Gelecek Partisi Politika İzleme Kurulu Aile ve Sosyal Politikalar Başkanı Seren Yıldız Öztürk, sitemiz Genel Yayın Yönetmeni Canboray Soykan'ın Haberasi adlı internet televizyonundaki Yeni Yaklaşımlar programına konuk oldu.
GELECEK PARTİSİ AKP'NİN DEVAMI DA TÜREVİ DE DEĞİLDİR
Gelecek Partili Öztürk, Soykan'ın, Gelecek Partisi'nin AKP'nin devamı mı sorusuna;
''Ne AKP'nin devamıdır ne de AKP'nin bir versiyonudur hiçbir şey değildir devamı da değildir bunu söylemek de aslında gelecek partisini takip etmeyenleri söyledikleri bir şey çünkü Gelecek Partisi'nin AKP'den ve söylem olarak farklı kuruluş amaçları bakımından oldukça farklı. AKP değerlerinden ve doğru bildiği tüm kavramlardan uzaklaştı eğer biz bunları önemsemiyor olsaydık zaten orada siyaset yapardık bu bir. İkincisi de Gelecek Partisi tamamen AKP'den kopan insanlardan oluşmuyor, evet AKP'de geçmişi olan, AKP'yle ters düşen bir çok arkadaşımız var. Var ama daha evvel hiç siyasetle ilgilenmemiş farklı farklı partilerde siyasetle ilgilenmiş etmiş arkadaşlarımızda var. Gelecek Partisi tüm toplumu kapsayan bir ekibi bir araya getirdi, ülkenin içinde buldunuğu bu olumsuz gidişatta içimizdeki tüm arkadaşlar kamusal bir duyarlılıkla elini taşın altına koydular. Gelecek Partisi bir defa kimlikler üzerinden siyaset yapan bir parti değil; değerler üzerinden siyaset yapacağımızı vurgusunu her zaman yapıyoruz, kamuoyuna bunu deklere ediyoruz. AKP'nin geldiği nokta çıkar siyaseti bizim temel siyasetimiz tamamen ilkeleri üzerine kurulu. diyerek cevap verdi.
BİRÇOK SORUN VAR AMA CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ EN BÜYÜĞÜ
Soykan'ın ''Sizce Türkiye'nin en büyük sorunu nedir ?'' sorusuna Öztürk;
''Böyle sorunda tek bir şey aklıma gelmedi, pek çok sorun var biliyorsun. Tabii ben görevim gereği Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmet Bakanlığı'nı takip ettiğim için bu konuda hassasım. Sivil toplum kökenliyim, çocuk haklarını savundum, kadın haklarını savundum büyük zevkle savundum. Kadınlara yönelik ayrımcılık, senin mahallenin kadını veya benim mahallemin kadını ayrıştırmaları müthiş rahatsız edici buluyorum. Bana göre kadınlara yönelik bu dil, bu üslup ve bu bakış müthiş rahatsız edici. Tabii buna görevim ve çalışma alanım olduğu için değinme gereği hissettim. Dediğim gibi birçok sorun var ama en büyüğü Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi.
Geleceğe dair bu belirsizlik insanları çok mutsuz etti ve umutsuzluğa sevketti. Şu anda kuvvetler ayrılığını reddeden, kuvvetler birliğini işaret eden bir sistemle yönetiliyoruz. Yasamayla yürütme adeta birleşti ve bu birleşim ciddi sonuçları beraberinde getirdi. Başkanlık sistemi bizim toplumumuzda önerildiği zaman ne olarak önerildi , neler söylendi bir hatırlayalım hafızamızı. Kararlar çok hızlı ve etkin olacaktı, Türkiye bürokraside zaman kabetmeyecekti. Tam zıttı, tam tersi oldu. Hızlı karar alınsa dahi çok hatalı kararlar alınmaya başladı çünkü istişare mekanizması ortadan kaldırıldı. Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi çıktıktan hemen sonra peşinden iki üç tane kararname çıkıyor. Çünkü o kadar hatalı, o kadar abes kararlar alınıyor ki bu yanlışlar ancak başka kararnamelerle kapatılabiliyor.
Bu sistem, kırılganlığa yol açtı çünkü kuvvetler ayrılığı korunamadı. Güçlü kamu otoritesinin karşısında yargısal mekanizmanın korunmamadı ve toplumun yargıya duyduğu güven sıfırlandı. Temel hak ve özgürlükler konusunda karnemiz her geçen gün eksiye düşüyor, demokrasi endeksinde dünyanın geri kalmış ülkelerinin dahi ardına düşmeye başladık. Toplum muhalefet tarafından, aydınlar tarafından yeterince uyarılmadı mı ? Uyarıldı ama maalesef farklı şeyler hayal edildi ama farklı şeyler olmadı hepimize ağır bir fatura olarak döndü. Bugün yaşadığımız belirsizlik, sıkıntı ve problemler başkanlık sisteminin getirileri. Türkiye'nin en büyük probleminin bu olduğunu düşünüyorum bizim parti olarak önerimiz güçlendirilmiş bir parlamenter sisteme hızlı biçimde dönmek. '' şeklinde yanıt verdi.
SOSYAL MEDYA DÜZENLEMESİ FİKİR ÖZGÜRLÜĞÜNE KARŞI BİR TEHDİTTİR
Soykan'ın sosyal medya düzenlemesi hakkındaki değerlendirmelerini sorması üzerine Gelecek Partili Öztürk;
''SODEV'in yaptığı ve kamuoyuyla Mayıs 2020'de paylaştığı bir araştırmadan sizinle çarpıcı bir veri paylaşmak istiyorum. Bu veriye göre Türkiye'deki gençlerin %60'ı yurtdışında yaşamak istiyor, gençlerin oy verdikleri partiye göre dağılımları da var. AKP'ye oy veren gençlerinde %50'sinden fazlası yurtdışında yaşamak istiyor. Gençlerin %68'inden fazlası kendisini istediği gibi ifade edemediğini ve ifade özgürlüğünün olmadığını düşünüyor. Ne kadar acı rakamlar değil mi Canboray ? Siyasetin öncelikle gençlere çözüm ve umut vermesi gerekiyor; bu araştırmadan bize çıkan sonuç bizim gençlere zerre kadar ümit veremiyor oluşumuz. Gençlere nefes alacak alan açamıyor oluşumuz, şimdi apar topar bu sosyal medya düzenlemesi gece meclisten geçirildi. 1 Ekim 2020'de uygulamaya konulacak, tabii biz bu sosyal medya düzenlemesinin detaylarını ve somut sonuçlarını yürürlüğe girmesi durumunda - ki girmeyeceğini umut ediyorum - öğreneceğiz. Fakat bir hukukçu olarak, bir avukat gözüyle gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki bu düzenleme fikir özgürlüğüne karşı bir tehdittir. Sanal zorbalık bu düzenlemeyi savunanlar tarafından öne çıkarılıyor, bu oldukça saçma. Bu ıslanacağız diye denize girmemeye benziyor. Eğer biz gençlerimize, toplumumuza ve vatandaşlarımıza sosyal medya okurayazarlığını anlatabilirsek ve onları bilinçli sosyal medya kullanıcıları yaparsak bu sorun minimize inecek zaten. Yapılan düzenlemede sosyal medya şirketlerinin Türkiye'ye temsilcilik açmaları isteniyor, bu temsilciliklerin başına da Türkiye vatandaşı yetkilileri görevlendirmeleri isteniyor. Burada Türkiye Vatandaşı istenmesinin özel bir nedeni var, Türkiye vatandaşı olsun ki baskı altına alabilelim istiyorlar. Daha sonra 48 saat içinde kendilerine iletilen şikayetlere yanıt vermeleri, bu şikayete olumsuz yanıt vereceklerse gerekçelerini anlatmaları isteniyor. Böyle bir şey olamaz, neden yasağı kabul etmedin açıklaması olabilir mi ? Bir de tabii burada bu temsilciliklerin belli aralıklarla hükumete rapor vermesi, şikayetleri bildirmesi isteniyor. Bu en kibar ifadeyle suistimale açıktır, kibar olmayan ifadeyle de vatandaşları fişlemeye kadar götürecektir. Ben bu düzenlemenin resmiyete dökülmesi durumunda ülkede cidid sıkıntılara yol açacağını öngördüğüm için AYM'nin bu yasayı iptal edeceğini, toplumu germemek adına, bu kanunu geçersiz kılacağını umut ediyorum. Yoksa hep birlikte boğulacağız, hep birlikte daha da gerileceğiz.'' ifadelerini kullandı.