BirGün'den Rıfat Kırcı'nın haberine göre, Ankara Tabip Odası Asistan ve Genç Uzman Hekimler Komisyonu üyesi Benan Koyuncu, koronavirüs'e yakalanan onlarca sağlık emekçisinden yalnızca biri. Acil serviste çalışan ve virüsü hastasından kaptığını aktaran Koyuncu, yaşadıklarını şu sözlerle anlatıyor:
“Acil uzmanıyım ve bana bulaştıran hasta kötü durumdaydı. Çok yoğun sekresyonları vardı, kendisine yüksek basınçlı oksijen vermiştik. Bir de sabaha karşı geldiği için hızlı giyinemedik. O hastamız da sağlık çalışanıydı, genel durumu kötü olduğu için yanından ayrılamadık. Sonuç olarak virüsü kaptım.”
Bu dönemde hastanelerdeki durumun çok daha kötü olduğunu söyleyen Koyuncu, hemen hemen bütün hastanelerde sağlık emekçileri ile ailelerinde Covid-19 tespit edildiğini söylüyor. Sağlıkçı ölümlerinin arttığına dikkat çeken Koyuncu, “Ben bir şekilde atlattım ama birçok arkadaşım çok ağır geçirdi hastalığı, atlatan arkadaşlarımızda sonradan bazı sorunlar da oluştu” diyor.
'Küçük hastanelerde yer yok, küçük iller tıkandı'Çalışma şartlarının hâlâ çok ağır olduğunu, maske ve sosyal mesafe önleminin yetersiz kaldığını belirten Koyuncu, şöyle devam ediyor:
“Çalışma şartlarımızda hiçbir değişiklik yok. Acile diğer hastalıklar nedeniyle başvuran hasta sayısı çok azalsa da pandemi nedeniyle başvuranlar olduğu için acil servisler çok yoğun. Pandemiyle mücadeleyi şu an sadece hastaneler yürütüyor. Bizim bu kadar ezilmemizin nedeni de zaten bu. Hastanelerde yatacak yer yok. Küçük hastanelerde yer yok, küçük iller tıkandı. Servislerden ölüm haberlerini alıyoruz. Servise yatırılan hastalar kötüleşince yoğunluktan dolayı yoğun bakıma alınamıyor hastalar, bu nedenle durumları kötüleşiyor. Buralardan vefat haberleri geliyor. Hastalıkla ilgili tedavi sürecinde ilaç eksikliği de yaşanıyor, hastalar yeterli düzeyde tedavi alamıyor.”
'Hastabakıcılar ile hemşireler hekimlere göre daha büyük risk altında'Pandemiyle mücadelenin tümüyle sağlık çalışanlarının omzuna yüklendiğini aktaran Koyuncu, yalnız bırakıldıklarını dile getiriyor. Hastabakıcılar ile hemşirelerin hekimlere göre daha büyük risk altında olduğunu belirten Koyuncu, “Çünkü bir doktor hastayla diğer çalışanlara göre daha az vakit geçiriyor. Hemşire damar yolu açıyor, serum takıyor; hastabakıcı bir hastayı alıp tomografiye götürüyor. Bu nedenle onların hastalığa yakalanma riski daha fazla” diyor.
Pandemiyle mücadele açısından çalışma ortamının hiç uygun olmadığını da söyleyen Koyuncu, “Daha önce Ankara Şehir Hastanesi’ndeydim. Çalışanların odası yok, olanlar da çok küçük, uzun saatler çalıştıkları için o odalarda dinleniyorlar. Dolayısıyla birisi kaptığı zaman o küçücük odalarda diğerlerine de bulaştırıyor” diye konuşuyor.
'Ankara Şehir Hastanesi’nde test için 2 saat bekledim'Koyuncu, Covid-19’a yakalandığında test için Ankara Şehir Hastanesi’ne gittiğini ve 2 saat boyunca kuyrukta beklemek zorunda kaldığını anlatıyor. “Bırakın sosyal mesafeyi, insanlar arasında 50 santim bile yoktu” diyen Koyuncu, sürecin her açıdan çok sorunlu şekilde yürütüldüğünü ifade ediyor.
'Meslek hastalığı sayılsaydı idareciler daha fazla önlem alırdı'Tüm bu yaşananlar ortadayken Covid-19’un meslek hastalığından sayılmamasına tepki gösteren Koyuncu, son olarak şunları söylüyor:
“Covid-19 meslek hastalığı olsaydı 24 saat çalışmak zorunda kalmazdı sağlık çalışanları. Bir kişi hastalansa onun nöbetleri de başkasına kalıyor. O kadar çalışmak zorunda kalan sağlık emekçisi kendisini koruyamaz. Meslek hastalığı sayılsaydı idareciler daha fazla önlem alır, çalışma koşullarımız daha iyi olurdu. Bu yoğunlukta korunmamız mümkün değil. Sadece pandemi servisine neredeyse bin hasta geliyor. Çalışan sayısı yetersiz. Çok az sağlık emekçisiyle pandemi sürecini yürütmeye çalışıyoruz. Bu mücadelenin devletin tüm kurumları ve toplumla birlikte sürdürülmesi gerekiyor.”
İSİG Meclisi: İş kazası boyutuyla tazminat gerektirebilecek maluliyet söz konusuİşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi’nden Prof. Dr. İbrahim Akkurt da Covid-19’un meslek hastalığı olduğunu vurguluyor. Akkurt, şunları söylüyor:
“Bir sağlık emekçisi, özellikle yoğun bakım gerektiren tedavi almışsa, akciğerde ve diğer organlarda kalıcı hasarlar oluşmuştur, bunlarda maluliyet söz konusudur. Yani bu meselede, iş kazası boyutuyla tazminat gerektirebilecek maluliyet ve ölüm durumu söz konusu. Kişinin işini yürütmesi nedeniyle çalışma koşullarına bağlı olarak karşılaştığı; baktığı hastalardan kaptığı virüsün neden olduğu bir enfeksiyon ve hastalık durumu var. Bu da elbette meslek hastalığı kategorisindedir.”
Türkiye’de genel olarak meslek hastalıklarının işin ekonomik boyutu nedeniyle üstünün örtülmeye çalışıldığını belirten Akkurt, “Emekçiye 3-5 kuruşluk bir tazminat ve yaşamını idame ettirmeye yarayacak bir ücret vermemek için meslek hastalığı tanısı koymaktan kaçınıyorlar” diyor.
TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Adıyaman: Sağlık Bakanlığı sessiz kalıyor!Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman ise Covid-19’un meslek hastalığı sayılması yönündeki çağrılarının ısrarla karşılıksız bırakıldığını belirterek, 'Sağlık Bakanlığı bütün çağrılarımıza sessiz kalıyor. Bunun bir şekilde son bulması gerekiyor çünkü ölüyoruz' dedi.