Canboray Soykan: Gerçek müjdeyi hep birlikte karşılayacağız

Canboray Soykan: Gerçek müjdeyi hep birlikte karşılayacağız

Sitemiz enpolitik genel yayın yönetmeni ve köşe yazarı Canboray Soykan, bugün “Gerçek Müjde” başlıklı yazısını kaleme aldı.

Sitemiz enpolitik köşe yazarı Canboray Soykan, bugünkü köşesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıkladığı 'Karadeniz'de 320 milyar metreküp doğalgaz rezervi bulundu' müjdesini değerlendirdi ve CHP Ankara Milletvekili ve Eğitim-Sen Sendikası Kurucu Başkanı Yıldırım Kaya’yla Enpolitik TV’de yapmış olduğu programı kaleme aldı. Soykan yazısında, “Şimdi bir müjde furyası başladı gidiyor. Vatandaş müjdeyi her ay sonu eline aldığı faturalarda görmek istiyor, vatandaş müjdeyi işsiz evladının evinde kurduğu sofrada görmek istiyor, vatandaş müjdeyi torununun cebine koyabildiği harçlıkta görmek istiyor. Eğer bu zamana kadar müjde olarak açıkladığınız enerji rezervi keşiflerini akılcı bir politikayla yönetebilseydiniz bugün vatandaşlar gündelik yaşantısında bu müjdenin zevkini çıkarıyor olurdu. 18 Senedir neredeyse her gün bir başka müjdeyle dikilmişsiniz ulusun karşısına, hiçbirinin gereğini yerine getirememişsiniz ve buna rağmen herkesin kalkıp sizi alkışlamasını bekliyorsunuz. Alkışlamayanlara da hain yakıştırması yapıyorsunuz sonra da ‘’Totaliter rejimi bu ulusun başına bela ettiniz !’’deyince zıvanadan çıkıyorsunuz ? Bu ne yaman çelişkidir Allah aşkına ?” dedi.
Soykan yazısının devamında, “Türkiye’nin tüm sorunlarının çözümü bir kilidin göbeğinde buluşuyor. Türkiye’nin en ciddi sorunu totaliter rejimdir, bu usulle yönetildiğimiz sürece diğer tüm sorunların çözümü de hayal olur. Ülkede özgür düşünce ortamını, şeffaf ve hesap verebilir yönetim anlayışını, liyakatı, adaleti ve demokrasiyi tesis etmek yani totaliter rejimi bir an önce ilga etmek tüm sorunların çözümünde anahtar rolü görüyor” ifadelerini kullandı.

Sitemiz enpolitik köşe yazarı Canboray Soykan’ın “Gerçek Müjde” başlıklı yazısının tamamı şu şekilde;
 

Ağlanacak halimize güldük

AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçen hafta bir müjde vereceğini açıklamıştı ve ben de müjde haberinden sonra yayınlanan yazımda Türk ulusunun neleri müjde olarak kabul edip etmeyeceğini açıklamaya çalışmıştım. Cuma akşamı müjde açıklandıktan sonra CHP Ankara Milletvekili ve Eğitim-Sen Sendikası Kurucu Başkanı Yıldırım Kaya’yla Enpolitik TV’de keyifli bir programdaydık. Ben yazımdaki demokrasi vurgusunu yayındaki konuşmamda yineleyince Yıldırım hoca gülerek, ‘’Canboray, sen camı açık unuttun da yattın galiba. Rüzgarda kalınca iyi bir rüyaya dalmışsın !’’ dedi ve bu yorumunun üstüne ikimizde gülüştük. Adeta ağlanacak halimize güldük birlikte.

Müjdeler tarihimize bir bakalım !

Ağlanacak haldeyiz çünkü Türkiye’nin gerçek sorunlarına çözüm talep eden insanlar bu çözümleri ancak rüyasında görebiliyor. Cuma günü ortalığı ayağa kaldıran müjdeyi aldıktan AKP’nin enerji karnesine bir göz atmak istedim ve eski haberleri karıştırmaya başladım. Bakın neler çıktı neler ! Hep birlikte göz atalım şimdi. Aslında fazlası da var ama yazıyı uzatmamak adına çarpıcı olanları seçmeye çalıştım. Biz AKP iktidarıyla müjdeler tarihi yazmışız da haberimiz yokmuş !

21 Ocak 2010’da TPAO, Şırnak Cudi'de 50 metrede petrol bulduğunu müjdelemiş. Türkiye’nin enerji sektöründe uluslararası arenada belirleyici olacağı iddia edilmiş. Sonra da 12 Eylül 2010’da o halkoylaması yapılmış. Hani FETÖ’nün gerekirse ölüleri mezardan kaldırın ama yine de evet oyu verin kampanyasını yürüttüğü halkoylaması, işte 2010 müjdesinin ardından vatandaş kucağında o halkoylamasını bulmuş.

 

7 Şubat 2014’de Diyarbakır'da Türkiye'nin 50 senelik ihtiyacını karşılayacak kadar kaya gazı bulunduğu müjdelenmiş. Başbakan Erdoğan çıktığı mitinglerde bu konunun üzerinde epey durmuş, Türkiye’nin enerji alanındaki zincirlerini kırdığını vesaire söylemiş. Bunun peşinden de 30 Mart 2014 yerel seçimleri gelmiş.

 

9 Ocak 2015’de Trakya'da faaliyet gösteren Kanada menşeli Marsa Enerji'nin Trakya Poyraz'da 600 milyon metreküp doğalgaz bulduğu müjdelenmiş. Türkiye’nin de üzerine düşen payı alarak zenginleşeceği naraları sürekli atılmış. Bundan sadece beş ay sonra da 7 Haziran 2015 genel seçimlerine gidilmiş.

 

Çok ilginç Erdoğan ve Bahçeli’nin üstün çabalarıyla Türkiye’nin iktidarsız bırakıldığı günlerde erken genel seçime gidilirken 14 Ekim 2015’de, Lukoil, PanAtlantic ve Romgaz şirketlerinin tam 30 milyar doğalgaz rezervi buldukları müjdelenmiş. İki hafta sonra da erken genel seçim ifa edilmiş.

 

Yeni anayasa çerçevesinde Cumhurbaşkanlığı yapacak ilk devlet başkanının seçileceği ya da bir başka değişle tek adamlığın tescilleneceği 24 Haziran seçimlerine giderken; 16 Mayıs 2018’de Batman, Mardin ve Şırnak'ta büyük petrol rezervlerinin bulunduğu müjdesi vatandaşa güle oynaya verilmiş. Bir ay sonra da 27.Dönem Milletvekili Seçimleri ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri tamamlanmış.

 

8 Şubat 2019’da, 31 Mart seçimlerine bir ay kala Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez Trakya'da doğalgaz bulunduğunu müjdelemiş; bu müjdeyle 31 Mart seçimlerine gidilmiş. Gidilmiş ama müjde bu sefer paçayı kurtarmaya yetmemiş.

 

Muhalefet partilerinin gösterdiği tavrı gösterseydiniz de biz de sizleri alkışlasaydık !

Türkiye’ye adım attıracak, Türkiye’nin elini güçlendirecek ve bu ulusun saygınlığını artıracak her adıma parti ayrımı göstermeksizin destek verilir, verilmiştir de. Bu toplumun böyle bir sorunu yok, muhalefetin bu durumun aksine bir yaklaşımı da yok. Geçtiğimiz günlerde yaşadığımız Biden hadisesine iktidardan çıt çıkamadı ama bütün muhalefet partileri en sert ifadelerle tepkilerini ortaya koydu. Şimdi bu doğalgaz müjdesinin suni gündem yaratma zincirinin bir diğer halkası olarak görenler vatan hainliğiyle itham ediliyor iktidar kanadı tarafından. Totaliter rejimde eldeki imkanları kullanarak sınırlar içindeki muhaliflere dayılanmak kolaydır, üstün bir beceri gerektirmez. Muhalefet partilerinin gösterdiği tavrı ABD’ye karşı gösterseydiniz de biz de sizleri alkışlasaydık.

 

Bu ne yaman çelişkidir Allah aşkına ?

Şimdi bir müjde furyası başladı gidiyor. Milliyetçi – muhafazakar seçmenleri konsolide etmek için attığınız yalanlar buradan MachuPicchu’ya yol oldu. Bu yüzden vatandaşlar müjde diye dillendirilenlere inanmıyor, inanamıyor. Vatandaş müjdeyi her ay sonu eline aldığı faturalarda görmek istiyor, vatandaş müjdeyi işsiz evladının evinde kurduğu sofrada görmek istiyor, vatandaş müjdeyi torununun cebine koyabildiği harçlıkta görmek istiyor. Eğer bu zamana kadar müjde olarak açıkladığınız enerji rezervi keşiflerini akılcı bir politikayla yönetebilseydiniz bugün vatandaşlar gündelik yaşantısında bu müjdenin zevkini çıkarıyor olurdu. 18 Senedir neredeyse her gün bir başka müjdeyle dikilmişsiniz ulusun karşısına, hiçbirinin gereğini yerine getirememişsiniz ve buna rağmen herkesin kalkıp sizi alkışlamasını bekliyorsunuz. Alkışlamayanlara da hain yakıştırması yapıyorsunuz sonra da ‘’Totaliter rejimi bu ulusun başına bela ettiniz !’’ deyince zıvanadan çıkıyorsunuz ? Bu ne yaman çelişkidir Allah aşkına ?

 

Gerçek müjdeye can suyunu hep birlikte vereceğiz !

İlk önce Mussolini tarafından dillendirilen daha sonraları da dünyadaspontane olarak kullanılan, sınırları tam olarak çizilemeyen ‘Totaliter Rejim’ kavramını 50’lerde siyaset bilimi literatürüne ve dünyaya kazandıran; bu kavramın tanımlamasını yapan iki siyaset bilimci vardır. Bu iki siyaset bilimci Carl Joachim Friedrich ve Zbigniew Brzezinski’dir. Bu ikibiliminsanı da Hitler’inyaşattığı acılardan nasibini almış, feleğin çemberinden geçmiştir; Friedrich Alman, Brzezinski isePolonyalıdır. Friedrich ve Brzezinski bir ülkenin totaliter rejimle yönetilip yönetilmediğini anlamak için yedi karakteristik özelliğin o ülkede olup olmadığına bakmak gerektiğini söylemiştir. Birlikte bu özelliklere bir bakalım;

Çoğunlukla ütopyacı, milliyetçi duygularla desteklenen gelecek vaadi ve egemenlik iddiasıyla beslenen bir ideoloji. Tek adam, tek lider, tek parti; parti devleti ve etkisiz denge denetleme. Terör sistemi yani korku distopyası ve polis devletinin güçlenmesi. Tek sesli medya ve özgürlüklerin kısıtlanması. Silah endsütrisine eğilim ve silahlanma kaygısı. Ekonomi yönetiminin dar bir bürokratik zümre tarafından şeffaflıktan uzak şekilde sürdürülmesi. Ülkedeki tüm bu yaşananların propagandasını hareretli şekilde yapmak, bu idealleri herkese benimsetmeye çalışmak ve benimsemeyenleri hainlikle suçlamak.

Elinizi kalbinize götürün, bu yedi kriteri okuyun sonra da dönüp ülkemizin vaziyetine bir bakın lütfen. Bu kriterler bilim dünyası tarafından kabul edilerek literatüre işlenmiştir. Bu kriterler o partiye, bu partiye göre değil; bilimsel gerçekliklere göre kabul görmüştür. O halde bugün Türkiye’d totaliter rejimin hüküm sürdüğünü dilegetirenlere –buna ben de dahilim – aksini iddia edebilir misiniz ?

Türkiye’nin tüm sorunlarının çözümü bir kilidin göbeğinde buluşuyor. Türkiye’nin en ciddi sorunu totaliter rejimdir, bu usulle yönetildiğimiz sürece diğer tümsorunların çözümü de hayal olur. Ülkede özgür düşünce ortamını, şeffaf ve hesap verebilir yönetim anlayışını, liyakatı, adaleti ve demokrasiyi tesis etmek yani totaliter rejimi bir an önce ilga etmek tüm sorunların çözümünde anahtar rolü görüyor.

Artık adına Millet İttifakı mı dersiniz, Uzlaşı İttifakı mı dersiniz, Demokrasi İttifakı mı dersiniz orasını bilmiyorum.

Ben kendimce Uzlaşı İttifakı diyorum ve insan haklarından taraf olan, demokrasiden taraf olan, adaletten taraf olan, liyakatten taraf olan, basın özgürlüğünden taraf olan, kadın haklarından taraf olan; en önemlisi de aydınlık bir Türkiye’den taraf olan tüm siyasi partileri bu ideal uğuruna bir araya gelmeye çağırıyorum.

Mevzu olan bu ulusun geleceği, mevzu olan Türkiye’ninistikbali. Siyasi farklılıkları, ufak detayları bir kenara bırakarak bir araya gelmek zorundayız ve bu işe bir son vermekzorundayız. Hep birlikte demokratik bir anayasa yazmak zorundayız.

Başka bir Türkiye yok, başka bir vatan yok, başka bir Anadolu yok.

Kurduğumuz gibi, yaşatmayı başarmak zorundayız.

Birlikte daha güçlüyüz, birlikte başarmak zorundayız.

Gerçek müjdeyi hep birlikte karşılayacağız. 

‘’Artık özgürlük var !’’diyeceğiz.

‘’Artık adalet var !’’diyeceğiz.

‘’Artık liyakat var !’’diyeceğiz.

‘’Artık zenginlik var !’’diyeceğiz.

‘’Artık demokrasi var !’’diyeceğiz.

‘’Artık Türkiye güçlü !’’diyeceğiz.

‘’Artık Türkiye aydın !’’diyeceğiz.

‘’Geldikleri gibi gittiler !’’diyeceğiz.

Gerçek müjdenin can suyunu hep birlikte vereceğiz, az kaldı az…