Türkiye'nin en karanlık günlerini yaşadığı 12 Eylül 1980 darbesinin üzerinden tam 40 yıl geçti. 'Kaybolan devlet otoritesini yeniden tesis etmek...' gerekçesi ile yapılan ve Cumhuriyet tarihinde silahlı kuvvetlerin yönetime üçüncü açık müdahalesi olan 12 Eylül'ün ardından Türkiye siyasetinin yeniden tasarlandığı bir askeri dönem başladı. Gözaltı, tutuklama, idam ve işkencelerle geçen bu dönem yaklaşık dokuz yıl sürdü.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin emir-komuta zinciri içinde gerçekleştirilen son askeri darbesi olarak tarihe geçen 12 Eylül 1980 Darbesi’nin başladığı, cuma günü saat 03.59’da TRT radyosunun İstiklal Marşı ve sonrasında anons yapılmadan, Harbiye Marşı’nın çalınmasıyla anlaşıldı.
Marşın bitiminde Genelkurmay ve Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Kenan Evren imzasıyla yayımlanan Milli Güvenlik Konseyi’nin bir numaralı bildirisi okunmaya başlandı. Bu bildiriyi 5 bildiri daha izledi.
650 bin gözaltı, 1 milyon 683 bin fişleme
Toplumun belleğine utanç tablosu olarak kazınan ve acısı yıllarca sarılmayan 12 Eylül'de 650 bin kişi göz altına alınmış, 1 milyon 683 bin kişi fişlenmiş. Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılanmış, 7 bin kişi için idam cezası istenmişti. 517 kişiye idam cezası verilmiş, 50 kişinin cezası infaz edilmişti. 98 bin 404 kişi örgüt üyesi olmak suçundan yargılanmış, 30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atılmıştı. 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarılmış, 30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurt dışına gitmişti.
İşkencede ve cezaevlerinde ölümler
12 Eylül askeri darbede 171 kişinin ise gözaltında yapılan işkenceden öldüğü de yine belgelenmişti...
12 Eylül'le 937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı. 23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu. 3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hakimin işine son verildi. 31 gazeteci cezaevine girdi, 300 gazeteci saldırıya uğradı. Üç gazeteci silahlı saldırıda öldürüldü. Gazeteler 300 gün yayın yapamadı, 13 büyük gazete için 303 dava açıldı, 39 ton gazete ve dergi imha edildi. Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi, 14 kişi açlık grevinde öldü.
Toplumsal çatışma
Siyasi istikrarsızlığın bu denli yoğun yaşandığı 1977-1980 yılları arasında Türkiye sokaklarında sağ- sol çatışması gitgide artıyordu. Siyasi partilerin gençlik örgütlenmelerinin, sendikaların, illegal örgütlerin faal rol oynadığı çatışmalarda her gün sağ ve sol görüşlü onlarca insan hayatını kaybediyordu. Toplumsal bir çatışmanın yaşanmaya başladığı bu dönemde iktidarda bulunan partiler çatışmaların önüne geçemediler. Toplumun bölündüğü karşılıklı nefret duygularının kabardığı bu dört yıllık süre zarfında üniversiteler, lokaller, kahvehaneler, meydanlar sağ- sol çatışmaların merkeziydi.
'Türkiye gözünü katliamlara ve suikastlara açıyordu'
1980 öncesi dönem ideolojik anlayışların ön planda olduğu işçi hareketlerinin sokaklara döküldüğü yıllardı. Buna karşılık sol ideolojinin karşısında bulunan muhafazakar partiler işçi hareketlerinin Türkiye’deki rejimi zayıflatmaya çalıştığını ve sosyalizmin inşası için Sovyet destekli bir hareket olduğu savındaydı. Bu iki anlayışın temsilcilerinin sokaklarda, üniversitelerde kanlı mücadelesi ile Türkiye birçok katliama, siyasi suikasta tanıklık etti. Can güvenliğinin kalmadığı bu yıllarda vatandaşlar sokağa çıkamaz hale geldi.
12 Eylül’e giden süreçte yaşanan öne çıkan bazı gelişmeler şunlardı: 1 Mayıs 1977 yılında Taksim’de yaşanan katliam, 8 Ekim 1978 tarihinde Bahçelievler katliamı, MHP İstanbul İl Başkanı Recep Haşatlıoğlu'nun öldürülmesi, Sivas ve Maraş’ta Sünni ve Alevi vatandaşlar arasında yaşana çatışmalar, 1 Şubat 1979 tarihinde Milliyet gazetesi yazarı Abdi İpekçinin 27 Mayıs 1980 tarihinde ise Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Gün Sazak’ın suikast ile öldürülmesi.
'Sıkı yönetim ilan edip, askere bıraktılar'
Belli başlı bu gelişmelerin dışında Türkiye’nin hemen hemen her şehrinde çatışmaların, baskınların, suikastların yaşandığı bu tarihlerde iktidarda bulunmuş olan Ecevit ve Demirel Hükümetleri olayları durdurmak, güvenliği sağlamak için sıkıyönetim ilan etiler. Güvenliği sağlamak için şehirlerin yönetimini askerlere bıraktılar.
İlk sıkıyönetim Maraş olaylarının ardından 13 ilde (Adana, Ankara, Elazığ, Bingöl, Erzincan, Erzurum, Gaziantep, İstanbul, Kahramanmaraş, Kars, Malatya, Sivas, Urfa ve Hatay illerinde) ilan edildi. Aralıklarla 12 Eylül 1980 tarihine kadar süren sıkıyönetim döneminde ülkede akan kardeş kanı azalmak yerine gitgide arttı. Sıkıyönetimin ilanından 1979 Kasımına kadar ülkede 995 kişi hayatını kaybetti. Kasım 1979?dan 12 Eylül 1980 (Süleyman Demirel hükümeti döneminde) tarihine kadar ise toplam 3729 kişi hayatını kaybetti.
Uyarı mektubu gönderdiler
Çatışma ortamı günden güne artarken 27 Aralık 1979'da Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren kuvvet komutanlarının imzasını taşıyan bir uyarı mektubunu Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'e gönderildi. 1 Ocak 1980'de ise Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ve kuvvet komutanları Çankaya köşkünde cumhurbaşkanı ile bir görüşme yaptılar ve kaygılarını şu şekilde ifade ettiler:
'Türk Silahlı Kuvvetleri ülkemizin bugünkü hayati sorunları karşısında siyasi partilerimizin bir an önce, milli menfaatlerimizi ön plana alarak, anayasamızın ilkeleri doğrultusunda ve Atatürkçü bir görüşle bir araya gelerek anarşi, terör ve bölücülük gibi devleti çökertmeye yönelik her türlü hareketlere karşı bütün önlemleri müştereken almalarını ve diğer anayasal kuruluşların da bu yönde yardımcı olmalarını ısrarla istemektedir.'
Genelkurmay bir taraftan uyarı mektubu verip görüşmeler yaparken diğer taraftan da bir askeri müdahale hazırlığını yapıyordu. 17 Haziranda Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet komutanları darbenin tarihini de belirlediler: 11 Temmuz 04;00. Darbenin kod adı Bayrak Harekatı idi.
'Kudüs olayları ve laiklik karşıtı sloganlar'
Ancak 2 Temmuz'da Süleyman Demirel hükümeti Meclisten güvenoyu alınca müdahale tarihi ertelendi. 28 - 31 Ağustos'a gelindiğinde ise bu kez müdahale için ordu komutanlıklarına '5 Eylül 1980'den itibaren her an hazır olunması' bildirildi.
Darbenin gerçekleşmesinden önce yaşanan son büyük toplumsal olay 23 Temmuz 1980’de İsrail’in Kudüs’ü ebedi başkent ilan etmesine tepki olarak 6 Eylül’de Konya’da yapılan Kudüs mitingi oldu. Yüz binden fazla kişinin katıldığı miting sırasında bir kısım göstericiler İstiklal Marşını yuhaladı, laiklik karşıtı sloganlar attı. Bu gelişme darbe hazırlığını tamamlamış olan komuta kademesi için “bardağı taşıran son damla” olmuştu.
12 Eylül Cuma
Bu ortamda Türk Silahları Kuvvetleri 12 Eylül 1980 günü emir komuta zinciri içinde bir müdahale ile yönetime el koydu. Gece saat 03:00’ten itibaren tanklar sokaklardaki yerlerini aldı. 03:59’da ise Türkiye Radyoları-TRT İstiklal marşının çalınmasının ardından Harbiye Marşı ile devam etti. Marşın bitiminde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren imzasıyla yayınlanan Milli Güvenlik Konseyinin bir numaralı bildirisi okunmaya başladı: İç Hizmet Kanununun verdiği Türkiye Cumhuriyeti'ni kollama ve koruma görevini yüce Türk Milleti adına emir ve komuta zinciri içinde ve emirle yerine getirme kararını almış ve ülke yönetimine bütünüyle el koymuştur.
12 Eylül tarihli 2 numaralı bildiriyle ülke genelinde 13 sıkıyönetim bölgesine 13 general sıkıyönetim komutanı olarak atandı. 7 numaralı bildiriyle siyasi partilerin faaliyetleri yasaklandı, Türk Hava Kurumu, Çocuk Esirgeme Kurumu ve Kızılay dışındaki derneklerin faaliyetlerinin de durduruldu. Emniyet Genel Müdürlüğü başta olmak üzere polis teşkilatı Jandarma Genel Komutanlığının emrine verildi.
Darbenin ilanından sonra aynı gün sabah saat 05:30'da Süleyman Demirel, Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakan'a Genelkurmay başkanı Kenan Evren tarafından birer tebliğ gönderildi. Tüm tebliğlerde :
'TSK yönetime el koymuştur. Hükümetiniz feshedilmiş, parlamento üyeliğiniz düşmüştür. Talimatı getiren subayın ikazlarına uyunuz' ifadesiyle birlikte gidecekleri adresler belirtilmekteydi.
Bülent Ecevit ve Süleyman Demirel için Hamzaköy Gelibolu adresi belirtilirken, Necmettin Erbakan'a ise Uzunada İzmir adres olarak verilmişti.
Ecevit ve Demirel eşleriyle birlikte aynı uçakla Hamzakoy'a götürüldü. Yaklaşık bir ay boyunca, 11 Ekim 1980'e kadar burada kaldılar. Necmettin Erbakan aynı gün uçakla Uzunada'ya götürüldü. Alparslan Türkeş ise evinde bulunamadı. Bunun üzerine Milli Güvenlik Konseyi, 13 Eylül'de bir bildiri ile teslim olmaması halinde suçlu duruma düşeceğini belirtti. Bunun üzerine Alparslan Türkeş 14 Eylül'de Ankara Merkez Komutanlığına teslim oldu ve Uzunada'ya gönderildi.
13 Eylül 1980 günü gazete manşetleri ise şöyleydi:
Hürriyet: Ordu yönetime el koydu
Tercüman: Yeni anayasa hazırlanacak... Ordu mecbur kaldı
Milliyet: Yeni yönetime herkes yardımcı olsun
Cumhuriyet: Ana hedef Atatürkçülük
12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumda anayasa değişikliklerinin kabul edilmesiyle 12 Eylül Darbesinin sorumlularının yargılanmasını engelleyen Anayasa'nın 'geçici 15. madde'si yürürlükten kaldırıldı.
Darbenin lideri olan Kenan Evren hakkında 18 Haziran 2014 tarihinde, Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 12 Eylül 1980'de dönemin başbakanı Süleyman Demirel'e muhtıra vermek, T.C. Anayasasını ve Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs suçundan müebbet hapis cezasına ve orgenerallik rütbesi erliğe düşürülmesine karar verildi.
İşte 12 Eylül öncesi 1977'de başlayan Türkiye'deki siyasi olaylar ve yaşanan çalkantıların kronolojik sırası:
1 Mayıs: İstanbul Taksim Meydanı’nda düzenlenen İşçi Bayramı kutlamalarında kalabalığın üzerine meçhul saldırganlar tarafından bir binanın çatısından ateş açıldı. Hâlâ aydınlatılamayan ve tarihe 'Kanlı 1 Mayıs' olarak geçen olayda 33 kişi hayatını kaybetti.
13 Haziran: Dönemin başbakanı Süleyman Demirel istifa etti. Milliyetçi Cephe Hükümeti sona erdi.
29 Mayıs: İzmir Havaalimanı'nda Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Bülent Ecevit’e silahlı saldırı düzenlendi. Sağ kurtulan Ecevit, kontrgerillayı suçladı.
21 Haziran: Hükümeti kurma görevini alan CHP lideri Bülent Ecevit kabineyi açıkladı.
1978 yılı olayları
15 Ocak: Sol ve sağ örgütler arasındaki şiddet olayları arttı, son iki haftada 30’dan fazla kişi öldü.
16 Mart: İstanbul Üniversitesi’nden çıkan sol görüşlü kalabalık bir öğrenci grubunun üzerine bomba atıldı ve otomatik silahlarla ateş açıldı. '16 Mart Katliamı' adı verilen olayda yedi öğrenci öldü, 47 kişi yaralandı. Saldırı aydınlatılamadı, üç kişinin yargılandığı dava 2008 yılında zaman aşımından düştü.
17 Nisan: Adalet Partisi üyesi Malatya Belediye Başkanı Hamit Fendoğlu, kendisine gönderilen bir bombalı paketi açarken, gelini ve iki torunuyla birlikte öldü. Malatya’da büyük olaylar yaşandı. Sokak gösterileri günlerce sürdü.
19 Mayıs: Ankara’da, Gençlik ve Spor Bayramı’nda kız öğrencilerin kıyafetlerinden dolayı aleyhte tezahürat yapıldı. İstanbul’da tribünlerin önünde bomba patladı. Antakya’da kız öğrencilere saldırıldı, elbiseleri yırtıldı. MSP Genel Başkanı Necmettin Erbakan, Anıtkabir’deki anma törenine katılmadı.
2 Haziran: Madrid’de Ermeni örgütü ASALA’nın düzenlediği silahlı saldırı sonucunda, Türkiye’nin Madrid Büyükelçisi Zeki Kuneralp’in makam arabasında bulunan eşi Necla Kuneralp, emekli Büyükelçi Beşir Balcıoğlu ve aracın şoförü öldü. Büyükelçi araçta bulunmadığı için kurtuldu. Bu tarihten sonra Ermeni örgütü 21 ülkede gerçekleştirdiği saldırılarda 42 Türk diplomat hayatını kaybetti.
4 Ekim: MHP İstanbul İl Başkanı Recep Haşatlı, oğluyla birlikte evinde uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürüldü. Cinayeti, 'Marksist Leninist Silahlı Propaganda Birliği' örgütü üstlendi.
9 Ekim: Ankara’da Bahçelievler semtinde yedi Türkiye İşçi Partisi üyesi öğrenci, Abdullah Çatlı ve Haluk Kırcı’nın da aralarında olduğu ülkücüler tarafından evlerinde öldürüldü. Kırcı 1999'da yakalanıp yargılandı ve hüküm giydi. Cezaevinden çıktıktan sonra verdiği röportajda, 'O zaman gençtik; bizleri kullandılar' dedi.
20 Ekim: İTÜ Elektrik Fakültesi Dekanı Bedri Karafakioğlu İstanbul’da uğradığı silahlı saldırı sonucunda yaşamını yitirdi. 27 Kasım: Abdullah Öcalan PKK örgütünü kurdu.
19 Aralık: Kahramanmaraş’ta Çiçek Sineması’na bomba atılması olayının sol görüşlü gruplar tarafından gerçekleştirildiği haberinin yayılmasıyla ayaklanan sağcı ve ülkücü gruplar, sol partilerin ve derneklerin binalarına saldırdı. Kısa sürede karşılıklı çatışmaya dönen olaylar bir hafta sürdü. 100’den fazla vatandaşın öldüğü olaylarda Alevilere ait 200'ün üzerinde ev yakıldı, işyerleri tahrip edildi. Şiddet olaylarının kontrolden çıkma nedeni olarak, güvenlik güçlerinin, saldırıların kendilerine yöneldiği iddiasıyla kentten çekilmesi gösterildi. Bu durum Aleviler üzerindeki baskının ve saldırıların artması anlamına geliyordu. Olaylar Kayseri ve Gaziantep'ten gönderilen askeri birliklerin müdahalesiyle bastırıldı. Olayların ardından İstanbul ve Ankara dahil çok sayıda ilde sıkıyönetim ilan edilmiş, Başbakan Ecevit ise olayların kendisini, uzun süredir direndiği sıkıyönetim talebine zorlamak için kontrgerilla tarafından çıkarıldığını söylemişti.
26 Aralık: 13 ilde daha sıkıyönetim ilan edildi.
1979 yılı olayları
Şubat: Milliyet Gazetesi Başyazarı ve Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi, İstanbul Nişantaşı’ndaki evinin önünde otomobilinin içindeyken uğradığı silahlı saldırıda öldürüldü. Saldırının faili Mehmet Ali Ağca 5 ay sonra yakalandı. Ağca, 6 ay sonra ülkücü bir grubun yardımıyla, tutulduğu askeri cezaevinden kaçtı ve Bulgaristan'a geçti.
9 Nisan: CIA hesabına casusluk yaptığı öne sürülen MİT İstihbarat Başkan Yardımcısı emekli Albay Sabahattin Savaşman 17 yıl 6 ay hapis cezasına mahkum oldu.
13 Mayıs: TÜSİAD gazetelere ilan vererek, Bülent Ecevit Hükümeti’nin çekilmesini istedi.
11 Haziran: IMF’nin baskısıyla Türk Lirası’nda devalüasyon yapıldı.
13 Temmuz: Ankara’da Mısır Büyükelçiliği’ni basan üç Filistinli, elçilik personelini rehin aldı. Çıkan çatışmada bir polis ile bir bekçi öldü. Eylemciler 15 Temmuz’da teslim oldu.
5 Ekim: İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş sinema oyuncusu Aynur Aydan’la ilişkisinin basına yansıması sonucu görevinden istifa etti.
19 Kasım: Milliyetçi gazeteci - yazar, eski AP milletvekili İlhan Egemen Darendelioğlu İstanbul’da uğradığı suikast sonucu hayatını kaybetti.
7 Aralık: Türk Silahlı Kuvvetleri, Cumhurbaşkanı'na uyarı mektubu verdi. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren ile kuvvet komutanlarını imzasını taşıyan mektupta ülkedeki iç karışıklıkla ilgili rahatsızlıklar dile getirildi. Mektup 2012 yılında mahkeme tarafından kabul edilen 12 Eylül davası iddianamesinde 'müdahalenin şartlarını olgunlaştırma' kararınının bir yıl önce alındığının delili olarak gösterildi. Mektupta 'Türk Silahlı Kuvvetleri ülkemizin bugünkü hayati sorunları karşısında siyasi partilerimizin bir an önce, milli menfaatlerimizi ön plana alarak, anayasamızın ilkeleri doğrultusunda ve Atatürkçü bir görüşle bir araya gelerek anarşi, terör ve bölücülük gibi devleti çökertmeye yönelik her türlü hareketlere karşı bütün önlemleri müştereken almalarını ve diğer anayasal kuruluşların da bu yönde yardımcı olmalarını ısrarla istemektedir' ifadelerine yer verildi.
Ve yıl 1980'ni gösteriyor...
1 Ocak: Genelkurmay Başkanı Evren ile kuvvet komutanları Çankaya Köşkü'nde Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk ile görüştü.
24 Ocak: '24 Ocak Kararları' olarak bilinen ekonomik program açıklandı. Yaşanan ekonomik istikrarsızlık, üretimin azalması ve karaborsacalığın oluşması gibi nedenlerin ortadan kaldırılması için kamu harcamalarının sınırlandırılması, ücretlerin düşürülmesi, serbest döviz kuru gibi ekonomik önlemlerin alınması kararlaştırıldı. Bunun için Süleyman Demirel, daha sonra Türk siyasi yaşamına damgasını vuracak bir ismi, Turgut Özal'ı Başbakanlık Müsteşarı olarak atadı. IMF ile bu kapsamda bir anlaşma imzalandı.
6 Nisan: Fahri Korutürk’ün cumhurbaşkanlığı süresinin sona ermesiyle TBMM?de seçim bunalımı başladı. CHP ve AP adaylarını son anda gösterdi. Seçimler sırasında hiçbir aday cumhurbaşkanı olmak için yeter oyu alamadı. Meclis onlarca defa tekrar oylama yaptı fakat bir türlü yeni cumhurbaşkanı seçilemedi.
27 Mayıs: MHP’li eski bakanlardan Gün Sazak Devrimci Sol örgütü üyeleri tarafından aracına binerken öldürüldü.
17 Haziran: Genelkurmay Başkanı Kenan Evren, kuvvet komutanları ve Genelkurmay 2. Başkanı Necdet Öztorun'a kod adı 'Bayrak Harekatı' olan bir darbenin 11 Temmuz 1980'de gerçekleştirilmesi talimatını verdi.
2 Temmuz: 'Bayrak Harekatı' Süleyman Demirel hükümetinin güvenoyu almasıyla ertelendi.
4 Temmuz: Kahramanmaraş’ta yaşanan Alevi-Sünni çatışmasına benzer olayların tekrarı Çorum'da yaşandı. Olaylarda resmi kayıtlara göre 57 kişi hayatını kaybetti.
19 Temmuz: Eski başbakanlardan Nihat Erim İstanbul Dragos'ta öldürüldü.
22 Temmuz: DİSK'in eski genel başkanı, Maden-İş Sendikası Başkanı Kemal Türkler, Nihat Erim cinayetine misilleme olarak öldürüldü.
28 Ağustos: '5 Eylül 1980'den itibaren her an hazır olunması' bildirilen 'Bayrak Harekatı' emirleri özel kuryelerle kuvvet komutanlarına teslim edildi.
5 Eylül: Dışişleri Bakanı AP’li Hayrettin Erkmen, TBMM’de gensoru ile düşürülen ilk bakan oldu.
6 Eylül: MSP Genel Başkanı Necmettin Erbakan tarafından İsrail’in Kudüs’ü başkent ilan etmesini protesto etmek amacıyla Konya’da düzenlenen mitingde söylenen sözler, TSK tarafından 'şeriat amaçlı bir kalkışma girişimi' olarak değerlendirildi.
12 Eylül: Ordu ülkenin yönetimine el koydu. Genelkurmay Başkanı Evren ve kuvvet komutanlarından oluşan Milli Güvenlik Konseyi üyeleri darbe bildirisini TRT aracılığıyla duyurdu. Bildiride, 'Türk Silahlı Kuvvetleri el ele vererek İç Hizmet Kanununun verdiği Türkiye Cumhuriyeti'ni kollama ve koruma görevini yüce Türk milleti adına emir ve komuta zinciri içinde ve emirle yerine getirme kararını almış ve ülke yönetimine bütünüyle el koymuştur' ifadelerine yer verildi. Daha sonraki bildirilerle sıkıyönetim bölgelerine komutanlar atandı. Siyasi partiler ile Türk Hava Kurumu ve Çocuk Esirgeme Kurumu dışındaki derneklerin faaliyetleri yasaklandı. Polis, jandarmanın emrine verildi. Darbenin gece 03:00'te ilanından sonra aynı gün sabah saat 5:30'da Süleyman Demirel, Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakan'a Genelkurmay Başkanı imzasıyla birer tebliğ gönderildi. Tüm tebliğlerde 'TSK yönetime el koymuştur. Hükümetiniz feshedilmiş, parlamento üyeliğiniz düşmüştür. Talimatı getiren subayın ikazlarına uyunuz' ifadesiyle birlikte gidecekleri adresler belirtildi.
17 Eylül: Gözaltı süresi uzatıldı.
18 Eylül: Milli Güvenlik Konseyi'nin başkan ve dört üyesi TBMM Onur Salonu'nda törenle yemin etti.
19 Eylül: 1402 Sayılı Yasa, sıkıyönetim komutanlarının bütün kamu personelini gerekçesiz görevden alabilecek şekilde yeniden düzenlendi.
8 Ekim: Darbeden sonra ilk idam edilenler solcu Necdet Adalı ve sağcı Mustafa Pehlivanoğlu oldu. Cezaları sabaha karşı Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'nde infaz edildi. Kenan Evren, 2012 yılındaki 12 Eylül davası’nda 'Bir sağdan, bir soldan astık' diyerek tarafsız davrandıklarını söyledi.
11 Ekim: Aranan MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş ve diğer milletvekilleri dahil 36 MHP'li hakkında gıyabi tutuklama kararı verildi.
15 Ekim: Erbakan ve diğer MSP'liler 2 Numaralı Askeri Mahkeme tarafından tutuklandı.
10 Kasım: Onur Yayınları Sahibi İlhan Erdost, Mamak Askeri Cezaevi'ne götürülürken, dövülerek öldürüldü.
3 Aralık: 17 yaşında olan Erdal Eren, 17 günlük yargılamadan sonra idam edildi.
19 Aralık: DİSK davası başladı.
1981 yılı gelişmeleri
24 Nisan: MSP'lilerin yargılanmasına başlandı. Erbakan için 14-36 yıl hapis istendi.
29 Nisan: Toplam 587 sanıklı MHP ve Ülkücü Kuruluşlar davasında Türkeş dahil 220 sanık hakkında idam istendi.
22 Temmuz: Evren, Erzurum konuşmasında 'Artık yeni aldığımız bir kararla ilk ve ortaokullara, liselere mecburi din dersi konulacaktır' dedi.
15 Ekim: Ülkedeki bütün siyasi partiler kapatıldı.
1982
13 Temmuz: Geçici maddeler dışında 200 maddeden oluşan yeni anayasa tasarısı açıklandı.
7 Kasım: Yeni anayasa için halk oylaması yapıldı. Anayasa yüzde 90'ın üzerinde oyla kabul edildi. Evren yedi yıllığına Cumhurbaşkanı seçilirken, Milli Güvenlik Konseyi de Cumhurbaşkanlığı Konseyi'ne dönüştü.
1983
24 Nisan: Siyasi Partiler Yasası çıktı.
20 Mayıs: Anavatan Partisi (ANAP) kuruldu.
6 Kasım: Darbe sonrası ilk genel seçimler yapıldı. Turgut Özal liderliğindeki Anavatan Partisi oyların yüzde 45’ini alarak tek başına iktidar oldu.
2010 yıl
12 Eylül: Anayasa değişikliği için yapılan referandum sonucunda 12 Eylül darbesinin sorumlularının yargılanmasını engelleyen geçici 15. madde kaldırıldı.
2012...
4 Nisan: Darbeden sonra ülkeyi yöneten Milli Güvenlik Konseyi’nin hayatta kalan iki üyesi yargılanmaya başlandı. Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ve Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya ilk duruşmaya sağlık raporu göndererek gelmedi.
İki isim, 'Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın tamamını veya bir kısmını değiştirmeye veya ortadan kaldırmaya ve Anayasa ile teşekkül etmiş olan Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasına engel olmaya cebren teşebbüs etmek'' suçlamasından 'ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası' istemiyle yargılanıyor.
11 Nisan: TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu kurulması için verilen önergeler oy birliği ile kabul edildi. 17 milletvekilinden oluşan komisyon, 1404 sayfalık bir rapor hazırladı. (raporun birinci ve ikinci ciltleri)
20 Kasım: Hastanede yatan Evren ve Şahinkaya telekonferans yöntemiyle ilk kez hakim karşısına çıktı.
21 Kasım: Evren ve Şahinkaya, 'kurucu iktidar' olduklarını belirterek, mahkemenin kendilerini yargılayamayacağını iddia ettiler. 'Bugün de olsa aynı şekilde ihtilal yapardık' diyen Evren, sorulara yanıt vermedi.
2013...
13 Şubat: Dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ile Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, davada haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru yaptı.
27 Mart: 32 yıldır süren ve 1243 sanıkla başlayan Devrimci Sol örgütü ana davası 'olağanüstü zamanaşımı' gerekçesiyle düştü. 2009’da ömür boyu hapis cezasına çarptırılan 39 sanık da serbest kaldı.
12 Eylül 1980 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri emir komuta zinciri içerisinde ülke yönetimine el koydu. TBMM ve siyasi partiler kapatıldı. Siyasi parti liderleri tutuklanarak Zincirbozan’a gönderildi. Ülke yönetimine el koyan komuta kademesi kurduğu Milli Güvenlik Konseyi ile TBMM’nin yerine geçerek kanunlar yaptı ve ülkeyi bir hükümet gibi 1983 yılına kadar yönetti. Tankların paletleri altında kalan Türkiye demokrasisi çok uzun yıllar boyunca kurulan 12 Eylül rejiminin etkilerinden kurtulamadı.