateşli projemiz ne?!  Sanayi mi? 

Maalesef Kanal İstanbul, yine “taş toprak!” 


Cumartesi 28.5 ° / 18.8 °
Pazar 28.6 ° / 19.8 °
Pazartesi 27.4 ° / 19.8 °