İletişim Dr.,İTÜ TMDK Sanatçı Öğr.Üyesi Göktan Ay’ın; Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi,Eğitim Bilimleri Bölümü, Eğitim Yönetimi A.B.D.’den Doç.Dr. Gökhan Arastaman ile yaptığı ropörtajı yayımlıyoruz.
AY:Hocam, nasılsınız? Bir eğitimci olarak pandemi süresini nasıl değerlendirdiniz?
ARASTAMAN:Teşekkür ederim iyiyim.
Pandemi Türk Eğitim Sistemi’nin alışık olmadığı bir biçimde tüm öğrencileri uzaktan eğitime maruz bıraktığı için, olumsuz yönde etkiledi. Okulların bu kadar uzunsüreli kapalı kalması, başta MEB ve YÖK olmak üzere eğitimdeki tüm paydaşları zor durumda bıraktı. Fakat her türlü olumsuzluğa rağmen, kriz dönemlerindeki olumsuzlukları fırsata çevirecek bir yönetişim anlayışına sahip olmak gerekir. Sonuçta tüm dünyanın karşı karşıya kaldığı bu sorunla, kendi şartlarımız dahilinde aşamalı olarak iyi bir planlama ile başa çıkabileceğimizi düşünüyorum.
AY:Çalışmalarınızda “nitelikli bir kongre” arayışınız var mı? Kongrenin “paralı/parasız” olması, nitelik ve kalite bakımından sizi etkiliyor mu?
ARASTAMAN:Evet nitelikli olmayan kongrelere gitmemek gerekir ve bu yönde seçici olmaya çalışıyorum. Kongrelerin parasız ya da makul düzeyde paralı olması, nitelik bakımından beni etkiliyor.
AY:“EĞİTİMCİ sıfatından imtina etmeyin. Bu size çok şey katar. Okul kültürünün etkin bir üyesi olursunuz, sevilirsiniz, kabul görür, mutlu olursunuz.” diyorsunuz. Bu sıfattan imtina edenler mi var?
ARASTAMAN:Eğitimci sıfatından imtina edilmemesini umuyorum. Tam tersine bu sıfatın tüm okul camiası sınırları içindeki çalışanlar için gurur verici bir sıfat olması gerektiğini düşünüyorum.
AY:Siz, bir PDR alanı mezunu olarak hep EĞİTİMCİ kimliğimle gurur duyuyorsunuz..Bu iyi bir şey!. Eğitimle ilgili, farklı disiplinlerden beslenmek kötü birşey mi?..
ARASTAMAN:Eğitimcilerin işi ve yükü her zamankinden daha zor ve ağır. Dolayısı ile bu kaotik çevrede eğitimcilerin farklı disiplinlerden beslenmesi ve donanımlı olması, günümüz koşullarında elzemdir.
AY:PDR’de kalite neden düşmüş?..(PDR:Psikolojik danışmanlık ve rehberlik, bir koruyucu ruh sağlığı hizmetidir. Eğitim kurumları bu hizmetin uygulama alanlarından bir tanesidir.)Siz, tweetlerinizle örnekler veriyorsunuz.Ama, ismini açıklamayan PDR’ciler de var ve sizi eleştiriyorlar..Siz;“bunların rol ve kimlik problemi dışında çocuklara zarar verme gibi tehlikeleri de var.” diyorsunuz.. Nasıl?
ARASTAMAN:Bu yorumum, sanal ortamda bilimsel düşünceden yoksun ya da tahammül edemeyen, üslupsuz twitler atan bir takım trol hesaplaraydı. Düzeyli eleştirilere bilimsel bir dille cevap vermeye çalışıyorum. Ancak üslupsuz kişilerin de Türk Eğitim Sistemine fayda getireceğine inanmıyorum.
PDR alanı günün koşullarına göre kendini yenileyen, evrimleşen son derece dinamik bir eylem alanıdır. Özellikle rol karmaşasına yönelik yabancı alanyazındaki çalışmaların çokluğu da bunu göstermektedir. Bana göre PDR, Türk Eğitim Sistemi’ndeki ihtiyaçlar da göz önünde bulundurulduğunda, habitatı “okul” olması gereken özgün bir çalışma alanıdır. Bu konu, üzerinde çokça düşünülmesi, bilgi üretilmesi gereken tüm dünyada tartışmalı bir konudur. Esasen PDR’nin bu boşluğu dolduracak öncü bir konumda olması gerekirken, istihdam sahasını genişletme çabası iyi bir strateji değildir. Sosyal bilimler alanındaki artan branşlaşma çabaları, birbirinin içine geçmiş gibi duran disiplinler zorlayıcı bir güç olarak PDR alanının karşısında duruyor. Kanaatimce, bir okulda öğrenci psikolojik hizmetlerine en çok katkı sağlayabilecek PDR’nin konumunu her zamankinden daha fazla güçlendirmesi gerekir.
AY:Son günlerde kampanyalar yapıldı. Siz,sadece psikoloji değil; sosyoloji, felsefe, edebiyat, çocuk gelişimi bölümlerinin de bizdeki açık öğretim anlayışı ile yürütülmesine karşıyım.” diyorsunuz.Neden?
ARASTAMAN:Çünkü bizdeki anlayış, bilimsel uzaktan eğitim anlayışından uzak, daha çok kadro ve dereceyle ilintili özlük hakkının geliştirilmesine yönelik bir çabaya dönüşmüş durumda.
AY: Birçok akademisyenin “avcı dergiler”sayesinde “unvan” aldığı hep konuşuluyor, ama; önlem,çözüm, soruşturma yapılmıyor. Düşüncelerinizi alabilir miyiz?
ARASTAMAN:Kesinlikle avcı dergiler, akademideki yükseltme kriterlerinde olumsuz bir kıstas olarak yer almalı ve tüm üniversitelerin senatolarınca etik bir ihlal olarak gösterilmelidir. Ancak bu yollarla bu tür dergilerde yayın yapılmasının önüne geçilebilir.
AY:YÖK’ün,üniversitelerde birinci sırada olan “mobbing”e karşı, akademisyen niteliğinin ve kalitenin yükseltilmesi konularındaki çalışmalarını yeterli görüyor musunuz?
ARASTAMAN:Son dönemlerde sosyal medyanın da desteğiyle kısmi bir gelişmenin olduğu görülse de “Batı” akademik dünyasının gerisinde olduğumuz söylenebilir. Konuyla ilgili bilimsel çalışmam olmadığı için bir okuyucu olmanın dışında bir yorum yapamayacağım.
AY:Teşekkür ederim..
ARASTAMAN:Ben teşekkür ederim