Partisinin Diyarbakır 1. Olağan Kongresi'nde konuşan Gelecek Partisi lideri Davutoğlu kritik açıklamalarda bulundu. Döviz kurlarında yaşanan sert yükseliş, Türk Lirası'nın dolar ve euro karşısında değer kaybetmesine ilişkin ekonomi yön
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Diyarbakır'da partisinin 1. Olağan Kongresi'ni gerçekleştirdi.
Sözlerine, 'Diyarbekir biziz, biz Diyarbekiriz! 'Parti kuramaz dediler, bu kasvetli ortamda yola çıkacak cesur insanlar bulamaz dediler. Onlar Diyarbekirlileri tanımıyorlardı. 5 il ve 100 ilçe kongremizi tamamladık. 67 il ve 300 ilçemizde teşkilatlandık' diyerek başlayan Davutoğlu gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.
Davutoğlu'nun açıklamalarından öne çıkan satırbaşları şöyle:
'Kuramaz dedikleri Gelecek Partimizi kısa sürede kurduk. Ve ülkenin her bir köşesine sinen karanlığı dağıtmaya başladık. Şimdi bizden aldıkları cesaretlerle nice yeni partiler kurulmaya başlandı, kurulsun onlar da hayırlı olsun. Bizde kimseyi suçlamak yoktur.
'DEVLET KURUMLARI DEĞERSİZLEŞTİ, HUKUK, EMEK DEĞERSİZLEŞTİ'
Bu iktidarın bugünkü halini tasvir edecen en doğru kelime değersizleşmedir. Bu iktidarın elinde hukuk değersizleşti, ehliyet ve liyakat, devlet kurumları, siyasi ahlak, milletvekilleri, eğitim ve kültür, emek ve en sonunda Türk Lirası da değersizleşti. Özetle bu iktidarın elinde aslında insan değersizleşti.
Hatırlarsanız bize karşı parti içi darbe yapanlar 'düşük profilli Başbakan' istediklerini söylemişlerdi. Kalite ve şahsiyet düşmanı bu yaklaşım sayesinde önce Başbakanlığın profilini düşürdüler sonra da onu yok ettiler. Benzer şekilde hukukun, liyakatın, siyasi ahlakın, devlet kurumlarının, eğitim ve kültürün de önce profilini düşürdüler sonra anlamsızlaştırdılar ve nihayet değersizleştirdiler.
Türk Lirası'nın değer kaybı bu profil düşmesi mantığının doğal bir sonucudur. Şimdi topyekun bir değer seferberliği ilan etme vaktidir. Biz bütün bu alanlara değer katmaya geliyoruz. Rahatsız olanlar rahatsız olsun.
Biliyorum bu aziz bölgemiz bu güzel insanlarımız çok büyük acılar yaşadı. Uzunca bir süre karanlık olaylar yaşandı. On yıllar boyunca insan onuru, insan hakları ayaklar altına alındı. Çok acılar çektiniz. Bizler de bu acıları unutmuş değiliz. Bizler bu acıları bitirmek toplumsal yaraları sarmak, her türlü ötekileştirmeyi sonlandırmak, adaleti tesis etmek için elimizden gelen çabayı göstermeye gayret ettik bundan sonra da devam edeceğiz.
'NE KAYYUM NE KCK KOMİSERİ'
Bir taraftan PKK terörü, diğer taraftan bu terörden beslenenler, sizlere, ülkemize ve milletimize huzuru, adaleti ve insan onuruna yakışır bir hayatı çok gördüler. Önce Kürt'ü bir mesele haline getirdiler sonra da Kürt meselesini çözümsüzlüğe mahkum ettiler. Bunların bildiği sizin oyunuzu almak alamıyorsa da sizlere bir kayyum gönderip arkalarını sizlere dönüp gitmek. Sandığa karşı dağıl koyanlar da size kime oy verirseniz verin atadıkları bir KCK komiseri ile kendi istediklerini yapanlar da bu milletin bu iradesini bir daha teslim alamayacaklar. Ne kayyum ne KCK komiseri, demokratik ve vatandaşlarımızın iradesine dayalı bir sistem öngörüyoruz.
'KHK DÜZENİ DE KAYYUM DÜZENİ DE BİTECEK'
Sizleri yoksulluğa mahkum ederek iktidar olanların düzenini bitireceğiz. Bunların düzeni yasaklar düzenidir. Gelecek Partisi KHK düzeninin de kayyum düzeninin de bitmesi için yola çıkmıştır. Bunların çarpık düzenine de sizlerle birlikte dur diyeceğiz. Bu koalisyon iktidarının, ülkemizin hiçbir meselesi ile ilgili artık ne ahlaki, ne vicdani ne de insani ne akli bir önerisi, siyasi önerisi, duruşu çizgisi kalmamıştır.
'TRT'YE NE ZAMAN KAYYUM ATAYACAKSINIZ?'
Bu iktdar önce kendisi gibi düşünmeyen herkesi terörle iş birliği yapıp hain ilan ediyor, sonra da Kürt seçmenini rahatlatabileceğini düşünerk Osman Öcalan'ı TRT'ye çıkarıyor, Abdullah Öcalan'dan mektup getirtiyor. Terörle iş birliği iddiasıyla belediyelere kayyum atayanlara şimdi sormak gerekmez mi; kırmızı bültenle aranan bir teröristi ekranlara çıkaran TRT'ye ne zaman kayyum atayacaksınız?
Gelecek Partisi, ülkenin demokratikleşme sorunlarını çözmüş, toplumsal yaralarını sarmış, her türlü ötekileştirme ve aidiyet sorununu ortadan kaldırmak için geliyor. Bu bağlamda tüm demokratik ve kalkınmış ülkelerde olduğu gibi anadilin eğitim ve sosyal hayatta güçlendirilmesinin toplumsal kardeşliğimizi tahkim edeceğine inanıyoruz.
Sizin kendi kendinizi yönetmenizi istemiyorlar. Çünkü demokrasiden korkuyorlar. Siz bir belediye başkanı seçiyorsunuz Kandil PKK silah zoruyla bir KCK kayyumu atıyor, PKK'nın kayyumundan kurtulsanız bu sefer vesayet rejimini kayyumu geliyor. Her ikisi de vatandaşımızın özgür iradesine inanmıyor, milli iradeye tahammül edemiyor. Ama biz bu kayyuma karşı çıkarken şunu da söylüyoruz asla bir daha bu bölgenin Kandil'in KCK'sına da teslim edilmesine izin vermeyeceğiz. Ne Kandil, ne kayyum ne KCK, demokratik yolla seçilmiş bir belediye başkanı... Bu kıskacı kıracağız. Ne otoriter bir sistem ne de terör.
'CAHİL EKONOMİ YÖNETİMİ...'
İki hain ve dış güdümlü çete gençliğimizi bir devşirme kültürüyle toplayarak kendi hesaplarına alet etmeye çalıştı; PKK ve FETÖ. Bu iki örgüt gençleri çağ dışı ideolojilere şartlandırarak kendi kirli emelleri için kullanmaya kalkıştılar. Gençlerimiz gibi geleceğimizi de heba etmeye çalıştılar. Bugün ise vizyonsuz bir siyaset, cahilce bir ekonomi yönetimi gençlerimizi karamsarlık kıskacına sokmuş bulunuyor. Gençlerimizi bu karamsarlık kıskacından çıkarmadan terörün kaynağını tamamen kurutmak imkansızdır.
Ülkemizde bütün başlıklarda bir geriye dönüş bir anlamda 90'lı yıllara dönüş var. Bu koalisyon ortakları her şeyin değer kaybetmesine sebep olurken, adeta her şeyimizi değersizleştirmek için ant içmişler. Çünkü eski Türkiye'ye aşık oldular. Eski Türkiye demek her şeyimizin değerinin düşürülmesi ve kaybedilmesi demek. İşte bakın, paramızın değerini nasıl düşürdüler.
Paramızın değerinin nerelere düştüğünü görüyorsunuz. Dolar, euro, altın başını aldı gidiyor. Şimdi bu iktidardan, Cumhurbaşkanı'ndan, Ekonomi Bakanı'ndan bir cevap, bir çözüm, bir açıklama duydunuz mu? Bu konuyla ilgili geçmişteki sözlerinin arkasında durabildiler mi? Hayır duramazlar.
'KURU BENDEN ALDIKTAN SONRA ÜÇ KATINA ÇIKARDILAR'
Geçmişte bakın kuru bizden benim başbakanlığım döneminde 2016 Mayıs'ında 2.85'ten aldılar bugün 7.30'a üç katına çıkardılar. Geçmişi konuşamaz bunlar peki bugünü konuşuyorlar mı? Bugünü de konuşamazlar. Ortada bir tek yetkili yok.
'ORTADA BİR TEK BABAYİĞİT YOK'
Dolar cirit atıyor, euro cirit atıyor, altın cirit atıyor ama ortada bir tek babayiğit yok ki bunu açıklayabilsin. Bütün medya kanallları, gazeteler, televizyonlar, sosyal medya trolleri var ama bir tek kişi çıkıp yangın yerine dönen ekonomi ile ilgili tek bir cümle kuramıyor. Ülke yanıyor bunlar Ekonomi Bakanını kurtarmaya çalışıyor. Hepsi bakanın arkasındaymış, bakanı koruyacaklarmış. Milletle dayanışmaya girmek yerine bakanla dayanışmayı tercih ettiler. Şu anda bu ülkeyi yönetenlerin görevi bakanı korumak değil Türk Lirası'nı korumak.
'DEVLET BİNASINA AİLE SOKULMAMALI'
Devlet yönetimine aile bulaştırılırsa çıkan ilk yangında devlete millete bakmazsın, çocuğunun, eşinin, kardeşinin, damadının derdine düşersin. Devlet binasına aile sokulmamalı. Ekonomi uçuruma gidiyor sorumlusu yok. Kimden hesap soracak bu millet? Bunlar ne hesap veririz ne de sorumluluğu alırız diyorlar. Hesap soracaksanız dış mihraklar orada karanlık odaklar orada onlara hesap sorun diyorlar. Bunlar komplo dizilerinin dünyasında yaşıyorlar. Ekonomiyi de bu komplocu uyduruk akılla yönetebileceklerini zannediyorlar. Milletimizin aklına, zekasına hakaret ediyorlar. Daha da ileri gidiyorlar kendilerini eleştiren, hesap soran vatandaşa 'köpeklerin havlaması' diyor bu iktidarın temsilcileri.
'HER BİRİ SOSYAL MEDYA KAHRAMANINA DÖNMÜŞ'
Ekonomi bu krizden nasıl çıkacak, bu mutfaktaki yangın nasıl söndürülecek, bu işsizlik, dolar, enflasyon nasıl düşürülecek bunları dert etmiyorlar. Kimsenin ağzını bıçak açmıyor. Her biri sosyal medya kahramanına dönmüş, tweet atıp duruyorlar, en fazla yapabildikleri bu. Türkiye bir sosyal medya platformu değildir ve bir sosyal medya mantığıyla yönetilemez.
Cuma günü nihayet medya Cumhurbaşkanı'na ekonomiyi sorma cesaretini gösterdi. Cevap ne mi oldu? Bugünle 20 yıl öncesinin mukayesi yapıldı. 2002'ye gitmeye gerek yok 4 yıl önceyle kıyaslayın bugün neredeyiz ona bakın. Sayın Cumhurbaşkanı bir ekonomik kriz olduğunu düşünmüyor. Bu iltidar mutfakta yangın olduğuna inanmıyor. 2002'deki buzdolabı satışlarından bahsediyor hala. Ekonomideki makro mikro dengeler alt üst olmuş, baş aşağı gidiyoruz bu iktidarın en derin ekonomi analizi buzdolabı üzerinden. Doğru ama buzdolabı önemli hepimizin evinde var ama daha da önemlisi vatandaş 2020'de o buzdolabını artık dolduramıyor. Erdoğan'ın ekonomiyle ilgili tek derdi bakana yapılan saldırılarmış. Ülkenin ekonomisi yanıyor, ülkenin Cumhurbaşkanı bırakın yangını görmeyi yangının varlığını bile kabul etmiyor.'